Deniz Temiz Derneği’nin Van Gölü’nü korumak için başlattığı kampanyaya katılmak üzere gittiğim Van’da en çok dikkatimi çeken, çocuk ve genç nüfus oldu. Sokaklar yaşları 5-12 arası çocuklardan geçilmiyor. Hepsinin de son derece yoksul olduğu daha ilk bakışta anlaşılıyor.
“Adın ne?” diye soruyorum, “Ömer” diyor çocuklardan biri. “Kaç kardeşsiniz?” Cevap, “Yedi” oluyor. Bir başkası “Murat” diyor adı için, onlar 8 kardeş. “Peki baban ne iş yapar?” diyorum. Biri “Hamal” diyor, öteki, “amele” ama en çok duyduğum, “çalışmıyor, ara sıra iş yapıyor” cevabı.
Sokaktaki bu çocuk ve genç nüfusu görünce ister istemez Başbakan Erdoğan’ın ısrarlı ve inatçı biçimde “En az üç çocuk yapın” sözlerini hatırladım. Hele 4 çocuğu olmasına rağmen “Keşke beş çocuğum olsaydı” demesi herhalde hafızalardan hiç çıkmaz.
Elbette Tayyip Bey’in imkânları geniş. Çok parası ve gücü var. Bu durumda çocuklara bakmak, onların eğitimini sağlamak zor değil.
Ama adam hamallık yapıyor, amele olarak gündelik iş buluyor, işsiz gezip getir götür işi kollayarak bahşiş toplamaya çalışıyor. Soruyorsunuz 7 çocuğu var. Tayyip Bey’in söylediğinin iki katından fazla. Bu çocuklara bakması mümkün mü?
Değil. Ama o çocuklar büyüyor işte bir şekilde. Ne eğitim alıyor, ne aklı ve zekâsı gelişiyor, ne bir görgü ediniyor ne bir yetenek.
Belki de arzulanan bu. Çünkü zaten halkın önemli bir bölümü “sadaka ekonomisiyle” baskı altında tutuluyor, tembelliğe itiliyor. “Allah rızkını da verir” mantığı ile her yıl bir çocuk yapmaktan çekinmiyor pek çok kişi.
Nüfusumuz artsın, genç nesil arkadan gelsin. Ama bu nesil sağlıklı, akıllı, zeki olsun, iyi beslensin, iyi eğitim alsın. Bunları halletmeden, üstelik halletmeye bile çalışmadan “daha çok çocuk yapın” demek, aşiret usülü nüfusu artırıp, gücü korumaktan başka bir şey olamaz.
Tayyip Bey’in “En az üç çocuk yapın” önerisine balıklama atlayanlara herhangi bir Anadolu kentine gitmelerini ve sokaklarda dolaşan çocuklara bakmalarını tavsiye ederim.
Çok derin sosyolojik araştırmalara ve raporlara da gerek yok üstelik. Sadece görsünler, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Can ATAKLI
“Adın ne?” diye soruyorum, “Ömer” diyor çocuklardan biri. “Kaç kardeşsiniz?” Cevap, “Yedi” oluyor. Bir başkası “Murat” diyor adı için, onlar 8 kardeş. “Peki baban ne iş yapar?” diyorum. Biri “Hamal” diyor, öteki, “amele” ama en çok duyduğum, “çalışmıyor, ara sıra iş yapıyor” cevabı.
Sokaktaki bu çocuk ve genç nüfusu görünce ister istemez Başbakan Erdoğan’ın ısrarlı ve inatçı biçimde “En az üç çocuk yapın” sözlerini hatırladım. Hele 4 çocuğu olmasına rağmen “Keşke beş çocuğum olsaydı” demesi herhalde hafızalardan hiç çıkmaz.
Elbette Tayyip Bey’in imkânları geniş. Çok parası ve gücü var. Bu durumda çocuklara bakmak, onların eğitimini sağlamak zor değil.
Ama adam hamallık yapıyor, amele olarak gündelik iş buluyor, işsiz gezip getir götür işi kollayarak bahşiş toplamaya çalışıyor. Soruyorsunuz 7 çocuğu var. Tayyip Bey’in söylediğinin iki katından fazla. Bu çocuklara bakması mümkün mü?
Değil. Ama o çocuklar büyüyor işte bir şekilde. Ne eğitim alıyor, ne aklı ve zekâsı gelişiyor, ne bir görgü ediniyor ne bir yetenek.
Belki de arzulanan bu. Çünkü zaten halkın önemli bir bölümü “sadaka ekonomisiyle” baskı altında tutuluyor, tembelliğe itiliyor. “Allah rızkını da verir” mantığı ile her yıl bir çocuk yapmaktan çekinmiyor pek çok kişi.
Nüfusumuz artsın, genç nesil arkadan gelsin. Ama bu nesil sağlıklı, akıllı, zeki olsun, iyi beslensin, iyi eğitim alsın. Bunları halletmeden, üstelik halletmeye bile çalışmadan “daha çok çocuk yapın” demek, aşiret usülü nüfusu artırıp, gücü korumaktan başka bir şey olamaz.
Tayyip Bey’in “En az üç çocuk yapın” önerisine balıklama atlayanlara herhangi bir Anadolu kentine gitmelerini ve sokaklarda dolaşan çocuklara bakmalarını tavsiye ederim.
Çok derin sosyolojik araştırmalara ve raporlara da gerek yok üstelik. Sadece görsünler, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
Can ATAKLI