Konu: Almanya Deniz Feneri e.V. davasında ilk itiraflar...
Yaklaşık 200 sayfaydı. Frankfurt Am Main Bölgesel Mahkemesi Savcılığı'nın hazırladığı iddianameyi dikkatlice okudum. Tavsiye ederim. Tam metnini aşağıya link olarak tekrar kullandık. Hemen her sayfası günlerce manşetlere taşınabilecek kadar ayrıntılarla dolu.
İDDİANAMENİN TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN
Bence konu Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan kavgasına heba edilemeyecek kadar ciddi.
Bu diziye başlamamın nedeni şuydu: Türkiye'de kurulu Deniz Feneri yetkilileri, Almanya'da yolsuzlukların ve hırsızlıkların odağı olmakla suçlanan Alman Fener Derneği ile aralarında hiç bir hukuki bağ olmadığını açıkladı. Gerçekten de öyle mi? Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi Almanya'da yargı konuyu enine boyuna tartışacak, iddiaları araştıracak, savunmaları dinleyecek ve sonra hükmünü verecek. Kişisel kanaatim, resmi adı Deniz Feneri e.V olan derneğin yöneticilerinin kolay kurtulamayacağı yönünde. Çünkü iddialar ve belgeler (eğer oynama yapılmadıysa ve adalet yanıltılmıyorsa) vicdani bir kanaat oluşturmak için yeterli... HER YERDE AYNI ORTAKLAR
İddianamede aslına bakarsanız, söz konusu dernek (Almanya'da kurulu Deniz Feneri E.V) ile şu anda Kanal 7'nin sahibi gözüken (Yeni Dünya İletişim A.Ş) şirketinin büyük ortakları olan Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik arasındaki ilişkileri tek tek belgelendirmiş. Derneğin kurucularından ve uzun yıllar başkanlığını yapan ve şu anda Alman cezaevinde olan Mehmet Gürhan hem Almanya'da hem de Türkiye'de Zekeriya Kahraman ve Mustafa Çelik'in ortağı. Ve derneğin Almanya'da kullandığı mekanlar, yine söz konusu işadamlarının kurduğu şirketleri ile aynı binalarda faaliyet gösteriyor.
KAYNAKLAR İSTANBUL'A AKMIŞ
Belgeler, son 5 yılda toplanan 43 milyon euro'nun kuryeler vasıtasıyla Türkiye'ye getirildiğini ve ardından da bir kısmının yine Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik ve Mehmet Gürhan'ın Almanya'da kurduğu şirketlere sermaye olarak aktarıldığını gösteriyor. Resmi olarak toplanan paraların bazen doğrudan Karaman'a verildiği söyleyen ifadeler bile iddianame konmuş durumda.
Kanal 7'nin ortaklık yapısına yönelik pek çok spekülasyon yapıldı. Bir dönem Kombassan (Haşim Bayram), bir dönem Yimpaş'ın ortak olarak girdiği bu medya gurubunun kontrolü şu anda Karaman ve Çelik'te. Zekeriya Karaman iktidara yakın ve onu destekleyen bir işadamı ve medya patronu. Karaman'ın oğlunun nikah şahidi Başbakan Erdoğan'dı. Ayrıca Karaman'ın gelininin kız kardeşi, Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan'la evli. Yani Başbakan acısından yakından tanınan, bilinen bir isim.
Karaman'ın Almanya'daki Deniz Feneri gibi Türkiye'de de kurulu Deniz Feneri'ni de perde arkasında yönettiğini düşündüren pek çok neden var. Nedenleri soru-yanıt yöntemiyle anlatalım: SIRDAŞ HERŞEYİ BİLİYOR
Türkiye'deki Deniz Fener Derneği'ni kimler kurdu?
Derneğin tüzüğü incelendiğinde bir kaç isim dikkat çekiyor. 7 kurucu arasında Engin Yılmaz, Mahmut Sariçicek isimleri var. Bir de o dönem derneğin başkan yardımcısı olan Harun Kapıyoldaş'ın adına dikkat edin. Bu üç ismin de Ticaret Sicil kayıtlarına göre Zekeriya Karaman ile aynı şirketlerde ortaklıklar kurduğu veya birbirlerine hisse sattığını göreceksiniz. (Şirket isimlerini tek tek yazmıyorum, sizi detaya boğmamak adına. Ama bir itiraz gelirse yarın hepsini yayınlarım)
Harun Kapıyoldaş'ın adına neden dikkat çektiniz?
Harun Kapıyoldaş, hali hazırda tüm grubun (Kanal 7) Mali İşler Daire Başkanı. Yani tüm para trafiğinden sorumlu kişi. Bu kişi Zekeriya Karaman'ın üst düzey yöneticisi ve sırdaşı konumunda.
Bu kişinin Alman Deniz Feneri ile ilişkisi nedir?
Almanya'daki iddinamede bu kişinin pek çok yerde geçiyor. Deniz Feneri e.V.'den Türkiye'ye aktarılan veya aktarıldığı söylenen paraların belgelendirilmesi için kesilen makbuzlar Harun Kapıyoldaş tarafından gönderiliyor. İddianamede belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği de vurgulanıyor. Bir soruşturma sırasında belge eksikliği görülünce Kapıyoldaş yanında 20 kilo tutan belgeleri Almanya'ya getiriyor ve bu belgeler orada dolduruluyor (iddia) Bu noktada Türkiye'de kurulu Deniz Feneri'nin de aynı yöntemlerle içinin boşaltıldığı iddia edilebilir mi?
Elbette hayır ve böyle bir iddia ortada yok zaten. Ancak Almanya'da bu yolsuzluk iddiasına muhatap olanlar, Türkiye'deki Deniz Feneri'nin de perde arkasındaki kurucuları. Ve üstüne üstlük Kanal 7 bu iki Deniz Feneri ni de aynı format içinde Avrupada yayın yapan kanalından reklamını yapıyordu. (Bu konuda iddianameye girmiş videolar var) Nasıl bir yapıdan bahsediyoruz?
Merkezde Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik var. Bu ikili Almanya'da kurulu ve ciddi paralar toplayan derneği bir Mehmet Güran, Türkiye'deki derneği ise Engin Yılmaz (dernek başkanı) ve Harun Kapıyoldaş'dan oluşan ekiple yönetiyor. Hayır için kurulan derneğin yöneticilerin başka şirketlerde ortak olması suç mu?
Elbette değil. Ancak bir derneğin reklam yapma gücü yoksa bağış toplaması da mümkün değil. Bu iki derneğin başarısı bir merkeze bağlı olmasında yatıyor. Global bir yardım düzeneğinin kurulabilmesi için bu şart. DERNEÐİ İHBAR EDEN İLK KİŞİ KİM?
Peki bunda ne kötülük var? Fakir insanlara yardım eden insanlara hayır duası edilir. Siz neyi eleştiriyorsunuz?
Bir ülkenin savcıları diyor ki, "Bu hayır Deniz Feneri Derneği, kurucularına ve Türkiye'deki Kanal 7'ye para aktarıyor. İşte belgeleri. Şahsi amaçları için bu derneği kullanılıyorlar. Kayıtlarında büyük açıklar var. Kuryeler vasıtasıyla Türkiye'ye para aktarıyorlar. Para yardımı yaptığını iddia ettiklerin insanlardan aldıkları belgeler sahte" diyorsa olayın bir hayır duasıyla geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğu ortaya çıkar.
Ayrıca bu derneği ilk ihbar eden kişi kim biliyormusunuz? Berlin İslam Cemaatı Başkanı Addurrahim Vural. Vural, toplanan paraların amacına uygun kullanılmadığı ve Kanal 7 ile Yimpaş'ı finanse etmek için kullanıldığını resmi makamlara ihbar ediyor. Ve ilk soruşturma böyle başlayor. Peki şu an RTÜK Başkanı olan Zahid Akman bu işlere karışmış mı?
İddianameye göre evet. Kuryelik yapmış. Derneğin paralarıyla sermayeleri artırılan şirketlere ortak olmuş genel müdürlük yapmış. Çok detay olacak ama aynı Akman'ın Türkiye'de kurulu Deniz Feneri derneğin kurucularıyla da pek çok şirkette ortaklığı var. (Lütfen üşenmeyin ve iddianameyi okuyun) Peki biz yine konuya dönelim. Başbakan Erdoğan niye bu yazılanlara kızıyor?
Başbakanın haklı olduğu bir nokta var. konu, Almanya'da kayıt dışı toplanan paraların bir kısmı sanki kendisine aktarılmış gibi bir hava yaratıldı. Bu doğru değil. En azından böyle bir belge yok. Ancak bana göre Başbakan Erdoğan siyaseten kendisini zayıflatacak bir başka gelişmeden endişe ediyor olabilir. MÜTHİŞ BİR BAÐIŞ EKONOMİSİ KURULMUŞ
Nedir o?
Türk Deniz Feneri 2006 yılında 149 milyon YTL, 2007 yılında ise 135 milyon YTL nakit ve ayni yardım toplamış. Her yıl yaklaşık 250 bin aileye nakit, gıda, eşya, sağlık, eğitim, giyim ve temizlik yardımı yapıyor. Her yıl 100 milyon doların nasıl dağıtılacağına karar veren bir mekanizma var. Düşünün, hangi firmadan, hangi ürünlerin satın alınarak, muhtaç sahiplerine verileceğine siz karar veriyorsunuz. Hangi ilde hangi muhtaç sahiplerine yardım edileceğini siz karar veriyorsunuz. Bu yardımların ekonomik ve siyasi olmak üzere iki sonucu var. Birincisi örneğin sütü, eti, bisküviyi hangi firmadan alacaksınız? Elbiseyi, ayakkabıyı alırken, kendiniz gibi düşünenleri mi tercih ediyorsunuz yoksa satın alımlarında düşük fiyat vereni mi tercih ediyorsunuz?
Bunu bilmiyorum. Ayrıca yardım yaparken yardımın bir siyasi düşünceye sahip insanlar tarafından yapıldığı ve bazı partilere yönelik şükran duygularını artıracak şekilde de yapıyor olabilirsiniz. Yani ortada yardım amacıyla toplanmış ama dağıtılırken büyük servet transferi yaratabilecek bir kaynak var. Zekeriya Karaman bu nedenle çok önemli bir işadamı ve bir medya patronu. Hem reklam isteyen hem de firmalara ciddi kaynak aktarabilecek bir kaynağı yöneten kişi. Hem de siyaseten iktidara yakın birisi. Bugün hangi medya patronunun veya işadamının dağıtılacak 100 milyon doları var. Ve hangisi 250 bin ailenin kapısını çalıp, karşılıksız yardım veriyor. Yani karşınızda bağış altı altında inanılmaz bir ekonomik çark yaratmış bir işadamı var. Peki bu yardımın dağıtılırken sizde şüphe uyandıracak bir bilgi var mı?
Türkiye için yok. Böyle bir araştırma da yapıldığını da sanmıyorum. Ama merak ediyorum mesela bu derneğin yardım ettiği aileler arasında Alevi vatandaş var mı? AKP'ye uzak kesimlere yönelik yardımı olup olmadığını öğrenmekle işe başlayabiliriz.
Ancak Almanya'da kurulu derneğin kayıtlarını incelendiğinde, bir kaç milyon euro Aytaç şirketine aktarılmış. (Aytaç'ın Almanya'daki temsilcisinin adresi ile derneğin adresi aynı binada yer alıyor) Ve karşılığında ne alınarak fakirlere dağıtıldığının da belirsiz olduğu belirtiliyor. (Tekrar ediyorum. Lütfen iddianameyi okuyun) Diyelim ki gerçekten Aytaç'tan (Yimpaş'a ait) sucuk salam alındı fakirlere dağıtıldı. Bu noktada şu soruyu sormak lazım: Dernek sucuk, salam alacaksa, önce ihaleye çıkar, en ucuz ve kaliteli malı alarak dağıtır. Böyle olması lazım değil mi? Ama yapılmamış. Çünkü kendilerine yakın olmak bu örnekte yetmiş galiba....
Kaynak: Gazete Port
Yaklaşık 200 sayfaydı. Frankfurt Am Main Bölgesel Mahkemesi Savcılığı'nın hazırladığı iddianameyi dikkatlice okudum. Tavsiye ederim. Tam metnini aşağıya link olarak tekrar kullandık. Hemen her sayfası günlerce manşetlere taşınabilecek kadar ayrıntılarla dolu.
İDDİANAMENİN TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN
Bence konu Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan kavgasına heba edilemeyecek kadar ciddi.
Bu diziye başlamamın nedeni şuydu: Türkiye'de kurulu Deniz Feneri yetkilileri, Almanya'da yolsuzlukların ve hırsızlıkların odağı olmakla suçlanan Alman Fener Derneği ile aralarında hiç bir hukuki bağ olmadığını açıkladı. Gerçekten de öyle mi? Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi Almanya'da yargı konuyu enine boyuna tartışacak, iddiaları araştıracak, savunmaları dinleyecek ve sonra hükmünü verecek. Kişisel kanaatim, resmi adı Deniz Feneri e.V olan derneğin yöneticilerinin kolay kurtulamayacağı yönünde. Çünkü iddialar ve belgeler (eğer oynama yapılmadıysa ve adalet yanıltılmıyorsa) vicdani bir kanaat oluşturmak için yeterli... HER YERDE AYNI ORTAKLAR
İddianamede aslına bakarsanız, söz konusu dernek (Almanya'da kurulu Deniz Feneri E.V) ile şu anda Kanal 7'nin sahibi gözüken (Yeni Dünya İletişim A.Ş) şirketinin büyük ortakları olan Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik arasındaki ilişkileri tek tek belgelendirmiş. Derneğin kurucularından ve uzun yıllar başkanlığını yapan ve şu anda Alman cezaevinde olan Mehmet Gürhan hem Almanya'da hem de Türkiye'de Zekeriya Kahraman ve Mustafa Çelik'in ortağı. Ve derneğin Almanya'da kullandığı mekanlar, yine söz konusu işadamlarının kurduğu şirketleri ile aynı binalarda faaliyet gösteriyor.
KAYNAKLAR İSTANBUL'A AKMIŞ
Belgeler, son 5 yılda toplanan 43 milyon euro'nun kuryeler vasıtasıyla Türkiye'ye getirildiğini ve ardından da bir kısmının yine Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik ve Mehmet Gürhan'ın Almanya'da kurduğu şirketlere sermaye olarak aktarıldığını gösteriyor. Resmi olarak toplanan paraların bazen doğrudan Karaman'a verildiği söyleyen ifadeler bile iddianame konmuş durumda.
Kanal 7'nin ortaklık yapısına yönelik pek çok spekülasyon yapıldı. Bir dönem Kombassan (Haşim Bayram), bir dönem Yimpaş'ın ortak olarak girdiği bu medya gurubunun kontrolü şu anda Karaman ve Çelik'te. Zekeriya Karaman iktidara yakın ve onu destekleyen bir işadamı ve medya patronu. Karaman'ın oğlunun nikah şahidi Başbakan Erdoğan'dı. Ayrıca Karaman'ın gelininin kız kardeşi, Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan'la evli. Yani Başbakan acısından yakından tanınan, bilinen bir isim.
Karaman'ın Almanya'daki Deniz Feneri gibi Türkiye'de de kurulu Deniz Feneri'ni de perde arkasında yönettiğini düşündüren pek çok neden var. Nedenleri soru-yanıt yöntemiyle anlatalım: SIRDAŞ HERŞEYİ BİLİYOR
Türkiye'deki Deniz Fener Derneği'ni kimler kurdu?
Derneğin tüzüğü incelendiğinde bir kaç isim dikkat çekiyor. 7 kurucu arasında Engin Yılmaz, Mahmut Sariçicek isimleri var. Bir de o dönem derneğin başkan yardımcısı olan Harun Kapıyoldaş'ın adına dikkat edin. Bu üç ismin de Ticaret Sicil kayıtlarına göre Zekeriya Karaman ile aynı şirketlerde ortaklıklar kurduğu veya birbirlerine hisse sattığını göreceksiniz. (Şirket isimlerini tek tek yazmıyorum, sizi detaya boğmamak adına. Ama bir itiraz gelirse yarın hepsini yayınlarım)
Harun Kapıyoldaş'ın adına neden dikkat çektiniz?
Harun Kapıyoldaş, hali hazırda tüm grubun (Kanal 7) Mali İşler Daire Başkanı. Yani tüm para trafiğinden sorumlu kişi. Bu kişi Zekeriya Karaman'ın üst düzey yöneticisi ve sırdaşı konumunda.
Bu kişinin Alman Deniz Feneri ile ilişkisi nedir?
Almanya'daki iddinamede bu kişinin pek çok yerde geçiyor. Deniz Feneri e.V.'den Türkiye'ye aktarılan veya aktarıldığı söylenen paraların belgelendirilmesi için kesilen makbuzlar Harun Kapıyoldaş tarafından gönderiliyor. İddianamede belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği de vurgulanıyor. Bir soruşturma sırasında belge eksikliği görülünce Kapıyoldaş yanında 20 kilo tutan belgeleri Almanya'ya getiriyor ve bu belgeler orada dolduruluyor (iddia) Bu noktada Türkiye'de kurulu Deniz Feneri'nin de aynı yöntemlerle içinin boşaltıldığı iddia edilebilir mi?
Elbette hayır ve böyle bir iddia ortada yok zaten. Ancak Almanya'da bu yolsuzluk iddiasına muhatap olanlar, Türkiye'deki Deniz Feneri'nin de perde arkasındaki kurucuları. Ve üstüne üstlük Kanal 7 bu iki Deniz Feneri ni de aynı format içinde Avrupada yayın yapan kanalından reklamını yapıyordu. (Bu konuda iddianameye girmiş videolar var) Nasıl bir yapıdan bahsediyoruz?
Merkezde Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik var. Bu ikili Almanya'da kurulu ve ciddi paralar toplayan derneği bir Mehmet Güran, Türkiye'deki derneği ise Engin Yılmaz (dernek başkanı) ve Harun Kapıyoldaş'dan oluşan ekiple yönetiyor. Hayır için kurulan derneğin yöneticilerin başka şirketlerde ortak olması suç mu?
Elbette değil. Ancak bir derneğin reklam yapma gücü yoksa bağış toplaması da mümkün değil. Bu iki derneğin başarısı bir merkeze bağlı olmasında yatıyor. Global bir yardım düzeneğinin kurulabilmesi için bu şart. DERNEÐİ İHBAR EDEN İLK KİŞİ KİM?
Peki bunda ne kötülük var? Fakir insanlara yardım eden insanlara hayır duası edilir. Siz neyi eleştiriyorsunuz?
Bir ülkenin savcıları diyor ki, "Bu hayır Deniz Feneri Derneği, kurucularına ve Türkiye'deki Kanal 7'ye para aktarıyor. İşte belgeleri. Şahsi amaçları için bu derneği kullanılıyorlar. Kayıtlarında büyük açıklar var. Kuryeler vasıtasıyla Türkiye'ye para aktarıyorlar. Para yardımı yaptığını iddia ettiklerin insanlardan aldıkları belgeler sahte" diyorsa olayın bir hayır duasıyla geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğu ortaya çıkar.
Ayrıca bu derneği ilk ihbar eden kişi kim biliyormusunuz? Berlin İslam Cemaatı Başkanı Addurrahim Vural. Vural, toplanan paraların amacına uygun kullanılmadığı ve Kanal 7 ile Yimpaş'ı finanse etmek için kullanıldığını resmi makamlara ihbar ediyor. Ve ilk soruşturma böyle başlayor. Peki şu an RTÜK Başkanı olan Zahid Akman bu işlere karışmış mı?
İddianameye göre evet. Kuryelik yapmış. Derneğin paralarıyla sermayeleri artırılan şirketlere ortak olmuş genel müdürlük yapmış. Çok detay olacak ama aynı Akman'ın Türkiye'de kurulu Deniz Feneri derneğin kurucularıyla da pek çok şirkette ortaklığı var. (Lütfen üşenmeyin ve iddianameyi okuyun) Peki biz yine konuya dönelim. Başbakan Erdoğan niye bu yazılanlara kızıyor?
Başbakanın haklı olduğu bir nokta var. konu, Almanya'da kayıt dışı toplanan paraların bir kısmı sanki kendisine aktarılmış gibi bir hava yaratıldı. Bu doğru değil. En azından böyle bir belge yok. Ancak bana göre Başbakan Erdoğan siyaseten kendisini zayıflatacak bir başka gelişmeden endişe ediyor olabilir. MÜTHİŞ BİR BAÐIŞ EKONOMİSİ KURULMUŞ
Nedir o?
Türk Deniz Feneri 2006 yılında 149 milyon YTL, 2007 yılında ise 135 milyon YTL nakit ve ayni yardım toplamış. Her yıl yaklaşık 250 bin aileye nakit, gıda, eşya, sağlık, eğitim, giyim ve temizlik yardımı yapıyor. Her yıl 100 milyon doların nasıl dağıtılacağına karar veren bir mekanizma var. Düşünün, hangi firmadan, hangi ürünlerin satın alınarak, muhtaç sahiplerine verileceğine siz karar veriyorsunuz. Hangi ilde hangi muhtaç sahiplerine yardım edileceğini siz karar veriyorsunuz. Bu yardımların ekonomik ve siyasi olmak üzere iki sonucu var. Birincisi örneğin sütü, eti, bisküviyi hangi firmadan alacaksınız? Elbiseyi, ayakkabıyı alırken, kendiniz gibi düşünenleri mi tercih ediyorsunuz yoksa satın alımlarında düşük fiyat vereni mi tercih ediyorsunuz?
Bunu bilmiyorum. Ayrıca yardım yaparken yardımın bir siyasi düşünceye sahip insanlar tarafından yapıldığı ve bazı partilere yönelik şükran duygularını artıracak şekilde de yapıyor olabilirsiniz. Yani ortada yardım amacıyla toplanmış ama dağıtılırken büyük servet transferi yaratabilecek bir kaynak var. Zekeriya Karaman bu nedenle çok önemli bir işadamı ve bir medya patronu. Hem reklam isteyen hem de firmalara ciddi kaynak aktarabilecek bir kaynağı yöneten kişi. Hem de siyaseten iktidara yakın birisi. Bugün hangi medya patronunun veya işadamının dağıtılacak 100 milyon doları var. Ve hangisi 250 bin ailenin kapısını çalıp, karşılıksız yardım veriyor. Yani karşınızda bağış altı altında inanılmaz bir ekonomik çark yaratmış bir işadamı var. Peki bu yardımın dağıtılırken sizde şüphe uyandıracak bir bilgi var mı?
Türkiye için yok. Böyle bir araştırma da yapıldığını da sanmıyorum. Ama merak ediyorum mesela bu derneğin yardım ettiği aileler arasında Alevi vatandaş var mı? AKP'ye uzak kesimlere yönelik yardımı olup olmadığını öğrenmekle işe başlayabiliriz.
Ancak Almanya'da kurulu derneğin kayıtlarını incelendiğinde, bir kaç milyon euro Aytaç şirketine aktarılmış. (Aytaç'ın Almanya'daki temsilcisinin adresi ile derneğin adresi aynı binada yer alıyor) Ve karşılığında ne alınarak fakirlere dağıtıldığının da belirsiz olduğu belirtiliyor. (Tekrar ediyorum. Lütfen iddianameyi okuyun) Diyelim ki gerçekten Aytaç'tan (Yimpaş'a ait) sucuk salam alındı fakirlere dağıtıldı. Bu noktada şu soruyu sormak lazım: Dernek sucuk, salam alacaksa, önce ihaleye çıkar, en ucuz ve kaliteli malı alarak dağıtır. Böyle olması lazım değil mi? Ama yapılmamış. Çünkü kendilerine yakın olmak bu örnekte yetmiş galiba....
Kaynak: Gazete Port
Yorum