375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • malcolm
    Member
    • 17-02-2008
    • 1019

    #31
    Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

    Evrim Teorisi'nin amacını bilimselliğe dayandıran bir cevap verilmiş. Ama tarihte bununla ilgili birçok sahtekarlıkların yapıldığı da bir gerçek. Binlerce yıldır bir topluluğun yontulmuş kafa taslarına dayanarak bu teoriyi dayattıkları da bir gerçek. Her koşulda bir bağnazlık var. Aramızda mutlaka keskin bir fark olmalı. "İman" kavramı da zaten bunun için var. "Nokta kadar görüp, sonsuzluğu kapsamayan yargılara inanmak mı mantıklı, nokta olduğumuzu bilip sonsuzluğun sahibine iman etmek mi?"

    Yorum

    • cacarbay
      Junior Member
      • 05-06-2005
      • 99

      #32
      Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

      Originally posted by malcolm
      Evrim Teorisi'nin amacını bilimselliğe dayandıran bir cevap verilmiş. Ama tarihte bununla ilgili birçok sahtekarlıkların yapıldığı da bir gerçek. Binlerce yıldır bir topluluğun yontulmuş kafa taslarına dayanarak bu teoriyi dayattıkları da bir gerçek. Her koşulda bir bağnazlık var. Aramızda mutlaka keskin bir fark olmalı. "İman" kavramı da zaten bunun için var. "Nokta kadar görüp, sonsuzluğu kapsamayan yargılara inanmak mı mantıklı, nokta olduğumuzu bilip sonsuzluğun sahibine iman etmek mi?"
      Başlangıçta Kurduğun bir cümlenin noktayla sona ermesinden sonra, AMA ile başlayan bir cümle kurman Bir önceki cümleden birşey anlamadığın ifadesine dönüşmüş.stupidprv
      Son düzenleme cacarbay; 05-07-2009, 21:54.

      Yorum

      • cacarbay
        Junior Member
        • 05-06-2005
        • 99

        #33
        Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

        Cacarbaydan son söz:Bırakın Bilim adamları bilimi herşeye rağmen üretsinler.
        sizler inanaçlarınızla yaşamaya devam edin.Bilim Evrenseldir. İnanç bireysel.

        Yorum

        • ecelik
          Senior Member
          • 29-06-2004
          • 3902

          #34
          Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

          Bilimi evrime adamışsınız her şeyi yarattığı gibi bilimi de yaratan Allah'dır.Evrim darvin denen aklı kıt bir adamın ekmek kırıklarından kurtçuk çıkmasını o zaman hiç bir şeyden haberi olmayan insanlara evrim diye yutturmasından ibaret en kısa ve öz olarak.

          Hadi o zaman bilim bu kadar ilerlemediği için insanlar inanmış şimdi nasıl inanıyorlar anlamıyorum

          Aslında bilim evrimin önünde en büyük engel ve bunu bildikleri için bilimi kullanarak evrim teorisini sürdürmek istiyorlar.Aslında gelişen bilim onların tüm uydurma teorilerini yerle bir ediyor ve edecek de.

          Yorum

          • malcolm
            Member
            • 17-02-2008
            • 1019

            #35
            Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

            İşe gelmeyince öz'ü göz ardı edip, CÜMLE ANALİZİ yaparlar. Bu şekilde hiç kimse hiç kimseyi anlayamaz.

            Yorum

            • cacarbay
              Junior Member
              • 05-06-2005
              • 99

              #36
              Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

              Aslında evrimi reddedenler kendi inançlarının yok olmasını çabuklaştırmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. Evrimi reddedenler kendi düşlerindeki Allah’a bile ihanet etmektedirler. Kendi inançlarında yaşayan Allah’ın kanunlarının bulunmasına karşı çıkarak insanlığın ilerlemesini önlemeye teşebbüs ettiklerinin farkında bile değillerdir. Ama bu çabaları boşa gitmektedir. Bilim onların yaygaralarına hiç bir zaman yüz vermemiştir. Onların itirazları bilim tarafından dinlenmez, duyulmaz, değer ve önem verilmez.
              Son düzenleme cacarbay; 08-07-2009, 00:08.

              Yorum

              • cacarbay
                Junior Member
                • 05-06-2005
                • 99

                #37
                Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                Bilim adamları için evrime inanmayanların durumu sadece gülünçtür. Onları başka türlü nitelendirmek mümkün değidir. Onları ciddiye almaya elbette olanak yoktur. İnsanlık evrimin açıkladığı bazı gözlemlerden ve evrim kuramından yararlanmaktadır. Çeşitli ilaçları ve hormonları artık bakteriler üretmektedirler. Bakteriler insanların uzaktan akrabasıdır. Öyle olmasalardı insan hormonlarını sentez edemezlerdi. Evrim kuramı çöktü yalanları ona inanmayanların boş beyninde yankılar yapmaktadır. Bilim bu yankıları duymamaktadır.

                İster inanın, ister inanmayın..
                Her iki durumda da, bilimin umurunda bile değildir.
                Son düzenleme cacarbay; 08-07-2009, 00:31.

                Yorum

                • cacarbay
                  Junior Member
                  • 05-06-2005
                  • 99

                  #38
                  Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                  Evrim son derece yavaş ilerleyen biyolojik bir süreçtür. Bakteriler gibi hızla çoğalan birkaç canlı türü dışında gözlemlenemez.. Bir duvar saatine bakınız. Akrep ve yelkovanın hareket etmediğini göreceksiniz. Ne kadar dikkatle bakarsanız bakınız, onlarda hareket göremeyeceksiniz. Ama beş dakika içinde her ikisinin de ilerlemiş olduğunu farkedeceksiniz. Bu nasıl olabilir? Siz gözlemlemediğiniz halde akrep ve yelkovan ilerlemişlerdir! Evrimi çok daha yavaş ilerleyen bir saat gibi düşünebilirsiniz. Dakikaları bile göremeyen bir insanın, evrimin gerçekleşmesi için aradan geçmesi gereken onbinlerce yılı farketmesine, kavramasına, idrak edebilmesine, hissedebilmesine olanak var mıdır?

                  Yorum

                  • malcolm
                    Member
                    • 17-02-2008
                    • 1019

                    #39
                    Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                    Bilim adamları(!) için "evrime inanmayanların" durumu sadece gülünçtür.

                    Politikacıların bizim için ne düşündükleri hiç önemli önemli değil.

                    Yorum

                    • cem296
                      Banned
                      • 29-11-2005
                      • 347

                      #40
                      Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                      evrimi inkar edenler nasıl bir teori ile cıkıyorlar anlamıs degilim.evrim ; bir cok bos insanın bildigi gibi bir anda insanın maymun türünden birden bire insana dönüsmesi gibi degil.yavas yavas ve de ileri asamaya 1 milyon yıldan fazla süre ile gelinmistir.arastırmadan sadece ordan burdan ögrenilen bos sözcüklerle bilmem evrim teorisi yanlıs, bos gibi ifadeler kullanmak ,hem sacma hemde yapılan calısmalara bit okadar haksızlıktır.teoriyi cürütemeyen körü körüne inanan bir Vatikan ,birde bizim gibi müslüman ülkeler...
                      teoride degil artık kanun'dur (bu EVRİM)
                      kabüllenin...

                      Yorum

                      • malcolm
                        Member
                        • 17-02-2008
                        • 1019

                        #41
                        Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                        Originally posted by cem296
                        evrimi inkar edenler nasıl bir teori ile cıkıyorlar anlamıs degilim.evrim ; bir cok bos insanın bildigi gibi bir anda insanın maymun türünden birden bire insana dönüsmesi gibi degil.yavas yavas ve de ileri asamaya 1 milyon yıldan fazla süre ile gelinmistir.arastırmadan sadece ordan burdan ögrenilen bos sözcüklerle bilmem evrim teorisi yanlıs, bos gibi ifadeler kullanmak ,hem sacma hemde yapılan calısmalara bit okadar haksızlıktır.teoriyi cürütemeyen körü körüne inanan bir Vatikan ,birde bizim gibi müslüman ülkeler...
                        teoride degil artık kanun'dur (bu EVRİM)
                        kabüllenin...
                        Ortalıkta kanıtlanmış birşey yok ki çürütülsün veya çürütülmeye çalışılsın.

                        Ve şunu da hatırlatmak gerekir ki hala "bilinmeyenler ve kanıtlanamayan olgular" varsa hiçbir teori "kanunlaşamaz"

                        Yorum

                        • cacarbay
                          Junior Member
                          • 05-06-2005
                          • 99

                          #42
                          Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                          Originally posted by malcolm
                          Ortalıkta kanıtlanmış birşey yok ki çürütülsün veya çürütülmeye çalışılsın.

                          Ve şunu da hatırlatmak gerekir ki hala "bilinmeyenler ve kanıtlanamayan olgular" varsa hiçbir teori "kanunlaşamaz"

                          Sudan karaya geçiş
                          Tetrapodlar insana yakın olan hayvanlardır, omurgalılar sınıfından olan bu hayvanlar aynı zamanda karada yaşarlar. Bu gruba insanlar, tüm evcil hayvanlar, yabani hayvanların birçoğu yani her çocuğun memeli, kuş, kurbağagiller ve sürüngen olarak bildikleri canlılar dahildir. Fakat omurgalılar arasında çoğunlukta olan tetrapodlar değil balıklardır. Gerçekte, tüm tetrapod türlerinin toplamından daha fazla balık türü vardır. Ancak evrimin merceğinden bakıldığında tetrapodlar, suyun dışındaki yaşama da ayak uydurabilen balık soyunun tek dalıdır.
                          Sudan karaya ilk geçiş 360 milyon yılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiştir. Doğu Grönland’da yaklaşık olarak 365 milyon yıl önce yaşayan Acanthostega gibi ilk tetrapodların, gelişimini tamamlamış parmaklı ayakları vardı. Ama öte yandan solungaçları da olduğu için yaşamlarını daha çok suda sürdürüyorlardı. Anlaşıldığı üzere gelişimlerini karaya çıktıktan çok sonra tamamlamışlardı. Araştırmacılar tetrapodların, elpistostegid olarak isimlendirilen canlılardan türediklerini düşünüyorlardı. Sığ su balığı olan bu çok büyük etçil, timsaha veya büyük semendere benziyordu. Birçok açıdan tetrapodlara benzemelerine rağmen yüzgeçleri bulunuyordu. Ne var ki elpistostegidlerle ilgili bilgiler çok kötü korunagelen küçük kalıntılara dayanıyordu, bu nedenle de görüntüleri hakkında tüm bir resim elde etmek çok zordu. Fakat 2006 yılında Kanada’ya bağlı Ellesmere adasında çok iyi korunagelmiş bir elpistostegid fosili bulundu. Edward Daeschler ve arkadaşları Tiktaalik olarak isimlendirdikleri bu fosili ayrıntılı olarak inceleyerek, esnek boyun yapısı ve uzva benzeyen yüzgeç yapısıyla sudan karaya geçişin en güzel tablosunu oluşturdular.
                          (Daeschler, E. B., Shubin, N. H. & Jenkins, F A. Nature 440, 757–763 (2006). Shubin, N. H., Daeschler, E. B., & Jenkins, F A. Nature 440, 764–771 (2006).)
                          Alıntıdır:Evrim Teorisi SitesiEvrim Teorisi SitesiEvrim Teorisi Sitesi

                          Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olanlara sunulur.
                          Son düzenleme cacarbay; 15-07-2009, 00:01.

                          Yorum

                          • malcolm
                            Member
                            • 17-02-2008
                            • 1019

                            #43
                            Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                            Originally posted by cacarbay
                            Sudan karaya geçiş
                            Tetrapodlar insana yakın olan hayvanlardır, omurgalılar sınıfından olan bu hayvanlar aynı zamanda karada yaşarlar. Bu gruba insanlar, tüm evcil hayvanlar, yabani hayvanların birçoğu yani her çocuğun memeli, kuş, kurbağagiller ve sürüngen olarak bildikleri canlılar dahildir. Fakat omurgalılar arasında çoğunlukta olan tetrapodlar değil balıklardır. Gerçekte, tüm tetrapod türlerinin toplamından daha fazla balık türü vardır. Ancak evrimin merceğinden bakıldığında tetrapodlar, suyun dışındaki yaşama da ayak uydurabilen balık soyunun tek dalıdır.
                            Sudan karaya ilk geçiş 360 milyon yılı aşkın bir süre önce gerçekleşmiştir. Doğu Grönland’da yaklaşık olarak 365 milyon yıl önce yaşayan Acanthostega gibi ilk tetrapodların, gelişimini tamamlamış parmaklı ayakları vardı. Ama öte yandan solungaçları da olduğu için yaşamlarını daha çok suda sürdürüyorlardı. Anlaşıldığı üzere gelişimlerini karaya çıktıktan çok sonra tamamlamışlardı. Araştırmacılar tetrapodların, elpistostegid olarak isimlendirilen canlılardan türediklerini düşünüyorlardı. Sığ su balığı olan bu çok büyük etçil, timsaha veya büyük semendere benziyordu. Birçok açıdan tetrapodlara benzemelerine rağmen yüzgeçleri bulunuyordu. Ne var ki elpistostegidlerle ilgili bilgiler çok kötü korunagelen küçük kalıntılara dayanıyordu, bu nedenle de görüntüleri hakkında tüm bir resim elde etmek çok zordu. Fakat 2006 yılında Kanada’ya bağlı Ellesmere adasında çok iyi korunagelmiş bir elpistostegid fosili bulundu. Edward Daeschler ve arkadaşları Tiktaalik olarak isimlendirdikleri bu fosili ayrıntılı olarak inceleyerek, esnek boyun yapısı ve uzva benzeyen yüzgeç yapısıyla sudan karaya geçişin en güzel tablosunu oluşturdular.
                            (Daeschler, E. B., Shubin, N. H. & Jenkins, F A. Nature 440, 757–763 (2006). Shubin, N. H., Daeschler, E. B., & Jenkins, F A. Nature 440, 764–771 (2006).)
                            Alıntıdır:Evrim Teorisi SitesiEvrim Teorisi SitesiEvrim Teorisi Sitesi

                            Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olanlara sunulur.
                            Darwinist yayın kuruluşları, geçtiğimiz günlerde Nature dergisinde tanımlanan bir fosili kayıp halka olarak tanıtmak için yeni bir propaganda furyası başlatmış durumda. Sözkonusu fosil, 2004 yılında paleontologlar Neil Shubin ve Edward Daeschler tarafından Kanada'nın kutup bölgesinde bulunan bir balık fosili. Tiktaalik roseae olarak isimlendirilen fosilin yaşı yaklaşık 385 milyon yıl olarak tahmin ediliyor. Sudan karaya geçiş masallarına aday arayışındaki evrimciler, fosilin sahip olduğu "mozaik" özellikleri çarpıtarak bunun bir geçiş formu olduğu propagandasını yapıyorlar. (Daeschler et al., "A Devonian tetrapod-like fish and the evolution of the tetrapod body plan," Nature 440, 757-763 (6 April 2006) | doi:10.1038/nature04639; Received 11 October 2005; ; Accepted 8 February 2006, Shubin et al., "The pectoral fin of Tiktaalik roseae and the origin of the tetrapod limb," Nature 440, 764-771 (6 April 2006) | doi:10.1038/nature04637; Received 11 October 2005; ; Accepted 8 February 2006., Per Erik Ahlberg and Jennifer A. Clack, "Palaeontology: A firm step from water to land," Nature 440, 747-749 (6 April 2006) | doi:10.1038/440747a. )
                            ncak sudan karaya geçiş iddiası, kara hayvanları ve balıklar arasındaki fizyolojik uçurumların, evrim teorisinin hayali mekanizmalarıyla kesinlikle aşılamaz oluşu sebebiyle bir hayalden ibarettir. Evrim teorisine körükörüne bağlılıktan ötürü savunulan ve hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan bu masala son olarak Tiktaalik roseae'yi dahil etme çabaları da önyargılı ve zorlama yorumlara dayanmaktadır. Aşağıda, Darwinist medyanın Tiktaalik roseae propagandasında gizlediği gerçekler ortaya konmaktadır. Evrim Delili Olmayan Bir Mozaik Canlı: Tiktaalik Roseae
                            Tiktaalik roseae'nin fosilleri iyi korunmuş üç örneğe dayanıyor. Boyu yaklaşık 3 metreyi bulan canlı, bazı mozaik özellikler sergiliyor. (Mozaik canlılar, farklı canlı gruplarına ait özellikleri barındıran canlılardır.) Bir balıkta olduğu gibi yüzgeç ve pullara sahip. Yassı yapıdaki kafatası, hareketli boynu ve nispeten güçlü yapıdaki kaburga yapısı ise kara canlılarında görülen özellikler. İsmi yerel Inuktikuk dilinde "iri, sığ-su balığı" anlamına gelen canlının göğüs yüzgeçlerinde kemikler de var. Evrimciler canlının mozaik özelliklerini kendilerine göre çarpıtıyor ve bunun balıklar ve kara canlıları arasında bir geçiş formu olduğunu öne sürüyorlar.
                            Halbuki mozaik canlılar, evrim teorisinin gerektirdiği ara formlar olmaktan tamamen uzaktırlar. Örneğin günümüzde Avustralya'da yaşayan Platypus, memeli, sürüngen ve kuş özelliklerini aynı anda üzerinde taşıyan bir mozaik canlıdır ve evrim teorisi için hiçbir yönden delil olarak gösterilemez. Evrimcilerin, iddialarını desteklemek için bulmaları gereken canlılar "ara formlardır", mozaik canlılar değildir. Ara formlar, eksik, yarım, işlevini tam göremeyen organlara sahip olan canlılar olmalıdır. Oysa mozaik canlıların sahip oldukları organların her biri eksiksiz ve kusursuzdur. Yarı gelişmiş organları yoktur, başka canlılardan evrimleşmiş olabileceklerine kanıt gösterilebilecek fosil serilerinden yoksundurlar.
                            Evrim teorisi rastlantısal mutasyonlara dayanan, yani tesadüfe dayalı bir sürecin yaşandığını varsaymaktadır. Bu iddiaya göre yeryüzünü dolduran milyonlarca canlı türü, sayısız rastlantısal mutasyonun isabet ettiği ve bu mutasyonlar sonucunda sakat kalmış, anormal yapılar geliştirmiş çok sayıda ara-form canlısından evrimleşmiş olmalıdır ve bunların fosillerinin bulunması gerekmektedir. Bir diğer deyişle fosil kayıtları, ucube olarak tabir edilebilecek canlıların kalıntılarıyla dolup taşıyor olmalıdır. Ancak bunun böyle olmadığı bilinmektedir. Türler ortaya çıktıkları zaman, belirleyici özellikleri tam gelişmiş olarak ve aniden ortaya çıkmakta, bunlar arasında ucube yaratıkların oluşturduğu hiçbir seri bulunmamaktadır. Oxford Üniversitesi Zoolojik Kolleksiyonlar Yöneticisi Tom Kemp, Fossils and Evolution (Fosiller ve Evrim) isimli 1999 basımı kitabında bu durumu şöyle kabul eder:
                            Yeni canlı kategorileri hemen hemen tüm durumlarda fosil tabakalarında belirleyici karakteristikleri zaten mevcut olarak ve bilinen atasal grupları olmaksızın çıkar.(TS Kemp [Curator of Zoological Collections], Fossils and Evolution, Oxford University, Oxford Uni Press, s.246, 1999 )
                            Evrimcilerin Gizlediği Genel Tablo
                            Evrimciler, fosillerin evrimi desteklediği gibi bir izlenim oluşturmaya çalışmaktadırlar. Oysa kayıp halka kavramı sadece evrim teorisinin ihtiyaçları doğrultusunda uydurulmuştur ve bunun gerçekte fosil kayıtlarında hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Türleri birbirine bağladığı iddia edilen halkaların fosillerinin kayıp olması, Darwin'den beri bilinen bir gerçektir. Paleontologlarca Darwin sonrası dönemde yürütülen kazı çalışmaları da evrim teorisine bir açmaz oluşturan bu durumu gidermemiş, tam aksine canlı grupları arasında kayıp halkaların yokluğunu daha da pekiştirmiştir.
                            Rethinking Anthropology isimli kitabın yazarı E. R. Leach, Nature dergisindeki bir yazısında şunları yazmıştır:
                            Fosil kayıtlarındaki eksik halkalar Darwin'i endişelendiriyordu. Bunların gelecekte bulunacağından emindi, ancak bu kayıp halkalar hala eksik ve eksik olarak kalmaya devam edecekler gibi görünüyor." (E.R. Leach; Nature, 293:19, 1981 )
                            Bir dönemin en önde gelen paleontologlarından A. S. Romer ise aynı konuda şunları söylemiştir:
                            "Bağlantılar, tam da [türler arasında geçiş gösterebilmek için] onlara en hararetli bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz noktalarda bile kayıptırlar ve birçok bağlantının kayıp olmayı sürdürmesi kuvvetle muhtemeldir". (A.S. Romer, chapter in Genetics, Paleontology and Evolution (1963), p. 114.)
                            Oklahoma Üniversitesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü'nden David B. Kitts de evrimin gerektirdiği ara formların yokluğunu şu sözlerle itiraf eder:
                            "Evrim türler arasında ara geçiş formları gerektirir ancak paleontoloji bunları sağlamamıştır." (David B. Kitts (School of Geology and Geophysics, University of Oklahoma), "Paleontology and Evolutionary Theory," Evolution, Vol. 28, September 1974, sf. 467)
                            Fosil kayıtlarının ortaya koyduğu tablo, yaratılışla tam uyumludur. Fosil kayıtları canlıların aniden ortaya çıktığını, değişmeden uzun süreler boyunca varlıklarını sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Bu gerçekler, Amerikalı paleontolog R. Wesson'ın, 1991'de yayınlanan Beyond Natural Selection adlı kitabında evrimin fosil çıkmazıyla ilgili yorumlarında açıkça görülebilmektedir:
                            "Ne var ki, fosil kayıtlarındaki boşluklar gerçektir. Herhangi bir (evrimsel) soyoluşumunu gösterecek kayıtların yokluğu, son derece olgusaldır. Türler genellikle çok uzun zaman dilimleri boyunca sabit kalırlar. Türler ve özellikle cinsler hiç bir zaman yeni bir türe ya da cinse doğru evrim göstermezler. Bunun yerine, bir tür ya da cinsin bir diğeriyle yer değiştirdiği gözlenir. Değişim ise çoğunlukla anidir." (R. Wesson, Beyond Natural Selection, MIT Press, Cambridge, MA, 1991, s. 45 )
                            Günümüzde ele geçirilmiş olan fosil türün sayısı 250.000'i aşkındır. Ve bunlar arasında araformlardan eser bulunmamaktadır. Evrimciler ise bu önemli gerçeği yok sayıp kayıp halka propagandasına girişmekle son derece akıl ve bilim dışı bir davranış sergilemektedirler.
                            İskelet Kalıntılarından Biyoloji Çıkarsama Yanılgısı
                            Omurgalıların bedenleri fosilleştiği zaman, geriye çoğunlukla kemikleri dışında kalıntı bırakmazlar. Kemikler ise bir omurgalının biyolojisinin çok kısıtlı bir bölümünü, ancak %1 kadarı hakkında izler bırakır. Evrimciler, canlının fosil üzerindeki izlerini yorumlamaya başladıklarında, canlının biyolojisine dair verilerin çoğu yok olmuş durumdadır. Canlının yumuşak biyolojisi hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip olmayan evrimciler, bu bilgisizliklerini önceden bir dogma olarak benimsedikleri evrim teorisine göre "doldururlar".
                            Evrimcilerin sadece kemiklere bakarak balığın biyolojisi hakkında ortaya koydukları ara form iddiaları gerçekte belirsiz spekülasyonlar olmaktan öteye gidemez. Moleküler biyolog Michael Denton, Evrim: Kriz içinde bir teori başlıklı kitabında bu konuyu şöyle belirtir:
                            ".. soyu tükenmiş grupların yumuşak biyolojileri herhangi bir kesinlik derecesinde asla bilinemez, o halde en ikna edici ara geçiş formunun durumu bile, belirsiz olmak durumundadır ." (Michael Denton, "Evolution: A Theory in Crisis", Burnett Books: London, 1985, p180 )
                            Evrimciler için en ikna edici görünen ara geçiş formları dahi kendileri için sonradan büyük bir aldanışa dönüşebilmektedir. Bunun güzel bir örneği, Coelacanth olayıdır.
                            Sansasyonel Haberler, Evrimcilerin Coelacanth Olayından Ders Almadığını Göstermektedir
                            Coelacanth, evrimcilerin bir zamanlar -aynen Tiktaalik roseae isimli son fosilde olduğu gibi- sudan karaya geçişteki kayıp halka yakıştırmasını yaptığı bir balıktır. Evrimciler, bir zamanlar soyu tükenmiş zannedilen Coelacanth balığının 400 milyon yıllık fosillerini incelemiş fosildeki izlerden bazı evrimci çıkarımlar yapmışlardır. Örneğin balığın yüzgecindeki kemikli yapıların canlının denizin tabanında yürümesine yardımcı olan ayaklar olduğunu, ayrıca balığın ilkel bir akciğere sahip olduğunu öne sürmüşlerdir. Burada önemli bir nokta vardır: Tüm bu varsayımları, Coelacanth'ın yumuşak biyolojisi hakkında hiçbir bilgileri olmaksızın yapmışlardır.
                            Canlının yumuşak dokusu hakkında bilgi olmaksızın evrimci hayaller üretmenin yanlışlığı ise 1938 yılında yapılan çok önemli bir bulgu sonrasında ortaya çıkmıştır. Coelacanth canlı ele geçirilmiş, önceden zannedildiği gibi soyu tükenmiş bir canlı olmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik balık sonraki yıllarda defalarca canlı olarak yakalanmıştır. Balığın hem anatomisini hem de doğal yaşam alanındaki hareket şeklini hemen incelemeye alan evrimciler, balığa atfettikleri kayıp halka varsayımlarında tümüyle yanıldıklarını görmüşlerdir. Sığ sularda ve deniz tabanında sürünerek hareket ettiğini varsaydıkları balığın aslında 180 metre gibi derinliklerde yaşayan bir dip balığı olduğunu, yüzgeçlerini ise asla deniz tabanına dokundurmadığını görmüşlerdir. Evrimleşmekte olan bir akciğer varsaydıkları yapının ise hava solumaya hiçbir şekilde katkıda bulunmayan bir yağ kesesi olduğu gerçeğiyle karşılaşmışlardır.
                            Bir zamanlar ara form olarak evrimcilere çok ikna edici görünen Coelacanth'ın sıradan bir balık türü olduğunun anlaşılması, son fosille ilgili ara-form iddialarının da aslında belirsizlikler ve spekülasyonlar üzerine kurulu olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü son ara-form iddiası da soyu tükenmiş bir türün fosilleşmiş kalıntılarından yola çıkılarak yumuşak biyolojisine dair yapılan hayali yorumlamalara dayanmaktadır. Kısacası medyada estirilen furya, bilimsel olarak belirsiz olan verilerin evrimci hayaller doğrultusunda abartılmasından başka birşeye dayanmamaktadır.
                            Evrimcilerin Kayıp Halka Propagandasının Kendisi, İddiaları Aleyhinde Bir İşarettir
                            Evrimci medya, kayıp halka olarak lanse edilen bir bulgu sözkonusu olduğunda çok olağanüstü bir keşif yapılmış gibi bir hava uyandırmaktadır. Oysa bu, evrimin doğruluğu hakkındaki iddialarıyla çelişen bir tavırdır.
                            Eğer evrim teorisi doğru olsaydı, jeolojik katmanlar ara form fosilleriyle dolu olur, ara form fosillerinin sayısı, yaşamış ve yaşamakta olan türlerin sayısından çok daha fazla olurdu. Böylece kayıp halkaların bulunması o denli sıradan bir olay olurdu ki, bunlar haber değeri dahi taşımazdı.
                            Veya eğer evrim, evrimcilerin iddia ettiği gibi yerçekimi kadar iyi delillendirilmiş bir olgu olsaydı, kayıp halka bulgularını haber yapmak, havaya atılan bir taşın yere düştüğünü haber yapmak kadar saçma karşılanması gereken bir davranış olurdu. Örneğin gazetelerde "bugün de havaya bir taş attık ve o da gerçekten yere düştü" şeklinde bir haber görmeyi anlamsız karşılayacağımız gibi, "Paleontologlar yeni bir kayıp halka buldular" gibi haberleri de anlamsız karşılardık. Kısacası eğer evrim bir "gerçek" olsaydı, kayıp halka propagandasına zaten ihtiyaç kalmazdı.
                            Tiktaalik Roseae'nın Yerleştirildiği Evrim Serileri Sadece Ön Yargıya Dayalıdır
                            Bazı gazetelerde son fosilin Acanthostega ve Eusthenopteron fosilleri arasında bir ara geçiş formu gibi yerleştirildiği görülmektedir. Evrimciler bununla, sanki fosil kayıtları evrimsel geçişleri destekliyormuş da bunun delilleri gün geçtikçe daha da güçleniyormuş gibi bir izlenim uyandırmaya çalışmaktadırlar. Oysa bu seriler, sözkonusu canlıların birbirlerinden evrimleştiği iddiasına kanıt oluşturmamaktadır. Örneğin bir dizi tornavidanın ebat açısından dizilmesi bu tornavidaların birbirlerinden türediklerini göstermez.
                            Gerçekte Eusthenopteron'dan Tiktaalik roseae'ye veya Tiktaalik roseae'den Acanthostega'ya uzanan hiçbir evrimsel soy bilinmemektedir. Bu canlılar milyonlarca yıllık zaman ve derin farklılıklara dayalı morfolojik uçurumlarla birbirlerinden ayrılmaktadır. Evrimciler Tiktaalik roseae'yi yerleştirdikleri serilerle sadece kendi önyargılarını ortaya koymaktadırlar. Ünlü bilim dergisi Nature'ın editörü ve aynı zamanda bir paleontolog olan Henry Gee, "kayıp halka"ların ve evrimsel serilerin önyargılara göre kurgulandığını şu sözlerle itiraf eder:
                            Yeni fosil bulguları, bu önceden var olan hikayeye uydurulur. Sanki atalar-nesiller zinciri, bizim gerçekten düşünmemiz gereken bir amaçmış gibi biz bu yeni bulgulara 'kayıp halkalar' deriz; aslında gerçek farklıdır: bunlar insan önyargılarıyla uyumlu olmaları için şekillendirilen, gerçeğin ardından oluşturulan, tamamen insan icadı olan şeylerdir. Her fosil, bir başka fosille bilinebilir hiçbir bağı olmayan izole bir noktayı temsil eder ve bunların tümü büyük bir boşluk denizinde yüzüp durmaktadır. (Henry Gee, In Search Of Deep Time, Beyond the Fossil Record to a New Hıstory of Life, s. 32) (Acanthostega ve Eusthenopteron'la ilgili evrimci iddiaların geçersizliği hakkında bkz. Omurgalı Canlıların Evrimi İddiası)
                            Hayali ve Dogmatik Bir İddia: Sudan Karaya Geçiş Masalı
                            Evrim teorisi, canlılardaki değişimin rastlantısal mutasyonların ortaya çıkardığı farklılıklardan faydalı olanlarının seçilimine dayandığını öne sürmektedir. Ancak mutasyonların canlıların DNA'sına yeni genetik bilgi ekleyerek onları evrimleştirici hiçbir gücü olmadığı iyi bilinen bir gerçektir. Mutasyonlar canlıların DNA'sındaki genetik bilgiyi tahrip eder, onları sakat veya ölü bırakan etkiler ortaya çıkarır. Çünkü canlıların DNA'sı olağanüstü hassas bir dizilim sergilemektedir ve tesadüflere dayalı mutasyonların bu dizilim üzerindeki etkisi ancak yıkıcı olabilmektedir. Örneğin elektronik bir aletin kullanım kılavuzunun metninde yapılacak rastlantısal harf değişimleri onu bir romana dönüştürmeyecek, klavuzdaki bilgiyi tahrip edecektir. Aynı şekilde mutasyonların da bir balığın DNA'sında, ona ağırlığını taşıyacak güçlü bir iskelet yapısı kazandırması, sıcaklığın düzenlenmesi ve suyun kullanımı için (böbrek gibi son derece kompleks bir organı kapsayan) sistemlerin inşa edilmesi, solungaçların akciğerlere dönüşmesi gibi senaryolar tümüyle imkansızdır.
                            Açıktır ki eğer bir balık, solunum sistemi, boşaltım mekanizması, iskelet yapısı gibi farklı yönlerden çok hızlı bir biçimde değişim geçirmez ise, kaçınılmaz olarak ölecektir. Öyle bir mutasyon zinciri olmalıdır ki bu, balığa anında bir akciğer kazandırmalı, yüzgeçlerini ayaklara dönüştürmeli, ona bir böbrek eklemeli, derisini su tutacak bir yapıya sokmalıdır. Canlının yaşamı için böylesine önem arzeden sistemler ya kusursuzca aniden değişmelidir ya da hiç değişmemelidir. Tesadüflere dayalı ve amaçsız bir süreç olarak savunulan evrimde ise böyle bir değişim kesinlikle imkansızdır. Akılcı düşünen herkes, konuyla ilgili tek açıklamanın, balıkların ve kara canlılarının ayrı ayrı yaratıldığını kabul etmekle mümkün olduğunu görebilecektir.
                            Kısacası "denizden karaya geçiş" senaryosu tümüyle çıkmaz içindedir. Nitekim evrimci biyologların bu konuda ortaya koyabildikleri tutarlı bir fosil kanıtı da yoktur. Evrimci paleontolog Barbara J. Stahl, Vertebrate History: Problems in Evolution (Omurgalı Tarihi: Evrimin Sorunları) adlı kitabında şöyle yazar:
                            "Bilinen balık türlerinin hiçbiri, karada yaşayan dört ayaklıların atası olarak belirlenememektedir. Bu balık türlerinin çoğu amfibiyenlerin ortaya çıkmasından sonra yaşamışlardır. Amfibiyenlerden önce gelen balıkların, dört ayaklılarda bulunan eklem ve omurgaların herhangi birisini geliştirdiklerine dair ise hiçbir delil yoktur." (Barbara J. Stahl. Vertebrate History: Problems in Evolution, Dover, 1985. s. 148)
                            Son düzenleme malcolm; 15-07-2009, 00:15.

                            Yorum

                            • cacarbay
                              Junior Member
                              • 05-06-2005
                              • 99

                              #44
                              Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları



                              Yukardaki lingtende anlaşılcağı gibi

                              Adnan Oktarın sitesine gidip böyle uzun alıntılar yapmana gerek yoktu
                              Bilim cevreleri Adnan oktarı muhattap almaz

                              Adnan Oktarın kim olduğunu öğrenmek istiyorsan
                              Hocası Edip Yükselin Adnan oktar hakkında açıklaması

                              Son düzenleme cacarbay; 15-07-2009, 03:01.

                              Yorum

                              • cem296
                                Banned
                                • 29-11-2005
                                • 347

                                #45
                                Konu: 375 yıllık balık fosilinde evrim ipuçları

                                adnan oktar kim?
                                onları anlamaya calısmak bile sacma.
                                hic bir bilimsel acıklamaları yok ,ama bir cok insanı kandırabiliyorlar...
                                evrim var bu inkar edilemez

                                Yorum

                                İşlem Yapılıyor