Ali Kırca ‘Darağacında üç yiğit’ güzellemesiyle 68 Kuşağını ele alan Siyaset Meydanı yaptı ama kazın ayağı öyle mi? 68'in yiğitlerinin bir de kanlı yüzü var...
Sizin eliniz de kanlı değil mi?
Ben doğrusu Ali Kırca’dan bunu beklerdim... 12 Mart darbesi esasında neydi? O üç masum genç neden asılmışlardı? Madanoğlu kimdi? İlhan Selçuk ne yapmıştı? 9 Mart’ta ne olacaktı?
Soru çok...
İrfan Solmazer, nasıl olmuştu da, darbeden 24 saat önce Almanya’ya uçurulmuştu? ‘18 Mart operasyonu’yla açığa çıkarılan Celil Gürkan Paşa’nın ‘İyi ki başaramadık’ dediği darbe girişimi hangisiydi?
Solmazer, neye ve kime güvenerek, ‘Sarp Kuray’a ‘Git şurayı bombala’ emrini veriyorum, o da gidip bombalıyor’ diyordu?
Hidayet Ilgar’lı, Talat Turhan’lı, Orhan Kabibay’lı ev toplantısında, aynı İrfan Solmazer Erol Bilbilik’e ne demişti?
Bu mevzular hiç konuşulmadı...
Geniş katılımlı Siyaset Meydanı, ‘Darağacında üç yiğit’ güzellemesi ve ‘Ah 68 kuşağı, biz neydik bir zamanlar... Şimdi türbana da karşıyız, özgürlüklere de karşıyız anasını satayım’ nostaljisinden öte gidemedi.
Benim şu halimle bildiklerimi, Ali Kırca bilmiyor mu?
Erol Bilbilik’i şaşırtan, Talat Turhan’ı hayretten yerinden zıplatan konuşmasında İrfan Solmazer’in, ‘Siz Sarp Kuray’ı, Deniz Gezmiş’i ihmal ediyorsunuz. Hiç temas kurmuyorsunuz. Ama ben onlara İstanbul’da, Ankara’da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum’ dediğini Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını darağacına gönderen iradeyle, Adnan Menderes ve arkadaşlarını darağacına gönderen irade arasındaki akrabalığı Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı ‘Devrim’ dergisinde ne tür bildirilerin yayımlandığını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Devrim dergisindeki bildirilerden birinin bizzat ‘Ali Kırca’ adlı genç bir deniz subayı tarafından kaleme alındığını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idama sürükleyen o pis ‘iktidar oyunu’nda rol alan bazı duayen gazetecilerin, yıllar sonra ‘Ergenekon çatısı’ altında aynı oyunu sahneye koymaya çalıştıklarını ve bir kez daha suçüstü yakalandıklarını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Neden bunlar konuşulmuyor?
Neden Ali Kırca, bu konuların da tartışıldığı şöyle dört dörtlük, ‘günah çıkarmalı’ bir ‘Siyaset Meydanı’ yapmıyor?
Bakın, Ali Kırca ve nostaljik konuklarının bilmezden geldiği ‘şey’ hakkında gazeteci Ahmet Kahraman ne diyor?
‘Eski generallerden Cemal Madanoğlu’nun başını çektiği, İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu gibi isimlerin de yer aldığı bir cunta, Başbakan Süleyman Demirel’i ‘yeterince Kemalist’ bulmadıkları için, darbeye hazırlanmışlardı. Ve bunlar, yayın organları ve basındaki uzantıları aracılığıyla her gün ‘devrim şafağının yakın olduğunu’ işliyor, üniversite gençliğini provoke ediyorlardı. Zaten baskı çemberinde olan gençler, bunlara inanıyorlardı; biraz da bu yüzden korkusuz ve ataktılar. 12 Mart darbesinden sonra tek tek tutuklandılar, birkaç yıl sonra da salıverildiler. Ama tek başına kalan gençler asıldılar, işkence gördüler, kurşunlanıp öldürüldüler. Bunların sorumlusu, kurşunlayanlardan çok, ‘devrim’ adına gençleri yollara, sokaklara dökenlerdi.’
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına kıydılar.
Çok yazık ettiler.
Peki, gencecik çocukları ‘devrim’ dolduruşuyla ortaya sürenler?
Aralarında ‘duayen gazeteciler’in de bulunduğu cunta bakıyesi?
Onlar ne zaman çıkıp ‘Bizim elimiz de kanlı’ diyecek?
AHMET KEKEÇ/STAR
Sizin eliniz de kanlı değil mi?
Ben doğrusu Ali Kırca’dan bunu beklerdim... 12 Mart darbesi esasında neydi? O üç masum genç neden asılmışlardı? Madanoğlu kimdi? İlhan Selçuk ne yapmıştı? 9 Mart’ta ne olacaktı?
Soru çok...
İrfan Solmazer, nasıl olmuştu da, darbeden 24 saat önce Almanya’ya uçurulmuştu? ‘18 Mart operasyonu’yla açığa çıkarılan Celil Gürkan Paşa’nın ‘İyi ki başaramadık’ dediği darbe girişimi hangisiydi?
Solmazer, neye ve kime güvenerek, ‘Sarp Kuray’a ‘Git şurayı bombala’ emrini veriyorum, o da gidip bombalıyor’ diyordu?
Hidayet Ilgar’lı, Talat Turhan’lı, Orhan Kabibay’lı ev toplantısında, aynı İrfan Solmazer Erol Bilbilik’e ne demişti?
Bu mevzular hiç konuşulmadı...
Geniş katılımlı Siyaset Meydanı, ‘Darağacında üç yiğit’ güzellemesi ve ‘Ah 68 kuşağı, biz neydik bir zamanlar... Şimdi türbana da karşıyız, özgürlüklere de karşıyız anasını satayım’ nostaljisinden öte gidemedi.
Benim şu halimle bildiklerimi, Ali Kırca bilmiyor mu?
Erol Bilbilik’i şaşırtan, Talat Turhan’ı hayretten yerinden zıplatan konuşmasında İrfan Solmazer’in, ‘Siz Sarp Kuray’ı, Deniz Gezmiş’i ihmal ediyorsunuz. Hiç temas kurmuyorsunuz. Ama ben onlara İstanbul’da, Ankara’da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum’ dediğini Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını darağacına gönderen iradeyle, Adnan Menderes ve arkadaşlarını darağacına gönderen irade arasındaki akrabalığı Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı ‘Devrim’ dergisinde ne tür bildirilerin yayımlandığını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Devrim dergisindeki bildirilerden birinin bizzat ‘Ali Kırca’ adlı genç bir deniz subayı tarafından kaleme alındığını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idama sürükleyen o pis ‘iktidar oyunu’nda rol alan bazı duayen gazetecilerin, yıllar sonra ‘Ergenekon çatısı’ altında aynı oyunu sahneye koymaya çalıştıklarını ve bir kez daha suçüstü yakalandıklarını Ali Kırca ve nostaljik konukları bilmiyor mu?
Neden bunlar konuşulmuyor?
Neden Ali Kırca, bu konuların da tartışıldığı şöyle dört dörtlük, ‘günah çıkarmalı’ bir ‘Siyaset Meydanı’ yapmıyor?
Bakın, Ali Kırca ve nostaljik konuklarının bilmezden geldiği ‘şey’ hakkında gazeteci Ahmet Kahraman ne diyor?
‘Eski generallerden Cemal Madanoğlu’nun başını çektiği, İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu gibi isimlerin de yer aldığı bir cunta, Başbakan Süleyman Demirel’i ‘yeterince Kemalist’ bulmadıkları için, darbeye hazırlanmışlardı. Ve bunlar, yayın organları ve basındaki uzantıları aracılığıyla her gün ‘devrim şafağının yakın olduğunu’ işliyor, üniversite gençliğini provoke ediyorlardı. Zaten baskı çemberinde olan gençler, bunlara inanıyorlardı; biraz da bu yüzden korkusuz ve ataktılar. 12 Mart darbesinden sonra tek tek tutuklandılar, birkaç yıl sonra da salıverildiler. Ama tek başına kalan gençler asıldılar, işkence gördüler, kurşunlanıp öldürüldüler. Bunların sorumlusu, kurşunlayanlardan çok, ‘devrim’ adına gençleri yollara, sokaklara dökenlerdi.’
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına kıydılar.
Çok yazık ettiler.
Peki, gencecik çocukları ‘devrim’ dolduruşuyla ortaya sürenler?
Aralarında ‘duayen gazeteciler’in de bulunduğu cunta bakıyesi?
Onlar ne zaman çıkıp ‘Bizim elimiz de kanlı’ diyecek?
AHMET KEKEÇ/STAR
Yorum