Getirin Avrupa’nın Amerika’nın en baba sosyal bilimcilerini.. İstanbul sahillerinde boş alan bulup da “piknik namına” değerlendirenleri seyrettirin.. Eğer bir mânâ verebilirlerse, iki satır bilimsel açıklama yapabilirlerse ben kene bakıcısı olmaya razıyım..
Kene rantiye bir haşerattır.. İnek bulur, koyun bulur, köpek bulur vücuduna yerleşir..
Yerleştiği vücut onun için dev bir alışveriş merkezi gibidir..
Kazançlıdır.. Solunan havanın taşıdığı oksijene kadar her şeyinden sebeplenir..
Kene bir vücudu mesken tutup kendini ev sahibi ilân eder de doğanın vergi tahsildarı kuşlar onu rahat bırakır mı?
Bırakmaz.. Onlar da KDV tahsil eder gibi kene tüketirler.. Böylece doğanın dengesi yerinde durur..
Bir aykırılık, bir fazlalık olmaz.. Haşarattan hayvanata kadar tüm mahlukat efendileri olan Hazreti Süleyman’a dua ederek yaşarlar..
***
Sebebimiz “Kuş gribi..” oldu..
Kanatlı tüm mahlûkata düşman kesildiğimizden sayıları azaldı.. Ortalık haşerata kaldı..
Haymana Yaylası’nda Tarantula cinsi örümceğin türemesi bundandır..
İstanbul’un yeşile çalan alanlarında kenenin çoğalması da..
Tamam, kuşlar gitmesine gitti.. Sayıları azaldı.. Ancak İstanbul’un rikkat kalpli ev kadınları sayesinde sokak köpekleri çoğaldı..
KÖPEK LOBİSİ..
Ne zararı var diyeceksiniz?
Akşam karanlığı çöktüğünde, çeteler oluşturup sürü düzenine geçen sokak köpeklerinin sabahlara kadar süren havlamalarına, hırlaşmalarına kimse karışamıyor..
Arkalarında öyle bir destek var ki hafazanallah.. Sıkıysa sokak köpeklerinden birine bulaş..
Üç adet “Dest-i İzdivaç..” programında stüdyo doldurmaya yetecek kadar kadın başına üşüşür.. Hayatı sana zehir eder..
Azgın bir köpek zavallı bir oyun çocuğunu parçalayıp öldürür, tıs çıkmaz..
Gazeteye haber olur.. Herkes susup önüne bakar..
Ama biri çıkıp da bir sokak köpeğine zarar versin.. “Sokak köpekleri lobisi” o gök kubbeyi hamam tası edip adamın kafasına geçirir..
Bu durum, hiçbir konuda orta yolu bulamayan hasta toplumumuzun ruh haline uygundur..
Lafı şuraya getireceğim..
Milletvekillerinkinden daha sağlam dokunulmazlıkları olan sokak köpekleri sayesinde “kene nüfusu” patlama yaptı..
Yeni mekânları da insan bedenleri.. Özellikle piknikçi taifesi..
***
Kuruçeşme’den başlıyorum yürümeye.. Hisar’a kadar uzanıyorum..
Bebek Parkı’na kadar sorun yok.. Çünkü ondan önceki yeşil alanlar ne hikmetse iyi denetleniyor..
Mangallı, tüplü piknikçiler de buraları sevmiyor..
“Piknikçi yayılması..” en erken Bebek Parkı’ndan itibaren başlıyor..
Parkın iki türlü devamlı müşterisi var.. Piknikçi milleti ile köpekler..
YANGIN GİBİ AFAT
Önceki gün gördüm.. Yedi sekiz köpekten oluşan bir çete parkın yola bakan kısmına yan yana dizilmiş yatıyor..
Orayı belli ki kendi egemenlik alanı ilân etmişler.. Hırlamak için alanlarını ihlâl edecek birini bekliyorlar..
Az ileride ise piknikçiler serilmiş.. Yemekler yenmiş.. Meşrubatlar içilmiş.. Hepsi çimin bir parçasına kıvrılmış..
Köpekler gelip gidiyor.. Kimi piknikçiyi kokluyor.. Kimi iki karış ötesine uzanıyor..
Kimi aralarında boğuşup kenelerini çimlere saçıyorlar ki bir sonraki ziyaretçi de haşerattan sebeplensin..
Bebek’i geç, Hisar’a doğru yürü.. Sahil şeridi ile yolun arasında kalan yeşil şerit tamamen işgal altında..
O şeridin genişliği kimi yerde iki metreye kadar iniyor, kimi yerde ise beş altı metreye kadar açılıyor..
Üstelik tamamı çim değil..
Belediyelerin sonu gelmez kaldırım yenilemesi, çevre düzenlemesi sayesinde eşile eşile tamamen toprak kesmiş bölümleri var..
Ne gâm?
Toprak moprak.. Yeter ki üzerinde tüneyecek kadar yer olsun.. Enden iki, boydan dört metrelik alana en az on iki üyeli bir aile yerleşmiş..
Mangalın dumanını uzaktan gören biri, Boğaz’dan geçen petrol tankerlerinden biri tutuştu zanneder..
***
O mangalda ne piştiğini merak edip oraya doğru seyirttim..
Dört parça tavuk budu mangal ızgarasına yayılmış.. Mangal sorumlusu gayyur şahıs ateşi yelledikçe tavukların yağı içeriye akıyor..
Ateşle buluşan yağ, otomobil lastiği yanıyormuş gibi duman çıkarıyor..
Aile fertleri kadar etin pişmesini heyecanla bekleyen başka bir grup da çevreye konuşlanmış sokak köpekleri..
Artarsa kemikleri yiyecekler.. Keneleri de beslenen gövdeden paylarını alacak..
KİMSE ÇÖZEMEZ
Kendi kendime “Ulan ben mi bir şey kaçırıyorum?” diye söyleniyorum..
Sekiz on metrekarelik, tamamı toprak bir kara parçası üzerinde piknik yapmanın acaba nasıl gizli bir lezzeti var?
Etrafa bakıp bunu araştırıyorum..
O toprak parçasının arkasında yayalara kalmış bir metrelik bir kaldırım var.. Onun da dibinde sıra sıra park etmiş araçlar..
Yolu lebalep dolduran trafik karbonmonoksit saçıyor..
Haaa! Diyeceksiniz ki varsın olsun.. Öbür yaka sahil.. Piknikçi denizi seyran ediyordur..
Öyle bir şey de yok.. Çünkü yasak olmasına rağmen nasıl başarmışlarsa, oraları da oltacıların araçları işgâl etmiş..
***
Önün araba, ardın araba, altın kenelerin gezindiği toprak..
Etraf sokak köpekleri..
Üstüne üstlük, tavuğun yağı ile mangalın ateşini birleştirip etrafı duman altı etmişsin..
Gel şimdi bu piknik zevkine bir mânâ ver..
Kafamı karıştıran şey bu zevatın “keneden şikâyet” etmesi.. Televizyonların birinde haberleri izlerken şahit oldum..
Piknikçi şahıs “Keneye karşı belediyelerin tedbir almamasından..” yakınıyordu..
Aynı mikrofonu mümkün olsa da kenelerden birine tutsan, ihtimal o da kamuya bir mesaj verecek..
Belki de fırsat fırsattır deyip piknikçilere teşekkür edecek..
Selahattin Duman
Kene rantiye bir haşerattır.. İnek bulur, koyun bulur, köpek bulur vücuduna yerleşir..
Yerleştiği vücut onun için dev bir alışveriş merkezi gibidir..
Kazançlıdır.. Solunan havanın taşıdığı oksijene kadar her şeyinden sebeplenir..
Kene bir vücudu mesken tutup kendini ev sahibi ilân eder de doğanın vergi tahsildarı kuşlar onu rahat bırakır mı?
Bırakmaz.. Onlar da KDV tahsil eder gibi kene tüketirler.. Böylece doğanın dengesi yerinde durur..
Bir aykırılık, bir fazlalık olmaz.. Haşarattan hayvanata kadar tüm mahlukat efendileri olan Hazreti Süleyman’a dua ederek yaşarlar..
***
Sebebimiz “Kuş gribi..” oldu..
Kanatlı tüm mahlûkata düşman kesildiğimizden sayıları azaldı.. Ortalık haşerata kaldı..
Haymana Yaylası’nda Tarantula cinsi örümceğin türemesi bundandır..
İstanbul’un yeşile çalan alanlarında kenenin çoğalması da..
Tamam, kuşlar gitmesine gitti.. Sayıları azaldı.. Ancak İstanbul’un rikkat kalpli ev kadınları sayesinde sokak köpekleri çoğaldı..
KÖPEK LOBİSİ..
Ne zararı var diyeceksiniz?
Akşam karanlığı çöktüğünde, çeteler oluşturup sürü düzenine geçen sokak köpeklerinin sabahlara kadar süren havlamalarına, hırlaşmalarına kimse karışamıyor..
Arkalarında öyle bir destek var ki hafazanallah.. Sıkıysa sokak köpeklerinden birine bulaş..
Üç adet “Dest-i İzdivaç..” programında stüdyo doldurmaya yetecek kadar kadın başına üşüşür.. Hayatı sana zehir eder..
Azgın bir köpek zavallı bir oyun çocuğunu parçalayıp öldürür, tıs çıkmaz..
Gazeteye haber olur.. Herkes susup önüne bakar..
Ama biri çıkıp da bir sokak köpeğine zarar versin.. “Sokak köpekleri lobisi” o gök kubbeyi hamam tası edip adamın kafasına geçirir..
Bu durum, hiçbir konuda orta yolu bulamayan hasta toplumumuzun ruh haline uygundur..
Lafı şuraya getireceğim..
Milletvekillerinkinden daha sağlam dokunulmazlıkları olan sokak köpekleri sayesinde “kene nüfusu” patlama yaptı..
Yeni mekânları da insan bedenleri.. Özellikle piknikçi taifesi..
***
Kuruçeşme’den başlıyorum yürümeye.. Hisar’a kadar uzanıyorum..
Bebek Parkı’na kadar sorun yok.. Çünkü ondan önceki yeşil alanlar ne hikmetse iyi denetleniyor..
Mangallı, tüplü piknikçiler de buraları sevmiyor..
“Piknikçi yayılması..” en erken Bebek Parkı’ndan itibaren başlıyor..
Parkın iki türlü devamlı müşterisi var.. Piknikçi milleti ile köpekler..
YANGIN GİBİ AFAT
Önceki gün gördüm.. Yedi sekiz köpekten oluşan bir çete parkın yola bakan kısmına yan yana dizilmiş yatıyor..
Orayı belli ki kendi egemenlik alanı ilân etmişler.. Hırlamak için alanlarını ihlâl edecek birini bekliyorlar..
Az ileride ise piknikçiler serilmiş.. Yemekler yenmiş.. Meşrubatlar içilmiş.. Hepsi çimin bir parçasına kıvrılmış..
Köpekler gelip gidiyor.. Kimi piknikçiyi kokluyor.. Kimi iki karış ötesine uzanıyor..
Kimi aralarında boğuşup kenelerini çimlere saçıyorlar ki bir sonraki ziyaretçi de haşerattan sebeplensin..
Bebek’i geç, Hisar’a doğru yürü.. Sahil şeridi ile yolun arasında kalan yeşil şerit tamamen işgal altında..
O şeridin genişliği kimi yerde iki metreye kadar iniyor, kimi yerde ise beş altı metreye kadar açılıyor..
Üstelik tamamı çim değil..
Belediyelerin sonu gelmez kaldırım yenilemesi, çevre düzenlemesi sayesinde eşile eşile tamamen toprak kesmiş bölümleri var..
Ne gâm?
Toprak moprak.. Yeter ki üzerinde tüneyecek kadar yer olsun.. Enden iki, boydan dört metrelik alana en az on iki üyeli bir aile yerleşmiş..
Mangalın dumanını uzaktan gören biri, Boğaz’dan geçen petrol tankerlerinden biri tutuştu zanneder..
***
O mangalda ne piştiğini merak edip oraya doğru seyirttim..
Dört parça tavuk budu mangal ızgarasına yayılmış.. Mangal sorumlusu gayyur şahıs ateşi yelledikçe tavukların yağı içeriye akıyor..
Ateşle buluşan yağ, otomobil lastiği yanıyormuş gibi duman çıkarıyor..
Aile fertleri kadar etin pişmesini heyecanla bekleyen başka bir grup da çevreye konuşlanmış sokak köpekleri..
Artarsa kemikleri yiyecekler.. Keneleri de beslenen gövdeden paylarını alacak..
KİMSE ÇÖZEMEZ
Kendi kendime “Ulan ben mi bir şey kaçırıyorum?” diye söyleniyorum..
Sekiz on metrekarelik, tamamı toprak bir kara parçası üzerinde piknik yapmanın acaba nasıl gizli bir lezzeti var?
Etrafa bakıp bunu araştırıyorum..
O toprak parçasının arkasında yayalara kalmış bir metrelik bir kaldırım var.. Onun da dibinde sıra sıra park etmiş araçlar..
Yolu lebalep dolduran trafik karbonmonoksit saçıyor..
Haaa! Diyeceksiniz ki varsın olsun.. Öbür yaka sahil.. Piknikçi denizi seyran ediyordur..
Öyle bir şey de yok.. Çünkü yasak olmasına rağmen nasıl başarmışlarsa, oraları da oltacıların araçları işgâl etmiş..
***
Önün araba, ardın araba, altın kenelerin gezindiği toprak..
Etraf sokak köpekleri..
Üstüne üstlük, tavuğun yağı ile mangalın ateşini birleştirip etrafı duman altı etmişsin..
Gel şimdi bu piknik zevkine bir mânâ ver..
Kafamı karıştıran şey bu zevatın “keneden şikâyet” etmesi.. Televizyonların birinde haberleri izlerken şahit oldum..
Piknikçi şahıs “Keneye karşı belediyelerin tedbir almamasından..” yakınıyordu..
Aynı mikrofonu mümkün olsa da kenelerden birine tutsan, ihtimal o da kamuya bir mesaj verecek..
Belki de fırsat fırsattır deyip piknikçilere teşekkür edecek..
Selahattin Duman