Sistemi dizayn eden sistemin kanunlarına tabi değildir!
Rabbimiz hakkında bu ve buna benzer mantıksal bir doğruya oturmayan pek çok sorular üretilmekte. "Allah, kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?", "Allah’ın canı sıkılmıyor mu?", "Her şeyi Allah yarattı. Peki Allah’ı kim yarattı".. vs. Bu tür sorulara uzun uzun cevaplar yazma yerine Berk Uncu Bey’in kaleme aldığı şu örnekle meseleyi anlamaya çalışalım:
Bilgisayar içindeki bir entegre diğer entegreye soruyor: "Ben 3 voltla çalışıyorum. Sen kaç voltla çalışıyorsun?" Diğer entegre: "Benim voltajım 2,8" diyor. İkisi beraber merak ediyorlar: "Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?" diye.
Halbuki bilgisayar denilen sistemi yapanın, o sistemin dışında olması, dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması, kendisinin tamamen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir. Entegrelerin aralarında konuşup, dizayn edicilerini de kendi tabi oldukları "bir elektrik akımıyla çalışma kanunu" na tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.
Sistemi dizayn eden, sisteme koyduğu kanuna, kendisi mahkum değildir. İlaveten sistemin içinde, o sistemin kanunlarına tabi olarak yaşayanlar, eğer başka sistemlerle tanışmamışlarsa, başka kanunları anlamakta zorlanırlar. Hatta daha doğrusu anlayamazlar. Mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler. Kimyasal enerji, nükleer enerji gibi sahaların kanunlarını belki hiç anlayamazlar. Onların anladıkları sınır, dizayn edici mühendisin çizdiği sınırdır.
ALLAH, KANUNLARA TABİ DEÐİLDİR
İşte "yaratılmış olmak" da bizim içinde yaşadığımız bu âlemin bir kanunudur. Tâbî olduğumuz kanunlarından biridir. Bu âlem içinde her kim yaşıyorsa "yaratılmış"tır. Şimdi bu âlemin kanunlarına tabi olarak, içinde yaşayan birisi olarak, bizim kalkıp Yaratıcımızı bu alemin kanunlarına tabi kılmak gibi "acaba bizi Yaratanı kim yarattı?" diye sormamız yukarıdaki entegrelerin kendi aralarında konuşma misaline benzer. Yine buna benzer yukarıda da ifade ettiğimiz gibi anlamsız sorular ortalıkta çok dolaşır. Bu tip sorular, sistemin yapıcısını sistemin içine sokma, sistemin kurallarına tabi kılma uğraşısıdır.
Mesela "Allah kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir mi?" (haşa) yine böyle anlamsız bir sorudur. Bu anlamsız soru, sistemin kanunlarından birisi olan çekim kanununa, o kanunu yaratan Allah’ı tabi kılmaya uğraşır. Yani yerçekimi kanununu Yaratanı, yine bu kanunun mahkumu gibi görmek yanlışına düşülür. İçinde yaşadığımız sistemin/âlemin tamamen biz içinde yaşayanları bağladığını, Allah’ın ise, bu kanunlara tabi olmadığını bilmek lazım.
Bunu bilmekle kalmayıp, içinde yaşadığımız sistemi dizayn eden Allah’ın mahiyetinin ne olduğunu tam olarak anlayamayacağımızı da bilmemiz lazım. Gayret gösterelim ama anlama sınırımızın, ancak âlemin dizayneri olan Allah’ın, bizim için çizdiği sınır kadar olduğunun farkına varalım. BUGÜN Gazetesi.
Rabbimiz hakkında bu ve buna benzer mantıksal bir doğruya oturmayan pek çok sorular üretilmekte. "Allah, kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?", "Allah’ın canı sıkılmıyor mu?", "Her şeyi Allah yarattı. Peki Allah’ı kim yarattı".. vs. Bu tür sorulara uzun uzun cevaplar yazma yerine Berk Uncu Bey’in kaleme aldığı şu örnekle meseleyi anlamaya çalışalım:
Bilgisayar içindeki bir entegre diğer entegreye soruyor: "Ben 3 voltla çalışıyorum. Sen kaç voltla çalışıyorsun?" Diğer entegre: "Benim voltajım 2,8" diyor. İkisi beraber merak ediyorlar: "Acaba bizi dizayn eden mühendis kaç voltla çalışıyor?" diye.
Halbuki bilgisayar denilen sistemi yapanın, o sistemin dışında olması, dizayn ettiği sistemin kurallarıyla kendisinin bağlı olmaması, kendisinin tamamen o sistemin dışında bulunması ve o sisteme hükmedebilmesi gerekir. Entegrelerin aralarında konuşup, dizayn edicilerini de kendi tabi oldukları "bir elektrik akımıyla çalışma kanunu" na tabi kılmaları mantıklı ve mümkün değildir.
Sistemi dizayn eden, sisteme koyduğu kanuna, kendisi mahkum değildir. İlaveten sistemin içinde, o sistemin kanunlarına tabi olarak yaşayanlar, eğer başka sistemlerle tanışmamışlarsa, başka kanunları anlamakta zorlanırlar. Hatta daha doğrusu anlayamazlar. Mesela entegre devreler sadece elektrik akımıyla çalışmayı anlayabilirler. Kimyasal enerji, nükleer enerji gibi sahaların kanunlarını belki hiç anlayamazlar. Onların anladıkları sınır, dizayn edici mühendisin çizdiği sınırdır.
ALLAH, KANUNLARA TABİ DEÐİLDİR
İşte "yaratılmış olmak" da bizim içinde yaşadığımız bu âlemin bir kanunudur. Tâbî olduğumuz kanunlarından biridir. Bu âlem içinde her kim yaşıyorsa "yaratılmış"tır. Şimdi bu âlemin kanunlarına tabi olarak, içinde yaşayan birisi olarak, bizim kalkıp Yaratıcımızı bu alemin kanunlarına tabi kılmak gibi "acaba bizi Yaratanı kim yarattı?" diye sormamız yukarıdaki entegrelerin kendi aralarında konuşma misaline benzer. Yine buna benzer yukarıda da ifade ettiğimiz gibi anlamsız sorular ortalıkta çok dolaşır. Bu tip sorular, sistemin yapıcısını sistemin içine sokma, sistemin kurallarına tabi kılma uğraşısıdır.
Mesela "Allah kaldıramayacağı kadar büyük bir taş yaratabilir mi?" (haşa) yine böyle anlamsız bir sorudur. Bu anlamsız soru, sistemin kanunlarından birisi olan çekim kanununa, o kanunu yaratan Allah’ı tabi kılmaya uğraşır. Yani yerçekimi kanununu Yaratanı, yine bu kanunun mahkumu gibi görmek yanlışına düşülür. İçinde yaşadığımız sistemin/âlemin tamamen biz içinde yaşayanları bağladığını, Allah’ın ise, bu kanunlara tabi olmadığını bilmek lazım.
Bunu bilmekle kalmayıp, içinde yaşadığımız sistemi dizayn eden Allah’ın mahiyetinin ne olduğunu tam olarak anlayamayacağımızı da bilmemiz lazım. Gayret gösterelim ama anlama sınırımızın, ancak âlemin dizayneri olan Allah’ın, bizim için çizdiği sınır kadar olduğunun farkına varalım. BUGÜN Gazetesi.
Yorum