Abdülhamid'den hançer gibi cevap

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eren511
    Member
    • 29-07-2006
    • 2805

    Abdülhamid'den hançer gibi cevap


    Abdülhamid'den hançer gibi cevap
    Tarihin derinliklerinden çıkan bir gerçek daha şaşırttı. Abdülhamid'e İsrailliler Kudüs konusunda öyle bir öneride bulunmuşlardı ki!..

    IRCICA'nın İstanbul'da düzenlediği 'Yüzüncü Yılında 2. Meşrutiyet Kongresi'ne Suriye Kültür Bakanı Agha'nın Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid'le ilgili sözleri damga vurdu. Agha "Abdülhamid Han, İsrail'in Filistin'e yönelik tekliflerine itibar etmedi. Ama biz bu çok büyük şahsa gerçekten çok zulmettik." dedi.

    Bugün Gazetesi'nin haberine göre; İslam Konferansı Teşkilatı İslam Tarihi Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), Yüzüncü Yılında 2. Meşrutiyet Kongresi'nde Türkiye'den ve Türkiye dışından 100'ün üzerinde bilim adamını bir araya getirdi.

    İSRAİLİN KUDÜS TEKLİFİ

    Kongreye Suriye Kültür Bakanı H.E. Dr. Riad Nassan Agha'nın 2. Abdülhamid Han'la ilgili sözleri damgasını vurdu. Osmanlı Devleti'nin son döneminde Siyonistlerin Kudüs'ü kendilerine satması için milyonlarca altın teklif ettiklerini hatırlatan Agha, "Abdülhamid Han hiçbir zaman bu aşağılık öneriye itibar etmedi. Siyonistlerin karşısında durdu. Ama biz bu çok büyük şahsa gerçekten çok zulmettik" dedi.

    FİLİSTİN NASIL KAYBEDİLDİ?

    Dr. Riad Nassan Agha, 2. Abdülhamid Han'ın Siyonist lider Theodor Herzl'in tekliflerine verdiği cevabı ise şu sözlerle anlattı: "Herzl'e söyleyin, bir daha önüme bu tip önerilerle gelmesin Filistin benim şahsi mülkiyetim değildir, Filistin İslam aleminin bir parçasıdır. Bundan da hiç kimse tasarruf edemez' dedi.

    BİN HANÇER SAPLASANIZ VERMEM
    Ayrıca bir konuşmasında 'Ben İslam topraklarının bir karışını vermem bin hançer saplansa bile benim vücuduma' demişti. Bu tarihi anın açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Filistin toprakları konusundaki sorumluluğun açıklığa kavuşmasını istiyorum." Agha, Osmanlı Devleti'nin çöküşe rağmen bütün etnik gruplara haklarını tanıdığını, Sultan Abdülhamid Han'ın da Yahudilerin Kudüs'e gidip hacı olmalarına izin verdiğini anlattı.
  • eren511
    Member
    • 29-07-2006
    • 2805

    #2
    Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

    Suriye Kültür Bakanı Agha'nın Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid'le ilgili sözleri damga vurdu. Agha "Abdülhamid Han, İsrail'in Filistin'e yönelik tekliflerine itibar etmedi. Ama biz bu çok büyük şahsa gerçekten çok zulmettik." dedi.
    bunu suriyeli bir bakanın söylemesi çok manidar geldi ama malesef içimizdeki türklerde çok zulmettiler ittihatçılar dan tutun onun yandaşları osmanlıyı felakate sürüklediler....

    '' ey şanlı avcu damını bihude kurmadın.
    ''attın fakat yazık ki yazıklar ki vuramadın.

    yukarıdaki şiir 2. abdulhamit in bir ermeninin bombalı suikastinden kurtulduktan sonra tevfik fikretin bu ermeniye yazdığı biraz methiyeli biraz sitemkar şiiri....

    Yorum

    • orbay
      Senior Member
      • 11-02-2005
      • 5871

      #3
      Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

      Madem konu Abdulhamid'den açılmış bende ekleyeyim bilgi...

      Vatan Haİni Denİlen PadİŞahin İcraatlari

      Sultan Abdulhamit Han gercekten basarisizmiydi?
      bazilarinin soyledigi gibi vatan hainimiydi?
      Neden Kizil Sultan diyorlar?

      Gorelim bakalim oylemiymis.

      ABDULHAMIT HAN'IN YAPTIKLARI

      İlk defa elektriği,gazı getiren,ilk modern eczanemizi açtıran,

      İlk otomobili getiren,5 bin km kara yolunu yaptırtan,

      Dünyanın ilk metrolarından birini Karaköy-Taksim arasına yaptıran, atlı ve elektrikli tramvaylar kuran,

      Kudüs-Yafa,Ankara-İstanbul ve Hicaz demir yollarını yaptıran (Haydarpaşa Tren İstasyonunu da tabi),

      İstanbul’un binlerce fotoğrafını çektiren,Arkeoloji müzeciliğini başlatan,

      Chicago’daki turizm fuarına ülkemizi ilk kez sokan,

      Kuduz aşısının bulunmasından sonra Ülkemizin ilk Kuduz Hastanesini(İst.Darü’l-Kelb Tedavihanesi) açtıran,

      Polisiye romanların ülkemize girişini sağlayan,(14 yıl içinde basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı dinle ilgili idi..)

      Okullara(Hıristiyan okulları dahil) gönderdiği emirde Türkçe’nin iyi öğretilmesini isteyen ,Azerbaycan okullarında Türkçe yasağını kaldıran,Paris’te İslam Külliyesi kuran !

      Teselya savaşı sürerken saraylı hanımlara askerler için çamaşır diktirende,hastaneleri ziyaret edip hastaların ihtiyaçlarını soranda,sarayın bahçesinde bile hastalara hizmet ettirtende !

      Midilli adasını eşi Fatma Pesend Hanım’ın şahsi mülkünden ısrarla verdiği para ile Fransızlardan geri alanda O !

      Israrla yerli kumaş giyen,Hereke bez fabrikası ve Feshaneyi kuran,

      Ziraat Bankasını kuran,Ticaret,Sanayi ve Ziraat Odalarını açtıran,

      Yıldız Çini fabrikasını,Beykoz ve Kağıthane kağıt fabrikalarını,

      Toplu sünnet merasimleri yaptırıp her bir çocuğa çeyrek altın gönderen bu yüzden yaz aylarında toplu sünnetleri moda eden,

      Mezuniyet törenlerinde öğrencilere hediye kitap gönderen,
      Yoksul halkına kendi cebinden ödeyerek kömür dağıtan,

      Ermeni Onnik’in mektubu üzerine kendi parasından takma bacak yaptırtan,

      Biriktirdiği parasından bir kısmını her sene borç yüzünden hapse düşenleri kurtarmaya tahsis eden,

      Modern matbaa makinelerini Türkiye ye getirten,ücretsiz kitap dağıttıran,6 bin kitabın çevrilmesini sağlayan,Beyazıt kütüphanesini kurup 30 bin kitap bağışlayan (10 bini el yazmasıdır),

      Yabancı bilim adamı ve yazarlara Nişanlar veren,
      Her yıl 30 bin saksı satın alıp çiçek ektiren,

      Bizim Hekimbaşı çöplüğü dediğimiz yerde gül yetiştiriciliği yaptıran da(Isparta’daki gül yetiştiriciliği de O’nun öncülüğünde başlamıştır),

      Türkiye’nin bir çok yerinde saat kuleleri yaptıranda O dur! (İzmir,Dolmabahçe..),

      Hindistan,Cava,Afganistan,Çin,Malezya,Endonezya,Aç e,Zengibar,Orta Asya ve Japonya ya elçiler ve din adamları gönderen,
      Latin Amerika ülkeleri ile diplomasiyi başlatan,

      Yalova Termal kaplıcalarını kurduran,Terkos’un sularını İstanbul’a taşıtan,Bursa’nın bir köyünde bile çeşme yaptırabilen O dur ,(Sadece İstanbul’a 40 çeşme yaptırmıştır),

      Sarayında yaptırdığı tiyatroda oyunlar ve opera izleyen,
      Sarayda müzik okulu kurduran,çocuklarına piyano çaldırtan,hatta sarayda kızlar bandosu oluşturan,

      Kendi elleri ile yaptığı marangozluk eşyalarını hediye etmeyi seven,

      Kendisine yapılan bombalı suikast de 26 kişinin ölmesine,58 kişinin yaralanmasına rağmen Ermeni katili affedip Avrupa da hafiyelik yapmaya gönderen de O dur.

      Doğu Türkistan’a gönderdiği askeri yardım ile Çinlilere karşı onları örgütleyen,Çinin göbeği Pekinde Hamidiye Üniversitesini kurdurtan da,

      Beş vakit namazını aksatmadan kılan,hiçbir evrakı abdestsiz imzalamayan(hatta yere bile basmayan[yatağının dibinde teyemmüm tuğlası bulunduruyordu]),

      Yeni gemiler alan,toplar(çanakkale savaşımızdaki çoğu top),tüfekler getirten de !

      Telefonu Avrupa’dan 5 yıl sonra ülkemize getiren de O dur !
      Kiliselere,sinagoglara yardım eden (hatta Vatikan da kilise yapılmasına bile yardım eden),

      Peygamberimize,dinimize veya Osmanlıya hakaret içeren oyunları kaldırtan(Fransa-İngiltere-Roma-ABD)(Bir piyes için bile Alman İmparatorunu devreye sokmuştur),

      ABD’nin Erzurum’da konsolosluk açmasını reddeden,İzmir limanına izinsiz giremeye kalkan ABD savaş gemisini top ateşine tutturan,

      İstanbul boğazı için iki köprü projesi çizdiren (bir tanesi tam bu günkü Fatih S.M.köprüsünün bulunduğu mevkidedir),

      Darülaceze yaptırıp içine sinagog,kilise ve cami koyduran,
      Çocuk hastanesi (Şişli Etfal[çocuklar] Hastanesi) açtıran,

      Kendisine “Allah’ın belası”diyen Namık Kemal’i Rodos ve Sakız adası valiliklerine atayan,parasını cebinden ödediği yerde kabir yaptırtan,

      Posta ve Telgraf teşkilatını kurduran(Sirkeci Büyük Postane binası..),

      Abdülhamit ve Abdülmecid (dünyanın ilk torpido atan denizaltısı) adında denizaltılarımızı Taşkızak tersanesinde yaptırtan da (üstelik kendi cebinden..),O !

      İlkokulu zorunlu tutan(kız ve erkeklere), İlk kız okullarını açtıran, 15 tane okulda karma eğitime ilk defa gecen,

      Öğretmen yetiştirmek için okullar yaptıran(32 tane)(ör.şimdiki adı ile Bursa Çelebi Mehmet okulu),Kız Öğretmen Okullu açan (Daarül Malumat),

      Cami yaptırdığı her köyde birde ilkokul yaptıran(Mesela sadece Sivas’taki ilkokul sayısı 1637),okuma yazma oranının 5 kat arttıran,(1900 yılında ilkokul sayısı 29.130’u bulmuştu..sadece Anadolu da 14 bin ilkokul vardı)

      Orta okul(Rüşdiye)sayısı 619 çıktı,Fransızca dersleri konuldu,

      Lise eğitimi için İdadiler açan(109 tane),(İstanbul Erkek-Kabataş Lisesi..)

      İstanbul’da Darülfünün(Üniversite)açan,Dünyanın ilk Dişçilik okulunu kuran,

      Ayrıca Deniz Mühendis Okulu,Askeri Tıp Okulu(GATA’nın atası),Kuleli Askeri okulu,Mekteb-i Harbiyeler(Harp Okulları yani),Askeri Baytar Okulu,Kurmay Okulu,Mekteb-i Mülkiye(Siyasal Bilgiler Fak.),Mekteb-i Tıbbıye-i(Marmara Ünv.Tıp Fak.),Mekteb-i Hukuk,Ziraat ve Baytar Mektebi,Hendese-i Mülkiye(Yüksek mühendis okulu),Daarül Muallim-i Adliye(Yüksek Adalet Okulu),Maliye-i Mekteb-i Ali(Yüksek Ticaret Okulu),Ticaret-i Bahriye(Deniz Ticaret Okulu),Sanayi-i Nefise Mektebi(Güzel sanatlar fak.),Hamidiye Ticaret Mektebi(İktisadi ve Ticari ilimler akademisi),Aşiret Mektebi(Osmanlılık fikrini yaymak için),Bursa’da İpekböçekçiliği okulu,Dilsiz ve Âmâ Okulu,Bağcılık ve Aşıcılık Okulu,Orman ve Madencilik Okulu,Polis Okulu onun tarafından kurulmuştur.
      Unutmadan bide Ankara’da ÇOBAN OKULU var..

      Dunyanin ilk Deniz altisi, yani submarine'i onun talimatiyla uretti Osmanli...
      butun dinamikler ona karsi olmasina ragmen o kadar basarili olabildi...


      Hani neredeyse bütün sözde aydınların sövdüğü,öğretmenlerimizin kendi ideolojik yaklaşımı ile anlattığı,baskı yapıyor diyerek,o dönemin şartlarını bile düşünmekten aciz olan insanların sevmediği..(Neden kimse 1925’deki Takrir-i Sükun Kanununu ile bütün muhaliflerin susturulduğunu düşünmez ? Bu dönemde hükümet veya mahkeme kararıyla pek çok yayın kapatıldı,özellikle sol yayınlar tamamen yeraltına itilmişti.Yada İsmet İnönü döneminde 44 gazete kapama emri verildiğini.Yakub Kadri’nin “İsmet Paşa bir polis devleti kurdu dediğini.”
      Düşünmeyiz çünkü o kişilere karşı körü körüne yargılarımız yoktur,at gözlüğü ile değil o dönemin şartlarına göre bakarız tarihe)
      İngilizlerin oyunu,İttihatçıların tertibi ile “Din elden gidiyor!” gibi komik bir gerekçe ile 31 Mart vakasına maruz bırakılan,
      1895-96’Doğu Anadolu da Ermeniler tarafından kurulmak istenen devleti Hamidiye Alayları ile bastıran bu sebeple Fransız tarihçi tarafından Kızıl Sultan diye isimlendirilen,

      SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN


      Belki de gerçekten suçluydu,kötü bir insandı çünkü Osmanlı topraklarında petrol araması yaptırıp 65 yerde petrol buldurması,bunun üzerine Musul topraklarını şahsi parasıyla alıp sömürgecilerin eline geçmesine mani olması..
      Yada Yahudilerin 5 milyon altın teklifine rağmen Filistine yerleşmelerine izin vermemesi(tahtan indirildikten sadece 8 yıl sonra emellerine kavuşacaklardır),vatan hainliğidir,
      Ne bileyim; 240 üyeli Osmanlı meclisine 140 Türk vatandaşı sokmayı beceren İttihatçıları dinlemeyip meclisi kapaması,
      Baskı yaparak devletin ömrünü 30-40 yıl uzatması böylece o yıllarda daha genç bir subay olan Mustafa Kemal’ın Türk milletinin kaderinde rol almasına vesile olması suçtu ?

      Belki de Prof.Dr.Yılmaz Öztuna’nın dediği gibi ;
      “Milletimiz bu hükümdarın dehasına çok şey borçludur”
      Bekli de Prof.Dr.İlber Ortaylı’nın dediği gibi ;
      “Osmanlının son hükümdarı,son evrensel imparator II.ABDÜLHAMİD’dir”

      Yorum

      • aaron_1212
        Senior Member
        • 03-11-2006
        • 4376

        #4
        Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

        1905 yılının 21 temmuzuydu. Padişah II. Abdülhamit'e Yıldız camisindeki cuma selâmlığından çıkmış, arabasına doğru ilerliyordu. Her zamanki gibi, caminin merdivenlerinden inecek ve dört yüz metre ileride bekleyen arabasına binecekti. Fakat bu sefer ufak bir gecikme olmuştu. Şeyhülislâm Cemalettin Efendi, Abdülhamit’in yolunu kesmiş, bazı konularda bilgi istemişti.

        Padişah II. Abdülhamit'le Şeyhülislâm Cemalettin Efendi arasındaki konuşma oldukça uzamıştı. Tam bu sırada korkunç bir patlama duyulmuş, arkasından araba parçaları ve insan kol ve bacakları dört bir yana savrulmaya başlamıştı. Padişahın yanında bulunanlar korkuyla kaçışıyor, canlarını kurtarmak için sığınacak yer arıyorlardı. O kadar kalabalığın arasında kılını kıpırdatmayan, yüzünde en ufak bir heyecan ve korku izi görülmeyen tek bir kişi vardı: Kuruntu ve kuşkusu herkes tarafından bilinen II. Abdülhamit..

        Ortada heykel gibi kıpırdamadan duruyordu. Yaverlerinden Miralay Sadık Bey korku ve telâştan kılıcını yere düşürmüş. Miralay Süleyman Şefik Bey de apoletini kaybetmişti. Çevresindekilerin can kaygısına düşüp çil yavrusu gibi dağılmaları, II. Abdülhamit’i çok kızdırmış ve olaydan sonra yaveri için :

        "Kılıcını düşüren yaveri maiyetimde görmek istemem, Trablus'a sürgün gidecek!.." emrini vermişti. Tehlike savuştuktan sonra, sığındıkları yerlerden çıkanlara Padişah şunları söylemişti:

        "Arabamı çekiniz, burayı kordon altına alınız, sorumluları tutuklayınız!.." Bu sırada, muhafız kıtalarının tüfeklerine mermi sürdüklerini görünce, töreni yöneten subaya :

        "Selâm emrini verdir, ne duruyorsun!." diye bağırmıştı. Muhafız kıtası hazır ol durumuna geçince, cami kapısına getirilen arabaya binen Abdülhamit, âdeti olmadığı halde ayakta durmuş, dizginleri kendi kullanarak Çit köşküne varmıştı
        Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurmaya çalışan Ermeni Komitacıları karşılarında en büyük engel olarak gördükleri Padişah II. Sultan Abdülhamit'i öldürmek istemişlerdi. Kendileri bu işte yeteri kadar tecrübeli olmadıklarından, Avrupa ve Rusya'daki uluslararası anarşistlerle ilişki kurmuşlar, onlardan Abdülhamit'in öldürülmesi konusunda yardım ve destek sağlamışlardı.

        Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri de Belçikalı ünlü anarşist Edvard Jorris'ti. O dönemde anarşizm bütün dünyayı sarmış, suikasta uğramayan hükümdar ya da cumhurbaşkanı hemen hemen kalmamıştı. Şimdi sıra II. Abdülhamit'teydi. Edvard Jorris, göze çarpmamak için Singer şirketine memur olarak girmiş, Padişah'ın cuma selâmlıklarını büyük bir dikkatle izlemeye başlamıştı. Abdülhamit, cuma günleri Yıldız camisinden çıktıktan sonra, 1 dakika 42 saniyede arabasının yanına gidiyordu. Birkaç cuma selâmlığını gözleyen Jorris, bu sürenin hiç değişmediğini. Padişahın bir saat düzeni içinde bu yolu, daima 1 dakika 42 saniyede aldığını görmüştü.

        Suikastı hazırlayan örgüt oldukça genişti. Jorris'ten başka, Rusya'dan gelen Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Hacı Nişan Minasyan, Mıgırdıç Serkis Garibyan, Karabet Ohanesyan, Vahram Sabun Kendiryan, Silviyoriçi, Sari Torkom, Trase Yuvanoviç bu örgütün belli başlı üyeleriydiler.

        Hazırlanan plana göre, Yıldız camisi önünde bomba çatlatılıp II. Abdülhamit öldürüldükten sonra, Galata Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar havaya uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları sağlanacaktı. Filibe şehrinde Ermeni Komitacıları büyük bir toplantı yapmışlar, bu toplantıya Slav ve Siyonist örgütleri de katılmıştı. Pro Armenia gazetesi başyazarı Pirkiyar da bu toplantıda bulunanlar arasındaydı. Yapılan görüşmeler sonunda plan hazırlanmış ve II. Abdülhamit'in Yıldız camisinden çıkarken öldürülmesi kararlaştırılmıştı.

        Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan fakat Samuel Fayn takma adiyle dolaşan Rus Ermenisi, Viyana'da Neseldorfer Wagenbefcu Fabriks Geselschaft firmasına bir fayton yaptırmış ve bunu parça parça Türkiye'ye sokmuşlardı. Deniz yoluyla gelen faytonun parçalarını İstanbul’da komitenin adamı Silviyoriçi alıyor, muayenesiz geçmesi için de gümrük memurlarına para yediriyordu.

        İçine patlayıcı madde yerleştirilecek biçimde yaptırılan bu araba, bir araya getirildikten sonra, Şişli dışında denenmiş, amaca uygun bulunmuştu. Faytona 80 kilo patlayıcı maddeyle 20 kilo demir parçası konmuş, arabaya koşulacak atlar da, o dönemin ünlü tiyatrocularından "Kel" Hasan Efendi’den satın alınmıştı. "Machine İnfernale-Cehennem Makinesi" adı verilen ve bombayı istenilen zamanda patlatacak olan araç, Fransa'dan getirtilmişti. Bütün bunlar tamamlandıktan sonra, 21 Temmuz 1905 cuma günü fayton, Abdülhamit'in dört at koşulu arabasının yanına bırakılmış, Padişahın camiden dışarıya çıkması beklenmeye başlanmıştı.

        Abdülhamit, caminin kapısında görününce Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, Cehennem Makinesini çalıştırarak, bomba 1 dakika 42 saniye sonra patlayacak duruma getirilmişti. Fakat Padişah, kapı önünde Şeyhülislâm Cemalettin Efendi'yle konuşmaya dalınca, süre dolmuş, Abdülhamit ölümden kurtulmuştu. Suikast amacını gerçekleştirememişti ama, tam 26 kişi ölmüş, 58 kişi de yaralanmıştı. Ayrıca, 17 arabayla 20 at da parçalanmıştı. Cehennem Makinesi'ni çalıştırdıktan sonra kaçamayan Kristifor Mikaelyan da ölüler arasındaydı.

        Suikastçılardan birçoğu yabancı pasaport taşıdıklarından yurt dışına kaçmışlardı. Fakat Edvard Jorris yakalanmıştı. Arabanın parçaları arasında bulunan Neseldorfer kelimesiyle 11123 rakamı, olayın aydınlanmasını sağlamış, konuşmamakta direnen Edvard Jorris de her şeyin ortaya çıktığını görünce, bütün bildiklerini anlatmıştı. Suikastçılardan Hacı Nişan Minasyan, sorgusu sırasında gittiği yüznumarada, teneke ibrikle bilek damarlarını ve karnını yırtarak intihar etmiş, geri kalanlar idam cezasına çarptırılmışlardı.

        Abdülhamit, Edvard Jorris'i bağışlamış, ayrıca kendisine 500 altın vermişti. Jorris, daha sonraları Avrupa'da Abdülhamit'in bir ajanı olarak çatışmış, saraya önemli raporlar göndermiştir.

        Abdülhamit'in Ermeni Komitacıları tarafından öldürülememesi, nedense Tevfik Fikret'i pek üzmüş ve bu üzüntüsünü "Bir Lâhza-i Ta'ahhur - Bir anlık duraklama" adlı şiirinde şu mısralarla belirtmişti :

        "Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın.
        Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın"
        Tevfik Fikret, Türk Edebiyatının duayeni, bu olay üzerine hemen kolları sıvayıp böyle sığ ve alçakça bir şiiri yazıvermişti. Ekmeğini yediği yere ihanet etmek değimini Tevfik Fikret’e armağan edebiliriz. Sultan Abdülhamid’e ne kadar muhalif varsa, bu gün onların isimleri ya cadde ismi olmuş(örn, MİTHAT PAŞA), ya da şiirleri edebiyat kitaplarında baş köşeye oturtulmuştur, bu durum gerçekten bana dayanılmaz bir acı veriyor. Otuz üç sene bir tek toprak kaybettirmemiş, uyguladığı denge politikası ile düşmanlarını birbirine düşürmüş, merhameti sayesinde birkaç vatan haini dışında kimseye idam cezası vermemiş bir padişaha bu lafları söyleyen şair ve münevverlerimize! Yazıklar olsun.Zaten Ermeni kundakcısının sonu da sevgili münevverimiz Tevfik Fikret'in dediği gibi, "KURTULDU HAKKIDIR ALACAK ŞİMDİ ÖCÜNÜ" olmamıştır, Ulu Hakan Ermeni kundakçısını affedip cebine para koyarak, Osmanlı adına ajanlık yaptırmıştır, işte lider budur merhamet ve akılla yoğrulmuş Sultanımıza saygı ve sevgilerimizle. Yazımızı Tevfik Firkete cevaben Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın o meşhur sözü ile bitirelim; Bir Osmanlı Padişahı ve Halifesine bomba ile kast eden Ermeni kundakçılarını alkışlamayı vatanperverlik sayan münevverleri görünce, kim olduklarını tanısınlar diye… Hiçbir namuslu Ermeni, padişahına kast eden eli bombalı ırkdaşına “şanlı avcı” diyecek kadar hayâsız olmamıştır.

        Yorum

        • OfThELoRd
          Member
          • 17-07-2004
          • 2830

          #5
          Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

          abi gerçek tarihi mantıklı olarak düşünseler abdülhamid han gerçekten ülke için çok faydalı işler yapmıştır ama baskıcı diye kzıl padişah diye sürekli suçlamalara maruz kalmıştır meyve veren ağaç taşlanır
          zamanında ittihatcıların çıkarlarına ters düştüğü için tahttan indirildi suçlandı baskıcı diye ama abdülhamid hana tahttan indi ne oldu neler kaybedildi üstüne üstlük ittihitacılar ülkede kimsenin haberi olamadan memleketi 1. dünya savaşına sokup bir çok insanımızın kaybedilmesine neden oldu daha uzar gider olaylar

          ama bilinsinki 2. abdülhamdi han çok faydalar sağlamıştır ül***e tabii görene...

          Yorum

          • eren511
            Member
            • 29-07-2006
            • 2805

            #6
            Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

            abdülhamiti baskıcı diye nitelendiren ittihatçılar kendileri dönemdindeki muhalefeti birer birer uzakllaştırmışlardır bunlarda gazeteci cinayetileri bile dahil kendileri bizzat baskıcı zorbalığı oluşturdular sonra hepsi birer birer kaçtı ülkeden...

            Yorum

            • aliosman3003
              Member
              • 29-06-2006
              • 551

              #7
              Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

              aslını inkar edene ne denirdi?
              Son düzenleme aliosman3003; 08-05-2008, 13:40. Reason: :

              Yorum

              • ATmaCA_53
                Member
                • 12-11-2004
                • 1945

                #8
                Konu: Abdülhamid'den hançer gibi cevap

                biz osmanlı çocuğuyuz, bizans çocuğu değil, birileri dinimize, inançlarımıza, osmanlıya saldırmak istiyor bunu yapanlarda aydın doğanın gazete ve basın yayın organlarıdır...

                Yorum

                İşlem Yapılıyor