GENELKURMAY BAŞKANLIÐINDA 05 EKİM 2008 TARİHİNDE YAPILAN İLETİŞİM TOPLANTISI GÖRÜŞMEL

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • TA2CCC
    Banned
    • 03-06-2004
    • 8304

    GENELKURMAY BAŞKANLIÐINDA 05 EKİM 2008 TARİHİNDE YAPILAN İLETİŞİM TOPLANTISI GÖRÜŞMEL


    Ana Sayfa » Arşiv » Basın Yayın Faaliyetleri » Konuşmalar Arşivi » 2008 Yılı Konuşmalar Arşivi
    KONUŞMALAR



    GENELKURMAY BAŞKANLIÐINDA 05 EKİM 2008 TARİHİNDE YAPILAN İLETİŞİM TOPLANTISI GÖRÜŞMELERİNİN ÖZETİ
    GİRİŞ
    ORGENERAL HASAN IÐSIZ (GENELKURMAY II NCİ BAŞKANI): Basınımızın değerli mensupları, bir kere daha hoş geldiniz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Aktütün olayını takiben sizleri o ana kadar elde ettiğimiz bilgilerle teçhiz etmeye çalıştık. Ancak, o günden bugüne bazı gelişmeler oldu, bazı konular daha bir netleşti. Bu konularla ilgili sizleri ayrıca bilgilendirme ihtiyacı hissettik. Kısaca Aktütün'de meydana gelen olayla ilgili gelişmeleri özetleyeceğim. Daha sonra da sizlerin konuya ilişkin soruları olursa onları cevaplandırmaya çalışacağım.
    BİRİNCİ BÖLÜM
    AKTÜTÜN'ÜN KONUMU
    Öncelikle Aktütün'ün coğrafi olarak bulunduğu yeri bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Haritada da gördüğünüz gibi, Aktütün Şemdinli'nin en batı ucunda sınıra bitişik olarak yer alan 73 haneli küçük bir köydür. Bu köyün hemen yanında bizim Jandarma Sınır Bölüğümüz bulunmaktadır. Şimdi olayı takiben araziyle ilgili olarak dün alınmış bazı görüntüleri size göstermek istiyorum. Bu görüntüler Aktütün Bölgesi'nin emniyeti amacıyla Bayraktepe Bölgesi'nde dün çekilmiş görüntülerdir. Aşağıda gördüğünüz yer Aktütün Köyü'dür, şurada gördüğünüz bizim askeri birliklerin emniyet unsurları, şurası da bizim Jandarma Sınır Bölüğünün olduğu yerdir. Görüntülerin çekildiği yer olayın meydana geldiği Bayraktepe'dir. Bu görüntüleri toplantı sonrası sizlere de takdim edeceğiz. Şimdi Aktütün Bölgesi'nin önemi konusuna kısaca değinmek istiyorum.
    Aktütün Bölgesi Irak ile Hakkâri arasındaki en önemli birkaç geçiş bölgesinden birisidir. Şurada da görüldüğü üzere, Aktütün hemen batısında bulunan sırtlardan geçen ve Hakkâri'nin iç bölgesine bağlanan çok önemli bir yaklaşma istikametinin tıkandığı, askeri açıdan çok önemli bir yerdir. Ben biliyorsunuz, 2'nci Ordu Komutanlığından bu göreve geldim. Size şu bilgiyi de aktarmak isterim. Aktütün benzeri 2'nci Ordu Bölgesi'nde 865 tane müstakil nokta, üs bölgesi, vardır. Takdir edeceğiniz üzere bunların hepsini tek tek bir Ordu Komutanı'nın dolaşması mümkün değildir, ama ben Ordu Komutanlığım döneminde Aktütün'e üç defa gittim. Bu da bu bölgeye verdiğimiz önemin bir işaretidir. Aktütün'de kuvvet olarak görevlendirilmiş birlik bir Jandarma Sınır Bölüğü'dür. Ancak, bölgenin önemi dikkate alınarak yaz mevsimine girerken, Mayıs ayında ekranda gördüğünüz gibi bazı takviyeler yapılmıştır. Bölgeye Jandarma Özel Harekât Birliği dediğimiz tamamen profesyonel askerlerden müteşekkil, içinde erbaş, er olmayan bir birlik ile iki tane Motorlu Piyade Kolu takviye olarak verilmiştir. AN/TPQ-36 havan tespit radarı eğer bir yerden havan ateşi veya topçu ateşi gerçekleştirilirse, bunun mermi yoluna bakarak atıldığı yeri tespit edebilen bir radardır. Ayrıca, elimizde az sayıda mevcudu bulunan bu radarlardan bir tanesi önemine binaen Aktütün Bölgesi'ne yerleştirilmiştir. İki adet tank, üç adet 203'lük, iki adet 105'lik top, üç tane havan, bir tane 40 milimetrelik uçaksavar bu bölgeye normal teşkilatına ilave olarak verilmiş olan unsurlardır.
    OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ
    Şimdi kısaca olay öncesine gelmek istiyorum. Aktütün Bölük Merkezi biraz önce arazi görüntülerinde de gördüğünüz gibi mahkumda ve vadi tabanı içerisinde yer almaktadır. Burada barınabilmek için buna hâkim hemen batısında yer alan Berçartepe ile hemen yukarısında Bayraktepe bulunmaktadır. Yani olayın olduğu yerde Piyade ve Jandarma sınır unsurları olmasına rağmen, alınan görüntüler nedeniyle Ordu Komutanlığı'nca aşağıda bulunan Bölük Merkezinden bir Jandarma Özel Harekat timi olay gününün sabahı, saat 05.00'te bu bölgeye takviye amacıyla gönderilmiştir. Yani, olay günü sabahı ve bir gece önce alınan görüntüler sık sık rastlanabilen hususlardır, çok nadir olan bir şey değildir. Bunun üzerine de topçu atışı gerçekleştirilmiştir.
    Olay günü öğleden sonra Bayraktepe üzerinde bulunan unsurlarımıza, en kuzeyde gözüken ve Doçka Havan kırmızıyla gösterilen, batıda Doçka makineli tüfek gösterilen yerler ile Otyer Tepe denen bölgeden de çok yoğun ateş açılmıştır. Bunun içerisinde havanlar özellikle bölge üzerine oturmuştur. AN/TPG-36 radarı süratle havanların yerini tespit etmiş, topçu atışları bunlar üzerinde etkili olmuştur.
    Ancak, bu safhaya kadar bazı mevzilerimizde roket isabeti nedeniyle, ki biraz önce gördünüz mevziler kayalıkların üzerindedir. Yani, orada bir mevzi kazma olanağı yoktur, dolayısıyla kayaların üzerine taşları sıralamak suretiyle mevziler yapılmıştır. Bazı roket isabetleriyle bu mevziler yıkılmıştır. Bu da havan atışlarına karşı hassasiyeti arttırmıştır. Bakın, 15 şehidimizin 13'ü şarapnel yarasıyla hayatlarını kaybetmişlerdir.
    Bu taciz olaylarıyla beraber bölgeye süratle Kobra Taarruz Helikopterleri sevk edilmiştir. Yine bu bölgenin gerisinde bu olayla bağlantılı olduğu değerlendirilen, tespit edilen 15 - 20 kişilik terör örgütü grubu üzerine de iki F-16 uçağı sevk edilmiştir. Bunlardan aldığımız raporlara göre de görev tam bir başarıyla icra edilmiştir. Ancak, oradaki terörist zayiatları hakkında tam bir bilgi sahibi olmadığımız için bunları hiçbir şekilde rakamlara dâhil etmedik. Aynı zamanda şekilde görüldüğü gibi Dağ Komando Tugayı'ndan bir Komando Bölüğü ile yine Jandarma Özel Harekâttan bir bölüğün Bayraktepe'ye sevki, dolayısıyla takviyesi kararı alınmıştır. Bu çok yerinde bir karar olmuştur.
    Burada, tepede bir talihsizlik yaşanmıştır. Bu talihsizlik tepede lider konumunda olan altı personelimizden birinin şehit olması, dördünün yaralanmasıdır. Dolayısıyla kısa bir zaman Bayraktepe'de sevk idare yönünden bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Ancak takviye olarak gönderilen Jandarma Özel Harekat Bölüğü ile, Komando Bölüğünün Bayraktepe'ye ulaşmasıyla bu konudaki hassasiyet ortadan kaldırılmış ve olay tamamen kontrol altına alınmıştır. Hudut ötesinde yapılan tespitlere de yine Hava Kuvvetleri ve topçuyla sınır ötesinde de etkinlik sağlanmıştır.
    Bildiğiniz gibi, bu olayda 15 şehidimiz olmuştur. Ancak, size şunu ifade etmek istiyorum, lider personel kaybı olmuş olmasına rağmen Bayraktepe'deki direnişte, en ufak bir zafiyet ortaya çıkmamıştır. Şehitlerimiz son anlarına kadar görevlerini yapma heyecanı içerisinde, kahramanca mücadele etmişler ve şehit olmuşlardır. Burada bildiğiniz gibi iki uzman erbaşımıza halen ulaşabilmiş değiliz. Bu personeli aramalarımız devam ediyor. Gördüğünüz gibi arazinin bazı yerleri son derece kayalık ve uçurumlar ihtiva ediyor. Şu ana kadarki gelişmelere göre bu iki uzmanımızın şehit olmuş olabileceklerini değerlendiriyoruz. Ancak aramalarımız aralıksız olarak devam etmektedir.
    Bu olayda terör örgütünün amacının öncelikle Bayraktepe'yi tamamen kontrol altına almak ve ondan sonra mahkûm yerde bulunan Aktütün Bölük Merkezi'ne etki sağlamak olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak, örgüt bu amacına ulaşamamış ve bilinen, ulaşılan miktarları itibariyle 23 zayiat vermiştir. Geride Hava Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği, topçuyla etkili olunan hedeflerin sonuçları alınamadığı için bu rakamların dışındadır. Dolayısıyla burada söylenen rakam asgari olarak etkisiz hale getirilen terörist sayısıdır. Terörist zayiatlarının bunun oldukça üzerinde olduğunu tahmin ediyoruz. Bölük Merkezi hiçbir şekilde olumsuz olarak etkilenmemiştir, bu Bayraktepe'nin çok sağlam bir şekilde tutulmasının bir sonucudur.
    Benim sizlere bu olay hakkında özet olarak ifade edeceklerim bunlardır. Şimdi uygun görürseniz sizlerin bu konuda olabilecek suallerini cevaplandırmaya çalışacağım. Müsaade ederseniz sorularınızı önce not alıp bilahare cevaplayacağım.
    İKİNCİ BÖLÜM:
    SORULAR
    GAZETECİ: Efendim, şunu sormak istiyorum. Şimdi krokide de gördük, hem Türk topraklarından hem de Kuzey Irak topraklarından ateş açılmış olduğu anlaşılıyor. Acaba bu sınıra yakın derken, sınırın içinde bölgeye yerleştikleri konusunda istihbarat alınmadı mı? Çünkü önemli bir ateş, yoğun bir ateş yapabildiklerine göre hem sayıca hem de teknik olarak oraya taşınmaları konuşlanmaları tespit edilmiş olmalı diye düşündüm de, orada bir aksaklık var mı acaba?
    GAZETECİ: Komutanım yine bununla ilgili. Bu terörist grubu kaç kişiyle gelmişler saldırmışlar? Ortada değişik rakamlar var? Bir de bu kadar kalabalık eğer bahsedilen miktarda olduysa, nasıl geldiklerine dair bir bilgi verir misiniz, istihbarat zaafı mı var şeklinde birtakım sorular yöneltiliyor.
    GAZETECİ: Amerika'yla istihbarat alışverişi devam ediyor mu? Bu konuda, bu olayda Amerika'dan bir destek alındı mı?
    GAZETECİ: Bu olay hakkında bir soruşturma başlatıldı mı? Herhangi bir gecikme saptandı mı? Bayramın hemen arkasından olduğu için, acaba bazı yetkili personel bayram izninde miydi? Bu konulara açıklık getirilebilecek mi? Acaba bir inceleme, araştırma, soruşturma var mı?
    GAZETECİ: Akşam Barzani'nin sözcüsü, kesinlikle bizim kontrolümüz altındaki topraklardan Türk topraklarına bir terörist eylem yapılmamıştır diye bir açıklama yaptı. Bu ne anlama geliyor? İstihbarat zafiyeti noktasında, insansız hava araçları, teknoloji kullanımı noktasında, termal kameralar konusunda yani orada bir zafiyet söz konusu mu?
    GAZETECİ: Efendim, kayıp olan Uzman Çavuşlar hangi noktada kayıp oldular, yani Bayraktepe'deler miydi? Yoksa takip için teröristlerin peşine mi gitmişlerdi?
    GAZETECİ: Efendim, bir süredir Balıkesir'in bir ilçesinde Güneydoğulu vatandaşlarla oradaki yerli vatandaşlar arasında bir gerginlik vardı. Bu saldırının amaçlarından biri olarak da bu öngörülüyor mu? Böyle bir değerlendirmeniz var mı? Bu tip ayrımları körüklemek için yapılmış bir eylem olabilir mi?
    GAZETECİ: Sıcak takip için küçük çaplı da olsa herhangi bir kara harekâtı başlatıldı mı? Eğer böyle bir harekât varsa birliklerimiz döndüler mi?
    GAZETECİ: Bayraktepe bölgesinde bir sıcak temas yani destek silahları mesafesinde mi bu söylediğiniz çatışmalar, yoksa Bayraktepe bölgesinde bir sıcak temas var mı? Ayrıca gündüz başlayıp beş saat devam eden bir harekâttan sonra beş saatlik süre içersinde bu bölgeye herhangi bir uçar birlik harekâtı planlandı mı? Hava koşulları bunun için elverişli miydi?
    ORGENERAL HASAN IÐSIZ: Hemen kısaca söyleyeyim Bayraktepe'nin üzeri bir uçar birlik harekâtına müsait değil, o kayalıkların üzerinde mümkün değil. İki bölük Aktütün'e inmiştir, oradan yürüyerek bölgeye çıkmıştır, bunu da hemen aktarayım.
    GAZETECİ: Bölücü örgütün internet sitesinde 2 Ekim'de Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının yani ordu mensuplarının hedef alınacağı hatta terörle mücadelede rol oynayan devlet görevlilerinin de hedef alınacağı şeklinde çok net açıklamalar olduğuna biz de tanık olduk. Bu yönde bir istihbarat aynı şekilde tüm birliklere iletildi mi? Bir de bu noktadan sonra terörle mücadelede yeni, farklı, etkin yöntemlerden söz ediliyor. Dün sizin de iştirak ettiğiniz Terörle Mücadele Yüksek Kurulu hakkında, o toplantının genel gizlilik sınırlarına riayet etmek kaydıyla, önümüzdeki döneme ilişkin bize yeni ipuçları verebilir misiniz?
    GAZETECİ: Efendim, bölgenin durumunu siz de gösterdiniz gerçekten coğrafi koşullar son derece elverişsiz. Buranın az ötesi de Mezopotamya Ovası ve o bölgeyi kontrol edemediklerini ve o bölgenin insansız bölge olduğunu Cafer Yaver'in açıklamasıyla KDP yönetimi de dün kabul etti. Acaba, sadece bu olay için değil, örneğin 20 Ekim 2007'de benzerini yaşadık, öteden beri tartışılan, bir güvenlik çizgisi bir güvenlik bölgesi düşünülemez mi orta vadeli çözüm için?
    GAZETECİ: Coğrafi koşullarını gösterdiniz, son derece sert zorlu koşullar ama 1992 yılından bu yana da çok stratejik bir bölge. Hep burası terör örgütünün saldırısına maruz kalıyor ve en fazla şehit verilen karakollardan, bölgelerden birisi. Az önce siz de ifade ettiniz arazi koşulları nedeniyle siper kazılamadığını, ama bütün bunlar biliniyor, stratejik bir nokta. Ben tabii ki terör uzmanı değilim, ama daha farklı önlemler alınamaz mıydı? Daha sağlam tepelerde korunaklar yapılamaz mıydı? Daha kuvvetli durulamaz mıydı o bölgede?
    GAZETECİ: Saldırı öncesi bölgeye takviye yapıldığı dünkü açıklamada da ifade edilmişti, az önce kendiniz de ifade ettiniz. Bu takviyenin amacı nedir, bir istihbarat mı vardı?
    GAZETECİ: Terör örgütünün klasik saldırılarına mı benziyor, yoksa bir dış yardım ya da bir dış istihbarat olma ihtimalini değerlendiriyor musunuz?
    GAZETECİ: Jandarma Genel Komutanı da bir takım yasal düzenlemelerdeki eksikliğin terörle mücadelede zafiyete yol açtığını ifade etmişti. Acaba Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda Hükümet'e bir takım yasal değişiklikler yapılması yönünde bir talebiniz oldu mu, olduysa nasıl yanıt aldınız?
    GAZETECİ: Komutanım, terörle mücadelede askeri yönüyle tek başına bir sonuca varılamayacağı çeşitli toplantılarda ve beyanlarda söylenmekte. Bunun askeri kanadının, askeri yönünün dışında diğer alınacak siyasi, ekonomik ve diğer tedbirlerle ilgili ne gibi önlemler alınabilir, neler yapılmaktadır? Sizin bu konudaki bakış açınız nedir acaba?
    GAZETECİ: Efendim, dün yapılan ilk değerlendirmelerde Başbakan Yardımcısı da ilk cümlesinde aynı zamanlamaya dikkat çekti. Tezkere oylamasının hemen öncesi olması size bir şey ifade ediyor mu?
    GAZETECİ: Sayın Cumhurbaşkanı'nın mesajında da dikkat çekici bir şey vardı. Örneğin o teröristlerin geçiş noktalarında, alınabilecek olası yardımlara yönelik bir tespit var mı? Yani milisler ya da oradaki mezralardan geçişlerde içeriden bir yardım aldıkları bir şekilde.
    GAZETECİ: Terör örgütüne yandaş internet sitelerinde geçenlerde şöyle bir açıklama vardı, İran kolu Türkiye'ye yöneleceğini açıklamıştı. Terör örgütünün önümüzdeki dönemde topyekûn saldırıları anlamında bu ilki miydi? Bu yönde istihbaratlar var mı ve İran'la bu konuda gerekli temaslar sağlandı mı? Yani PJAK'ın Türkiye'ye yönelik açıklamaları hangi anlama geliyor?
    GAZETECİ: Geçen yıl yine Ekim ayının başında Şırnak'ta bir Yarbay ve Binbaşımız şehit olmuştu, kısa bir süre sonra Gabar'da yine 15'i bulan bir şehit sayısı vardı, sonra Dağlıca'da yine bir baskın oldu ve çok sayıda şehit verildi. Ekim ayının sizin için önemi ne ve terör örgütü neden hep Ekim aylarında böylesine büyük eylemlere imza atıyor?
    GAZETECİ: Denizli'deki şehidimizin babası dün Anadolu Ajansı'nın geçtiği bir haberde şöyle bir ifade kullanıyor. Sanıyorum bayramdan iki gün önce şehide Komutanı ailenizle vedalaşın demiş, orada böyle bir talimat verilmiş mi? Sorum şu, daha önce bir operasyon hazırlığınız var mıydı?
    GAZETECİ: İki Uzman Çavuşumuzun bölücü terör örgütü PKK tarafından götürülmüş olmaları olası mıdır? Bir de Dağlıca olayında bir kuşku yayılmıştı askeri birliği içinden de PKK'lılara yardım eden veya istihbarat veren askerler bulunduğuna dair. Böyle bir kuşkunuz var mı Aktütün'le ilgili?
    ORGENERAL HASAN IÐSIZ: Açıkça ilk akşam bu kuşkuyu yaşadık, yani içeriden bir bilgi verme olayı değil de acaba ele düşme şeklinde bir şey olmuş olabilir mi diye. Ancak sonraki gelişmeleri değerlendirdiğimizde şu anda bunu çok az bir ihtimal olarak görüyoruz.
    GAZETECİ: Irak'ın Kuzey'i daha önce vurgulandığı gibi BBG evi diye ifade edilen çok net görüntü alıp, çok net kontrol edebildiğimiz bir bölge midir? Artık 10'arlı 15'erli gruplar halinde bile dolaşamayan ancak birer ikişer gruplar halinde dolaşabilen örgüt mensupları vurgusu vardı kısa zaman öncesine kadar. Burada olayı farklı kılan nedir?
    GAZETECİ: Bu konudaki askeri terminolojiye çok yakın değiliz. Bu bir idari soruşturma mıdır paşam? Çünkü tabi ki hırsız suçlu yani hırsızın hiçbir suçu yok diyemeyiz. Bu 2'nci Ordu Komutanımızın yaptığı işlem bir idari soruşturma sınıfına mı girer? Neye girer? Sivil dilde neye girer bu?
    GAZETECİ: Sabit karakollarla ilgili de tartışma var. Yani artık bunun demode olduğu, eskiden kaçakçılıkla mücadelede kullanıldığı artık terörle mücadelede bu tarz yöntemlerin başarılı olmayacağı şeklinde açıklamalar var.
    GAZETECİ: Terörle mücadele ayrı bir konsept zaten onu sivil otoriteriyle birlikte yapıyorsunuz. Bu teröristle mücadelede izlenen yöntemde bir aksaklık, eksiklik, yanlışlık, demode olmuş ya da başarı getiremeyecek yöntemlerin olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü sonuçta evet bir görev tarifi yapıyorsunuz. Önemli olan görevin yerine getirilmesi gerektiğini söylüyorsunuz, ama eğer görev tarifi de yanlış yapılmışsa sonuçlar da yanlış oluyor ister istemez. Burada böyle bir yanlışlıktan söz etmek mümkün mü?
    GAZETECİ: Yukarıda Bayraktepe'de bölüğün yerleştiği bölgenin kayalık olması savunma mevzilerinin dahi taştan yapılabildiğini ifade ettiniz. Yani toprak yok kazacağınız bir yer yok. Gelibolu Yarımadası'nı bilirsiniz. Çanakkale harbinden kalma İkinci Dünya Savaşından kalma çok ciddi mevziler var. Bu bölgelerde TOKİ'nin ciddi imkânları var. TOKİ dört yıl içersinde 350-400 bin tane konut yaptı. Sınır karakollarımızın ve buralardaki hâkim arazideki savunma mevzilerinin böyle bir anlayışla topyekûn bir planla yapılması mümkün değil midir?
    GAZETECİ: 1992'de yine saldırıyorlar, karakol orası. Aradan 16 sene geçmiş. Türk Silahlı Kuvvetleri zaten tespit etmiştir mahkûm bir arazi olduğunu da, bunun yapılamayışında maddi bir imkânsızlık mı, coğrafi imkânsızlık mı var?
    GAZETECİ: Aşağıda hangi PKK kampları var ve sadece Hakkâri yönünden mesela aynı zamanda burası geçiş güzergâhı olarak da kullanılıyor mu?
    GAZETECİ: Sadece Ekim değil mesela geriye doğru böyle büyük eylemlere baktığımızda ya Cumartesi ya Pazar yani hafta sonu ya da bayram arifesi sonrası, yılbaşı ya da milli maçların olduğu geceler. Yani belli ki terör örgütü bir strateji yapıyor. Bizim bu dönemlerde acaba bir zaafımız olduğunu mu düşünüyorlar? Mesela yine bayram sonrası, daha önceki Dağlıca baskını Pazar sabahıydı. Gabar'daki 13 askerimize yönelik saldırı yine bir Cumartesi günüydü eğer aklımda yanlış kalmadıysa. Geriye doğru bir takvim araştırması yaptığımızda büyük saldırıların hep hafta sonu ve bayrama denk geldiğini görüyoruz. Burada bir zaaf mı oluyor?
    GAZETECİ: Askeri açıdan bir sakınca yoksa, saldırı anında kaç kişi vardı tepede, Bayraktepe'de?

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
    SORULARA VERİLEN CEVAPLAR
    ORGENERAL HASAN IÐSIZ (GENELKURMAY II NCİ BAŞKANI): Birbiriyle alakalı sualler de var, bunları elimden geldiği ölçüde cevaplamaya çalışacağım. Hem burada sizlerin sorduğu suallerin önemli bir bölümü hem de medyada zaman zaman bu olayla veya bundan önceki olaylarla bağlantılı olarak bu istihbarat konusu sık sık gündeme geliyor. Ben de bu konuyla başlamak istiyorum.
    Bu önemli bir konu. Bu konuda sanıyorum anlayış farklılığından kaynaklanan veya teknik düzeyde bir bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir sıkıntı var. Şöyle bir anlayış hissediyoruz biz, eğer bazı teknik imkânlarınız varsa aynı anda her yeri tamamen kontrol altında tutabilirsiniz, orada kuş bile uçsa bunun farkına varırsınız. Bu hem Irak'ın Kuzeyi için, hem de yurt içimiz için geçerli. Bakın teknik imkânlar bu şekilde çalışmıyor, şimdi ben şurada haritadan göstereyim. Bölücü terör örgütü burada. Silopi'nin hemen doğusunda Zaho bölgesinden başlayarak Hakkâri'nin Şemdinli'nin güneyine kadar olan 10-15 kilometrelik bu şerit tamamen bölücü terör örgütünün kontrolü altında. Bunun dışında daha güneyde Gara dediğimiz bölge ve onun daha da güneyinde Kandil bölgesi var. Bunlar bölücü terör örgütünün yaygın olarak faaliyette bulunduğu yerler. Şimdi ben tabii teknik detaylara giremeyeceğim ancak şu kadarını bilmeniz gerekiyor; teknik olarak bizim imkânımız aynı anda bütün her tarafı kontrol altına alabilecek düzeyde değildir, dünyada hiçbir yerde böyle değildir. Böyle bir teknoloji de yoktur. Biz aynı anda şu geniş alan içersinde 100-150 metrelik bir yeri kontrol altında tutabiliriz, yani şurada 100-150 metre nereye denk gelir? Bakın bu 250 bin ölçekli bir haritadır, şu kalemin ucuna bir yere deydiriyorsanız ancak o kalemin ucu kadar yere bakıyorsunuz demektir. Onun için şimdi buradan şu geldi, buradan şu geldi göremediniz mi, gibi sorular bu teknik imkânlarla bağdaşan bir soru değil. Madem teknik imkânlar bu kadar sınırlı bunun doğru olarak kullanılması yani o noktayı nerede seçeceğiniz olayı bir maharet işi. Bu konuda arkadaşlarımızın maharetinin çok üst düzeyde olduğunu ifade edebilirim. Şimdi kalkıp bütün bölgeyi tarayayım derseniz zaten bu seneyi bile bulur ama hiçbir şey de elde edemezsiniz. Burada seçicilik önemlidir, seçim olayı büyük bir maharetle de gerçekleştirilmektedir ama bunun bu teknik imkânların meteorolojik şartlardan da büyük ölçüde etkilendiğini bilin. Bir yere baktığınız zaman oradaki her şeyin de röntgenini çekemezsiniz, eğer orada bulunanlar belli gizlilik kurallarına riayet ediyorlarsa, bir kayanın içine, bir mağaranın içine, bir ağacın arkasına saklandıysa bunları oraya baksanız dahi görme şansınız çok zayıftır. Onun için teknik yöndeki istihbarat olayını bu kapsam içerisinde düşünmek gerekir. Yani biz burada kuş uçsa görürüz, hayır hiç kimse göremez. Bu bakımdan bunu bu şekliyle ifade etmek istiyorum.
    Bu istihbarat konusunda başka vesileyle bir arkadaşımız değindi. Irak Kuzeyi yerel yönetiminin de hiçbir şekilde desteğini almıyoruz. Bırakın destek vermeyi bu konuda, altyapı imkânlarından istifade yani işte yolu, ulaşım imkânları, lojistiği, hastane imkânları gibi imkânları da sunmaktadırlar. Bunu özellikle bu şekilde ifade etmek istiyorum.
    Diğer bir konu istihbaratla bağlantılı, bu tabi sadece Aktütün olayıyla bağlantılı değil ama bunları siz çok iyi biliyorsunuz. Gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında sivil halka zarar vermeme bizim temel prensiplerimizden biridir. Bir mücadeleyi hukuk çerçevesinde yürütmekse bir diğeri de sivil halka zarar vermemektir. İnanın halkın zarar görme ihtimali varsa biz bu konuda önümüze çıkan çok iyi fırsatları dahi değerlendirmiyoruz. Örgüt bunu istismar ediyor. Özellikle Irak'ın Kuzeyi ile ilgili olarak ifade ediyorum, Irak'ın Kuzeyinin önemli bir bölümünde örgüt mensupları halkla çok yakın bulunuyor nasıl olsa halk olduğu zaman bize dokunulmaz diye ve Irak Kuzeyi yerel yönetiminin de bu yönlü istismarı engelleme yönünde herhangi bir çabası maalesef bulunmuyor.
    Şimdi bu istihbarat konusunu bu şekilde geçtikten sonra, buraya kaç kişiyle gelmişler nasıl gelmişler bu kapsam içinde değerlendirmek lazım. Bakın burada yine Hakkari bölgesinin bir kesimi haritada gözüküyor. O mesafeden göremezsiniz ama şurada lekeleri görüyorsunuz. O lekeler bizim askeri birliklerin bulunduğu yerler Hakkâri Bölgesi, şurası Aktütün. Birliğin mevcudunu dikkate aldığımız zaman bu haritada görüldüğü kadar da geniş bir yer de tutmuyor, onu da bilin. Burada bizim amacımız oradaki en hayati yeri, kontrolü bize en fazla veren araziyi tutmak.
    Şimdi buraya gelişleriyle ilgili bir soruyla bağlantılı olarak ifade etmek istiyorum. Burada nasıl bir emare alındı da takviye edildi? Bir gece birkaç kişilik bir görüntü alındı, tepedeki arkadaşlarımız tespit etmiş bulunuyor. Ancak dediğim gibi her alınan görüntü bir eylemin işareti olarak düşünülmemelidir. Zaman zaman bu tip görüntüler sadece orada değil bir çok yerimizde alınır ve bu görüntüler üzerine de zaten topçu uygulaması yapılmış ama yine de her ihtimale karşı bir eylem olabilir düşüncesiyle hemen o sabah doğrudan bir Jandarma Özel Harekât Timi tepeye sevk edilmiş.
    Amerika Birleşik Devletleri'yle istihbarat alışverişi devam ediyor mu? Evet, ediyor bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok.
    Buradaki personelle ilgili olarak acaba bir soruşturma var mı, varsa hangi sonuçlara ulaşıldı şeklinde bir ifade vardı bayram izniyle bağlantılı. Bakın ben dediğim gibi 2'nci Ordu Komutanlığı'ndan geldim ve orada bayram, tatili yoktur. Sadece görev esnasında kişilerin kanuni izin hakları vardır. Kanuni izin sırası gelen bu izin hakkını da kullanır ama efendim bayramdır buradan izine fazladan personel gönderelim şeklinde bir düşünce hiçbir zaman söz konusu olamaz. Dediğim gibi bayramda da gitseniz, bayram dışı da gitseniz üs bölgelerinde personel faaliyetleri birlik faaliyetleri açısından hiçbir farklılığa rastlamazsınız. Bu konuda medyada bazı hususlara rastlamış olarak bunu biraz daha açmak istiyorum. Bakın şimdi bilenleriniz vardır, ama bunu bir kere daha yeri gelmişken ifade ediyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde her türlü olay muhakkak ve muhakkak incelenir, değerlendirilir, eğer bunun içinde sorumlular görülmüşse bunlarla ilgili gerekli mevzuatta ne diyorsa bununla ilgili işlemler yapılır. Bu sadece olumsuz faaliyetlerle ilgili de değildir. Olumlu olarak icra edilen faaliyetlerde de mesela diyelim bir operasyon icra edilmiştir, her şey çok olumludur gözüken hiçbir olumsuzluk yoktur, ancak bir faaliyet sonu incelemesi adı altında faaliyetin bitiminden bir gün sonra bir toplantı yapılır. Bunun içinde hem planlayıcılar hem icracılar bulunur. Bunun amacı şudur, neleri doğru yaptık neleri eksik yaptık, acaba neyi nasıl yapsaydık daha iyi olurdu. Bunları ortaya çıkarmak, buradan ders almak ve bunları bundan sonraki benzeri faaliyetlere monte etmektir.
    Burada bir konudaki ayrıma dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Her türlü faaliyeti inceliyoruz, yalnız bakın idari faaliyetlerle hukuki boyutu olan faaliyetler var bir de bu operasyon tarzı veya silahlı mücadele tarzı faaliyetler var. Şimdi bunları aynı kaba koyamazsınız. İdari ve hukuki faaliyetlerde beyazlar siyahlar vardır, bir şey ya doğrudur ya yanlıştır. Emirler verilmiştir bu böyledir yahut kanunu vardır yönetmeliği vardır talimatı vardır. Bunlar buna göre böyledir. Bunu yapmıyorsanız yanlış yapmışsınızdır. Şimdi orada doğrular ve yanlışlar kesin hatlarıyla birbirinden ayrıdır, ancak askeri faaliyetlere bu terörle mücadeledeki faaliyetlere de baktığımız zaman bunun içerisinde tek doğru yoktur. Bunu açıklıkla ifade ediyorum. Bu normal nizami muharebe şartlarında da böyledir. Orada tek doğru yoktur. Bizim muharebe şartlarında hangi durumlarda ne gibi faaliyetlerde bulunulacağının esaslarını belirleyen talimnamelerimiz vardır. Fakat o talimnamelerin hepsinin başında der ki bunlar emredici değildir, bunlar sizlerde birikim sağlamak içindir, bu birikimleri alırsınız ama gerçek bir durumla karşılaştığınızda bunları harmanlayarak bu birikiminize göre kararı siz verirsiniz ve bu talimnameye tamamen ters bir karar da ortaya çıkabilir. Bir nizami muharebe için bir kararı etkileyen çok faktör vardır ve en belirgin olanları mesela arazi şartları, bu faaliyeti icra edeceğimiz zamandaki hava şartları, karşınızdaki düşman olarak addettiğiniz unsurların durumları, kuvvetli zayıf tarafları, kendi durumunuz nedir zafiyetiniz var mı yok mu nerelerde kuvvetliyiz. Bütün bunları ana hatlarıyla harmanladığınız zaman bir karara ulaşırsınız ama şunu görürsünüz bazı kişiler için hava şartları ön plana çıkar, bazısı için arazi ön plana çıkar, bir kısmı der ki benim kabiliyetim bu kadar. En üst düzey eğitim kurumlarına gidin. Örneğin Harp Akademisi'nde bir mesele sorulur, bütün çalışmaların önemli bir bölümü hep muhakeme üzerinedir. Aynı meseleyle ilgili olarak bırakın öğrencileri öğretmenler bile aynı sonuca ulaşamayabilir. Farklı farklı çözümler çıkarırlar. Şimdi burada denemedikçe bunun gerçekten hangisinin doğru olduğunu önceden söyleyebilmek pek mümkün değildir. Bunun içerisine bir ölçü de askerliğin sanat boyutu da katılır. Şimdi eğitimde kişileri farklı farklı senaryolara, aklınıza gelen bütün senaryolara göre eğitirsiniz. Şöyle bir şey olursa şöyle bir şey olabilir, şöyle davranmak gerekir gibi. Uygulamaya geldiğiniz zaman bir bakarsınız ki, o saydıklarınızın dışında ilave bir senaryoyla karşı karşıya kalmışsınız. Bunu doğru boyutta görmek lazım. Bakın tepede gencecik bir teğmen, üsteğmen bir olayla karşılaşıyor. O zamana kadar birikimi var, belki deneyimi de var ama orayı karşılaştığı olayı o anda değerlendiriyor, bir sürü faktörü değerlendiriyor ve bir karar vererek onu uyguluyor. Yıllarını bu işe vermiş bir asker olarak şu da böyle olmasaydı şöyle olurdu demek kolay, ama kendimizi oradaki genç arkadaşın yerine koymamız gerek. Bu açıdan baktığımız zaman bir şeye yanlış veya doğru diyebilmek inanın çok zor. Burada önemli olan nokta şudur. Bu taktik mülahazaların dışında bu kişi eğer ki yapması gereken bazı sabit olaylar var ve onları yapmadıysa bunlarda ihmal gösterdiyse hatası varsa o zaman sorumludur, ama verdiği kararlar açısından bu kişinin kararının yargılanması o kadar kolay bir olay da değildir. Bakın yani bu konuda çok deneyimli kişiler dahi gitseler aynı olay hakkında birisi şöyle birisi böyle diyebilir, yani iki iki dört olayı değildir. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Şimdi bu değerlendirme kapsamında Aktütün olayı da 2'nci Ordu Komutanı tarafından şu anda incelenerek değerlendirilmektedir. 2'nci Ordu Komutanı dün bölgedeydi, bugün de bölgede. Onun için şu anda değerlendiriliyor. Bu kapsam içerisinde bu değerlendirmenin sonucuna göre hareket edilecektir.
    Başarının kriterini de doğru yere oturtmamız lazım. Başarının kriteri kayıp vermemek midir? Bakın bunu Sayın Genelkurmay Başkanımız da defalarca ifade ettiler. Asker kişilerin şehitlerimiz konusunda neler hissettiğini kendileri de belirttiler. Biz hiçbir zaman bu şehidin aile fertleri kadar veya yakın arkadaşları kadar belki üzüntü duymayabiliriz ama hemen onlardan sonra biz geliyoruz. Neticede bakın bir şey düşünüyorsunuz, plan yapıyorsunuz, uygulamaya geçiyorsunuz ve uygulama sırasında bazı evlatlar hayatlarını kaybediyor. Bunun verdiği sorumluluğu başka bir şeyin vermesi de mümkün değil. Bu kapsamda neler hissettiğimizi tabi bir onlar bir de biz biliyoruz. Her seviyedeki komutanın her türlü faaliyet için görevi ortaya koyduktan sonra ilk dikkate aldığı şey budur. Biz bu işi ya hiç kayıp vermeden veya asgari kayıp vererek nasıl yapabiliriz? En çok kafa yorulan konu budur. Ancak bakın hedefi kayıp vermemek diye koyamazsınız. Hedefi kayıp vermemek diye koyarsanız kışlada oturmanız lazım. Kışladan dışarı çıkmazsanız bu konuda zaten bir kaybınız da olmaz. Burada önemli olan vazifenin yerine getirilmesidir ama bu vazifeyi yerine getirirken de mümkün olduğu kadar az kayıpla bu işi halletmektir. Şimdi yapılan silahlı bir mücadeledir. Bu yönünü asla dikkatlerden uzak tutmamak lazım. Elinizi taşın altına sokuyorsanız bu silahlı mücadele içerisinde belli riskleri göze alıyorsunuz demektir. Ölçüyü sadece şehitlerle, kayıplarla ölçmek doğru bir yaklaşım değildir. Burada vazife ne ölçüde yerine getirilmiştir?
    Ben size terör örgütünün bu Aktütün'le ilgili temel beklentisini veya hedefini kısaca açıklamaya çalışmıştım. Burada konuyu biraz daha açarsak örgüt daha önce defalarca ifade edildi kırılma noktasına doğru gidiyor. Bu sadece bizim düşüncemiz değil. Bugün örgüt mensuplarının büyük bir bölümü ve sempatizanları da bu endişe içerisindeler. Örgüt içerisinde ikilikler ortaya çıkmaktadır. Firarların sayısı artmaktadır. Şimdi örgüt bir çıkış yolu arıyor. Çıkış yolu ses getirecek bir eylemdir. Bunu mümkün olduğu kadar kendileri açısından az riskli olan ama büyük ses çıkarabilecek eylemlerin peşindedir. Aktütün'de bunu gerçekleştirememişlerdir. Örgüt açısından bakarsanız örgüt hemen az zayiatla bu işi halletmek ondan sonra tepeyi ele geçirdikten sonrada aşağıdaki Bölüğü iyice etki altına almak istemiştir. Ancak, bunları gerçekleştirememiştir. Şunu kesin olarak söylüyorum, Bayraktepe'de altı lider personelden beşi zarar görmüş olmasına rağmen oradaki dirençte en ufak bir azalma olmamıştır ve eğer ki biz bu şehitleri de boşu boşuna kaybedilmiş, boşu boşuna hayatlarını kaybetmiş kişiler haline getirirsek inanın önce şehitlerin ruhuna saygısızlık etmiş oluruz. Onlar boşu boşuna hayatlarını vermediler. Kendilerine verilen vazifeyi her şeylerini ortaya koyarak sonuna kadar mücadele ettiler ve de başardılar. Bunu belki bir adım daha öteye götürürsek esas amaç görevi yapmaktır. Eğer olayı şehit sayısına bakarak yargılamaya kalkarsak o zaman Çanakkale'de neler olduğunun bugün hesabını veremeyiz.
    Biraz önce Irak'ın Kuzeyi ile ilgili olarak ifade ettim. Bizim onlardan alabildiğimiz hiçbir destek yok. Bizim beklentilerimiz orada bölücü terör örgütünün, terör örgütü olarak kabul edilmesi ve ona sağlanan desteğin ortadan kaldırılmasıdır. Bu istihbaratla ilgili olarak yine termal kameralar, insansız hava araçları gibi konulardan bahsedildi. Bunları tabii açabilecek durumda değilim. Ama bu konuda bir sıkıntımız yok. Bunu söyleyebilirim. Bu Bayraktepe'de ilk isabet alanlardan birinin de maalesef termal kamerayı kullanan kişi olduğunu söyleyebilirim. O da bir talihsizliktir.
    Bu faaliyet niye gündüz gerçekleşti? Bugün bazı gazetelerde de bu konu yer aldı. Bir kere bunun öğleden hemen sonraki saatlerde başlatılması örgütün tercih ettiği bir zamanlama değil. Aşağıdan takviye olarak gönderilen Jandarma Özel Harekât Timinin bölgeye çıktıktan sonra aldığı görüntülerle erken bir temasa ve çatışmaya girmesi sonucunda, örgüt belki daha sonraki saatler için planladığı eylemi o saatte başlatmak zorunda kalmıştır. Şimdi tam gece planlıyorlardı diyemem. Çünkü havanları kullanmayı bir kere hesaplamışlar, havanları taşımışlar. Havanları gece etkili bir şekilde kullanmaları pek mümkün değil. Onun için bunu muhtemelen akşam saatlerine yakın bir saatte başlatmayı tercih edebileceklerini düşünüyorum ve örgütün amacı önce havanlarla etkiyi sağlamak, ondan sonra karanlıktan istifade ederek sızma tarzı faaliyetleri gerçekleştirmektir. Bakın sızma tarzı faaliyetlere girişmişlerdir. Ancak onlar da çok ağır bir bedel ödemişlerdir, bunu da bilelim.
    Jandarma Özel Harekat Timinde altı kayıp var.
    Bu Balıkesir olayıyla saldırının bir bağlantısı var mıdır denmişti. Onu çok fazla tahmin etmiyorum, bir şey diyemiyorum ancak burada yeri gelmişken şuna dikkatinizi çekiyorum. Bu mücadelenin terör örgütüyle güvenlik güçleri arasında bir mücadele olduğu hiçbir zaman dikkatten uzak tutulmalıdır. Bazı taraflarca farklı farklı gruplar körüklenerek, halklar arasında bir mücadele haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Balıkesir olayında olduğu gibi bu bakımdan bütün vatandaşlarımızın da çok dikkatli olmasında yarar vardır. Bu mücadele bölücü terör örgütüyle güvenlik güçleri arasındaki mücadeledir. Hiçbir vatandaşımız kapsama alınmamalıdır, genellemeler yapılmamalıdır, bireysel olaylar bireysel yerinde bırakılmalıdır. Yasal olarak suç işleyen de onun bedelini ödemelidir.
    Sıcak takip kara harekâtı yapıldı mı dendi. Böyle bir şeye ihtiyaç duyulmadı, yapılan tespitlerde bu takibin topçu ve Hava Kuvvetleri'yle yapılmasının yeterli olacağı düşünüldü.
    Bayraktepe'de sıcak temas oldu mu? Evet, oldu. Oldukça yakın çok yakın mesafede çok şiddetli çatışmalar meydana geldi. Biz prensip olarak terör örgütü mensuplarının ölülerini hiçbir zaman basına vermedik. Ancak eğer arzu ederseniz bunun bir kısmı mevzilerin önünde çekilmek üzere dün sabah çekilmiş bazı fotoğraflar var elimizde. Onları arzu etmeniz halinde daha sonra gösterebiliriz, ama veremeyiz. Bunların tabi pek hoş şeyler olduğunu da düşünmüyoruz, prensip olarak da bu fotoğrafların hiçbir şekilde basında yer almasını istemiyoruz, ama merak ediyorsanız bunu da gösterebiliriz.
    Şimdi 2 Ekim'de üst düzeyde eylem yapacaklarına ait bazı duyumlar alındığı belirtilerek bunlar iletiliyor mu şeklinde bir soru vardı. Bakın bu konuda alınan her duyum ilgili bütün ünitelerimize iletilir, ciddi bulunan her şey muhakkak ilgili yerlerine ulaştırılır.
    Dün Başbakanlıkta yapılan toplantıyla ilgili farklı yöntemler görüşüldü mü? Dünkü toplantıda onun sonuç açıklamasında da belirtildiği gibi sınırlı olarak Aktütün hakkında bilgi verilmiştir.
    Bir güvenlik bölgesi düşünülemez mi? Tabi buradan kasıt anladığım kadarıyla Irak'ta örgütün işgal ettiği bölgeyle bizim aramızda bir tampon bölge oluşturma şeklinde. Bu tabii söylendiği kadar gerçekleştirilmesi kolay bir olay değil. Bir güvenlik bölgesi oluşturmak için buralara birlik bağlamanız gerekir. Acaba buraya ne ölçüde birlik tahsisi gerekir? Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri bu kadar birliği ayırabilecek lükse sahip midir? Tabi oraya birlik koymakla da iş bitmiyor, onun her türlü ihtiyacının karşılanması dahil. Bu şekliyle düşünülmekten ziyade biz özellikle hudut bölgelerimizde geçiş olabilecek bütün önemli yerlere oturmuş durumdayız. Birliklerimiz yaz-kış her türlü iklim şartı altında buraları tutuyorlar, buna rağmen geçişler olmuyor mu? Geçişler oluyor ama çok zor şartlarda ve alınan tedbirlerle de birçok geçiş anında yakalanabiliyor. Bu yönde alınmış çok önemli sonuçlar var.
    1992'den beri Aktütün ile ilgili birçok eylem olduğu ifade edildi. Anladığım kadarıyla bu kadar kayıp verilen bir bölgede niye ısrar ediyoruz veya burada daha kuvvetli durulamaz mı? Tabii bir yerde fazla eylem oluşu buranın örgüt için taşıdığı önemi de ortaya koyar. Örgüt eğer bir yerde sıkıntı hissediyorsa orayı rahat bırakmaz. Eylemlerle bıktırarak o bölgenin boşaltılmasını sağlamaya çalışır. Aktütün bölgesi en çok rahatsız olduğu bölgelerden biridir. Bu sebeple de bu bölgede olabildiğince eylem fırsatlarını değerlendirmeye çalışıyor. Gazetelerde rastladık beş defa eylem oldu, beş defa değil bizim kayıtlarımıza göre aynı dönem içerisinde orada 38 terör olayı var, ama bunun içinde işte oraya patlayıcı koymak vesaire gibi irili - ufaklı faaliyetler de dâhil olmak üzere. Aktütün'den niçin bu kadar rahatsızlar. Birincisi, başlangıçta ifade ettiğim gibi Aktütün, çok önemli bir geçiş bölgesini kapatmaktadır. Bu, terör örgütü açısından fevkalade önem taşımaktadır. Diğer bir konu, Aktütün bölgesinin halkı bugün örgütün çizgisine hiçbir şekilde girmemektedir. Dolayısıyla buradaki halkı yıldırmak da diğer bir hedefleridir.Aktütün halkı bugün geçici köy korucusu olarak askerin yanında yerini almıştır. Olayların miktarına bağlı olarak efendim burada fazla eylem oluyor burayı bırakalım tarzında bir düşünce doğru bir yaklaşım olmaz. O ana felsefemize işin konseptine aykırı bir durumdur.
    Olay sayıları açısından bakarsak yine hudut bölgelerinde Üzümlü'de 68 olay, Alan İran hududundadır 30, Uzundere 127, Samanlı yine Derecik üçgeni içerisinde bir yerimiz 20 tane olay meydana gelmiştir. Daha büyük bir yer Eruh'a bakarsanız, aynı dönemde 371 tane olay var. Biraz önce ifade ettiğim gibi bir bölgenin tutulup tutulmamasına karar verilirken buranın önem derecesi yani örgüt açısından taşıdığı önem ön plana çıkar. Eğer buranın tutulmasına karar veriliyorsa o zaman bir değerlendirme yapılır. Bu değerlendirmede arazi neyi nasıl etkiliyor? Bu değerlendirilir. İklim şartları acaba mevsimlere göre farklılık yaratıyor mu? Yaratmıyor mu? Bunlar değerlendirilir. Teröristin buradaki etkinliği, nerelerde bulunduğu gibi faktörler alındıktan sonra bir de kendi imkânlarımız ayrıca incelemeye tabi tutulur, sonra buraya kuvvet tahsis edilerek burası hazırlanır. Yani biz buraya ne kadar çok birlik yığarsak o kadar iyi olur, bu doğru bir yaklaşım değil, tam tersine eğer gereğinden fazla birlik bulunduruyorsanız onları orada koruma şansınız da gittikçe azalır. Biraz önce arazide gördünüz, o kayalıkların ortasına sadece bulunabilen fırsatlara göre mevziler yerleştirilmiş. Oraya kapasitesinin üzerinde birlik yığarsanız bu faydadan çok zarar getirir. Dolayısıyla burada ihtiyacın dengeli bir şekilde karşılanması gerekir. Bu Aktütün için de yapılmış ve bu değerlendirme sonucunda riskler de dikkate alınarak bildiğiniz gibi Mayıs ayından itibaren bu bölge takviye edilmiştir. Olay günü sabahı da bir şeyden şüphelenildiği için Bölük Merkezinden yukarıya bir daha takviye yapılmış. Dolayısıyla orada gücün miktarı açısından önemli bir zafiyet olduğunu düşünmüyorum. Şunu söyleyeyim, bu bölgeye tank gitmiştir, bu bölgeye topçu gitmiştir, bu bölgeye AN/TPQ-36 havan tespit radarı gitmiştir. İşte burada da görüldüğü gibi ihtiyaç anında Hakkâri'den bu bölgeye kobra taarruz helikopterleri sevk edilmiştir. Dolayısıyla burada güç bakımından bir zafiyet tespit etmiş değiliz.
    Geçmişte bu karakolların önemli bir bölümü kaçakçılık düşünülerek hep tabanlara yerleştirilmiş. Terörle mücadelede oradan istifade etmek istediğiniz zaman bu sefer yukarıları emniyete almak ihtiyacı hissediyorsunuz ama Aktütün bu kapsamda değil, şöyle değil. Kalkıp o karakolu o tepenin üzerine koysanız, bunun ikmalini bile yapamazsınız. Yani hiçbir şeyle yapamazsınız oraya Hakkâri'den gelen tek bir yol var. Bunu bu şekilde sürdürmek zorundasınız ama Aktütün'ün şu anda bölük merkezinde olduğu yer savunma açısından uygun bir yer değil. Aynı kapsamda bu Berçar Tepe diye gösterilen yer var. Bölük merkezi buradan buraya taşınacak, şu anda buranın inşaat hazırlık faaliyetleri sürüyor ve önümüzdeki dönemde de bunun temeli atılacak. Aktütün'deki karakol kapatılacak, oraya geçecek, çünkü bu Aktütün'deki yer hem çok dar ve tamamen mahkûmda, yani güvenlik açısından çok uygun bir yerde değil. Gelecek yıl yaza kadar onun bitirileceğini tahmin ediyoruz. Bina inşaatı kararı geçen yıl sonbaharda verildi ve hazırlıkları Haziran itibariyle yanlış hatırlamıyorsam başladı. Yalnız inşaatın yapılacağı yer çok kayalıktı, dolayısıyla o iş makineleriyle kayaların kırılması çok uzun zaman alıyor. Onun için uzadı, yoksa bunun temelleri daha Haziran ayında atılacaktı. Şu anda tarihini söyleyemiyorum çünkü kayalıkların düzeltilmesi faaliyeti hala devam diyor. Daha bugün Ordu Komutanı'yla konuştum, iş makineleri hala oradalar ama çok büyük bir kaya var ancak yapılması gereken yer orası. Çünkü orası etrafına nazaran çok hâkim, şimdiki yeri öyle değil.
    İhtiyaçlara sadece Aktütün olarak bakarsanız çok basit gibi gözüküyor ama hepsini yan yana getirdiğiniz zaman miktar inanın çok çok fazla. Bir ucundan başlanılmış yani yıllara yayılmış olarak yapılıyor ancak şu anda sadece Aktütün değil beş tane ayrı Bölük Merkezi veya Karakol bu kapsam içersinde yapılıyor. Mesela işte biraz önce Alan dedik, Alan İran hududuna yakın bir yerde şu anda mevcut Karakol tamamen kaçakçılığa yönelik ve tabanda, her tarafı hâkim. O tepelere çıkmadan aşağıda oturamazsın, şimdi orası da yapılıyor. Yani o zaman o tepeleri tutma ihtiyacı büyük ölçüde ortadan kalkacak. Bunların hepsi Derecik üçgeninde. Umurlu, Yeşilova, Samanlı, Aktütün ve Alan, tamamı yeniden yapılacak.
    Haritaya baktığınız zaman Avaşin Basyan denen bölge şurasıdır. Avaşin Basyan denen yer bu üçgenin tam Batısı ama burada sabit şu nokta diyemezsiniz. Şimdi şurası Hakurk bölgesi, şurası Avaşin Basyan bölgesi, bu Derecik üçgeni bölgesi de tabiatıyla buradan buraya geçiş için en önemli yoldur. Buradan buraya güç aktarma bakımından, tabi buradan da İran'a. Bu takviyenin amacı ifade ettim akşam alınan görüntüler nedeniyle.
    Bu klasik bir saldırı mı, dışarıdan bilgi alabilmiş olabilirler mi? Şimdi bu klasiğin biraz dışında sayılabilir kullanılan güç bakımından. Irak hududuna yakın kesimler örgüte bazı avantajlar sağlıyor bu bölgeye güç yığabiliyor, dolayısıyla oradan geriye kaçışı da sadece özel zamanlarda bölgeye girdiğimiz için bölgeye kaçışını da etrafı mayınlayarak vesaire yaparak bu sıcak takibi de etkiliyor. Mesela yurtiçinde havan kullanamıyor. Çünkü kullandığında yakalayacağımızı biliyor, bu nedenle bu tip yerlerde havan kullanma şansını değerlendiriyor. Doçka dediğimiz uçaksavar silahlarını yine yurtiçinde pek fazla kullanamıyor ama yurtdışında bunları değerlendirebiliyor.
    Teröristle ilgili bir sayı vermemiz pek şu anda mümkün değil, yalnız büyük bir güç yığdıkları belli. İstihbarat desteği konusunda tabi biz bir şey diyebilecek durumda değiliz. Kimi kastediyorsunuz tam bilemiyorum. Dışarıdan istihbarat diyorsunuz ama bence onların pek fazla ihtiyaçları yok. Çünkü biz çıkıyoruz tepenin üzerinde duruyoruz. Tepenin üzerine yerleşmişsiniz, kendini gizleyerek bizim oradaki mevcudiyetimizi takip edebilir. Onun için ayrı bir istihbarata ihtiyacı yok ama içerisi nasıl düzenlenmiş onu bilmiyorum.
    Şimdi bu yasal eksiklikler konusuna değinildi. Bu konuyla ilgili teklifimiz Genelkurmay olarak 2007 Ağustos'unda ifade edilmiştir. Bu konu özellikle mücadelenin desteklenmesi açısından çok önemli bir konudur. Perşembe günü yapılacak toplantıda da gündeme getireceğimiz konulardan biri olacaktır. Bizim bu konuda ana hatlarıyla söyleyebileceğimiz dileğimiz şudur; tabiatıyla insan hakları açısından alınmış olan bütün tedbirlere saygılıyız. Ancak insan hakları dediğimiz zaman terörden zarar görebilecek insanların hakkını da asla unutmamamız gerekiyor. İnsan hakkını sadece suçlunun korunması olarak algılamıyoruz. Bir insanın terörden zarar görmemesi de o insanın en doğal hakkıdır diye düşünüyoruz. Bunun için güvenlik ihtiyaçlarıyla insan hakları arasında bir dengenin de oluşması gerektiğine inanıyoruz. Şimdi mücadelenin sadece askeri yönü değil, bunun dışındaki önlemler neler olabilir diye bunu Sayın Genelkurmay Başkanımız sizlerle yaptığı toplantıda da büyük ölçüde gündeme getirdi. Bunlar da bizim yine Perşembe günkü toplantıda yine gündeme getireceğimiz alanlar olacaktır. Çünkü konunun tabii sizlerin de bildiği gibi sadece askeri boyutu yoktur. Askeri boyutun, devletin bütün organlarının aynı anlayışla, aynı istikamete bakmasıyla anlam kazanacağını tabii ki hepimiz kabul ederiz.
    Bu eylem faaliyetinin tezkere öncesi olması bir anlam ifade ediyor mu? Bunu bilemiyoruz. Ancak tabii terör örgütü sempatizanlarının da bu tezkereden fevkalade rahatsızlık duyduklarını dikkate alacak olursa bu da ihtimal dışı değildir diyebiliriz.
    Şimdi örgüt yurt içinden yardım aldı mı? Aktütün olayıyla bağlantılı olarak bakacak olursak şu anda bir emare gözükmüyor. Zaten dediğim gibi Aktütün halkı da tamamen devletine bağlı insanlardan oluşan bir köydür.
    PJAK'ın Türkiye'ye yönelmesi son zamanlarda Türkiye'nin yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerinden ne kadar zarar gördüğünü, etkilendiğini ortaya koyan bir husustur. Bunu zaman içinde göreceğiz. Bizim için fark eden bir şey yok.
    Ekim ayında büyük eylemlerin nedeni, şöyle geniş açıdan bakacak olursak, Ekim ayı terör örgütü açısından kış hazırlıklarının gerçekleştirildiği, sonlandırmak üzere olduğu aylardır. Bundan sonra kış şartları geldiği zaman muhakkak bir yerlere girecekler ve kış boyunca hemen hemen hiç veya çok az eylem imkânı bulabileceklerdir. Bu bakımdan kışa girmeden önce bir büyük eylem yaparak varlıklarının sürekliliğini hissettirmek açısından bu ayları tercih etmesi çok fazla tesadüf olmayabilir.
    Eylemlerin tatil günleri olduğuyla ilgili olarak, bu bizim de dikkatimizi çekiyor ama bunun gerçekle alakası yok. Bizim orada görev almış birliklerimiz için haftanın herhangi bir gününün diğer bir günden hiçbir farklılığı yok. Terör hafta sonları duruyorsa o da durur, ama öyle bir şey olmadığına göre hiçbir birliğimiz bayram dâhil olmak üzere hiçbir ayrıcalığı kendisine tanımaz. Bu üs bölgelerinde konsantreleri, dikkatleri dağılmasın diye televizyona dahi müsaade etmiyoruz. Gerçekten o zaman bir maç olur, bir şey olur bakarsınız herkes bunu seyretmek için bazı şeyleri de ihmal edebilir.
    BBG evi mi değil mi konusunu bu istihbarat konusundaki açıklamamla sanıyorum cevaplamış olduk. Dolayısıyla biz Irak'ta doğru yerlere baktığımız zaman istediğimiz tespitleri yapabiliyoruz ama bu her yerin her an kontrol altında olduğu anlamına da gelmiyor.
    Bir tek şey kaldı sanıyorum bu kayıp uzman çavuşlar hangi bölümdeydi? Onlar Jandarma Özel Harekat Timinde görevdeydi. Zaten bölgeyi arıyorlar, terk etme değil. Yani teröristin üstüne gidiyorlar. Tabii görüntü alıyor, üzerine gidiyor. Bu çatışmanın olduğu yer büyük uçurum tarzı kayalıkların olduğu bir yer. 2 kayıp personelimiz büyük bir ihtimalle bir şekilde oradan düşmüş de olabilir. Şu anda işte didik didik arıyorlar ama her yere daha bakamadık. Emniyetli bir şekilde bu arama yapılıyor tabi patlayıcı olabilir, mayın olabilir. Ancak, şehit olduklarını tahmin ediyoruz.
    ABD'den istihbarat desteği konusunda bir sıkıntımız yok.
    Yaralılar konusuna gelince. Şu anda iki ağır yaralı dışında diğerlerinin hepsi fazla sıkıntısı olanlar değil. Bu ikisinin de hayati tehlikesi yok.
    Saldırı anında Bayraktepe'de 62 personelimiz vardı.
    Aktütün karakolunun taşınmasıyla ilgili konuya açıklık getirmek istiyorum. Bunlar mali imkanlar dikkate alınarak yıllara yayılmış faaliyetlerdir. Bugün Jandarma Genel Komutanlığı kendi imkanlarıyla yapıyor, daha süratli olduğu için daha ucuza mali olduğu için kendi imkanlarıyla yapıyor ama bakın bu şehitlerin bu yapılan binalarla falan uzaktan yakından alakası yok. Çünkü Bayraktepe'ye yapılmıyor inşaat, aşağıya yapılıyor, aşağının emniyetini daha kolay sağlayabilmek için. Görüntüde gördünüz Bayraktepe oranın hakimi, orayı tutmazsanız oradan etki altında kalırsınız.
    Bir konudaki bir hassasiyetimizi dile getirmek istiyorum müsaade ederseniz. Aktütün olayı oldu, televizyonlarımızda uzun sürelerle büyük tartışma programları icra ediliyor. Bu konuda bir hissiyatımızı dile getirmek istiyorum. Birincisi, eğer ki bu mücadelenin genel mücadele alanları, politikaları, prensipleri, stratejileri tartışılıyorsa buna hiçbir diyeceğimiz yok, herkes istediği şeyi söylesin. Fakat tartışmalarda olay taktik boyuta geliyor. Şimdi bunları da gördüğümüz zaman taktik boyuttaki tartışmalarda çok büyük ölçüde eksik bilgi veya yanlış bilgi var. Tabi bilgi eksik veya yanlışsa bunun üzerine doğru bir yorum yapılması şansı da tamamen ortadan kalkıyor. Şimdi taktik bir değerlendirme yapılabilmesi için o arazinin bir kere iyi bir şekilde bilinmesi lazım, belli bir olaydan bahsediyorsak olay sırasındaki iklim şartları hava şartları neymiş, etrafın durumu neymiş bunu bilmemiz lazım. Terörist durumunu iyi anlayabilmemiz lazım, birliklerimiz neymiş ne yapıyorlarmış bunun da çok iyi etüt edilmesi lazım ve bunlarla ilgili en son bilgiye sahip olmak gerekir. Eski yıllarda o bölgeyi tanımış olmak bugün doğru yapma şansını vermiyor, bunu açıklıkla ifade ediyorum. Çünkü bakın şartlar bırakın yılları aylara göre bile farklılıklar gösteriyor. Belli bir zaman olmadığımız imkanlara bugün sahip olabiliyoruz veya terörist de farklılık gösterebiliyor. Eski uyguladığı taktiklerle veya imkanlarla bugünkü şartlar arasında ciddi farklılıklar olabilir ama 10 sene, 20 sene öncenin şartlarına bakarak ve o zamanki bilgilere dayanarak bugünkü oluşumlarla ilgili yorum yapılacak olursa bunlar büyük ölçüde yanlışlığa yol açıyor. Bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
    Yine bu vesileyle bugün basında bazı manşetler yer aldı. Başlangıçta bir vesileyle ifade ettiğim gibi bu şehitler sanki bir hiç uğruna hayatlarını kaybetmiş şeklinde ifadeler yer aldı. Bunları ben kötü niyetli olarak asla düşünmüyorum, ama şunu bir kere daha ifade ediyorum. Bu şehitler vazifeyi kutsal bilip vazife uğruna hayatlarını vermişlerdir ve bu vazifeyi kahramanca başarmışlardır. Ben de bugün huzurunuzda kendilerini minnetle ve rahmetle anıyorum ama bu tip manşetlerin terör örgütünün de çok hoşuna gittiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
İşlem Yapılıyor