SÖNMEYEN DEVRİM MEŞALESİ KUBİLAY…
Kubilay, Türk halkının Cumhuriyet’le birlikte elde ettiği kazanımlara karşı irticai ve bölücü hareketlerin arkasında yer alan emperyalizmin, bir türlü hazmedemediği “Kurtuluş Savaş’nın Menemen’deki mevzilerini canı pahasına koruyan ve 23 Aralık 1930’da gerici bir isyanla katledilen Kemalist devrim şehidi dir.
Sivas’da İngiliz ajanların, Kürt aşiretlerini kullanarak 6 Mart 1921’de Koçgiri isyanı çıkartıp Musul ve Kerkük bölgesini,
Misakı Milli sınırları içersine alan Atatürk’ ü güç durumda bırakmayı amaçlamış lardır.
Musul sorunu, Milletler Cemiyeti’ne İngiltere’nin başvurması sırasında,
7 Ağustos 1924’ de Hak kari’de Nasturi isyanının başlamasıyla zora girmiştir.
1925 yılında Eğil’in Piran köyün de başlayan Şeyh Said ayaklanması arkasında, “Kürt Teali Cemiyeti”nin yer aldığı,
İngilizlerin kışkırttığı bir isyandır.
Feodal yapının egemen olduğu Doğu ve Güneydoğu’da istenen yayılma sağlanmış, geçici başkent olarak düşündükleri Bingöl’le birlikte, Elazığ, Lice, Ergani ve birçok köy düşmüştür.
Saldırı Diyarbakır’a ka dar uzanmış ve cami şerefelerinden “ …hilafetsiz Müslümanlık olmaz; saltanat ve hilafet geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren Kemalist hükümetin başı ezilmelidir” diyen, bildiriler atılmıştır.
Ancak sonunda Şeyh Said idamdan kurtulamamıştır.
Daha Sivas Kongresi’nde Atatürk, İngilizler için: “İngilizlerin amacının, parayla ülkemizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kür distan kurma sözü vererek, bize karşı süikast düzenlemek olduğu anlaşılmış ve gerekli önlemler alınmış tır” demiştir.
Eskişehir’deki bir konuşmasında da:“Musul-Kerkük kadar önemli olan ikinci konu, Kürtlük sorunudur.
İngilizler orada (Kuzey Irak’ta) bir Kürt devleti kurmak istiyorlar.
Bunu yaparlarsa, bu düşünce bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır.
Bunu engellemek için sınırı güneyden geçirmek gerekir” diyerek, bugünkü tehlikeli durumu görmüştür.
Takrir-i Sükûn Kanunu
---------------------------------------
Kubilay’a karşı girişilen gerici vahşet, 17 Kasım 1924’de Kazım Karabekir başkanlığında, eski ittihat çılar, gericiler ve etnik ayrılıkçılar tarafından kurulan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile
1930 yılın da Ali Fethi Okyar tarafından kurulan “Serbest Fırka”nın karşı devrim çabalarının tırmanmasıyla ortam bulmuştur.
Terakkiperver Fıkra 3 Haziran 1925’ de ve Serbest Fıkra’da 17 Kasım 1930’da Takrir-i Sü kûn Kanunu ( Vatana İhanet) ile kapatılmışlardır. İslâm devletini yeniden tesis etmek, Osmanlıya dönmek ve Hilafeti getirmek gibi politikalarla irticanın kaynağı haline gelmişlerdir.
Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirilen imam Laz İbrahim’in yönlendirdiği yobazlar
başlarında Giritli Der viş Mehmet olmak üzere sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı Hükümet Konağı’nın önüne dikerek,
70 bin kişilik bir Halife Ordusunun kendilerini beklediğini söyleyerek, tekbirlerle sancağın etrafında dönmeye başlamışlar: “Şapka giyen kâfirdir, din elden gidiyor, saltanatı geri getireceğiz, yakında şeriata geri dönülecek!”diyerek, isyanı tırmandırmışlardır.
Bu hareket, 13 Aralık 1925 tarihinde çıkartılan “Tarikatların, tekelerin, türbelerin ve zaviyelerin” kapatılmasına dair yasaya karşı gövde gösterisi halini de almıştır.
Menemen’ de öğretmen asteğmen olarak görev yapmakta olan Kubilay, bu hareketi bastırmaya çalışırken, bekçi Hasan, bekçi Şevki’yle birlikte şehit olur.
Bu vahşet karşısında Atatürk’ün tepkisi inanılmaz derecede sert olmuştur:
“Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasın da Zabit Vekili Kubilay Bey’in vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim.
Kubilay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Mene men’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir.
Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fev kinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.
Menemen’de ahalden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir.
İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır.
Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icaba tını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur.
Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhu riyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır” demiştir.
Emperyalizmin maşaları irtica ve bölücülük daima Atatürk’ün çelikleşmiş iradesine çarparak dağılmıştır.
Bugün, “karşı devrim” ve “bölücü hareket”in, cumhuriyet kurumlarını ele geçirip ortak cephe oluşturmaya çalışmaları .. halkımızın yüreğini acıtmaktadır.
Atatürk:”Devlet, halkın huzurunu, ülkenin asayiş ve müdafaasını sağlamak için; demiryolları, limanlar, deniz araçları, telgraf ve telefon, tarım ve hayvancılık, her tür lü nakliye araçları, sanayi ve ülkenin yeraltı yerüstü servetiyle yakından ilgilenmeli, onları korumalıdır.
Bu değerlerin korunması, ülke yönetiminde ve savunmasında, toptan, tüfekten ve her türlü silahtan daha önemlidir.
Devlet ve millet, hayat ve bağımsızlığını, kendi kaynağına yani kendi üretimine dayandırma lıdır.
İşte asıl büyük önlem budur. Millet, kendi üretiminden daha çok tüketmemek ve ihtiyacından daha fazla istememek zorundadır. Bin belaya karşı koyup, bin musibetle ortaya çıkan varlık, yalnızca milli geçimini düzenleyememek yüzünden, bir daha tehli***e düşürülmeyecektir.
Büyük bir devrim yaptık.
Ül***i bir çağdan alıp, yeni bir çağa götürdük.
Birçok eskimiş kurumu yıktık.
Bunların binlerce taraftarı olduğu ve fırsat bekledikleri, unutulmamalıdır.
Devrimin yasası, var olan bütün yasaların üzerindedir.
Bizi öldürmedikçe, bizim düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim biran bile durmayacaktır.
Devrimin içerden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi güç lerin bir yerde toplanması gerekir ” diyerek, devrimler üzerinde ödünsüz olduğunu ortaya koymaktadır.
Kubilay olayı, devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapma yan bir idealist vatanseverlik örneğidir.
Orhan Özkaya
Kaynakça: 1-Atatürk ve Türk Devrimi (2), Metin Aydoğan, Umay yayınları.
2-Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Sina Akşin, İmge Kitapevi.
3- Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman, Bilgi yayınev
Kubilay, Türk halkının Cumhuriyet’le birlikte elde ettiği kazanımlara karşı irticai ve bölücü hareketlerin arkasında yer alan emperyalizmin, bir türlü hazmedemediği “Kurtuluş Savaş’nın Menemen’deki mevzilerini canı pahasına koruyan ve 23 Aralık 1930’da gerici bir isyanla katledilen Kemalist devrim şehidi dir.
Sivas’da İngiliz ajanların, Kürt aşiretlerini kullanarak 6 Mart 1921’de Koçgiri isyanı çıkartıp Musul ve Kerkük bölgesini,
Misakı Milli sınırları içersine alan Atatürk’ ü güç durumda bırakmayı amaçlamış lardır.
Musul sorunu, Milletler Cemiyeti’ne İngiltere’nin başvurması sırasında,
7 Ağustos 1924’ de Hak kari’de Nasturi isyanının başlamasıyla zora girmiştir.
1925 yılında Eğil’in Piran köyün de başlayan Şeyh Said ayaklanması arkasında, “Kürt Teali Cemiyeti”nin yer aldığı,
İngilizlerin kışkırttığı bir isyandır.
Feodal yapının egemen olduğu Doğu ve Güneydoğu’da istenen yayılma sağlanmış, geçici başkent olarak düşündükleri Bingöl’le birlikte, Elazığ, Lice, Ergani ve birçok köy düşmüştür.
Saldırı Diyarbakır’a ka dar uzanmış ve cami şerefelerinden “ …hilafetsiz Müslümanlık olmaz; saltanat ve hilafet geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren Kemalist hükümetin başı ezilmelidir” diyen, bildiriler atılmıştır.
Ancak sonunda Şeyh Said idamdan kurtulamamıştır.
Daha Sivas Kongresi’nde Atatürk, İngilizler için: “İngilizlerin amacının, parayla ülkemizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kür distan kurma sözü vererek, bize karşı süikast düzenlemek olduğu anlaşılmış ve gerekli önlemler alınmış tır” demiştir.
Eskişehir’deki bir konuşmasında da:“Musul-Kerkük kadar önemli olan ikinci konu, Kürtlük sorunudur.
İngilizler orada (Kuzey Irak’ta) bir Kürt devleti kurmak istiyorlar.
Bunu yaparlarsa, bu düşünce bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır.
Bunu engellemek için sınırı güneyden geçirmek gerekir” diyerek, bugünkü tehlikeli durumu görmüştür.
Takrir-i Sükûn Kanunu
---------------------------------------
Kubilay’a karşı girişilen gerici vahşet, 17 Kasım 1924’de Kazım Karabekir başkanlığında, eski ittihat çılar, gericiler ve etnik ayrılıkçılar tarafından kurulan “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile
1930 yılın da Ali Fethi Okyar tarafından kurulan “Serbest Fırka”nın karşı devrim çabalarının tırmanmasıyla ortam bulmuştur.
Terakkiperver Fıkra 3 Haziran 1925’ de ve Serbest Fıkra’da 17 Kasım 1930’da Takrir-i Sü kûn Kanunu ( Vatana İhanet) ile kapatılmışlardır. İslâm devletini yeniden tesis etmek, Osmanlıya dönmek ve Hilafeti getirmek gibi politikalarla irticanın kaynağı haline gelmişlerdir.
Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirilen imam Laz İbrahim’in yönlendirdiği yobazlar
başlarında Giritli Der viş Mehmet olmak üzere sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı Hükümet Konağı’nın önüne dikerek,
70 bin kişilik bir Halife Ordusunun kendilerini beklediğini söyleyerek, tekbirlerle sancağın etrafında dönmeye başlamışlar: “Şapka giyen kâfirdir, din elden gidiyor, saltanatı geri getireceğiz, yakında şeriata geri dönülecek!”diyerek, isyanı tırmandırmışlardır.
Bu hareket, 13 Aralık 1925 tarihinde çıkartılan “Tarikatların, tekelerin, türbelerin ve zaviyelerin” kapatılmasına dair yasaya karşı gövde gösterisi halini de almıştır.
Menemen’ de öğretmen asteğmen olarak görev yapmakta olan Kubilay, bu hareketi bastırmaya çalışırken, bekçi Hasan, bekçi Şevki’yle birlikte şehit olur.
Bu vahşet karşısında Atatürk’ün tepkisi inanılmaz derecede sert olmuştur:
“Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasın da Zabit Vekili Kubilay Bey’in vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim.
Kubilay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Mene men’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir.
Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fev kinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.
Menemen’de ahalden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir.
İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır.
Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icaba tını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur.
Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhu riyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır” demiştir.
Emperyalizmin maşaları irtica ve bölücülük daima Atatürk’ün çelikleşmiş iradesine çarparak dağılmıştır.
Bugün, “karşı devrim” ve “bölücü hareket”in, cumhuriyet kurumlarını ele geçirip ortak cephe oluşturmaya çalışmaları .. halkımızın yüreğini acıtmaktadır.
Atatürk:”Devlet, halkın huzurunu, ülkenin asayiş ve müdafaasını sağlamak için; demiryolları, limanlar, deniz araçları, telgraf ve telefon, tarım ve hayvancılık, her tür lü nakliye araçları, sanayi ve ülkenin yeraltı yerüstü servetiyle yakından ilgilenmeli, onları korumalıdır.
Bu değerlerin korunması, ülke yönetiminde ve savunmasında, toptan, tüfekten ve her türlü silahtan daha önemlidir.
Devlet ve millet, hayat ve bağımsızlığını, kendi kaynağına yani kendi üretimine dayandırma lıdır.
İşte asıl büyük önlem budur. Millet, kendi üretiminden daha çok tüketmemek ve ihtiyacından daha fazla istememek zorundadır. Bin belaya karşı koyup, bin musibetle ortaya çıkan varlık, yalnızca milli geçimini düzenleyememek yüzünden, bir daha tehli***e düşürülmeyecektir.
Büyük bir devrim yaptık.
Ül***i bir çağdan alıp, yeni bir çağa götürdük.
Birçok eskimiş kurumu yıktık.
Bunların binlerce taraftarı olduğu ve fırsat bekledikleri, unutulmamalıdır.
Devrimin yasası, var olan bütün yasaların üzerindedir.
Bizi öldürmedikçe, bizim düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim biran bile durmayacaktır.
Devrimin içerden ve dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi güç lerin bir yerde toplanması gerekir ” diyerek, devrimler üzerinde ödünsüz olduğunu ortaya koymaktadır.
Kubilay olayı, devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapma yan bir idealist vatanseverlik örneğidir.
Orhan Özkaya
Kaynakça: 1-Atatürk ve Türk Devrimi (2), Metin Aydoğan, Umay yayınları.
2-Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Sina Akşin, İmge Kitapevi.
3- Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman, Bilgi yayınev
Yorum