Millileri tetikleyen işte o sihirli eller
23 Haziran 2008 08:28
Haber 7
Son saniye golüyle kaderi değişen Türkiye Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan birkaç kare resim ders çıkarılması gereken çok sayıda mesaj içeriyor.
yazaramesaj@gmail.com
Millileri tetikleyen işte o sihirli eller
Son saniye golüyle kaderi değişen Türkiye Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan birkaç kare resmin zihinlerde yaptığı çağrışıma, tarihten bir örnek eşliğinde fotoğraf analizi şeklinde temas etmek istiyorum.
Şuradan başlayalım…
Düşmanın tamamen imhasıyla sonuçlanan Türk tarihinin en önemli meydan savaşlarından birinin mutfaktaki aşçılar sayesinde kazanıldığını biliyor muydunuz?
Haçova Meydan Muharebesi’nden söz ediyorum.
Tarihlerden 15 Ekim 1596… Yani tam 412 sene öncesi.
Osmanlı Ordusu 15 Ekim 1596 günü Haçova'da (bugünkü adıyla Mezőkeresztes) Avrupa müşterek ordusuyla karşılaştı. Bu orduda Avusturya ve Erdel (Romanya -Macaristan) kuvvetlerinin yanı sıra Alman, İspanyol, Fransız, Çek ve Leh kuvvetleri de vardı.
Bahsi geçen tarihte Avrupa kuvvetleri ile yapılan savaşta Osmanlı birlikleri düşman birliklerinin ani ve yoğun tüfek atışına maruz kaldı ve Yeniçeriler çok sayıda kayıp verdi. Savaş kaybedilmek üzereydi. Padişah III. Mehmet savaş meydanından geri çekildi. Bu durum ordunun moralini daha da bozdu. Nitekim düşman birlikleri ordugâhı zapt etti.
Padişahın bulunduğu merkez kısmı kuşatıldı. Düşman askerleri arkadaki Türk cephaneliğini ele geçirmiş ***iften önünde dans ediyordu.
Kader anı…
Düşmanın mutfak çadırına kadar girdiğini gören aşçılar ellerine ne geçirebildilerse düşman askerinin üzerine saldırdılar. Aşçıların bu gayretini gören seyisler, deveciler, katırcılar, karakollukçu denilen hademe grubu çadırları zapt eden düşman üzerine kazma, kürek, balta ve odun gibi şeylerle hücuma geçti.
Bu görüntü Padişah III. Mehmet’i de ateşledi. O güne kadar hiçbir padişahın yapmadığı bir işi yaptı ve orduya moral olsun diye muharebe alanlarına götürülen Peygamber Efendimizin Hırka-i Şerif’ini sırtına geçirdi ve eline mızrağını aldığı gibi atın üzerinde düşmana saldırdı.
Savaşın kaderi birden değişti. Kosova Savaşı’ndan sonraki en büyük meydan savaşı kazanıldı.
Düşman bataklıkta imha edildi. En güzel Alman toplarının yüzde doksan beşi ele geçti.
Bravo Tuncay ve Hamit’e…
Burada sözünü etmek istediğim konu ne sadece başlı başına bir savaş anekdotu aktarmaktır, ne de altı üstü bir oyun olan bir maçtan söz etmektir. Niyetim, insan varlığını etkileyen ve tetikleyen kritik eşiklere temas etmektir.
Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan ilk resimde de gördüğünüz gibi, Viyana’daki maçta 119’uncu dakikada yediğimiz golden sonra takım adeta çöktü. Goldeki hatasını fark eden kaleci Rüştü hemen toparlanarak yerden kalkamayan arkadaşlarına “haydi gidin” seslendi.
İkinci resimde de gördüğünüz gibi, moralsizlikten adeta kolu kanadı kırılmış ve yere serilmiş arkadaşlarına Hamit sihirli dokunuşlar yaparak onları canlandırdı. Eliyle tutup kaldırdı.
Çek maçının da kahramanlarından olan Tuncay, resimde de görüldüğü gibi, bir yandan arkadaşlarına daha maç bitmedi, “haydi, haydi kalkın” diye seslenirken, öbür yandan da ellerini birbirine çırparak arkadaşlarının kendisine gelmesini sağladı.
İşte kaleci Rüştü’nün uzun vuruşunun ardından topun Semih’in önüne düşmesi ve nefis vuruşuyla gol olmasıyla sonuçlanan o kritik saniyelerde takımın içinde bulunduğu haleti ruhiye buydu. Nerden nereye… 1 dakikada sadece maçın kaderi değil, dünyanın spor gündemi değişti.
Atalarımız teşbihte (benzetmede) hata olmaz derler. İlk golden sonra bizim futbolcularımızın içine düştüğü çöküntüyü yansıtan resimle, sadece 1 dakika sonra attığımız golden sonra Hırvat oyuncuların içine düştüğü aynı durum bana, Haçova Savaşı’nın iki karesini hatırlattı. Kimi zaman kitleleri tetikleyen tarihi dokunuşlara ihtiyaç oluyor ve adeta ölü toprağı serilmiş gibi etkisizleşen varlıkların yeniden hayat bulmasına neden olabiliyor.
Gerek tarihi hadiselerden, gerekse de tanık olduğumuz olaylardan hayatımızı kolaylaştıracak dersler çıkarmak bu açıdan önemli.
Altı üstü bir futbol maçı, durumu fazla abartmayalım diyenler olacaktır. Doğrudur…
Fakat içine insan unsuru giren her olayı ciddiye almak lazımdır.
İnsan denilen canlı dıştan bakılınca et-kemikten ibaret gibi görünse de, içindeki cevher harekete geçirilebildiğinde dünyanın en güçlü varlıklarından biri haline gelebilmektedir. Sadece sporda değil, hemen her alanda böyle.
Ya da tam aksisi… İçindeki cevher dumura uğratıldığında sadece bir et ve kemik yığını haline gelebilmektedir.
Hamit’in yere çökmüş oturan arkadaşına dokunuşunu ve hemen ardından yaşananları bir de bu gözle okuyunuz. Öyle Baykal’ın yaptığı gibi tebrik için cepten kuru bir mesaj atarak olmaz bu işler. Seçmenin hissiyatını yeterince neden kavrayamadıklarını bu banal örnekten bile anlayabiliyoruz.
İnsan hakikaten ilginç bir varlık.
Heyecanınızı ve umutlarınızı asla kaybetmeyiniz
Heyecanınızı ve umutlarınızı asla kaybetmeyiniz
23 Haziran 2008 08:28
Haber 7
Son saniye golüyle kaderi değişen Türkiye Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan birkaç kare resim ders çıkarılması gereken çok sayıda mesaj içeriyor.
yazaramesaj@gmail.com
Millileri tetikleyen işte o sihirli eller
Son saniye golüyle kaderi değişen Türkiye Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan birkaç kare resmin zihinlerde yaptığı çağrışıma, tarihten bir örnek eşliğinde fotoğraf analizi şeklinde temas etmek istiyorum.
Şuradan başlayalım…
Düşmanın tamamen imhasıyla sonuçlanan Türk tarihinin en önemli meydan savaşlarından birinin mutfaktaki aşçılar sayesinde kazanıldığını biliyor muydunuz?
Haçova Meydan Muharebesi’nden söz ediyorum.
Tarihlerden 15 Ekim 1596… Yani tam 412 sene öncesi.
Osmanlı Ordusu 15 Ekim 1596 günü Haçova'da (bugünkü adıyla Mezőkeresztes) Avrupa müşterek ordusuyla karşılaştı. Bu orduda Avusturya ve Erdel (Romanya -Macaristan) kuvvetlerinin yanı sıra Alman, İspanyol, Fransız, Çek ve Leh kuvvetleri de vardı.
Kanuni vefat ettiğinden beri, 30 senedir, hiçbir padişah ordunun başında savaşa gitmemişti. Bu defa durumun ciddiyetini gören Hoca Sâadeddin Efendi Padişah III. Mehmet’i ikna etti.
Bahsi geçen tarihte Avrupa kuvvetleri ile yapılan savaşta Osmanlı birlikleri düşman birliklerinin ani ve yoğun tüfek atışına maruz kaldı ve Yeniçeriler çok sayıda kayıp verdi. Savaş kaybedilmek üzereydi. Padişah III. Mehmet savaş meydanından geri çekildi. Bu durum ordunun moralini daha da bozdu. Nitekim düşman birlikleri ordugâhı zapt etti.
Padişahın bulunduğu merkez kısmı kuşatıldı. Düşman askerleri arkadaki Türk cephaneliğini ele geçirmiş ***iften önünde dans ediyordu.
Kader anı…
Düşmanın mutfak çadırına kadar girdiğini gören aşçılar ellerine ne geçirebildilerse düşman askerinin üzerine saldırdılar. Aşçıların bu gayretini gören seyisler, deveciler, katırcılar, karakollukçu denilen hademe grubu çadırları zapt eden düşman üzerine kazma, kürek, balta ve odun gibi şeylerle hücuma geçti.
Bu görüntü Padişah III. Mehmet’i de ateşledi. O güne kadar hiçbir padişahın yapmadığı bir işi yaptı ve orduya moral olsun diye muharebe alanlarına götürülen Peygamber Efendimizin Hırka-i Şerif’ini sırtına geçirdi ve eline mızrağını aldığı gibi atın üzerinde düşmana saldırdı.
Savaşın kaderi birden değişti. Kosova Savaşı’ndan sonraki en büyük meydan savaşı kazanıldı.
Düşman bataklıkta imha edildi. En güzel Alman toplarının yüzde doksan beşi ele geçti.
Bravo Tuncay ve Hamit’e…
Burada sözünü etmek istediğim konu ne sadece başlı başına bir savaş anekdotu aktarmaktır, ne de altı üstü bir oyun olan bir maçtan söz etmektir. Niyetim, insan varlığını etkileyen ve tetikleyen kritik eşiklere temas etmektir.
Hırvatistan maçından objektiflere yansıyan ilk resimde de gördüğünüz gibi, Viyana’daki maçta 119’uncu dakikada yediğimiz golden sonra takım adeta çöktü. Goldeki hatasını fark eden kaleci Rüştü hemen toparlanarak yerden kalkamayan arkadaşlarına “haydi gidin” seslendi.
İkinci resimde de gördüğünüz gibi, moralsizlikten adeta kolu kanadı kırılmış ve yere serilmiş arkadaşlarına Hamit sihirli dokunuşlar yaparak onları canlandırdı. Eliyle tutup kaldırdı.
Çek maçının da kahramanlarından olan Tuncay, resimde de görüldüğü gibi, bir yandan arkadaşlarına daha maç bitmedi, “haydi, haydi kalkın” diye seslenirken, öbür yandan da ellerini birbirine çırparak arkadaşlarının kendisine gelmesini sağladı.
İşte kaleci Rüştü’nün uzun vuruşunun ardından topun Semih’in önüne düşmesi ve nefis vuruşuyla gol olmasıyla sonuçlanan o kritik saniyelerde takımın içinde bulunduğu haleti ruhiye buydu. Nerden nereye… 1 dakikada sadece maçın kaderi değil, dünyanın spor gündemi değişti.
Atalarımız teşbihte (benzetmede) hata olmaz derler. İlk golden sonra bizim futbolcularımızın içine düştüğü çöküntüyü yansıtan resimle, sadece 1 dakika sonra attığımız golden sonra Hırvat oyuncuların içine düştüğü aynı durum bana, Haçova Savaşı’nın iki karesini hatırlattı. Kimi zaman kitleleri tetikleyen tarihi dokunuşlara ihtiyaç oluyor ve adeta ölü toprağı serilmiş gibi etkisizleşen varlıkların yeniden hayat bulmasına neden olabiliyor.
Gerek tarihi hadiselerden, gerekse de tanık olduğumuz olaylardan hayatımızı kolaylaştıracak dersler çıkarmak bu açıdan önemli.
Altı üstü bir futbol maçı, durumu fazla abartmayalım diyenler olacaktır. Doğrudur…
Fakat içine insan unsuru giren her olayı ciddiye almak lazımdır.
İnsan denilen canlı dıştan bakılınca et-kemikten ibaret gibi görünse de, içindeki cevher harekete geçirilebildiğinde dünyanın en güçlü varlıklarından biri haline gelebilmektedir. Sadece sporda değil, hemen her alanda böyle.
Ya da tam aksisi… İçindeki cevher dumura uğratıldığında sadece bir et ve kemik yığını haline gelebilmektedir.
Hamit’in yere çökmüş oturan arkadaşına dokunuşunu ve hemen ardından yaşananları bir de bu gözle okuyunuz. Öyle Baykal’ın yaptığı gibi tebrik için cepten kuru bir mesaj atarak olmaz bu işler. Seçmenin hissiyatını yeterince neden kavrayamadıklarını bu banal örnekten bile anlayabiliyoruz.
İnsan hakikaten ilginç bir varlık.
Heyecanınızı ve umutlarınızı asla kaybetmeyiniz
Heyecanınızı ve umutlarınızı asla kaybetmeyiniz
Yorum