Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Doğan medyasının yalancılığı tescillendi! Dürüst olalım. Net konuşalım..
Lafı dolandırıp, zaman kazanmaya, konuyu unutturmaya çalışmayalım.
Soru şu:
Bu kadar sık yalan haber yapılabilir mi? Bu kadar sık yalan haber masumane olabilir mi? Bu kadar yalan haberin, patron yağdanlığı ile ilgisi olmadığı ileri sürülebilinir mi?
Neydi o haberler?
1) “Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a/Başbakanlığa para geldi” iddiası..
2) “Deniz Feneri Derneği davasının Alman savcısının, Türk hükümetinin tutuklamalar için baskı yaptığını söylediği” iddiası..
3) “Başbakan, içki içenlere çattı” haberi..
4) “Gaziantep Belediyesi sınırlarında, 14 milyon dolara alınan bir arsanın, AKPartili birisi tarafından belediyedeki imar tadilatı sonrasında 85 milyon dolara satıldığı” iddiası..
Bu dört haber de, Hürriyet, Milliyet ve diğer Doğan grubu medyasında yer alan, AKParti iktidarı aleyhine haberlerdi.
Bu dört haberde de, Doğan medya grubu, kendi yazdıklarını, bir-iki gün sonra düzeltmek, hatta bu düzeltmeleri “Özür” başlığı altında vermek zorunda kaldı..
Bu özür, mahkeme kararı ile mi oldu?
Hayır..
Ama alışılmadık bir şekilde, çok kısa bir süre içinde, kendi haberlerinin tam zıttını, kendi gazetelerinde açıklamak zorunda kaldılar.
Çünkü kamuoyu, belki de ilk defa, onların tüm çırpınmalarına rağmen, gerçekleri farklı kanallardan öğrenebilme imkanına zaten kavuşmuştu.
Yalanların birincisi; Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a da, Başbakanlığa da bir para gelmediği, bu iddianın sanıklardan birisinin şahsi beyanı olduğu idi.. Hatta Ertuğrul Özkök, şirinlik gösterisi ile (sanki onun vereceği referansa ihtiyaç varmışçasına), “Başbakan ile kavgam yok, para aldğna da inanmyorum. Zaten bunu iddia eden de ben değilim” itirafında bulundu..
Demek ki neymiş?
Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a veya Başbakanlığa para geldiği şeklindeki Doğan medya grubunun haberi YALANmış!
Deniz Feneri savcısının, “Türk hükümetinin tutuklamaları engellemek istediği” iddiasının düzmece olduğunu da, Milliyet’ten Taha Akyol köşe yazısında açıkça kabullendi.. Bu konudaki iddianın, savcının değil, bir sanığın beyanı olduğunu, Taha Akyol net olarak belirtti.
Bir hafta içinde, ikinci YALAN da tescillendi mi?
Tescillendi!
Başbakan, “Siz içerseniz için, karışmıyoruz.Ama bana zorla kadeh tokuşturtmaya kalkışmayın” dediği halde, bu ifadeyi “İçki içenlere laf etti” diye veren Doğan medya grubunun yalanları, Ertuğrul Özkök’ün dilinden, “Gazetedeki gece editörleri arkadaşlar başlk atmş, ama bu yanlş olmuş” şeklinde, sonrasında da Milliyet gazetesinin birinci sayfasından, küçük de olsa “özür” başlığı ile itiraf edildi mi?
Edildi..
Doğan medya grubunun, Hürriyet’iyle, Milliyet’iyle üçüncü YALANı da kesinleşti mi?
Kesinleşti!
Dördüncü yalan haber de, Gaziantep Belediyesi ile ilgili. Bunu da, Radikal’de İsmetBerkan hem köşe yazısı ile hem de haberle çok açık ve ayrıntılı bir şekilde yalanı kabul ederek sonuçlandırdı.
Şimdi bu noktadan sonra, Aydın Doğan ve avanesi, çıkıp da, “Biz yayıncılık yapıyoruz.Hükümete karşı bir önyargımız yok” derse, inanan olur mu?
Bence olmaz.
Sorarlar adama: “Siz Başbakanlık ile Başbakan’ın farklı kavramlar olduğunu bilmiyorsanız, nasıl gazetecilik yapıyorsunuz? Dahası; sanığın beyanı ile iddianameyi nasıl birbirine karıştırıyorsunuz?”
Sorarlar gazeteci bozuntularına: “Siz, sanığın ifadesini, savcının iddiası olarak vermeye kalkarsanız, nasıl genel yayın yönetmeni olabilirsiniz?”
Sorarlar, “Biz gelen haberi yayınladık” diyenlere: “Başbakan’ın söylediği sözleri, tam tersi anlam çıkacak kadar çarpıtma meraklısı bir kafaya sahipseniz, sizin yaptığınız gazetecilik midir, tetikçilik mi?”
Sorarlar araştırmacı gazeteci ayakları ile piyasada dolaşanlara: “Size gelen Gaziantep haberinde, bir alo deyip, başkana konuyu sormadan niye haber yaptınız? Sorduğunuzda, olayın doğrusunu öğrenmekten mi korktunuz?”
Kim ne derse desin, bir haftada şu yaşadıklarımız, Doğan medyasının yalancılığının tescillenmesi olarak kayda geçmiştir. Bundan sonra bu tescilin silinmesi de mümkün değildir!
vakit
Doğan medyasının yalancılığı tescillendi! Dürüst olalım. Net konuşalım..
Lafı dolandırıp, zaman kazanmaya, konuyu unutturmaya çalışmayalım.
Soru şu:
Bu kadar sık yalan haber yapılabilir mi? Bu kadar sık yalan haber masumane olabilir mi? Bu kadar yalan haberin, patron yağdanlığı ile ilgisi olmadığı ileri sürülebilinir mi?
Neydi o haberler?
1) “Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a/Başbakanlığa para geldi” iddiası..
2) “Deniz Feneri Derneği davasının Alman savcısının, Türk hükümetinin tutuklamalar için baskı yaptığını söylediği” iddiası..
3) “Başbakan, içki içenlere çattı” haberi..
4) “Gaziantep Belediyesi sınırlarında, 14 milyon dolara alınan bir arsanın, AKPartili birisi tarafından belediyedeki imar tadilatı sonrasında 85 milyon dolara satıldığı” iddiası..
Bu dört haber de, Hürriyet, Milliyet ve diğer Doğan grubu medyasında yer alan, AKParti iktidarı aleyhine haberlerdi.
Bu dört haberde de, Doğan medya grubu, kendi yazdıklarını, bir-iki gün sonra düzeltmek, hatta bu düzeltmeleri “Özür” başlığı altında vermek zorunda kaldı..
Bu özür, mahkeme kararı ile mi oldu?
Hayır..
Ama alışılmadık bir şekilde, çok kısa bir süre içinde, kendi haberlerinin tam zıttını, kendi gazetelerinde açıklamak zorunda kaldılar.
Çünkü kamuoyu, belki de ilk defa, onların tüm çırpınmalarına rağmen, gerçekleri farklı kanallardan öğrenebilme imkanına zaten kavuşmuştu.
Yalanların birincisi; Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a da, Başbakanlığa da bir para gelmediği, bu iddianın sanıklardan birisinin şahsi beyanı olduğu idi.. Hatta Ertuğrul Özkök, şirinlik gösterisi ile (sanki onun vereceği referansa ihtiyaç varmışçasına), “Başbakan ile kavgam yok, para aldğna da inanmyorum. Zaten bunu iddia eden de ben değilim” itirafında bulundu..
Demek ki neymiş?
Deniz Feneri Derneği’nden Başbakan’a veya Başbakanlığa para geldiği şeklindeki Doğan medya grubunun haberi YALANmış!
Deniz Feneri savcısının, “Türk hükümetinin tutuklamaları engellemek istediği” iddiasının düzmece olduğunu da, Milliyet’ten Taha Akyol köşe yazısında açıkça kabullendi.. Bu konudaki iddianın, savcının değil, bir sanığın beyanı olduğunu, Taha Akyol net olarak belirtti.
Bir hafta içinde, ikinci YALAN da tescillendi mi?
Tescillendi!
Başbakan, “Siz içerseniz için, karışmıyoruz.Ama bana zorla kadeh tokuşturtmaya kalkışmayın” dediği halde, bu ifadeyi “İçki içenlere laf etti” diye veren Doğan medya grubunun yalanları, Ertuğrul Özkök’ün dilinden, “Gazetedeki gece editörleri arkadaşlar başlk atmş, ama bu yanlş olmuş” şeklinde, sonrasında da Milliyet gazetesinin birinci sayfasından, küçük de olsa “özür” başlığı ile itiraf edildi mi?
Edildi..
Doğan medya grubunun, Hürriyet’iyle, Milliyet’iyle üçüncü YALANı da kesinleşti mi?
Kesinleşti!
Dördüncü yalan haber de, Gaziantep Belediyesi ile ilgili. Bunu da, Radikal’de İsmetBerkan hem köşe yazısı ile hem de haberle çok açık ve ayrıntılı bir şekilde yalanı kabul ederek sonuçlandırdı.
Şimdi bu noktadan sonra, Aydın Doğan ve avanesi, çıkıp da, “Biz yayıncılık yapıyoruz.Hükümete karşı bir önyargımız yok” derse, inanan olur mu?
Bence olmaz.
Sorarlar adama: “Siz Başbakanlık ile Başbakan’ın farklı kavramlar olduğunu bilmiyorsanız, nasıl gazetecilik yapıyorsunuz? Dahası; sanığın beyanı ile iddianameyi nasıl birbirine karıştırıyorsunuz?”
Sorarlar gazeteci bozuntularına: “Siz, sanığın ifadesini, savcının iddiası olarak vermeye kalkarsanız, nasıl genel yayın yönetmeni olabilirsiniz?”
Sorarlar, “Biz gelen haberi yayınladık” diyenlere: “Başbakan’ın söylediği sözleri, tam tersi anlam çıkacak kadar çarpıtma meraklısı bir kafaya sahipseniz, sizin yaptığınız gazetecilik midir, tetikçilik mi?”
Sorarlar araştırmacı gazeteci ayakları ile piyasada dolaşanlara: “Size gelen Gaziantep haberinde, bir alo deyip, başkana konuyu sormadan niye haber yaptınız? Sorduğunuzda, olayın doğrusunu öğrenmekten mi korktunuz?”
Kim ne derse desin, bir haftada şu yaşadıklarımız, Doğan medyasının yalancılığının tescillenmesi olarak kayda geçmiştir. Bundan sonra bu tescilin silinmesi de mümkün değildir!
vakit
Yorum