Özellikle son zamanlarda müthiş bir performans yakalayan Şilili yıldızımız, oynadığı futbolla göz kamaştırıyor. Futbol grafiğindeki iniş-çıkışlarıyla ilgili tüm sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Tello, aynı zamanda Türkiye’de yaşayan bir ‘yabancı’ olarak gözlemlerini ve düşüncelerini Beşiktaş Dergisi'ne anlattı.
Gelirken sürpriz olan, geldiğinde yıldız olan, bu seneye ise hayal kırıklığıyla başlayan Futbol Takımımız’ın Şilili yıldızı Rodrigo Alvaro Tello, Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli’nin gelişiyle birlikte çıktığı ilk maçında 1 gol, 1 asistle üzerindeki ölü toprağını attı.
Özlenen ve beklenen Tello’yu izlettirmeye başlayan yıldız futbolcumuz için sezon başında bir sürü söylenti vardı gazetelerde ve televizyonlarda... Haberlere göre sol beki benimsememişti. “Yerim dar” demişti, yeri değiştikten sonra da “Yenim dar” demişti:
“Benim sol beki beğenmemem gibi bir durum söz konusu değil. Beşiktaş’a gelmeden önce de Sporting Lizbon’da 3 sene o pozisyonda oynadım. Sol bekte bir sıkıntı yaşamadım. Sadece Büyükşehir Belediyespor, Gaziantepspor ve Metalist Kharkiv maçlarında kötü oynadım ama bunun, defansta oynamamak istemememle alakası yok. Sonuçta defansın soluna da uyum sağlamış bir futbolcuyum.”
Sezon başında sanki üzerinde ölü toprağı vardı fakat şimdi beklediğimiz Tello’yu izliyoruz. Neye bağlıyorsun bunu?
“Aslında lige iyi başladık, maçlar da kazandık. Sadece Ertuğrul Hoca’nın son birkaç maçında iyi oynayamadığımızı söyleyebilirim. Şu anda daha ileride oynuyorum. Bu da daha çok göz önünde olmamı sağlıyor.”
“Özgürlük Avantaj”
Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli, gelir gelmez Takımımız’da bir takım değişiklikler yaptı. Oyun şablonunu değiştirdi, futbolcuların mevkiilerine el attı, sistemine uygun oyun planı oluşturdu. Bu değişikliklere göre Tello’nun da oyundaki yeri değişmişti. Daha ileride ve serbest bir oyuncu olarak görev yapmaya başladı. Bu, Tello’ya da yaramış olacak ki, Gençlerbirliği maçı, Tello’nun maçı oldu. Şilili’yi sahanın her tarafında görmemizi kendisi nasıl değerlendiriyor?
“Bu, benim için çok güzel bir şey. Sadece ben değil, takımdaki bütün arkadaşlarım özgürlüklerine kavuştular. Önceden herkesin bir pozisyonu vardı ve orada oynatılıyordu. Şimdi herkes değişerek oynuyor. Önemli olan sadece bir kişinin yerinin değişmesi değil. Şu anda blok halinde oynamaya çalışıyoruz. Bunları takım halinde yaptığımız için sağa, sola, ileri, geri gittiğimizde bir farklılık olmuyor. Tek değişiklik yerlerimizin değişmesi. Bazen kendinizi daha iyi bir yerde bulabiliyorsunuz. Bu yüzden ben bunu avantaj olarak görüyorum.”
Saha içinde yeni oyun sisteminin bir parçası, oyunu yaşayan birisi olarak neler düşünüyorsun?
“Ertuğrul Sağlam zamanında sistemimiz 4-4-2’ydi. Ben de ya orta sahanın solunda ya da defansın solunda oynuyordum. Şu anki sistemde atağa çıkıldığı zaman orta sahadaki ve forvetteki arkadaşlarımızın farklı yerlere geçme özgürlüğü var. Sağdaki sola, soldaki sağa geçebiliyor. Bunu eski sistemde yapamıyorduk.”
Gördüğümüz kadarıyla idmanlar da çok neşeli geçiyor...
“Futbol bir eğlencedir. Hem futbolseverleri eğlendirmek hem de bizim saha içinde eğlenmemizdir. Bunu yapıp olabildiğince zevk almaya çalışıyoruz. Bütün bunların yanında Beşiktaş’ta oynadığımızın da farkındayız. Bunu ciddiye almamız gerektiğini de biliyoruz. Eğlenirken de sorumluluklarımızı unutmuyoruz. İdmanların neşeli geçmesinin bir sebebi de sorumluluklarımızın farkında olmamız. Herkes aynı şeyi düşündüğü için kimse surat asmıyor.”
Anladığım ve gördüğüm kadarıyla takım içinde çok olumlu bir hava var...
“Kesinlikle çok olumlu bir atmosfer var takımda. Sadece futbolcuların havası da değil bu. Kulüp çalışanları, bize yardım edenler, malzemeciler, mutfaktaki görevliler ve diğer çalışanlarımızla birlikte çok olumlu ve uyumlu bir ekibiz. Kazandığımız zaman daha iyi oluyor ama önemli olan, kaybettiğimizde de bu havanın bozulmaması. Bunu da yakaladığımızı düşünüyorum. Tabii ki insan maç kaybedince üzülüyor ama sonuçta hemen bir sonraki maçı düşünmemiz gerekiyor. Kimse yüzünü asmıyor.”
Bu arada 5 yıldır şampiyonluğa hasret bir takımda olan birisi için; futbolun eğlence kısmının değil de sorumluluk ve baskı kısmının daha hissedilir olduğunu düşünüyorum. Bu durum baskı altına alıyor mu seni?
“Benim üzerimde değil ama takım üzerinde bir şampiyonluk baskısı var. Beşiktaş büyük bir kulüp olduğu için bu baskı her zaman olacaktır. Geçen sene şampiyonluğa çok yaklaştık, kazanabilirdik ama olmadı. Bu sene yine şampiyonluk için mücadele ediyoruz. Çok iyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum ve öyle tahmin ediyorum ki ipi göğüsleyeceğiz.”
“Mustafa Denizli Şili’de de Tanınıyor”
Turkcell Süper Lig, son yıllarda Anadolu takımlarının sivrilmesiyle daha heyecanlı bir hale geldi. Herkesin malumu... Bu yılın flaş ekipleri arasında Trabzonspor’u, Ankaraspor’u, geçen yılki yükselişiyle herkesin takdirini kazanan Sivasspor’u, büyük bir potansiyele sahip olan ve futbolseverlerin önümüzdeki yıllarda patlama yapmasını beklediği Kayserispor’u gösterirsek yanlış bir şey söylemeyiz.
Henüz ligde ilk devre bile bitmedi ama oynanan maçlara bir göz atarsak neler tahmin ediyorsun bu yılla ilgili?
“Sonuçta her sene dikkat çeken takımlar oluyor. Geçen sene Sivasspor böyleydi. İyi başladı, iyi devam etti, iyi bitirdi. Bu sene de lige iyi başlayan takımlar var. Önümüzdeki haftalarda neler olacağını söyleyebilmek gerçekten çok zor ama şunu söyleyebilirim ki, artık futbolda zayıf takım diye bir kavram yok. O yüzden her maça aynı konsantrasyonla çıkıp, maçlarımızı kazanıp ligin en tepesine çıkıp orada kalıcı olmalıyız. Açıkçası geriye kalan takımların durumu beni pek ilgilendirmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki, bu yıl da geçen seneki Sivasspor örneğinde olduğu gibi birkaç takıma şahit olabiliriz.”
Artık yeni bir teknik direktörle çalışıyorsunuz...
“Teknik adam değişiklikleri futbolun içindeki normal olaylardan bir tanesi. O yüzden futbolcu bunlara hazırlıklı olmalı ve garipsememeli. Benim en büyük avantajım Mustafa Denizli’yi biliyor olmamdı. Kendisini daha önceden bire bir tanımıyordum ama Galatasaray ve Fenerbahçe’yi şampiyon yaptığını, Euro 2000’de Türk Milli Takımı’nı çalıştırdığını biliyordum. Kendisine çok büyük saygım var. Hatta beni Şili’den ‘Yeni teknik direktörünüz Mustafa Denizli olmuş. Başarılar’ diye arayanlar vardı. Düşünün, orada bile tanınıyor.”
Mustafa Hoca’nın çalışma sistemi hakkında neler söyleyebilirsin peki?
“Her teknik adamın kendisine göre farklı çalışma stili var. Hocamız kararları tabii ki kendisi veriyor ama bizden de gerektiği yerlerde fikir alıyor. Bize de düşünme payı veriyor. Takımla hocanın diyaloğunun çok iyi olduğunu görüyorum. Bir futbolcunun hocasıyla sürekli iletişim halinde olması çok önemli bir şey. Bu mutluluğu bütün takım arkadaşlarımda görebiliyorum.”
“Burada Aradığınız Her Şey Var”
Tello, dünya futboluyla ilgili bir isim. Elinden geldiği kadar futbol dünyasında ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyor. Mesela Türkiye’yi 1999-2000 senesinde takip etmeye başlamış. 2000 Avrupa Şampiyonası’nda, 2002 Dünya Kupası’nda Milli Takımımız’ı izlemiş. Millilerimiz’in başarılarının yanı sıra birkaç futbolcuyu da gözüne kestirmiş. Rüştü Reçber, Hasan Şaş, Hakan Şükür bunlardan birkaçı. Şilili Futbolcumuz, Sporting Lizbon’a gidişiyle ülkesini ilk kez terk etmiş ve ciddi sıkıntılar yaşamış Portekiz’deki ilk 1.5 yılında. Türk futboluyla Portekiz futbolunun birbirine çok benzetiyor ve kısa sürede buraya uyum sağlamasını da buna bağlıyor.
Tello, Şilili; eşi Kanadalı fakat Türkiye’de yaşıyorlar. Bir dönem de Portekiz’in havasını solumuşlar. “Memleket” dedikleri eğer doydukları yerse, şimdilik Türkiyeliler... Tello ve ailesi buraya hemen alışmış, ülkemizi çok sevmişler ve uzun süre burada kalmak istiyorlarmış. Ne kadar severlerse sevsinler, gurbetteler ve farklı bir kültürü yaşıyorlar...
Seni çok şaşırtan bir şey oldu mu burada?
“Bazı şeyler var tabii ki ama benim için sürpriz olan, şaşkına çeviren bir şey görmedim. Trafik biraz garip gelmişti ama alıştım artık. Yemekler farklıydı, o da alışılmayacak bir şey değil. Ezan sesine alıştım, hatta oğlum bile alıştı. Açıkçası burada çok farklı şeyler görmedim. Zaten burada aradığınız her şey var.”
“Türkler Çok Yardımsever”
Güney Amerika’dan gelen hemen her futbolcu, Türkler’i kendi vatandaşlarına benzetir ve sık sık burayı kendi evleri gibi gördüklerini söylerler. Mesela Avrupa’dan, Balkanlar’dan transfer edilen futbolculardan böyle şeyleri pek fazla duyamazsınız. Zaten öyle bir şey söylerlerse de pek inandırıcı olmazlar. Misal, herkesin soğuk ve somurtkan olduğu bir Orta Avrupa vatandaşı “Türkiye bizim oralara benziyor” derse ne kadar inanabilirsiniz ki? Latin Amerikalı Tello da aynı şeyleri düşünüyor. Ve Türkiye’de kendisini rahat hissetmesinin sebeplerini anlatıyor:
“Bizim oralarda da yerli halk yabancılara karşı çok misafirperverdir. Türkiye’de de durum farklı değil. Aynı zamanda Türkler çok yardımsever bir millet. Dilinizi bilmeseler de, sizinle iletişim kurmakta güçlük çekseler de anladıkları kadarıyla ve mümkün olduğunca yardım etmeye çalışıyorlar. Burada mutlu olmamızın ve ailece burada kalmak istememizin arkasında bunlar da vardır mutlaka.”
Türkçe ile aran nasıl peki?
“Bazı kelimeleri ve tam bir cümlenin yüzde 30’unu anlıyorum. Eşim bu konulara benden daha çok ilgi gösteriyor. Türkçesi benden daha iyi. Evde olduğumuz zaman Türkçe konuşmaya çalışıyoruz. İnsanlarla konuşabilecek kadar Türkçe öğrenmek istiyorum.”
Şili’nin Türkiye’deki İkinci Konsolosu
Tello, Türkiye’yi de Beşiktaş’ı da çok seviyor ve burada kalabileceği kadar kalmak istiyor. Günün birinde Şili’ye dönmek onun da aklında var lakin çok da dert etmiyor. Eğer kendince gerekli olan şartlar yerine gelmezse başka bir yerde de futbolu bırakabileceğini söylüyor.
Tello, Türkiye’de futbol oynayan ilk Şilili olarak tarihe geçti. Bugüne kadar oralardan kimseyi getirmemişiz Türkiye’ye. Bizim için çok önemli bir şey olmasa da Tello, Avrupa-Asya arasında bir yerde ülkesinin reklamını yapıyor.
Şili’nin Türkiye Başkonsolosu, Tello’nun transferinden sonra kendisini arayarak “Hoş geldin Rodrigo” demiş. Hatta kendisine “Şili’nin Türkiye’deki ikinci konsolosu sensin” diyerek ülkesi adına önemli bir misyon yüklemiş.
Tello, ülkesinin tanıtımı için yapılan organizasyonlarda elinden geleni yaparak aynı zamanda ülkesine de hizmet etmeye devam ediyormuş. Vatanına, milletine, Beşiktaş’a hayırlı bir evlat yani Rodrigo Alvaro Tello.
Röportaj: Hüseyin Eroğul
Gelirken sürpriz olan, geldiğinde yıldız olan, bu seneye ise hayal kırıklığıyla başlayan Futbol Takımımız’ın Şilili yıldızı Rodrigo Alvaro Tello, Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli’nin gelişiyle birlikte çıktığı ilk maçında 1 gol, 1 asistle üzerindeki ölü toprağını attı.
Özlenen ve beklenen Tello’yu izlettirmeye başlayan yıldız futbolcumuz için sezon başında bir sürü söylenti vardı gazetelerde ve televizyonlarda... Haberlere göre sol beki benimsememişti. “Yerim dar” demişti, yeri değiştikten sonra da “Yenim dar” demişti:
“Benim sol beki beğenmemem gibi bir durum söz konusu değil. Beşiktaş’a gelmeden önce de Sporting Lizbon’da 3 sene o pozisyonda oynadım. Sol bekte bir sıkıntı yaşamadım. Sadece Büyükşehir Belediyespor, Gaziantepspor ve Metalist Kharkiv maçlarında kötü oynadım ama bunun, defansta oynamamak istemememle alakası yok. Sonuçta defansın soluna da uyum sağlamış bir futbolcuyum.”
Sezon başında sanki üzerinde ölü toprağı vardı fakat şimdi beklediğimiz Tello’yu izliyoruz. Neye bağlıyorsun bunu?
“Aslında lige iyi başladık, maçlar da kazandık. Sadece Ertuğrul Hoca’nın son birkaç maçında iyi oynayamadığımızı söyleyebilirim. Şu anda daha ileride oynuyorum. Bu da daha çok göz önünde olmamı sağlıyor.”
“Özgürlük Avantaj”
Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli, gelir gelmez Takımımız’da bir takım değişiklikler yaptı. Oyun şablonunu değiştirdi, futbolcuların mevkiilerine el attı, sistemine uygun oyun planı oluşturdu. Bu değişikliklere göre Tello’nun da oyundaki yeri değişmişti. Daha ileride ve serbest bir oyuncu olarak görev yapmaya başladı. Bu, Tello’ya da yaramış olacak ki, Gençlerbirliği maçı, Tello’nun maçı oldu. Şilili’yi sahanın her tarafında görmemizi kendisi nasıl değerlendiriyor?
“Bu, benim için çok güzel bir şey. Sadece ben değil, takımdaki bütün arkadaşlarım özgürlüklerine kavuştular. Önceden herkesin bir pozisyonu vardı ve orada oynatılıyordu. Şimdi herkes değişerek oynuyor. Önemli olan sadece bir kişinin yerinin değişmesi değil. Şu anda blok halinde oynamaya çalışıyoruz. Bunları takım halinde yaptığımız için sağa, sola, ileri, geri gittiğimizde bir farklılık olmuyor. Tek değişiklik yerlerimizin değişmesi. Bazen kendinizi daha iyi bir yerde bulabiliyorsunuz. Bu yüzden ben bunu avantaj olarak görüyorum.”
Saha içinde yeni oyun sisteminin bir parçası, oyunu yaşayan birisi olarak neler düşünüyorsun?
“Ertuğrul Sağlam zamanında sistemimiz 4-4-2’ydi. Ben de ya orta sahanın solunda ya da defansın solunda oynuyordum. Şu anki sistemde atağa çıkıldığı zaman orta sahadaki ve forvetteki arkadaşlarımızın farklı yerlere geçme özgürlüğü var. Sağdaki sola, soldaki sağa geçebiliyor. Bunu eski sistemde yapamıyorduk.”
Gördüğümüz kadarıyla idmanlar da çok neşeli geçiyor...
“Futbol bir eğlencedir. Hem futbolseverleri eğlendirmek hem de bizim saha içinde eğlenmemizdir. Bunu yapıp olabildiğince zevk almaya çalışıyoruz. Bütün bunların yanında Beşiktaş’ta oynadığımızın da farkındayız. Bunu ciddiye almamız gerektiğini de biliyoruz. Eğlenirken de sorumluluklarımızı unutmuyoruz. İdmanların neşeli geçmesinin bir sebebi de sorumluluklarımızın farkında olmamız. Herkes aynı şeyi düşündüğü için kimse surat asmıyor.”
Anladığım ve gördüğüm kadarıyla takım içinde çok olumlu bir hava var...
“Kesinlikle çok olumlu bir atmosfer var takımda. Sadece futbolcuların havası da değil bu. Kulüp çalışanları, bize yardım edenler, malzemeciler, mutfaktaki görevliler ve diğer çalışanlarımızla birlikte çok olumlu ve uyumlu bir ekibiz. Kazandığımız zaman daha iyi oluyor ama önemli olan, kaybettiğimizde de bu havanın bozulmaması. Bunu da yakaladığımızı düşünüyorum. Tabii ki insan maç kaybedince üzülüyor ama sonuçta hemen bir sonraki maçı düşünmemiz gerekiyor. Kimse yüzünü asmıyor.”
Bu arada 5 yıldır şampiyonluğa hasret bir takımda olan birisi için; futbolun eğlence kısmının değil de sorumluluk ve baskı kısmının daha hissedilir olduğunu düşünüyorum. Bu durum baskı altına alıyor mu seni?
“Benim üzerimde değil ama takım üzerinde bir şampiyonluk baskısı var. Beşiktaş büyük bir kulüp olduğu için bu baskı her zaman olacaktır. Geçen sene şampiyonluğa çok yaklaştık, kazanabilirdik ama olmadı. Bu sene yine şampiyonluk için mücadele ediyoruz. Çok iyi bir takımımız olduğunu düşünüyorum ve öyle tahmin ediyorum ki ipi göğüsleyeceğiz.”
“Mustafa Denizli Şili’de de Tanınıyor”
Turkcell Süper Lig, son yıllarda Anadolu takımlarının sivrilmesiyle daha heyecanlı bir hale geldi. Herkesin malumu... Bu yılın flaş ekipleri arasında Trabzonspor’u, Ankaraspor’u, geçen yılki yükselişiyle herkesin takdirini kazanan Sivasspor’u, büyük bir potansiyele sahip olan ve futbolseverlerin önümüzdeki yıllarda patlama yapmasını beklediği Kayserispor’u gösterirsek yanlış bir şey söylemeyiz.
Henüz ligde ilk devre bile bitmedi ama oynanan maçlara bir göz atarsak neler tahmin ediyorsun bu yılla ilgili?
“Sonuçta her sene dikkat çeken takımlar oluyor. Geçen sene Sivasspor böyleydi. İyi başladı, iyi devam etti, iyi bitirdi. Bu sene de lige iyi başlayan takımlar var. Önümüzdeki haftalarda neler olacağını söyleyebilmek gerçekten çok zor ama şunu söyleyebilirim ki, artık futbolda zayıf takım diye bir kavram yok. O yüzden her maça aynı konsantrasyonla çıkıp, maçlarımızı kazanıp ligin en tepesine çıkıp orada kalıcı olmalıyız. Açıkçası geriye kalan takımların durumu beni pek ilgilendirmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki, bu yıl da geçen seneki Sivasspor örneğinde olduğu gibi birkaç takıma şahit olabiliriz.”
Artık yeni bir teknik direktörle çalışıyorsunuz...
“Teknik adam değişiklikleri futbolun içindeki normal olaylardan bir tanesi. O yüzden futbolcu bunlara hazırlıklı olmalı ve garipsememeli. Benim en büyük avantajım Mustafa Denizli’yi biliyor olmamdı. Kendisini daha önceden bire bir tanımıyordum ama Galatasaray ve Fenerbahçe’yi şampiyon yaptığını, Euro 2000’de Türk Milli Takımı’nı çalıştırdığını biliyordum. Kendisine çok büyük saygım var. Hatta beni Şili’den ‘Yeni teknik direktörünüz Mustafa Denizli olmuş. Başarılar’ diye arayanlar vardı. Düşünün, orada bile tanınıyor.”
Mustafa Hoca’nın çalışma sistemi hakkında neler söyleyebilirsin peki?
“Her teknik adamın kendisine göre farklı çalışma stili var. Hocamız kararları tabii ki kendisi veriyor ama bizden de gerektiği yerlerde fikir alıyor. Bize de düşünme payı veriyor. Takımla hocanın diyaloğunun çok iyi olduğunu görüyorum. Bir futbolcunun hocasıyla sürekli iletişim halinde olması çok önemli bir şey. Bu mutluluğu bütün takım arkadaşlarımda görebiliyorum.”
“Burada Aradığınız Her Şey Var”
Tello, dünya futboluyla ilgili bir isim. Elinden geldiği kadar futbol dünyasında ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıyor. Mesela Türkiye’yi 1999-2000 senesinde takip etmeye başlamış. 2000 Avrupa Şampiyonası’nda, 2002 Dünya Kupası’nda Milli Takımımız’ı izlemiş. Millilerimiz’in başarılarının yanı sıra birkaç futbolcuyu da gözüne kestirmiş. Rüştü Reçber, Hasan Şaş, Hakan Şükür bunlardan birkaçı. Şilili Futbolcumuz, Sporting Lizbon’a gidişiyle ülkesini ilk kez terk etmiş ve ciddi sıkıntılar yaşamış Portekiz’deki ilk 1.5 yılında. Türk futboluyla Portekiz futbolunun birbirine çok benzetiyor ve kısa sürede buraya uyum sağlamasını da buna bağlıyor.
Tello, Şilili; eşi Kanadalı fakat Türkiye’de yaşıyorlar. Bir dönem de Portekiz’in havasını solumuşlar. “Memleket” dedikleri eğer doydukları yerse, şimdilik Türkiyeliler... Tello ve ailesi buraya hemen alışmış, ülkemizi çok sevmişler ve uzun süre burada kalmak istiyorlarmış. Ne kadar severlerse sevsinler, gurbetteler ve farklı bir kültürü yaşıyorlar...
Seni çok şaşırtan bir şey oldu mu burada?
“Bazı şeyler var tabii ki ama benim için sürpriz olan, şaşkına çeviren bir şey görmedim. Trafik biraz garip gelmişti ama alıştım artık. Yemekler farklıydı, o da alışılmayacak bir şey değil. Ezan sesine alıştım, hatta oğlum bile alıştı. Açıkçası burada çok farklı şeyler görmedim. Zaten burada aradığınız her şey var.”
“Türkler Çok Yardımsever”
Güney Amerika’dan gelen hemen her futbolcu, Türkler’i kendi vatandaşlarına benzetir ve sık sık burayı kendi evleri gibi gördüklerini söylerler. Mesela Avrupa’dan, Balkanlar’dan transfer edilen futbolculardan böyle şeyleri pek fazla duyamazsınız. Zaten öyle bir şey söylerlerse de pek inandırıcı olmazlar. Misal, herkesin soğuk ve somurtkan olduğu bir Orta Avrupa vatandaşı “Türkiye bizim oralara benziyor” derse ne kadar inanabilirsiniz ki? Latin Amerikalı Tello da aynı şeyleri düşünüyor. Ve Türkiye’de kendisini rahat hissetmesinin sebeplerini anlatıyor:
“Bizim oralarda da yerli halk yabancılara karşı çok misafirperverdir. Türkiye’de de durum farklı değil. Aynı zamanda Türkler çok yardımsever bir millet. Dilinizi bilmeseler de, sizinle iletişim kurmakta güçlük çekseler de anladıkları kadarıyla ve mümkün olduğunca yardım etmeye çalışıyorlar. Burada mutlu olmamızın ve ailece burada kalmak istememizin arkasında bunlar da vardır mutlaka.”
Türkçe ile aran nasıl peki?
“Bazı kelimeleri ve tam bir cümlenin yüzde 30’unu anlıyorum. Eşim bu konulara benden daha çok ilgi gösteriyor. Türkçesi benden daha iyi. Evde olduğumuz zaman Türkçe konuşmaya çalışıyoruz. İnsanlarla konuşabilecek kadar Türkçe öğrenmek istiyorum.”
Şili’nin Türkiye’deki İkinci Konsolosu
Tello, Türkiye’yi de Beşiktaş’ı da çok seviyor ve burada kalabileceği kadar kalmak istiyor. Günün birinde Şili’ye dönmek onun da aklında var lakin çok da dert etmiyor. Eğer kendince gerekli olan şartlar yerine gelmezse başka bir yerde de futbolu bırakabileceğini söylüyor.
Tello, Türkiye’de futbol oynayan ilk Şilili olarak tarihe geçti. Bugüne kadar oralardan kimseyi getirmemişiz Türkiye’ye. Bizim için çok önemli bir şey olmasa da Tello, Avrupa-Asya arasında bir yerde ülkesinin reklamını yapıyor.
Şili’nin Türkiye Başkonsolosu, Tello’nun transferinden sonra kendisini arayarak “Hoş geldin Rodrigo” demiş. Hatta kendisine “Şili’nin Türkiye’deki ikinci konsolosu sensin” diyerek ülkesi adına önemli bir misyon yüklemiş.
Tello, ülkesinin tanıtımı için yapılan organizasyonlarda elinden geleni yaparak aynı zamanda ülkesine de hizmet etmeye devam ediyormuş. Vatanına, milletine, Beşiktaş’a hayırlı bir evlat yani Rodrigo Alvaro Tello.
Röportaj: Hüseyin Eroğul
Yorum