Minik bir beyin dalgalanması, kocaman felsefik bir tartışmayı taşıdı geceye; “Karşılıksız yaşam”. Ya da “yaşamın karşılığı”.
Karşılıksız bir çalışma olur mu? Karşılıksız aşk? Karşılıksız iş?
“İstediğim sadece bilim” dedim. Bilgiyi seviyorum. Onu bulmayı, keşif yolculuğunu.
“Kullanmayacaksan?” dedi. Sustum.
Sonuçta olay; kullanılmayacaklarla donanmanın gereksiz mütevazîliği ve özgüven eksikliğine geldi.
Çok düşündüm. Nedir kullanmayacaklarımız, hepimiz için ortak kullanılmazlar var mı?
Sonsayfa’daki köşem kimselere duyurduğum bir şey değil, birkaç yakınımdan başka (Baki Bey’in verdiği taktiklere rağmen). Okurlarım, sadece sizlersiniz, bir reklamım, etrafa gönderdiğim yazı linklerim, e-postalarım, herhangi bir kazancım/ beklentim yok.
Özel hayatım da böyle. Severim, paylaşırım, o kadar. Hiçbir şey dayatmam, hesap sormam, beklemem, içimdedir sahiplenmelerim.
Uç bir alanda, uç bir bilim dalıyla uğraşıyorum. Yo, savaşıyorum. Herkes, neticede akademik bir kariyer istiyor. Yeni, cazip iş olanakları, yeni bir hayat. Ben istemiyorum. Bunlar bende birikip bir şekilde etrafıma akıyor ve ben aradıkça anlamlanıyorum.
Öğrenimimden uzak bir iş yapıyorum. Ama sevdalıyım işime. Bilimsel çalışmalarımın burada işe yaramadığını düşünüyor karşıdan bakanlar. Oysa kavuştuğum bilgi, döktüğüm ter, yaşadığım patlamalar, öğrendiklerim, beni de öğrettiklerimi de zenginleştiriyor.
Donanım için yapmıyorum. Etiket, kariyer, kazanç kaygım yok. Tek yaptığım; bilim. Çözüp, okuyup, karışıp, dağılıp rahatlayan biriyim ben. Bunu, birlikte çalıştığım bilim insanlarının da anladığını söyleyemem. Hele bilimle uğraşmayan birine çok lüzumsuz geldiğinin farkındayım. Hatta bunu açıklamak konusunda zayıfım.
Ama öyle bir şey ki bilim; “var”ı keşfetmek, öğrenmek, kavramak öyle büyülü, yeni “var”ların yolculuğu öyle ***ifli ki.
Hiç görmediğiniz yerlere sevdiklerinizle gitmek gibi bir şey bilgi. O, evrenin bir yerinde, en güzel haliyle bekler. Ve siz, nerede, nasıl, ne zaman, niçin bulacağınızı bilmeden O’na yürürsünüz. Yolculuk ***ifli olmasına ***ifli de, zor, yorucudur. Hava sürekli değişir. Sıcaktan bunalır, soğuktan titrersiniz. Açlıktan midenize kramplar girer. Meraktan, “bir an önce”likten uykuyu unutursunuz. Deli gibi yürürsünüz. Anlatılanlarla heyecanlanırsınız ama ne göreceğinizden asla emin olamazsınız. Hep bir şeyleri kaçırma telaşındasınızdır. O’na giderken, öyle sürprizlerle, hesaplamadığınız öyle bilgilerle buluşursunuz ki…
Bu ilginç süreç, benim için sonsuz. Bu konudaki doyumsuzluğumun farkındayım. Kim bilir, karşıdan mânâsız ve hastalık gibi görünen bu durum, belki hepimizin genlerinde kodlanmıştır da, tercihlerimizdedir kullanımımız.
Sonunda aradığınız bölgeye girersiniz, heyecan doruklarında. Gördüklerinize inanamaz, nefes nefese her şeyi yakalamaya çalışırsınız. Sesleri, renkleri… Sonra da göremediklerinizin peşine takılırsınız.
Aslında hepsi, göremediğimize merakımızdan. “Tanrı’nın evi yeryüzünde olsaydı, insanlar O’nu görebilmek için penceresinin camlarını kırardı”. O’na ulaşmak için deli bir âşık olmak gerek. Bu yüzdendir, kuraldışıların anlaşılmazlığı.
Ama inanın, çok dünya var ve keşfedecek çok şey. Sonlu evrenin sonsuzluğunda, sonsuz düşünceler ve enerjimiz, karşılığını kendimizin belirlediği keşifler için. Ve tüm bu arayış, bu adanmışlık, aslında, sonsuzluğu başlatana…
Bir şeyi tanımlarken, başka şeylerden yararlanırız hep. Sonra da o “şey”lerin tanımlanması gerekir. Yeni bir içsel yolculuk başlar. Her tanımlama, içinden yenisini doğurur. Ve sonunda, çıkarsamalar tükenir, olanı, olduğu gibi kabulleniriz. Nedensizliğe varmışızdır (Kalemi tarif ederken, “tükenmez, kurşun, mavi, kırmızı, metal” diyoruz. Ya bunları tanımlarken? Gide gide nedensiz kabullenişe varırız bir yerlerde).
Keşfi seviyorum. Bu yolculukta bulduklarımdır karşılığım, ille de bir karşılık istiyorsanız. Ve yaşamaya değer.
İnsanın kurduğu, her an değişebilir düzen ve değişken kurallar değil, yaşamın aksiyomlarını bulmak yolculuğudur bilim. Ve yaşamın aksiyomlarını(*) bulmaktır benim için karşılık.
Sizin yaşamınızın aksiyomları neler?
Umutla kalın.
(*)Aksiyom: Kanıtlayamadığımız, tartışmadan doğruluğunu kabullendiğimiz gerçek. Ki, asla insan tarafından kurgulanmış olamaz.
Suna Akar/Sonsayfa
Karşılıksız bir çalışma olur mu? Karşılıksız aşk? Karşılıksız iş?
“İstediğim sadece bilim” dedim. Bilgiyi seviyorum. Onu bulmayı, keşif yolculuğunu.
“Kullanmayacaksan?” dedi. Sustum.
Sonuçta olay; kullanılmayacaklarla donanmanın gereksiz mütevazîliği ve özgüven eksikliğine geldi.
Çok düşündüm. Nedir kullanmayacaklarımız, hepimiz için ortak kullanılmazlar var mı?
Sonsayfa’daki köşem kimselere duyurduğum bir şey değil, birkaç yakınımdan başka (Baki Bey’in verdiği taktiklere rağmen). Okurlarım, sadece sizlersiniz, bir reklamım, etrafa gönderdiğim yazı linklerim, e-postalarım, herhangi bir kazancım/ beklentim yok.
Özel hayatım da böyle. Severim, paylaşırım, o kadar. Hiçbir şey dayatmam, hesap sormam, beklemem, içimdedir sahiplenmelerim.
Uç bir alanda, uç bir bilim dalıyla uğraşıyorum. Yo, savaşıyorum. Herkes, neticede akademik bir kariyer istiyor. Yeni, cazip iş olanakları, yeni bir hayat. Ben istemiyorum. Bunlar bende birikip bir şekilde etrafıma akıyor ve ben aradıkça anlamlanıyorum.
Öğrenimimden uzak bir iş yapıyorum. Ama sevdalıyım işime. Bilimsel çalışmalarımın burada işe yaramadığını düşünüyor karşıdan bakanlar. Oysa kavuştuğum bilgi, döktüğüm ter, yaşadığım patlamalar, öğrendiklerim, beni de öğrettiklerimi de zenginleştiriyor.
Donanım için yapmıyorum. Etiket, kariyer, kazanç kaygım yok. Tek yaptığım; bilim. Çözüp, okuyup, karışıp, dağılıp rahatlayan biriyim ben. Bunu, birlikte çalıştığım bilim insanlarının da anladığını söyleyemem. Hele bilimle uğraşmayan birine çok lüzumsuz geldiğinin farkındayım. Hatta bunu açıklamak konusunda zayıfım.
Ama öyle bir şey ki bilim; “var”ı keşfetmek, öğrenmek, kavramak öyle büyülü, yeni “var”ların yolculuğu öyle ***ifli ki.
Hiç görmediğiniz yerlere sevdiklerinizle gitmek gibi bir şey bilgi. O, evrenin bir yerinde, en güzel haliyle bekler. Ve siz, nerede, nasıl, ne zaman, niçin bulacağınızı bilmeden O’na yürürsünüz. Yolculuk ***ifli olmasına ***ifli de, zor, yorucudur. Hava sürekli değişir. Sıcaktan bunalır, soğuktan titrersiniz. Açlıktan midenize kramplar girer. Meraktan, “bir an önce”likten uykuyu unutursunuz. Deli gibi yürürsünüz. Anlatılanlarla heyecanlanırsınız ama ne göreceğinizden asla emin olamazsınız. Hep bir şeyleri kaçırma telaşındasınızdır. O’na giderken, öyle sürprizlerle, hesaplamadığınız öyle bilgilerle buluşursunuz ki…
Bu ilginç süreç, benim için sonsuz. Bu konudaki doyumsuzluğumun farkındayım. Kim bilir, karşıdan mânâsız ve hastalık gibi görünen bu durum, belki hepimizin genlerinde kodlanmıştır da, tercihlerimizdedir kullanımımız.
Sonunda aradığınız bölgeye girersiniz, heyecan doruklarında. Gördüklerinize inanamaz, nefes nefese her şeyi yakalamaya çalışırsınız. Sesleri, renkleri… Sonra da göremediklerinizin peşine takılırsınız.
Aslında hepsi, göremediğimize merakımızdan. “Tanrı’nın evi yeryüzünde olsaydı, insanlar O’nu görebilmek için penceresinin camlarını kırardı”. O’na ulaşmak için deli bir âşık olmak gerek. Bu yüzdendir, kuraldışıların anlaşılmazlığı.
Ama inanın, çok dünya var ve keşfedecek çok şey. Sonlu evrenin sonsuzluğunda, sonsuz düşünceler ve enerjimiz, karşılığını kendimizin belirlediği keşifler için. Ve tüm bu arayış, bu adanmışlık, aslında, sonsuzluğu başlatana…
Bir şeyi tanımlarken, başka şeylerden yararlanırız hep. Sonra da o “şey”lerin tanımlanması gerekir. Yeni bir içsel yolculuk başlar. Her tanımlama, içinden yenisini doğurur. Ve sonunda, çıkarsamalar tükenir, olanı, olduğu gibi kabulleniriz. Nedensizliğe varmışızdır (Kalemi tarif ederken, “tükenmez, kurşun, mavi, kırmızı, metal” diyoruz. Ya bunları tanımlarken? Gide gide nedensiz kabullenişe varırız bir yerlerde).
Keşfi seviyorum. Bu yolculukta bulduklarımdır karşılığım, ille de bir karşılık istiyorsanız. Ve yaşamaya değer.
İnsanın kurduğu, her an değişebilir düzen ve değişken kurallar değil, yaşamın aksiyomlarını bulmak yolculuğudur bilim. Ve yaşamın aksiyomlarını(*) bulmaktır benim için karşılık.
Sizin yaşamınızın aksiyomları neler?
Umutla kalın.
(*)Aksiyom: Kanıtlayamadığımız, tartışmadan doğruluğunu kabullendiğimiz gerçek. Ki, asla insan tarafından kurgulanmış olamaz.
Suna Akar/Sonsayfa