Tarihçi Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına karşı ''Türkler olarak ev ödevimize iyi çalışmalıyız'' dedi
Prof. Dr. Ataöv, Türkevi'nde İstanbul Üniversitesi Mezunları ve Türk-Amerikan Mimarlar, Mühendisler ve Bilimadamları (MİM) işbirliğinde düzenlenen ''Ermeni Sorunu: Geçmişle Yüzleşmek'' isimli İngilizce bir konferans verdi ve soruları yanıtladı.
Ataöv, belgeler göstererek yaptığı sunuşta, bir takım yabancı ülkelerin meclislerinin yasalar ya da kararlar ve açıkladıkları bildirilerle Türklere ''geçmişinizle yüzleşin'' dediklerini belirterek, Türklerin bunu yapmaya hazır olduğunu söyledi.
Bu kapsamda ''geçmişle yüzleşmek'' kavramının ne demek olduğunun bilinmesi gerektiğini vurgulayan Ataöv, geçmişle yüzleşmenin bir tarih sorunu olduğunu, bunun için de tarihi belgelerin ''kapsamlı, eksiksiz, doğru, yansız ve dengeli'' biçimde ortaya konması ve bunu yaparken de siyasilerin kararları ile belirli amaçlı kampanyaların bir yana itilmesi gerektiğini söyledi.
-''BAÐIMSIZ DEÐERLENDİRME VAZGEÇİLMEZ KOŞUL''-
Geçmişle yüzleşmede bilimselliğin, iyi niyetin, tarafsızlığın ve farklı görüşlerin eşit şekilde dinlenmesinin önemini anlatan Ataöv, Fransa gibi ülkelerde ''yabancı meclislerin özgür araştırma kapılarını sımsıkı kapayıp yalnız tek bir yorumu geçerli sayması skandal ölçüsünde bir saptırmadır, kesinlikle bilimsel ve tarafsız bir yaklaşım değildir'' dedi.
Ataöv, tarihin araştırılması sırasında bilimin her dalında olduğu gibi siyaset dışında bağımsız değerlendirmenin vazgeçilmez koşul olduğunun altını çizdi.
Bu çerçevede Fransa gibi bir ülkede Ermeni iddiaları dışında yer alan savların kesinlikle dikkate alınmamasını eleştirerek Ermeni meselesi konusunda yanlış, abartılı, tutarsız ve yalan bilgiler veren makale yazarlarını, editörlerini ve gazete yönetimlerini defalarca aradığı halde kendisiyle iletişime kasıtlı olarak geçilmediğini söyledi.
Porf. Dr. Ataöv, aynı kapsamda Ermenilerin de kendilerini ''kurban psikolojisiyle'' beslediklerini, kendi tarihçilerinin yazdığı farklı belgeleri bile okumadıklarını, dikkate almadıklarını, çünkü hiçbir farklı görüşe tahammülleri olmadığını vurguladı.
-''ULUSLAR YA DA HALKLAR İYİ-KÖTÜ OLARAK İKİYE AYRILAMAZ''-
Tarihi olaylar ele alınırken kimi ulusların ya da halkların da önyargılı bir biçimde ''iyi'' ya da ''kötü'' olarak ikiye ayrılamayacaklarını vurgulayan Ataöv, halen ABD'nin kamu kütüphanelerinde 1915 olaylarından önce yazılmış ve Türklere çeşitli hararetler içeren kitapların bulunduğunu bildirdi ve bu kitapların birinden bir bölüm okudu.
Ermeni sorununda Osmanlı belgelerine özel önem verilmesi gerektiğini belirten Ataöv, Osmanlı belgelerine ''Türk belgeleri'' denilip dikkate alınmamasının tarihçilikle bağdaşmadığını ifade etti. Ataöv, ''Osmanlı yönetiminin soykırım tasarladığını ve uyguladığını gösteren tek bir güvenilir belge yoktur'' dedi.
Sadece Osmanlı belgelerinde değil, üçüncü taraf yayınlarında, hatta Ermeni ordularının eski komutanlarının anı kitaplarında ve savaş tarihini inceleyen Ermeni yazarlarının kitaplarında Ermenilerin neden oldukları kıyımların kanıtlarının bulunduğunu anlatan Ataöv, 2003 yılında yayınlanan ''Birinci Dünya Savaşı Sözlüğü'' başlıklı önemli İngiliz kitabında (İngiliz belgelerine dayalı olarak) ''Türkler daha seferberlik hazırlıkları içindeyken Ermeniler doğuda Ermeni olmayan 120 bin kişiyi boğazladılar'' ifadelerinin yer aldığını söyledi.
Savaş sonunda ise hiçbir Ermeni'nin yargılanmadığını, sadece Türklerin ceza aldığını anlatan Ataöv, bu uygulamanın ''kazananların adaletini'' simgelediğini söyledi.
Ataöv bu kapsamda Nürnberg ve Tokya mahkemelerinde kazanan tarafların askeri temsilcilerinin yargıç ve savcı olduklarını anımsattı ve bu mahkemelerin bağımsız olmadığını gösteren bazı örnekler verdi.
Ataöv, ''1914-1918 yılları arasında Ermenilerin 13 savaşa katıldıklarını, Osmanlı'ya karşı ayaklandıklarını, silahlandıklarını, Müslümanları öldürdüklerini, Osmanlı'yı işgal eden devletlerle işbirliği yaptıklarını ve techir sırasında salgın hastalıklar yüzünden hem kendilerinin hem de Türklerin öldüğünü'' kabul etmediklerini de vurguladı.
-YAHUDİ SOYKIRIMI-
Türkkaya Ataöv, Türkiye'yi sanık sandalyesine oturtmak isteyen pek çok ülkenin kendi geçmişlerinin karanlık olduğunu belirterek 1939 yılında 2,5 milyon Yahudi'nin bulunduğu Polonya'da İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda neredeyse tek bir Yahudi'nin kalmadığını, geçmişte Yahudi soykırımının yaşandığı bugün ise neo-nazi akımın görüldüğü Almanya'nın bile Ermeni iddiaları konusunda Türkiye'yi suçlamaya kalktığını söyledi.
Türkiye ya da herhangi bir devletin tek başına ''günah keçisi'' gibi seçilemeyeceğini anlatan Ataöv, bu kapsamda geçmişle ve tarihle tüm ülkelerin yüzleşmesi gerektiğini belirtti.
Ataöv, bir soru üzerine başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların da o dönemde olan bitenleri gayet iyi bildiklerini, ancak amaçlarının geçmişte saplanıp kalmak yerine, yeni kuşaklar için geleceği inşa etmek olduğunu anlattı.
Bunun kesinlike ''ihmal, gerçekleri saklama ya da dikkate almamak'' olmadığını, ancak yeni ülke kurulduğunda yaşadıkları yerlerden kopup Türkiye'ye gelenler için de bir huzursuzluk çıkmasını önlemek amacıyla bilinçli olarak böyle davranıldığını söyledi.
Ataöv, ''bundan sonra ne yapılmalı?'' soruları karşısında ise kendisinin de master yapmaya başladığı zaman Ermeni sorunuyla karşılaştığını ve sonra bu konuyu araştırmaya başladığını anlattı.
Türklerin Ermeni konusunu en ince ayrıntısına kadar bilmesi gerektiğini anlatan Ataöv, ''biz Türkler ev ödevimize iyi çalışmalıyız. Buraya 2 yıl önce geldiğimde beni dinlemeye gelenlerin sayısı azdı, şimdi sayının artması olumlu.
Hepimiz ev ödevimize iyi çalışmalıyız ve bizi suçlamaya kalkanlara karşı susmayıp sesimizi yükseltmeliyiz.
Benim yaptığım da bu, ama bunu hepimiz yapmalıyız, yoksa ulusumuzun omuzlarına orada asırlar boyu kalacak bir suç yüklenmeye çalışılıyor'' dedi.
-BAŞKONSOLOS MEHMET SAMSAR'IN DEÐERLENDİRMESİ-
New York Başkonsolosu Mehmet Samsar da yaptığı kısa değerlendirmede, Prof. Dr Ataöv'ün konunun en önemli uzmanlarından biri olarak ABD'ye gelmesinin son derece zamanlı ve önemli olduğunu söyledi.
Samsar, ABD'deki Türk toplumunun da artık Ermeni iddiaları konusunda savunmada kalmaktan çok atağa geçtiğini belirterek, ABD Kongresi ve kamuoyunda daha fazla oranda Türk tezlerinin duyulduğunu ve dinlendiğini söyledi.
Kitaplarını konferansa katılan okurları için imzalayan Prof. Dr. Ataöv, San Francisco ve Washington kentlerinde de konferanslar verecek.
AA
Prof. Dr. Ataöv, Türkevi'nde İstanbul Üniversitesi Mezunları ve Türk-Amerikan Mimarlar, Mühendisler ve Bilimadamları (MİM) işbirliğinde düzenlenen ''Ermeni Sorunu: Geçmişle Yüzleşmek'' isimli İngilizce bir konferans verdi ve soruları yanıtladı.
Ataöv, belgeler göstererek yaptığı sunuşta, bir takım yabancı ülkelerin meclislerinin yasalar ya da kararlar ve açıkladıkları bildirilerle Türklere ''geçmişinizle yüzleşin'' dediklerini belirterek, Türklerin bunu yapmaya hazır olduğunu söyledi.
Bu kapsamda ''geçmişle yüzleşmek'' kavramının ne demek olduğunun bilinmesi gerektiğini vurgulayan Ataöv, geçmişle yüzleşmenin bir tarih sorunu olduğunu, bunun için de tarihi belgelerin ''kapsamlı, eksiksiz, doğru, yansız ve dengeli'' biçimde ortaya konması ve bunu yaparken de siyasilerin kararları ile belirli amaçlı kampanyaların bir yana itilmesi gerektiğini söyledi.
-''BAÐIMSIZ DEÐERLENDİRME VAZGEÇİLMEZ KOŞUL''-
Geçmişle yüzleşmede bilimselliğin, iyi niyetin, tarafsızlığın ve farklı görüşlerin eşit şekilde dinlenmesinin önemini anlatan Ataöv, Fransa gibi ülkelerde ''yabancı meclislerin özgür araştırma kapılarını sımsıkı kapayıp yalnız tek bir yorumu geçerli sayması skandal ölçüsünde bir saptırmadır, kesinlikle bilimsel ve tarafsız bir yaklaşım değildir'' dedi.
Ataöv, tarihin araştırılması sırasında bilimin her dalında olduğu gibi siyaset dışında bağımsız değerlendirmenin vazgeçilmez koşul olduğunun altını çizdi.
Bu çerçevede Fransa gibi bir ülkede Ermeni iddiaları dışında yer alan savların kesinlikle dikkate alınmamasını eleştirerek Ermeni meselesi konusunda yanlış, abartılı, tutarsız ve yalan bilgiler veren makale yazarlarını, editörlerini ve gazete yönetimlerini defalarca aradığı halde kendisiyle iletişime kasıtlı olarak geçilmediğini söyledi.
Porf. Dr. Ataöv, aynı kapsamda Ermenilerin de kendilerini ''kurban psikolojisiyle'' beslediklerini, kendi tarihçilerinin yazdığı farklı belgeleri bile okumadıklarını, dikkate almadıklarını, çünkü hiçbir farklı görüşe tahammülleri olmadığını vurguladı.
-''ULUSLAR YA DA HALKLAR İYİ-KÖTÜ OLARAK İKİYE AYRILAMAZ''-
Tarihi olaylar ele alınırken kimi ulusların ya da halkların da önyargılı bir biçimde ''iyi'' ya da ''kötü'' olarak ikiye ayrılamayacaklarını vurgulayan Ataöv, halen ABD'nin kamu kütüphanelerinde 1915 olaylarından önce yazılmış ve Türklere çeşitli hararetler içeren kitapların bulunduğunu bildirdi ve bu kitapların birinden bir bölüm okudu.
Ermeni sorununda Osmanlı belgelerine özel önem verilmesi gerektiğini belirten Ataöv, Osmanlı belgelerine ''Türk belgeleri'' denilip dikkate alınmamasının tarihçilikle bağdaşmadığını ifade etti. Ataöv, ''Osmanlı yönetiminin soykırım tasarladığını ve uyguladığını gösteren tek bir güvenilir belge yoktur'' dedi.
Sadece Osmanlı belgelerinde değil, üçüncü taraf yayınlarında, hatta Ermeni ordularının eski komutanlarının anı kitaplarında ve savaş tarihini inceleyen Ermeni yazarlarının kitaplarında Ermenilerin neden oldukları kıyımların kanıtlarının bulunduğunu anlatan Ataöv, 2003 yılında yayınlanan ''Birinci Dünya Savaşı Sözlüğü'' başlıklı önemli İngiliz kitabında (İngiliz belgelerine dayalı olarak) ''Türkler daha seferberlik hazırlıkları içindeyken Ermeniler doğuda Ermeni olmayan 120 bin kişiyi boğazladılar'' ifadelerinin yer aldığını söyledi.
Savaş sonunda ise hiçbir Ermeni'nin yargılanmadığını, sadece Türklerin ceza aldığını anlatan Ataöv, bu uygulamanın ''kazananların adaletini'' simgelediğini söyledi.
Ataöv bu kapsamda Nürnberg ve Tokya mahkemelerinde kazanan tarafların askeri temsilcilerinin yargıç ve savcı olduklarını anımsattı ve bu mahkemelerin bağımsız olmadığını gösteren bazı örnekler verdi.
Ataöv, ''1914-1918 yılları arasında Ermenilerin 13 savaşa katıldıklarını, Osmanlı'ya karşı ayaklandıklarını, silahlandıklarını, Müslümanları öldürdüklerini, Osmanlı'yı işgal eden devletlerle işbirliği yaptıklarını ve techir sırasında salgın hastalıklar yüzünden hem kendilerinin hem de Türklerin öldüğünü'' kabul etmediklerini de vurguladı.
-YAHUDİ SOYKIRIMI-
Türkkaya Ataöv, Türkiye'yi sanık sandalyesine oturtmak isteyen pek çok ülkenin kendi geçmişlerinin karanlık olduğunu belirterek 1939 yılında 2,5 milyon Yahudi'nin bulunduğu Polonya'da İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda neredeyse tek bir Yahudi'nin kalmadığını, geçmişte Yahudi soykırımının yaşandığı bugün ise neo-nazi akımın görüldüğü Almanya'nın bile Ermeni iddiaları konusunda Türkiye'yi suçlamaya kalktığını söyledi.
Türkiye ya da herhangi bir devletin tek başına ''günah keçisi'' gibi seçilemeyeceğini anlatan Ataöv, bu kapsamda geçmişle ve tarihle tüm ülkelerin yüzleşmesi gerektiğini belirtti.
Ataöv, bir soru üzerine başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların da o dönemde olan bitenleri gayet iyi bildiklerini, ancak amaçlarının geçmişte saplanıp kalmak yerine, yeni kuşaklar için geleceği inşa etmek olduğunu anlattı.
Bunun kesinlike ''ihmal, gerçekleri saklama ya da dikkate almamak'' olmadığını, ancak yeni ülke kurulduğunda yaşadıkları yerlerden kopup Türkiye'ye gelenler için de bir huzursuzluk çıkmasını önlemek amacıyla bilinçli olarak böyle davranıldığını söyledi.
Ataöv, ''bundan sonra ne yapılmalı?'' soruları karşısında ise kendisinin de master yapmaya başladığı zaman Ermeni sorunuyla karşılaştığını ve sonra bu konuyu araştırmaya başladığını anlattı.
Türklerin Ermeni konusunu en ince ayrıntısına kadar bilmesi gerektiğini anlatan Ataöv, ''biz Türkler ev ödevimize iyi çalışmalıyız. Buraya 2 yıl önce geldiğimde beni dinlemeye gelenlerin sayısı azdı, şimdi sayının artması olumlu.
Hepimiz ev ödevimize iyi çalışmalıyız ve bizi suçlamaya kalkanlara karşı susmayıp sesimizi yükseltmeliyiz.
Benim yaptığım da bu, ama bunu hepimiz yapmalıyız, yoksa ulusumuzun omuzlarına orada asırlar boyu kalacak bir suç yüklenmeye çalışılıyor'' dedi.
-BAŞKONSOLOS MEHMET SAMSAR'IN DEÐERLENDİRMESİ-
New York Başkonsolosu Mehmet Samsar da yaptığı kısa değerlendirmede, Prof. Dr Ataöv'ün konunun en önemli uzmanlarından biri olarak ABD'ye gelmesinin son derece zamanlı ve önemli olduğunu söyledi.
Samsar, ABD'deki Türk toplumunun da artık Ermeni iddiaları konusunda savunmada kalmaktan çok atağa geçtiğini belirterek, ABD Kongresi ve kamuoyunda daha fazla oranda Türk tezlerinin duyulduğunu ve dinlendiğini söyledi.
Kitaplarını konferansa katılan okurları için imzalayan Prof. Dr. Ataöv, San Francisco ve Washington kentlerinde de konferanslar verecek.
AA