SULTAN II. ABDÜLHAMID`iN bir günü !!!

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • eren511
    Member
    • 29-07-2006
    • 2805

    SULTAN II. ABDÜLHAMID`iN bir günü !!!


    Kitap hususunda alabildiğine titizdi. Gençlik, bir başka ifadeyle şehzadelik yıllarında başlayan kitap okuma tutkusu yaşamının sonuna kadar devam etti. Bazen günün belli saatlerini de kütüphanede geçirirdi. Dünyanın çeşitli yörelerinden getirttiği kitaplarla zengin bir kütüphane oluşturmuştu.

    Padişahların, sultanların, devlet adamlarının günlük yaşamları hep merak edilir. Hele bu çok sevilen, sayılan, rahmetle anılan Sultan II. Abdülhamid Han ise merak daha da katmerleşir. Biz de bu cihetten olmak üzere çöküş sürecinde 33 yıl boyunca Osmanlı Devletini başarıyla yöneten Abdülhamid Han Hazretlerinin günlük yaşayışını inceleyelim dedik ve bu minvalden olmak üzere şöyle bir manzarayla karşılaştık:



    Sultan Abdülhamid erken yatar ve erken kalkardı. Güneşi asla üstüne doğdurmazdı. Her zaman âdeti olduğu üzere sabah banyosunu yapardı. Hasta olduğu zaman dahi banyo yapmak âdetinden vazgeçmezdi.

    Vefatından bir süre önce Beylerbeyi Sarayı’nda ağır soğuk algınlığına, doktorların yasaklamasına rağmen banyo yapmaktan imtina etmedi.

    Doktorların tavsiyesi üzerine başladığı denize girip yüzmek, zamanla en büyük tutkuları arasına girdi. Deniz tutkusu ömrünün sonuna kadar devam etti. Ayrıca avcılık, binicilik ve atıcılık gibi başka tutkuları da vardı.

    Sabah banyodan sonra giyinirdi. Giyim konusunda çok titiz davranırdı. Giyimde sadeliği tercih ederdi. Temiz, düzgün giyinmeye özen gösterirdi. Şatafattan kaçınırdı. Sıhhate uygun giysileri tercih ederdi. Giyim kuşam konusunda çevresindekileri de uyarmaktan imtina etmezdi. Sonra sabah namazını kılar, dua eder ve akabinde bir süre Kur’an okurdu. Ardından kahvaltısını yapardı. Kahvaltıda mümkün olduğu kadar hafif yerdi. Kahvaltısı yarım bardak sütü maden suyuna katarak içmesiyle sona ererdi. Bunu kahve içme faslı takip ederdi.

    Kahveyi sigarayla içerdi. Günde 8–10 defa kahve içerdi. Özellikle yemeklerden sonra ya da çalışma arasında kahve tercihiydi. Bu fasıldan sonra bazen kendisine gelen “jurnalleri” inceler, bazen de masasına geçip hemen çalışmaya başlardı. Bu çalışma saat 11’e kadar sürerdi.

    Günlük yaşayışı alabildiğince muntazamdı. Çalışma yemek ve istirahat saatlerine harfiyen uyardı. Çalışmasına yemek için ara verirdi. Öğle yemeğini 11’de, akşam yemeğini saat 17’de yerdi. Yemek vakti geldiğinde masaya geçer, eşiyle ve çocuklarıyla birlikte yemek yemeye özen gösterirdi. Ailesiyle ve çocuklarıyla yakından ilgilenirdi. Yemekten sonra 25- 30 dakika uzanarak dinlenirdi.

    Sonra yine devlet işleriyle hemhal olmayı sürdürürdü. Yaptığı ve yapması gereken şeyleri mutlaka not ettirirdi. Öğle namazını eda eder, akabinde başkâtibiyle görüşür ve bu görüşmeyi randevu verilen devlet adamlarıyla görüşme takip ederdi.

    Bunu ikindi namazı izlerdi. Namaz sonrası sofraya geçer akşam yemeğini yedikten sonra Sarayın bahçesinde yürüyüş yapardı. Bu yürüyüş esnasında beyleriyle ve paşalarıyla gezer, onlarla fikir teatisinde bulunurdu. Konuşması etkileyiciydi. Sohbeti çevresindekileri sıkmazdı. Tane tane konuşur, konuları bütünüyle analiz eder, konuşma üslûbundaki nezaketi her daim korurdu. Akşam namazını eda eder, çocuklarıyla ilgilenirdi.

    Yatsı namazını kıldıktan sonra dinlenmeye çekilir, yatmadan önce mutlaka kitap okur ya da okuturdu. Mütercimlerin kendisi için hazırladığı eserleri çok dikkatle dinlerdi. Hatta çoğu zaman kitap okurken uyumayı tercih ederdi. Lâkin uykuya düşkün değildi. Bazen sabahlara kadar çalışırdı. Özellikle de devlet meseleleriyle ilgili geceleyin uykusundan uyandırılmayı hoş görür ve uyandırılması konusunda kesin emir verirdi.

    Kitap hususunda alabildiğine titizdi. Gençlik, bir başka ifadeyle şehzadelik yıllarında başlayan kitap okuma tutkusu yaşamının sonuna kadar devam etti. Bazen günün belli saatlerini de kütüphanede geçirirdi. Dünyanın çeşitli yörelerinden getirttiği kitaplarla zengin bir kütüphane oluşturmuştu.

    Bir de meşhur marangozhanesinde vakit geçirmek en önemli tutkularından biriydi. Çok usta bir marangoz olarak; çok incelikli eserler yapar, marangozhanede çalışırken yorulmak yerine dinlendiğini çevresindekilere söyler, onlara da bu tür çalışmalar yapmaları için zaman ayırmalarını tavsiye ederdi.

    Planlı çalışma ve intizam onun en hassas olduğu konuların başında idi. Bir işin yapılmasını emir vermekle yetinmez, onun neticesini çok yakından takip ederdi. Bir işe başladı mı onu mutlaka sonuçlandırırdı.

    İnanç bağlamında kavi bir imana sahipti. Ona “Cennetmekân”, “Ulu Hakan”, ya da “Abdülhamid Han Hazretleri” denmesinin arka planında, zühd ve takva içerikli bir yaşamı yeğlemesi vardı. Onun meşhur sözü olan “Bu milletin hiçbir evrakını abdestsiz imzalamadım” ifadesi bunun bir göstergesidir. Nitekim başkâtibi Esad Bey’in şu ifadeleri bunu çok güzel anlatmaktadır:

    “Bir gece yarısı çok mühim bir haberin imzası için Sultan Abdülhamid’in kapısını çaldım. Fakat kapı açılmadı. İkinci, üçüncü defa yine kapıyı çaldım ve merak içinde bekledim. Uzun bir bekleyişten sonra kapı açıldı. Tebessüm ederek, “evlad kusura kalma. İlk kapıyı vuruşunuzda uyandım. Lakin mühim bir iş için geldiğinizi anladım ve hemen abdest aldım. Onun için kusura bakma, sizi beklettim. Ben bu kadar yıldır bu milletin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım. Getir imzalayayım diyerek evrağı alıp inceledi ve besmele çekerek imzaladı…”*
  • serdo
    Senior Member
    • 30-04-2006
    • 5368

    #2
    Konu: SULTAN II. ABDÜLHAMID`iN bir günü !!!

    nerde o eski devlet idarecileri.Hayatları zaten böyle olduğu için zaten zaferden zafere koşmuşlar.Allah yolunda ilerleyenler asla yarı yolda kalmazlar

    Yorum

    İşlem Yapılıyor