Ümit Zileli - Düz Çizgi
İhanetin Adı Dersim!..
Sonunda bu da oldu ve nedense ben hiç şaşırmadım!..
Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu binasında düzenlenen “Dersim Soykırımı” konferansında Prof. Dr. Ronald Mönch, Dersim’de (Tunceli) yaşananların insanlık suçu olduğunu vurguladı ve şu sözleri söyledi:
- Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile üst düzey askeri yetkilileri yaşasalardı savaş suçlusu olarak yargılanmaları gerekirdi!..
Yani. Yani, 1937’de, Türkiye sınırları içinde ağaların çıkardığı isyanı bastıran Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve arkadaşları, düpedüz soykırımla suçlanmaları bir yana, sanki yabancı bir ülkenin topraklarına tecavüz ederek bu suçu işlemişçesine “savaş suçlusu” olarak da ilan edildiler!..
Peki, Prof. sıfatlı Mönch bu konuşmayı cehaletinden mi yaptı. Tabii ki hayır!.. Diğer konuşmacıların konuşmaları ve sonuç bildirgesini bu alçakça konuşmanın yanına koyduğunuzda, amaç ve hedef olanca çıplaklığı ile ortaya çıkıverdi!..
Aynı toplantıda Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Hilda Çoboyan da bir konuşma yaptı. İşte söyledikleri:
- Dersim Kızılbaşlığı, paganlık, Hıristiyanlık ve Alevilik karışımıdır… Osmanlı döneminde çok sayıda Ermeni Dersim’e gelip din değiştirdi…
İyi mi. Şimdi bu konuşmayı Mönch’ün konuşmasının yanına koyun, ne çıkıyor
- Dersim Türkiye’ye ait değildir, üstelik Müslümanlıkla da ilgisi yoktur. Ermeni yoğunluğu fazladır. Öyleyse Atatürk’ün yaptığı hem soykırım hem de savaş suçudur…
Şu haysiyet düşkünlüğüne bakın…
***
Konferansta Türkiye Cumhuriyeti’nin iki milletvekili ile bir belediye başkanı da vardı…
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk fazla konuşmadı, yalnızca “Üstümüzden ordular geçti” dedi.. DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ise Dersim isyanında Türk askerlerinin hamile Kürt kadınlarının karınlarını deşerek cinsiyet tespiti yaptıklarını anlattı… Halis, kendi sözlerinden heyecana kapılmış olsa gerek ki, soykırım değil isyan sözcüğünü kullandı!..
Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil de Tunceli’deki yol yapım çalışmalarını şu sözlerle Dersim katliamına bağladı:
- 1930’lu yıllarda yapılan Dersim Harekâtı tekrarlanmak isteniyor!..
Yani başkana göre, devlet yeniden katliam yapmak için öncelikle Tunceli’nin yollarını yapıyor!..
- Şu hastalıklı kafaya bakın…
Sonra ne oldu. Hepsi el ele verdi, Dersim olaylarının “soykırım” olduğu bir güzel karara bağlandı ve Türkiye’nin soykırım mağdurlarına tazminat ödemesi talep edildi.
- Tıpkı Ermeni talepleri gibi!..
***
Gelelim Dersim meselesine…
Dersim bir soykırım, bir katliam mıydı. Hayır, Dersim, Kürt ağalarının Şeyh Seyid Rıza önderliğinde, köleliğin, ırgatlığın dolayısıyla feodal düzenin sürmesi için Cumhuriyet rejimine başkaldırdığı bir isyandı…
- Üstelik dış destekli hain bir isyandı!..
Belgesini mi soruyorsunuz, buyurun; isyanın liderinin 30 Temmuz 1937 tarihinde İngiliz Dışişleri Bakanı’na gönderdiği “Dersim Generali Seyid Rıza” imzalı mektubu okuyun:
- Üç milyon Kürt benim sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyor…
Bu mektubu 1987 yılında Londra Public Record ofisinde bizzat ben buldum ve Nokta dergisinin 28 Haziran 1987 tarihli sayısına da kapak oldu!.. İşte, Dersim toplantısının gülleri, önceden tasarlandığı apaçık ortada olan, liderinin kendisine “general” rütbesi yakıştırdığı bu ihanet isyanına “soykırım” etiketi yapıştırıyorlar!..
Yoksa Prof. sıfatlı Mönch, “savaş suçlusu” ilan ettiği kişinin 1930’larda Hitler rejiminden kaçan bilim adamlarına kucak açtığını bilmez mi. Soykırım diye yırtınan Hilda Çoboyan, Atatürk’ü hem de o yıllarda bizzat Yunanistan Başbakanı Venizelos’un “Nobel Barış ödülüne”aday gösterdiğinden habersiz olabilir mi. Peki, en alçakça yalanları Avrupa Parlamentosu salonlarından dünyaya haykıran Songül, Aysel, Şerafettin üçlüsü Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılında UNESCO tarafından olağanüstü bir devrimci, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı ilan edildiğini bilmeyecek kadar cahil olabilirler mi.
- Yoksa insan vasıfları mı yetersiz.
(Ümit ZİLELİ-Düz Çizgi-Cumhuriyet)
Yukarıda ki yazıyı geçen günlerde hiçte alakalı olmayan bir konuda ;Dersim katliamı-dersim katliamı diye diye başımızın etini yiyen sözde ayrılıksız herşeye acaayipp derecede hoşgörülü saman altından su yürütme çabalarında olan arkadaş daha dikkatli okusun diyorum.Ayrıca ikide bir önümüze dersim soykırımı saçmalığını sunanların ne kadar kötü zihniyetlere sahip olduğunu da iyice idrak edebilelim.Bakın görün işte zihniyet aynı ermeni soykırımı şaklabanları ile dersim isyanını soykırım diye göstermeye çalışan bölücülerin hep amaçladıkları Türkiye'den önce tazminat koparabilmek sonra imaj zedelemek ve sonra ise toprak talepleridir....
İhanetin Adı Dersim!..
Sonunda bu da oldu ve nedense ben hiç şaşırmadım!..
Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu binasında düzenlenen “Dersim Soykırımı” konferansında Prof. Dr. Ronald Mönch, Dersim’de (Tunceli) yaşananların insanlık suçu olduğunu vurguladı ve şu sözleri söyledi:
- Atatürk ve dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile üst düzey askeri yetkilileri yaşasalardı savaş suçlusu olarak yargılanmaları gerekirdi!..
Yani. Yani, 1937’de, Türkiye sınırları içinde ağaların çıkardığı isyanı bastıran Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve arkadaşları, düpedüz soykırımla suçlanmaları bir yana, sanki yabancı bir ülkenin topraklarına tecavüz ederek bu suçu işlemişçesine “savaş suçlusu” olarak da ilan edildiler!..
Peki, Prof. sıfatlı Mönch bu konuşmayı cehaletinden mi yaptı. Tabii ki hayır!.. Diğer konuşmacıların konuşmaları ve sonuç bildirgesini bu alçakça konuşmanın yanına koyduğunuzda, amaç ve hedef olanca çıplaklığı ile ortaya çıkıverdi!..
Aynı toplantıda Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Hilda Çoboyan da bir konuşma yaptı. İşte söyledikleri:
- Dersim Kızılbaşlığı, paganlık, Hıristiyanlık ve Alevilik karışımıdır… Osmanlı döneminde çok sayıda Ermeni Dersim’e gelip din değiştirdi…
İyi mi. Şimdi bu konuşmayı Mönch’ün konuşmasının yanına koyun, ne çıkıyor
- Dersim Türkiye’ye ait değildir, üstelik Müslümanlıkla da ilgisi yoktur. Ermeni yoğunluğu fazladır. Öyleyse Atatürk’ün yaptığı hem soykırım hem de savaş suçudur…
Şu haysiyet düşkünlüğüne bakın…
***
Konferansta Türkiye Cumhuriyeti’nin iki milletvekili ile bir belediye başkanı da vardı…
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk fazla konuşmadı, yalnızca “Üstümüzden ordular geçti” dedi.. DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ise Dersim isyanında Türk askerlerinin hamile Kürt kadınlarının karınlarını deşerek cinsiyet tespiti yaptıklarını anlattı… Halis, kendi sözlerinden heyecana kapılmış olsa gerek ki, soykırım değil isyan sözcüğünü kullandı!..
Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil de Tunceli’deki yol yapım çalışmalarını şu sözlerle Dersim katliamına bağladı:
- 1930’lu yıllarda yapılan Dersim Harekâtı tekrarlanmak isteniyor!..
Yani başkana göre, devlet yeniden katliam yapmak için öncelikle Tunceli’nin yollarını yapıyor!..
- Şu hastalıklı kafaya bakın…
Sonra ne oldu. Hepsi el ele verdi, Dersim olaylarının “soykırım” olduğu bir güzel karara bağlandı ve Türkiye’nin soykırım mağdurlarına tazminat ödemesi talep edildi.
- Tıpkı Ermeni talepleri gibi!..
***
Gelelim Dersim meselesine…
Dersim bir soykırım, bir katliam mıydı. Hayır, Dersim, Kürt ağalarının Şeyh Seyid Rıza önderliğinde, köleliğin, ırgatlığın dolayısıyla feodal düzenin sürmesi için Cumhuriyet rejimine başkaldırdığı bir isyandı…
- Üstelik dış destekli hain bir isyandı!..
Belgesini mi soruyorsunuz, buyurun; isyanın liderinin 30 Temmuz 1937 tarihinde İngiliz Dışişleri Bakanı’na gönderdiği “Dersim Generali Seyid Rıza” imzalı mektubu okuyun:
- Üç milyon Kürt benim sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyor…
Bu mektubu 1987 yılında Londra Public Record ofisinde bizzat ben buldum ve Nokta dergisinin 28 Haziran 1987 tarihli sayısına da kapak oldu!.. İşte, Dersim toplantısının gülleri, önceden tasarlandığı apaçık ortada olan, liderinin kendisine “general” rütbesi yakıştırdığı bu ihanet isyanına “soykırım” etiketi yapıştırıyorlar!..
Yoksa Prof. sıfatlı Mönch, “savaş suçlusu” ilan ettiği kişinin 1930’larda Hitler rejiminden kaçan bilim adamlarına kucak açtığını bilmez mi. Soykırım diye yırtınan Hilda Çoboyan, Atatürk’ü hem de o yıllarda bizzat Yunanistan Başbakanı Venizelos’un “Nobel Barış ödülüne”aday gösterdiğinden habersiz olabilir mi. Peki, en alçakça yalanları Avrupa Parlamentosu salonlarından dünyaya haykıran Songül, Aysel, Şerafettin üçlüsü Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılında UNESCO tarafından olağanüstü bir devrimci, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz devlet adamı ilan edildiğini bilmeyecek kadar cahil olabilirler mi.
- Yoksa insan vasıfları mı yetersiz.
(Ümit ZİLELİ-Düz Çizgi-Cumhuriyet)
Yukarıda ki yazıyı geçen günlerde hiçte alakalı olmayan bir konuda ;Dersim katliamı-dersim katliamı diye diye başımızın etini yiyen sözde ayrılıksız herşeye acaayipp derecede hoşgörülü saman altından su yürütme çabalarında olan arkadaş daha dikkatli okusun diyorum.Ayrıca ikide bir önümüze dersim soykırımı saçmalığını sunanların ne kadar kötü zihniyetlere sahip olduğunu da iyice idrak edebilelim.Bakın görün işte zihniyet aynı ermeni soykırımı şaklabanları ile dersim isyanını soykırım diye göstermeye çalışan bölücülerin hep amaçladıkları Türkiye'den önce tazminat koparabilmek sonra imaj zedelemek ve sonra ise toprak talepleridir....
Yorum