Bir bebek öldü.
Biraz ilgi, biraz sevgiyle yaşatabileceğimiz bir bebek öldü.
Adını hiçbirimiz bilmiyoruz.
Bildiğimiz babasının yoksul olduğu, hayatta darbe üstüne darbe yediğiydi.
Tarık kardeşimin insani duygularını, insanı yüreğinden vuran cümlelerle bize aktarması sayesinde haberimiz oldu dramından.
Anadolu insanının sevecenliği, yardım duygusu, acıyı paylaşma özelliği bir kez daha ortaya çıktı.
Dün sabahın erken saatlerinden itibaren yüzlerce mail aldım.
Japonya'dan, Amerika'dan ve Türkiye'nin dört bir yanından.
Güvenlikçi Murat'ın acısını paylaşan, karınca kararınca katkıda bulunmak isteyenler sıraya girdi.
Murat'ın acısı büyük, öfkesi büyük. Henüz kimseyle konuşmaya hazır değil.
Murat'a geç de olsa yardım elini uzatıp diplomasını aldıracağız, borçlarından kurtaracağız.
Burada önemli olan büyük kentlerin içinde savrulduğumuz yalnızlığa rağmen dayanışma, acıyı paylaşma duygusunu yitirmemiş olmamız. Görmediğimiz, tanımadığımız, adını bile bilmediğimiz bir bebeğin acısını hissedip gözyaşı dökebilmemiz.
Ortak paydamız bu.
Bizi başkalarından farklı kılan en büyük özelliğimiz bu.
Farklı siyasi görüşlerde, farklı inançlarda olmamız kaçınılmaz.
Ama bunları düşmanlık noktasına getirmeden, birbirimize güvenimizi, saygımızı yitirmeden yaşamayı başarmamız gerekir.
Biz komşusu açken tok yatamayan bir kültürün, coğrafyanın insanlarıyız.
Bir maçla tekvücut oluyor, bir bebeğin ardından hep birlikte gözyaşı dökebiliyoruz.
Bunun kıymetini bilmemiz gerekir. Tasada ve sevinçte ortak bir halkın birbirini boğazlayacak noktaya gelmesine izin vermemeliyiz.
Burada en büyük görev topluma yön veren siyasilere düşüyor elbette.
Her salı ekranlardan topluma öfke ve düşmanlık mesajı vermeye bir son verseler, sorunlarımızın üstesinden belki daha kolay geleceğiz.
Bir hafta susun ve Türkiye'de atmosferin nasıl farklılaştığını görün. Bu insanları daha fazla ayrıştırmayın, daha fazla birleştirmenin yollarını arayın.
Çünkü hepimiz yorulduk ve siz tartışırken bebeler ölmeye devam ediyor.
Ergun BABAHAN
Biraz ilgi, biraz sevgiyle yaşatabileceğimiz bir bebek öldü.
Adını hiçbirimiz bilmiyoruz.
Bildiğimiz babasının yoksul olduğu, hayatta darbe üstüne darbe yediğiydi.
Tarık kardeşimin insani duygularını, insanı yüreğinden vuran cümlelerle bize aktarması sayesinde haberimiz oldu dramından.
Anadolu insanının sevecenliği, yardım duygusu, acıyı paylaşma özelliği bir kez daha ortaya çıktı.
Dün sabahın erken saatlerinden itibaren yüzlerce mail aldım.
Japonya'dan, Amerika'dan ve Türkiye'nin dört bir yanından.
Güvenlikçi Murat'ın acısını paylaşan, karınca kararınca katkıda bulunmak isteyenler sıraya girdi.
Murat'ın acısı büyük, öfkesi büyük. Henüz kimseyle konuşmaya hazır değil.
Murat'a geç de olsa yardım elini uzatıp diplomasını aldıracağız, borçlarından kurtaracağız.
Burada önemli olan büyük kentlerin içinde savrulduğumuz yalnızlığa rağmen dayanışma, acıyı paylaşma duygusunu yitirmemiş olmamız. Görmediğimiz, tanımadığımız, adını bile bilmediğimiz bir bebeğin acısını hissedip gözyaşı dökebilmemiz.
Ortak paydamız bu.
Bizi başkalarından farklı kılan en büyük özelliğimiz bu.
Farklı siyasi görüşlerde, farklı inançlarda olmamız kaçınılmaz.
Ama bunları düşmanlık noktasına getirmeden, birbirimize güvenimizi, saygımızı yitirmeden yaşamayı başarmamız gerekir.
Biz komşusu açken tok yatamayan bir kültürün, coğrafyanın insanlarıyız.
Bir maçla tekvücut oluyor, bir bebeğin ardından hep birlikte gözyaşı dökebiliyoruz.
Bunun kıymetini bilmemiz gerekir. Tasada ve sevinçte ortak bir halkın birbirini boğazlayacak noktaya gelmesine izin vermemeliyiz.
Burada en büyük görev topluma yön veren siyasilere düşüyor elbette.
Her salı ekranlardan topluma öfke ve düşmanlık mesajı vermeye bir son verseler, sorunlarımızın üstesinden belki daha kolay geleceğiz.
Bir hafta susun ve Türkiye'de atmosferin nasıl farklılaştığını görün. Bu insanları daha fazla ayrıştırmayın, daha fazla birleştirmenin yollarını arayın.
Çünkü hepimiz yorulduk ve siz tartışırken bebeler ölmeye devam ediyor.
Ergun BABAHAN