Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Kapat
X
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
AKP'li Bozdağ konuştu:"Milletin hazinesi İş Bankası'ndan Doğan'ın cebine aktarıldı" - Dışbank'ı 17 milyon dolara alıp, bir ay sonra 1 milyar dolara sattı - Petrol Ofisi'nde yüzde 50 hisseyi 560 milyon dolara alıp, kısa süre sonra yüzde 34'ü 1.5 milyar dolara sattı
20.09.2008 17:41AK Parti Yozgat İl Teşkilatı tarafından Yimpaş Kültür Alışveriş Merkezi Salonu'nda düzenlenen iftar yemeğine katılan AK Parti Grup Başkanvekili ve AK Parti Yozgat milletvekili Bekir Bozdağ, Doğan Grubu ve AK Parti arasında yaşanan tartışmalara değindi.
Bozdağ, son bir aydır Türkiye'de bazı tartışmalar yaşandığını belirterek, "Vaktiyle bu ülkede başbakanları pijamasıyla karşılayan ve bu pijamasıyla karşılamasını kameraya aldıran fotoğrafa çektiren, ül***e lanse eden birileri, bir başka başbakanı evinde fotoğrafını çekip Türkiye'ye lanse eden birileri. Siz komşunuz gelirken pijamayla karşılar mısınız? Karşılamazsınız, edep var, izan var, ahlak var, terbiye var, bizim töremiz var. Hiçbiri bunu kaldırmaz, insanlıkta kaldırmaz. Ama bakıyorsunuz koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nı pijamayla karşılama cüretini, ahlak düşüklüğünü, kültür düşüklüğünü gösteren bir anlayış ve bu anlayışa boyun eğen bir başbakan. Böyle bir fotoğraf Türkiye'de geçmişte çok yaşanmış. Siyasiler sıkıştırılmış, daraltılmış, bunaltılmış. Milletin hazinesi birinin cebine hem de kitabına uydurularak aktarılmış gitmiştir" dedi
Türkiye'de Petrol Ofisi'nin özelleştirildiği dönemi anlatan AK Parti Grup Başkanvekili Bozdağ, "Petrol Ofisi'ni Aydın Doğan Grubu ile İş Bankası birlikte aldılar. Yüzde 50, yüzde 50 daha sonra bir dönem gazete ve televizyonlarda İş Bankası'na dönük öyle yayınlar yaptılar ki sonunda İş Bankası bu yüzde 50 hisseyi 560 milyon dolara Doğan Grubu'na hem de vade ile sattı. Bu alınan yerin yüzde 34'ü 1,5 milyar dolara kısa bir süre sonra başkasına satıldı. Taşı atıp kolun mu ağrıdı. Müthiş bir para aynen gelip cebe giriyor.
Bu bankanın ortakları arasında CHP'in 4 tane üyesi var. Bu bankanın, mudilerin parası. Bankalar tüccardır, basiretli bir iş adamıdır, burası satıldığında ne eder ne etmez bunu çok iyi bilmesi lazım. Bile bile zarar, bile bile lades ve 1,5 milyar dolara giden yatırım. Arkasından başka bir örnek Dışbank, bu da İş Bankası'nın bir iştirakidir, maldır. Dışbank da 17 milyon dolara Doğan Grubu'na satılıyor. Ama aradan bir ay geçmeden 1 milyar dolara satılıyor. Daha başka bir şey, bu bankanın kredisini de İş Bankası veriyor. 17 milyon doları bankanın bir şubesinden kredi olarak çekiyor bankaya yatırıyor. Dışbank'ı da 1 milyar dolara satıyor. Cebinden bir kuruş çıkmadan, cebine 1 milyar dolar giriyor. Kitabına, kuralına uygun, yapmışlar etmişler, o zaman İş Bankası'nın yönetiminde yine CHP var. Bu para Atatürk'ün kurduğu bir bankanın parası. Buradaki haklar hukuklar, birileri alırken, birileri kitabına uydururken, buna göz yuman CHP anlayışı, şimdi orada burada bağırıp çağırıyor. Biz milletin malının bekçiliğini yapmayalım mı, onların hakkını korumayalım mı, koruduk" dedi.
Yozgat'ta Bayrak TV'nin satılarak TV5 olduğunu hatırlatan Bozdağ, "Bunu Doğan Grubu 23 milyon dolara satın alıyor. Bunun karasal yayın hakkını aldığı zaman 23 milyon dolar 300-500 milyon dolar arası bir değer kazanıyor. Bir sürü televizyon ve gazete var, televizyonların yarısı bunların, haksız rekabet veya başka bir şey bilmem. RTÜK izin vermeyince, akşam konuşuyorlar sabah manşet, manşet iftiralar. Biz kitabına uydurarak, kuralına uydurarak milletin hakkını hukukunu hiç etme anlayışına dur dediğimiz için, pijamayla karşılanan bir başbakan olmadığı için ve kendisini kullandıran bir iktidar bulunmadığı için dün bunu yapanlar bugün yine yapmaya kalktılar. Ama arada bir fark var. Bugün onların desteklediği bir iktidar değil, halkın desteklediği bir iktidar var. Onun için bizim boynumuz sadece Allah'ın önünde ve bu halkın önünde eğilir. Onun dışında hiç kimsenin önünde eğilmeyiz. Bu milletin malının bekçiliğini sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz" dedi.Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Mesajı Gönderen Kullanıcı necatikaya
Ergenekon saçmalığı tekrar gündeme kondu.Ben şunun cevabını bir türlü bulamıyorum
.................................................. .................................................. .................................................. ..............................cuniyil
kardeşe sonuna kadar katılıyorum ne demek ergenekon saçmalığı susurlukta kıyamet koptu, ergenekon 50 tane hidrojen 300 tane atom bombası yapar, susurlukta onun yanında mantar tabancası kalır türkiy.enin en az 75 yıllık süre gelen bilinçli bir yapılanmadır bu ergenekon ,ben bu şekilde inanıyorum..Son düzenleme kanarya1958; 21-09-2008, 14:46.Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
ben zaten spor gazetesi bide zaman gazetsinden başka bir gazet almıyorum internetten de takip etmiyorum, ana haberlerini bile izlememe kararı aldım çok yanlı, yalan dolan haber yapması beni kzıdırıyor, hatta bununlada kalınmıyor ramazan ayında oruçlu bir insanı alkolu bir insanı dövdü diye manşet atması kadar yalan bir haber olamaz, geçende ramazanda da bu haber vardı, bugünde aynı haberi yaptılar.Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Ergenekonun 8. dalgasında kim kim
21 09 2008 12:40
Ergenekon'un 8. dalga operasyonda gözaltına alınanların örgütteki görevleri de ortaya çıktı. İşte zanlılar akıl almaz bağlantıları ve görev dağılımları:
İLİŞKİLİ HABERLER
Teğmenler gözaltınki Kemal ile kardeşi Neriman Aydın'a bağlı olarak Ankara'da 'Cihat Bölgeleri' oluşturmuş.
Zanlılardan Tolga Sarıoğlu, 'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu'nun kara kutusu. Teğmenler ise, 6 Temmuz 2008'deki 6. dalgada gözaltına alınan emekli müfettiş Kemal ile kardeşi Neriman Aydın'a bağlı olarak Ankara'da 'Cihat Bölgeleri' oluşturmuş.
Ergenekon terör örgütüne yönelik gerçekleştirilen 8. dalga operasyonda gözaltına alınanların örgütteki görevleri de ortaya çıktı.
İşte zanlılar ve görev dağılımları:
Seyhan Soylu: Örgüt adına, istihbarat toplamak, örgüt çıkarları için bazı siyasi, işadamı ve bürokratları kadın ve içki alemlerine çağırarak onların çıplak görüntülerini çekmek ve şantaj yapmak.
Tolga Sarıoğlu: Seyhan Soylu'nun hem sevgilisi hem de kara kutusu konumundaki Sarıoğlu, Soylu'nun örgüt adına elde ettiği tüm belge bilgi ve verileri muhafaza ediyor. Sarıoğlu konuşursa, Soylu'nun yaptığı tüm karanlık olaylar aydınlanacak.
Levent Temiz: Örgütün siyasi ayağını oluşturuyor. Örgüt, Temiz sayesinde ilk önce MHP'yi ele geçirerek, bu partiyi Ergenekon lehinde kullanmayı planladı. Temiz'de, örgüt için 'Kızılelma' oluşumuna katılarak, ülkücülerle ulusalcıları bir çatı altında toplamayı planladı.
Ancak MHP'den gerekli desteği görmeyince bu plan bozuldu. Daha sonra Prof. Dr. Ümit Özdağ ile MHP başkanlığını almaya çalıştılar ancak bu da olmadı.
Teğmen M.A.Ç : Ankara'da görevli. Komutanları ile ilgili topladığı istihbarat bilgilerini Kemal ve Neriman Aydın'a iletiyor. Darbe planları yaparak, TSK'nın alt kadro subayları arasında 'Darbe olacak' diyerek darbe zemini oluşturmaya çalışıyor.
Teğmen N.Ç: Kırklareli'nde görevli, bu da komutanlarla ilgili olarak topladığı her türlü istihbarat bilgilerini Kemal ve Neriman Aydın'a iletiyor.
Teğmen E.M: Hakkari'de görevli, Kemal ve Neriman Aydın ile birlikte oluşturdukları karargah evlerinde toplantılar düzenliyorlar.
Koordineyi sağlıyor
Teğmen H.U: Ankara'da görevli. Karargah evlerini koordine ediyor.
Teğmen Ö.K: Elazığ'da görevli, Kemal ve Neriman Aydın'ın Harp Okulu Öğrencileri için oluşturduğu karargah evlerinde ders veriyor. Örgütün propagandasını yaparak örgüte eleman temin ediyor.
Y.T: Ankara Kara Harp Okulu Öğrencisi, Kemal ve Neriman Aydın ile sıklıkla görüşüyor. Onların düzenlediği toplantılara katılarak, kendi arkadaşlarının psikolojik ve siyası yapılarıyla ilgili örgüte bilgi aktarıyor.
Kurtce Bektaş: Teğmen MAÇ grubunda faaliyet gösterip onunla ilişkili. Hizbul Tahrir Örgütü içerisinde sürekli olarak sohbetler düzenleyip, toplantılara katılıyor. Hizbul Tahrir örgütü ile teğmenler grubu arasında iletişimi sağlıyor.
Süleyman Solmaz: Bektaş ile birlikte aynı hücrede görev yapıyor. Bektaş'ın yardımcısı konumunda. nDoğukan Yorulmaz: Bektaş'ın grubunda çalışıyor.
Hamza Demir: Kemal Aydın'ın Ankara'daki bazı arsa işlerini takip ediyor. Bazı kişilerin fişlenmesi için istihbarat çalışmaları yapıyor. Demir de Teğmenler grubunda yer alıyor.
Rıza Demir: Ankara'da Hizbul Tahrir örgütü içerisinde faaliyet gösteriyor. Piknik ve toplantılar düzenleyerek örgütsel faaliyetlerde bulunuyor.
Mehmet Oğuz Kazancı: Ankara'da Cihat Bölgeleriyle irtibatlı. Solmaz'ın eniştesi.
Mahmut Oğuz: Topladığı arkadaş grubunu ve bazı kişileri Hizbul Tahrir grubuna sokarak. Örgütün tabanının güçlenmesini sağlıyor.
5 TEÐMENE TUTUKLAMA TALEBİ
''Ergenekon'' soruşturması kapsamında gözaltına alınan 5 teğmen ile 1 askeri öğrenci, adliyeye sevk edildi.Savcılık katına çıkarılan zanlılara kelepçe takılmaması dikkat çekti.
Gözaltına alınan 4 teğmen ve 1 askeri öğrenci tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilirken, 1 teğmen serbest bırakıldı. Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne çıkarılan 5 teğmen ile 1 askeri öğrenci, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarına ifade verdi. Savcılık sorgularının ardından 4 teğmen ile 1 askeri öğrenci tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. 1 teğmen ise serbest bırakıldı.
İSTANBUL (Bugün)Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
daha ne olsun necati kardeş her gün bişey çıkıyo siz daha ne bekliyodunuzki olmamış olsun.Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Sisi, Fadime Şahin olayında başroldü
21 09 2008 03:49
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan "Sisi" lakaplı travesti Seyhan Soylu, 28 Şubat sürecinde başroldeki isimlerden birisi idi.
İbrahim BALTA / Ahmet DÖNMEZ'in haberi
Son Ergenekon operasyonunda gözaltına alınan 'travestiler kraliçesi' lakaplı Seyhan Soylu ve oyuncu Nurseli İdiz'in yeni bir 28 Şubat süreci için zemin hazırlamakla suçlandığı öğrenildi.
'Sisi' lakaplı Seyhan Soylu'nun son Ergenekon operasyonunda gözaltına alınması, 28 Şubat'taki ilişkilerini yeniden hatırlattı. "28 Şubat'ın gizli kahramanıyım" diyen 'travestiler kraliçesi' Seyhan Soylu, Ergenekon tutuklusu Ümit Oğuztan ve itirafçı Tuncay Güney'le birlikte Strateji isimli dergiyi çıkarmıştı.
TGS Yayıncılık bünyesinde çıkan derginin Genel Yayın Yönetmeni Oğuztan, Haber Koordinatörü de Güney'di. Haftalık çıkan dergi, hemen her sayısında misyonerlere ait Müjde FM'den ilan aldı.
Tam sayfa ilan, "Müjde, tıpkı onu işittiğiniz ve Tanrı'nın lütfunu anladığınız günden beri aranızda olduğu gibi, bütün İstanbul'da ve Marmara Bölgesi'nde de meyve vererek büyümektedir" cümlelerini içeriyordu.
Seyhan Soylu, JİTEM'in yayın organı olduğunu iddia ettiği Strateji Dergisi bünyesinde, 8 ay boyunca istihbarat çalışmaları yaptığını, tesettüre girerek Kalkancı tarikatını incelemeye aldığını, yaptığı hizmetler nedeniyle "alnından öpüldüğünü", bu nedenle alnına bir yıldız dövmesi yaptırdığını söylemişti. <
NURİYE AKMAN'A ANLATTIKLARISoylu, 28 Şubat 2002 tarihinde Zaman'dan Nuriye Akman'a verdiği röportajda, dergiyi JİTEM'in çıkardığını ileri sürmüştü. Strateji dergisi, 28 Şubat sürecinde yayınlanan 'özel' bir dergiydi.
İlk sayısı 22 Ocak 1998 tarihinde yayınlandı. Yayıncısı TGS Basın Yayın Limited Şirketi adına Turgut Büyükdağ'dı. Yayın Koordinatörü Serra Kıvılcım, "4 ay önce tarikatları araştırmak amacıyla kurulduk." şeklinde açıklamıştı.
TGS, 28 Şubat'ın önemli figürleri Fadime Şahin ve Emire Kalkancı'nın televizyona çıkışını da organize etmişti. 28 Şubat postmodern darbesiyle Refahyol hükümeti düştükten sonra kendisine resmî bir koruma polisi tahsis edilen 28 Şubat'ın etkin figürü Fadime Şahin sırra kadem bastı.
Estetik ameliyat başvurusundan gazetecilerin durumu öğrenmesi üzerine vazgeçti. Emire Ersoy ve Ali Kalkancı da kayıplara karıştı.
Zaman bak bunlarda varYorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
daha bu ne ki sen burda oyun oynanıyor zannediyorsun ama bu olanlar hep gerçektir, suçlu bulunanlar ceza evine, suçlu bulunmayanlar tabi ki cezasız kalacaklar, polis çok büyük titizlikle bu işi yürütüyor, ergenekoncuların yavaş yavaş her şeyi açığa çıkıyor.Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Hasan KARAKAYA
Karakaya, Sisi'liği nasıl kabul etti
20 09 2008 22:05
Vakit
Vakit yazarı Hasan Karakaya, Aydın Doğan medyası ile Yahudiler arasındaki işbirliğini ve temellerini yazdı. Karakaya, bir iddiada bulundu ve şöyle dedi:
Yine Deniz Feneri... Kararda Yahudi parmağı var mı?
Baktım, son günlerde hemen herkes bir "itiraf"la başlıyor yazısına... "İtiraf ediyorum ki..." diye başlayıp, aslında gırgırını geçiyor ya da zehirini kusuyor!.. "İtiraf ediyorum ki..." diye başlayıp, "palavra" savuruyor...
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün önceki günkü yazısı da "itiraf"la başlıyordu...
Ertuğrul, "İtiraf ediyorum ki..." diye başladığı yazısında, "Deniz Feneri"yle ilgili haberlerin, aslında "haber yokluğu"ndan manşetlere taşındığını söylüyordu... Tabiî, "yalan" söylüyordu... Çünkü "Deniz Feneri" ile ilgili dâvânın ilk duruşmalarına, 10-15 kişiden oluşan "muhabir ordusu" gönderdiklerini çok iyi biliyorum... Yani bu haberler, "haber kesatlığından" filân değil, "hazırlıklı ve bilinçli bir kampanya"nın sonunda taşındı manşetlere!.. Yani, “kesatlık”tan değil, “fesatlık”tan!..
Hem, diyelim ki;
"Deniz Feneri dâvâsı"nın Almanya ayağı madem "haber kesatlığı"ndan manşetlere taşındı, peki önceki gün, "Şimdi Sıra Türkiye'de" başlığını sürmanşete taşıyıp, Zekeriya Karaman, Zahid Akman, Mustafa Çelik ve İsmail Karahan'ın fotoğraflarını yayınlamanın esbab-ı mucibesi ne.
Demek ki, "bilinçli" bir kampanya!..
DÜÐMEYE 27 OCAK 1997’DE BASILDI
Her neyse... "İtiraf" sırası, şimdi bana geldi... Evet, ben de "itiraf" ediyorum ki; beni bu yazıyı yazmaya iten sebep, "Ertuğrul'un yazısındaki bir ifade"dir!..
Neydi o ifade;
"Evet, sizlere yemin ederek söylüyorum ki, Deniz Feneri haberleri Hüriyet'e böyle girdi.
Yani, iki arkadaşımızın gazetecilik refleksi ile!"
O haberler; "gazetecilik refleksi" ile mi, yoksa "habercilik şehveti" ile mi girdi, orasını bilemem...
Ama, ne yalan söyleyeyim;
Bu "gazetecilik refleksi" ifadesi, benim için de "tetikleyici" oldu!..
Düşündüm ve kendi kendime dedim ki;
"Ben niye gazetecilik refleksi ile yazı yazıp da, kafama takılanları gündeme getirmiyorum ki!?!"
Bu düşünceyle birlikte "gazetecilik refleksleri"mi harekete geçirdim ve olayı sorgulamaya bir "soru"yla başlamak istedim:
O soru şu:
"Deniz Feneri Dâvâsı'nın ve bu dâvâ üzerinden Kanal 7'nin hedef seçilip de Hürriyet'in manşetlerine taşınmasında, Siyonist İsrail'in ve Mason Locaları'nın bir dahli var mıdır?!?"
Biliyorum, şaşırdınız;
"Hoppalaa!.. Bu da nereden çıktı?"
Dedim ya, "gazetecilik refleksi!"
Çünkü gazeteciler, biraz "septik"tir, her olaya "şüphe" ile bakarlar!..
Ben de; "Deniz Feneri'nden ziyade Kanal 7'yi hedef alan kampanya" üzerine, taa gerilere gittim.
Evet, 27 Ocak 1997'ye!..
Çünkü, "28 Şubat Darbesi'nden sadece bir ay önce, İsrail Üst Konseyi'nden Büyük Amir Paul Veysset imzasıyla Türkiye Büyük Mason Locası'na gönderilen bir yazı"da şöyle bir "talimat" vardı:
"RP'yi, iktidarı bırakmaya zorlayacak her tedbiri alın!"
Tek "talimat" bu değildi.
Diğer talimatlar da şöyleydi:
- “Türk basınında ve ilgili mercilerdeki kardeşleri organize etmeniz ve RP'yi iktidarı bırakmaya zorlayacak tüm önlemleri almanız.
- RP'ye yönelik ilginin tamamen kaybını sağlayacak ve seçmenlerinin inanç ve güvenlerini kaybettirecek bir siyasi konjonktürü oluşturmanız.
- Antimasonik yayınları izlemeniz ve engellemeniz... RP sempatizanı basın organlarını ekonomik, politik ve adli baskılarla işlevlerini yapamaz hale getirmeniz.
- Mabetlerinizde gezen dönek masonlar 33. dereceye mukaddes ayinin bütün seremonilerini kaydettiler. Gerici İslâmî bir TV kanalı aracılığıyla bu filmlerin yayınlanmasından sonra, milyonlarca Türk seyircisi, mukaddes ayini izlediler. Halbuki bu mukaddes ayinin, altı dereceli kardeşlerimiz tarafından bile bilinmemesi gerekiyordu.”
Ama “asıl talimat” şuydu:
- “En baştan beri, Türk hükümeti, dinci gericilerin baskılarına boyun eğdi. Özellikle RP ve yöneticileri, kendilerine ait Kanal 7 isimli TV kanalında masonluk ve mason prensipleri aleyhindeki yayınlara izin verdiler. (...) RP'nin tavrı yeterince açık olduğuna göre, Fransa Üst Konseyi, ılımlı bir hükümetin teşkilini mecburi görmektedir."
Peki, böyle bir talimata niçin ihtiyaç duyulmuştu. İhtiyaç duyulmuştu, çünkü o dönemde Ahmet Hakan'ın sunduğu Haber Saati'nde "mason ayinlerinin içyüzü" deşifre edilmişti!..
İşte masonlar, bu "deşifrasyon"u hazmedememişler ve o günden bu yana da Kanal 7'ye diş biliyorlardı!.. Sizin anlayacağınız, düğmeye o gün basılmıştı!..
Ki, o "program"dan sonra "Ahmet Hakan'ın kirli çamaşırları"nın Milliyet tarafından ortaya dökülmesi ve aynen "Deniz Feneri" gibi, o günlerde de "İGDAŞ'la ilgili iddialar"ın gündeme getirilerek; "Ahmet Hakan Coşmuş!.. İskele Sancak, cepler dolacak!.. Ahmet Hakan lüplemiş!" manşetlerinin atılması, hiç de tesadüfi değildi!.. Plânlıydı, programlıydı!..
Dedim ya, "gazetecilik refleksi"yle hareket ediyorum... İşte bu refleks yüzündendir ki, o günden beri sorarım:
"Ahmet Hakan'ın, kartele transfer edilip de Müslümanlara çemkirtilmesinde, Mason localarının bir dahli var mıdır acaba?!?"
AYDIN BEY’İN YAHUDİ ORTAÐI!
Bu soruyu soruyor ve bir başka soruya geçiyorum:
"Deniz Feneri Dâvâsı'nın ve onun üzerinden Kanal 7'ye saldırılmasının ve bu yayınların da Aydın Doğan gazetelerinde kampanya haline dönüştürülmesinin arkasında, Aydın Doğan'ın Yahudi ortaklarının bir dahli var mıdır?!?"
Olayı biliyor olmalısınız...
16 Kasım 2006'da, Doğan Yayın Holding bünyesindeki Doğan TV'nin yüzde 25'i, Almanya'nın en büyük medya kuruluşlarından biri olan Axel Springer'e satılmıştı...
Peki, "Doğan TV'nin yüzde 25'ini" satın alarak "Aydın Doğan'a ortak" olan Axel Springer adlı bu şirket ne menem bir şirketti.
Hemen ifade edeyim: Şirketin kurucusu Axel Springer denilen adam, 2 Mayıs 1912'de doğmuş, "Temmuz 1966'da İsrail'e ilk ziyaret"ini gerçekleştirmiş, 22 Eylül 1985'te Berlin'de ölmüş!.. Ama henüz "sağ" iken, yani "Ekim 1967"de, yani "İsrail'e ilk ziyaret"inden tam 1 yıl sonra; 5 maddelik "Strateji"sini, yani "yayıncılık prensipleri"ni açıklamış... Bu prensiplerden biri de aynen şöyle:
"Yahudi ve Almanlar arasında bir uzlaşma ortamının sağlanması ve İsrail Devleti'nin haklarının savunulması için mücadele edilecek!"
Merak ettiğim şu:
Aydın Doğan gazeteleri Almanya'daki dâvâyı "tek başlarına" mı takip ettiler, yoksa "Yahudi ortakları" da kendilerine yardımcı oldu mu.
Bu arada; "Alman yargısındaki Yahudi egemenliği"ni de lütfen gözden ırak tutmayın!..
Deniz Feneri Dâvâsı’nın “mahkûmiyet”le sonuçlanmasında eğer Yahudilerin dahli yoksa, ben de “Sisi”yim!
Görüyorsunuz ya; insan, "gazetecilik refleksi" ile hareket edince taa nerelere gidiyor!..
Deniz Feneri ve Kanal 7'ye yönelik kampanya, "Mason localarındaki ayinler"den Almanya'daki Yahudi kuruluşu Axel Springer'e uzanan çizginin acaba neresindedir?!?
Kısacası, "misilleme"de bulunup "intikam"larını mı almışlardır. Yoksa sıra Kanal 7'ye mi gelmiştir?!?
Yorum
-
-
Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Ben gülünecek bir durum görmüyorum.Konu hakkında kafanda bir düşüncen varsa yaz.Erdoğanla A.Doğan savaşı tekrar başlıyacak.Nedeni A.Doğanın elinde çok kaset var.Yayınlanırsa izlemeni tavsiye ederim.Belki bu garip gülme modundan çıkarsın..Yorum
-
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
bu akşam bir kanalda yurt partisi başkanı tantan şöyle bişey dedi.
başbakanın bunun gibi başkalarıylada boyle gizli ilişkileri varmı acaba.varsa ne kadar.verieln imtiyazlar yada görüşmeler varmı.
gercekten kayda deger bir konuşmaydı.Yorum
Yorum