Forumu ilk ziyaretiniz ise, yukarıda bulunan FAQ linkine tıklayın. Mesaj göndermeden önce KAYIT
olmanız gerekebilir. Mesaj göndermeye başlamak için, aşağıdaki seçimden ziyaret etmek istediğiniz forumu seçin.
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
E konuşuyor konuşmasına da neden açıklayacağım dediği şeyleri açıklamıyor? Sadece musluklarını kapadık şu bu. Onun dışında da her iktidar sahibinin kendi icraatini övmesi övünmesi gibi süslü cümleler. Ben buna sinir oluyorum işte. Anlatacaksan adam gibi herşeyi inciğine cinciğine kadar anlatta bilgilenelim. Belli ki Erdoğan'da bir şeylerden tırsıyor. Tam olarak bişileri anlatsa ya! Aydın Doğan imtiyaz istedi bilmem ne istedi. Ne istedi kardeşim, suç mu değil mi bunları anlatın bize... Niçin sana geldi, ne yapacaktı bunları bilelim...
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Originally posted by Kadim
E konuşuyor konuşmasına da neden açıklayacağım dediği şeyleri açıklamıyor? Sadece musluklarını kapadık şu bu. Onun dışında da her iktidar sahibinin kendi icraatini övmesi övünmesi gibi süslü cümleler. Ben buna sinir oluyorum işte. Anlatacaksan adam gibi herşeyi inciğine cinciğine kadar anlatta bilgilenelim. Belli ki Erdoğan'da bir şeylerden tırsıyor. Tam olarak bişileri anlatsa ya! Aydın Doğan imtiyaz istedi bilmem ne istedi. Ne istedi kardeşim, suç mu değil mi bunları anlatın bize... Niçin sana geldi, ne yapacaktı bunları bilelim...
son zamanlardaki olaylara bakılırsa musluklar kapanmamış sadece muslukların altındaki kovalar değişmiş gibi!!
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Doğan'ın kirli pazarlığı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Beyoğlu İlçe Teşkilatının Üçüncü Olağan Kongresi'nde bir konuşma yaptı. Erdoğan, Aydın Doğan'a verdiği sürenin tamamlandığını belirterek kirli pazarlıklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. İşte o konuşma:
Başbakan Erdoğan'ın tarihi olarak nitelendirilen konuşmasının önemli başlıkları şöyle:
Kayıp yılları telafi ediyoruz
"Böyle anlamlı bir buluşmada sizleri selamlıyorum. Beyoğlu ilçe teşkilatımızın üçüncü olağan kongresinin hayırlı olmasını diliyorum. Beyoğlu sembolleşen bir ilçe. Beyoğlu ilçe kongresinde aranızda olmaktan ayrı heyecan duyuyorum. Böyle bir mekanda sizlerle bir arada yarınların aydınlık Türkiye'sine doğru yürüyoruz. Hayırlı olsun. Bu kardeşinizde yüreklerinizi dolduran muhabbete takatim kadar karşılık vermeye çalışıyorum. Yolunuz açık olsun. Bahtınız açık olsun. İstanbulun sorunlarını çözme iradesinin Türkiye'nin tamamında yaşandığını söylemek istiyorum. Türkiye'nin kayıp yıllarını telafi etmenin mücadelesini veriyoruz. Uzun yıllardan sonra milletimizin beklentileri doğrultusunda bir rotaya girdiğini görüyoruz."
"Hatırlayacaksınız, geçtiğimiz hafta Aydın Doğan ve medyasına süre vermiştim. O gün geldi. Son 5 günlük yazılıp çizilenleri birlikte değerlendirelim. Bazı taşları yerli yerine oturtmak için bu değerlendirmelerin önemli olduğuna inanıyorum. 16 buçuk milyon insanın oyunu alan bir siyasi partiyiz. Adımlarımızı yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele etmek için attık. Acaba bu rahatsızlık neden? Tabi ki hortumlar kesileceği içindir. Hortumlar kesilince, alıştıkları büyüme yok artık. Siyasi uzantıları var, bu uzantıları da kullanarak raht hesabı yapıyorlar. Millet neyin ne olduğunu çok iyi biliyor artık. Ben daha önce de söyledim. Bu makamlar gelip geçicidir demiştim. Hepimiz öleceğiz demiştim. Bizleri bir 2gün ötoprağın altına koyacaklar ve yanımızda da çok durmayacaklar demiştim. Belki iki iki jbuçuk metrelik bir çukur olur ama küçük olanların daha küçük olacak. Bu tevazu içinde olun dedim. Biz geçici olduğumuzu biliyoruz bay köye yazarı, sen kendine bak. Biz bunu başbakan olunca değil çok önce hatırladık. Ama demek ki sen çok geç kalmışsın. Neyse geç de olsa uyandır, hayırlı olsun. Bunu hatırlatmam lazım. Onlar da lazım olacak. Bu kervan daha çok güçlenecek inşallah. Sapla samanı kimse karıştırmasın. Almanya'da görülmekte olan bir davanın konusu değildir. Bu dava neticesinde mahkeme hangi iddiaların doğru yanlış olduğuna karar verecek biz bunun muhatabı değiliz. Biz hiç bir zaman yanlışın yanında yer almadık."
"Yanlış yapan varsa bedelini öder ve cezasını çeker. İnsani yardım amacıyla toplanan paralarda usülsüzlük yapıldığı iddia ediliyor. İddialar doğru çıkarsa sorumluları cezasını çekecek ama bunun kararını verecek olan yer yergı makamlarıdır gazete sayfaları değil. Yapılan son denetimlerde bu hesaplar incelendi, denetim mekanizmasını bundan sonra da hassasiyetle çalıştırmaya devam edeceğiz. Gazeteler ve medya patronları hem hakim ve hem savcı yerine geçtiğinde kişilik hakları yara alıyor. Bütün milletimizin gözü önünde yaşadık. Yalan olduğu ortaya çıkan iki iftiraya muhatap olduk. kişilik haklarıma saldırdılar. Aydın Doğan'ın 5 gazetesi ile 3 televizyonu topyekün bir iftira kampanyası yürüttüler. Sonra partimizi ve hükümetimizi bu kampanylaların hedefi haline gitirdiler. Beni hedef gösterme kampanyası yürütüyorsun ben söyleyince hedef gfösterdi dilorsun. Yok öyle yağma. Çağrı yaptık kanıtla dedik ya da bu kampanyayı neden başlattığını açıkla dedim. Derdini biliyorum. Bu iddialarını ispatlayamaz. Yardım için bana verildiği söylenen paraların iftira olduğu ortaya çıktı."
"Maaşlı silahşörnlerim yok benim. Bu iktidara Doğan grubunun desteği ile gelmedik. halkın desteği ile geldik. Aydın Doğan'ı eğer ispatlayamazsa çıkıp açıklamaya davet etmiştim. Kendi kanalında çıkmış, çıracı boza meselesi, tutuşturmuşlar eline soruları ona cevap veriyor. Bizi pek tatmin etmedi diyor ve bunu diyenler kendi köşelerinde sipariş üzerine yazı yazıyor. Yerin kulağı var ve yeri geldikçe bir çok şey açıklanacak. İftira kampanyası sürüyor. Biz cevap hakkına saygı istiyoruz. Bizim cevaplarımızı yayınlamadılar. Yalan ya da doğru farketmez istediğimizi yazarız istemediğimizi yazmayız dediler. Kendi gazetelerinde yazıyor ültimatüm çekmişler bana. kimsin sen ültimatom veriyor. Baktık ki bu bir şirkete çalışyıyor ve sadece Doğan grusuyla alakası var. Orası bize ültimatom çekiyormuş. Başbakan medyaya olan ültimatomunu geri çeksin. Ben ne konuşuyorum konuştuğumu izleyerek de siyaseti susturmak isteyenlere biz gereken cevabı veriyoruz bundan sen de nasibini al."
"Biz susalım sen de bu meseleyi kapat diye yazdılar. Böyle kirli pazarlık olmaz. Karnımız sizinki kadar geniş değil. Böyle iftirayı sineye çekemeyiz. Yolsuzluğun yalanı bile bize ağır gelir. Bulursanız yanlış bir iş, deliliyle, belgesiyle ortaya koyacaksınız. Biz de gereğini yaparız. 5 gün bekledik. Samimi olsaydınız gerçekler ortaya çıktığında iftiralarınızı düzeltirdiniz. Sizin asli görevinizdi. Bunu yapmak yerine tek taraflı iftiralarla medya terörü estirdiniz. Kuru gürültüye pabuç bırakacak değiliz, geçti o günler. Madem yayıncısınız bunu biliyor olmanız gerekmez miydi? Böyle basın özgürlüğü olur mu? Bizim haklarımız ne olacak. Mağdur ettiğiniz insanların hiç hakkı yok mu? Gaziantep Belediye Başkanı ile ilgili tek satır yazmadınız. Gazetenizin biri yalan diyor. Diğeri devam ediyor. Yaptığınız haksızlığı kim nasıl telafi edecek. Gaziantep Belediyesi ki, aylık giden bütçesi belli, kendi kaynağı belli. İnsan kalkar bunu bir araştırır. Bu yapılanlar bedava yapılmadı. Bu kaynakları bu belediye başkanı nereden buldu. 4 buçuk sene önce bir kasaba görüntüsünde olan Gaziantep bugün modern bir kent. İnsaf, insan bunları görür ve iftira kampanyasını başlatmayı haksızlık olarak görür."
“Bunlar her belediyenin yasal hakkıdır. Mesela ismini verdikleri adamın benim partimle uzaktan yakından alakası yok. Benim partimin üyesi değil. İskenderun'lu bir adamı benim partimin adamı diye ve Gaziantepli diye belirtiyorlar. Yazıklar olsun. Velev ki benim partimin üyesi olsun. Olabilir ama ona ne uyguladığımıza bakacaksınız. Hepimiz insanız. Bunu bir araştır incele ondan sonra. Dersinizi çalışın öyle çıkın karşıma. Hala cevap hakkının basın özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğunu anlayamamışsınız.”
“Kalemşörlere de, istisnalar hariç, ‘tarafsız olmak demek patronlarınızın da çıkarlarından bağımsız olmak demek. Öyle olsaydı kağıt kaçakçılığı iddialarını da yazılarınızda sorgulamanız gerekmez mi? Bu iddialar haber değeri taşımıyor mu? Hiltona imar rantı talebi de haber değeri taşımıyor? Buna başbakanımız müsaade etmediği için mi bu yaygaraları kopardınız. Saçmalığa bak mahkemeye verseydiniz diyorlar. Ben müsaade etmedim. Belediye Başkanıma da dedim. Seni ararlar dedim. Nitekim aradılar. Geçmişte böyle yaptılar. Köşeye sıkıştırdılar. Ama şimdi biz verdim gitti demiyoruz neden tüyü bitmemiş yetimin hakkı var diyoruz.”
Allah'tan sindiremedikleri medya grupları var da, ama şimdi onların da adını değiştirdiler. Ama onların içinde de bize aleyhte yazanlar var. Bazılarını sineye çekiyoruz. Hukukta suça yataklık etmek de suçtur. Bütün iddialara tahammül etmesi gereken birinci kişi Başbakan'dır. Allahtan özgür bir medya var da kurduğunuz şıracı bozacı tezgahı bozuyor. Aydın Doğan'ın gazetelerinde yayınlanmayan haberlerden örnekler verdiler. Çıkar çatışması diye bir kavram var. Doğruluğu kanıtlanmayan haber yapacak ve buna basın özgürlüğü diyeceksiniz. SPK da dosyanız olacak kurula vuacaksınız."
“Buna dürüst habercilik diyeceksiniz biz de inanacağız. Sizin şahitliğiniz bile kabul edilmez. Basın özgürdür ama onun da bağlı olduğu kurallar var. Çıkarlarınıza engel olan herkesi sindirmeye çalıştığınızı inkar etseniz bile kim inanır. 5 Gazete ve 3 televizyonunuz ve bunun dışında 11 tane de uydudan yayın yapıyor. Yargısız infazlar ortada. Bu çıkar çelişkisinden kurtulun dürüst habercilik yaptığınıza inanalım. Aynı puntolarla yalanının doğrusunu yazdığın gün sana inanırım. Meclis bütçe müzakerelerinde konuştuğum Baykal'ın Antalya'da gizlediği mal beyanını sayfalarınızda yayınladınız mı? Var mı?
Tayyip Erdoğan gönderdi mi? Benimki şeffaf. Hakkınızdaki kağıt kaçakçılığı iddiası ile ilgili SPK savunmanızı istemiş, bunu yazın. Bağımsız olduğunuza inanalım. Onun da basın özgürlüğünü savunduğunu kabul edin. Tek satır yok. Nasıl inanalım size. Bir birinizin avukatlığını yapmayı açık açık söylüyorum, nasıl bir gizli ittifak var söyleyin. Çıkar ilişkisi mi bu? Onu anlatın. Hala cevap vermediler. Aylar önce SPK Başkanı'nı Vatan gazetesinin bir yazarı için tehdit ettiniz mi? SPK özgür. Kendisi yoluna devam ediyor. Yoluna devam eder. Gereğini yapmamış olsaydım hakkımda bu iftiraları atar mıydınız. Bunu yaptığım için bu iftiraları atardınız. Bunu yapmamış olsaydım şimdi dost olurduk. Bundan sonra da bizden haksız taleplerine olumlu bir cevap alamayacaksın sayın doğan. Biz milletin emanetine ihanet etmedik. Hesabını ona göre yap. Bedeli neyse biz ödemeye hazırız. Kimden gelirse gelsin medya terörü ile sonuna kadar hukuk içinde mücadeleye devam edeceğiz. Bu yapılanları basın özgürlüğü mü kabul edeceğiz. Kendi kağıdının kaçak olup olmadığını savunamayan bir medya özgür, tarafsız olabilir mi? Tetikçilik yapmaktan uzak durabilir mi?”
“5 Gündür bekledim, mektuplarında işadamı ve yayıncı olmak üzere iki şapka kullanıyor ve benden taleplerde bulunuyor. Kabul ederse bu da gönderdiği mektuplara milletin huzurunda verdiğim cevap olsun. Aydın Doğan, medyada çok sesliliği önemli bulduğumu söylemek istiyorum. İşadamı ve yayıncı şapkalarını zaman zaman karıştırmamanız kaydıyla bu çok seslilik içinde bulunduğunu anlarım ama muhalefete yakın medyanızla neden rahatsız olduğunuzu anlamakta güçlük çekiyorum. Kendilerine yönelik eleştiri ve cevap hakkı söz konusu olduğunda neden tahammülsüzlük gösterdiğini hayretle karşılıyorum. Bunun vahim bir yanılgı olduğu açık.”
“Eşit muamele göreceğinizden şüphe duymayacağınız özellikle vurgulamak istiyoruz. Yayıncı ve işadamı şapkalarını karıştırmamak şeklindeki sözlerinizi bundan sonrası için tarihe karşı taahhütleriniz olarak değerlendiriyorum. Diğer konulara ayrıca değinmeyi gerek görmüyorum. Cevap olarak bununla yetiniyor ve bu bahsi burada kapatıyorum.”
“Bu güzel gelişmelerle mutlu olmayı dilemediler. Çünkü onların hayallerinin bile almayacağı büyüklükte güzellikler sürerken onlar aynı politikalarında ısrar ettiler. Oylarını büyük umutlarla onları gönderen vatandaşlarımız da umudunu tümüyle onlardan kesti. İktidar partisi büyüyor muhalefet küçülüyor. Nasıl küçülmesin. İnsanlarımızın derdine derman olacak tek bir fikir duymadı bunlardan Mızrağı çuvala sığdırma çabasından başka bir gayret içinde olmadılar. Sorunlara hangi çözümleri getirecekler bilmiyoruz. Ülkenin inim inim inlediği dönemlerde de bol bol palavra vardı. Bu millet CHP zihniyetinin bu millete ne verdiğini sorguluyor. Ama AK Parti gücünü büyüterek arttırıyor. Dünyanın her yerinde muhalefet büyür bizde iktidar büyüyor. Söyleyecek sözleri yok. AK Parti'yi karalama kampanyası yürütenlerin sırtlarını nereye dayandırdıklarını görüyoruz. Milletin yargısı ve kararı da yine sandıkta açık seçik ortaya çıkmıştır."
“Bu kadar kısa zamanda güzel gelişmeler oluyor haber gördünüz mü? Medeniceyse medeni, CHP'nin belediye başkanlığı yaptığı dönemde Macaristan'dan otobüs getirdiler. İlk defa Mercedes otobüsleri İstanbul'a biz getirdik. Kadir Başkanımız işi daha ileri götürdü. Artık terleme şu bu yok. Bu noktaya geldik. Bizim insanımız buna layık. Bu inceliği gösteren kim, AK Parti. Atatürk Muasır Medeniyet seviyesi hedefini gösterdi. Bugüne kadar gelenler sadece lafını yaptı. Ama icraat lazım. Biz Atatürk üstünden geçinenlerden değil, söylediğini gerçekleştirenlerdeniz, farkımız bu.”
“Bunlardan İstanbul'un haberi var mı? Yok. Neden? Medyanın işi başka. Biz insana hizmet verecek kuyular açıyoruz. Onlar bizim altımızı kazmaya çalışıyor. 2010-2011 Marmaray bitecek inşallah. Bizden öncekiler lafını yaptı biz gerçekleştirdik. Yine denizin altından otomobil tünelini başlatıyoruz inşallah. Birinci köprünün yükünü azaltalım istiyoruz. Ağır tonajlı araçları üçüncü köprüye taşıyacağız. İstemezükçüler karşı çıkmaya başladılar bile. Hepsi için aynı şeyi söylediler. Hayırlı bir iş yapıldı mı bu sol zihniyet karşı çıkıyor. Bu gönül bağı birilerini rahatsız etmeye devam edecektir. Dişlilerin yeniden dönmesi ranttan nemalananları çok kızdıracak. Suyun başını tutmaya, sömürmeye alışık olanları çıldırtacak. Biz İstanbul'da CHP zihniyetinden belediye aldık. Su yoktu, kirliydi, suya , temiz çevreye ve tertemiz havaya kavuştu. Şimdi İzmir'e bakın susuzluk var gittikleri yerleri kurutuyorlar. Ama bizi suçluyorlar. Neyse Bakanımıza talimat verdik. Baraj yapıp belediyeye teslim edeceğiz.”
“Biz milletin beklentilerine cevap verdikçe onların saldırısı sürecek ama bilsinler de sonunda millet iradesi ayakta kalacak. Türkiye'nin aydınlık yarınlarına kimse engel olamayacak. Yeniden krizlerden hala beklentileri olan varsa değişsinler. Sokağa çıksınlar. Gerçekleri görsünler. Bunu yapmazlarsa millet onları yürürlükten kaldıracak. Bunu da bilsinler. Vakit hala geç değil. Milletin hayırla yad edeceği bir eser bırakarak siyasi itibarlarını kurtarsınlar.”
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Originally posted by Kadim
E hiç elle tutulur bir şey bulamadım ben konuşmada. Bütün bu konuştukları daha evvel de bilinen şeylerdi.
Vallahi ben Tv.den de dinledim. Biraz medya takip eden herkesin bildiği eski mevzular. Acaba bir hafta daha mı süre istiyor, anlayamadık ki...
Aydın Doğan'ın alengirli işleri hakkında Fatih Altaylı, Emin Çölaşan, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Tuncay Mollaveisoğlu... Bunların katmerlisini anlattılar, haber yaptılar.
Şu şapka konusuna gelince, tavşan mı çıkacak nedir? stupidprv
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Başbakan'ın fazla teferruata girmemesini önemsiyorum.
Artık her iki taraf da beyaz bayrağı açmalı.Hükümet yüklenmeyi bırakmalı,Aydın DOÐAN da gerçek ekonomik getiriler peşinde koşmalı ve devletin malını ve nüfuzunu daha olumlu işlerde kullanmalıdır.
Aksi takdirde,görünen o ki DOÐAN da tarih olabilecektir.
Artık noktayı koymanın zamanı gelmiştir.Bu diğer dava için de geçerlidir.Savcı daha derinlere inerse,bizler birşeyler öğreneceğiz diye,devletin gizli kalması gereken sırlarını daha da ortaya çıkarabilir.
İyisi mi voleyi vuran da,darbe yapan da,darp edilen de artık susmalı ve ülkenin gündeminden bu konuları düşürmelidir.
Konu: Erdoğan - Doğan kavgası tam gaz devam ediyor
Olurmu öyle şey cüniyil. Aydın Doğan yok olup gidecekse gitsin ama hak yerini bulsun. Bu kadar hayati bir konuda devlet sırrı da ne demekmiş. Devletinde üstünde olan halktır. Devlet devlet dediğimiz halkın vicdanıdır. Halka karşı bu kadar önemli bir konuda şeffaf olmamak demek halk bu konuları bilmese de olur biz halkı güdüyoruz onlar gerisini düşünmesin demektir. Lütfen biraz sağduyulu olalım. Uzanı giderdilerse, Aydın Doğan'ı da gidersinler. Bunu Aydın Doğan'ın vatana hangi ihanetleri nedeniyle yapacaklarsa apaçık ortaya döksünler. Benim bu ayrıntısızlıktan anladığım başbakan şunu diyor: 'Aydın Doğan sus yoksa seni de Uzan gibi yaparız.' Eğer birşeyler apaçık halka anlatılmıyorsa, karşılıklı çıkar çatışmasına bağlı suskunluktan başka ne olabilir? İşte böylece anlıyoruz ki halkın binlerce yıldır sömürülüşünün asrımızdaki nedeni şeffaf olmayan devlet yönetimidir. Halk bilinçlenmesi şeffaf liderlik ve gözetim istendiğinde gerçekleşmiştir demektir.
Eğer sözde devlet sırları faş edildiğinde halkın cahil kesiminin olayları farklı algılayıp tehlike yaratabileceği düşünülüyorsa bu da olmalıdır. Halk kendi eliyle kendi musibetini getiriyorsa bunu da çekmeli ve bilinçlenmelidir. Halkı belirsizlik içinde bırakmak halkı cehalete terk etmek ve hazırcılığa bırakmaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ebediyeti bilinçlenmiş halkla sağlanabilir. Halk uyanmasın biz onların yerine uyanığız demek tam bir zalimliktir. Devlet kim oluyorda rızkın adil dağılımı gibi hayati bir meseleyi halktan saklayabiliyor? Bence olayın özü böyle olmamalı. Tayyip'in detaya girmeyişinin farklı nedenleri olmalı. Açıklamaması bizi önemsememesi demektir.
Yorum