Made in Galatasaray

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • black belt
    Senior Member
    • 08-06-2004
    • 6523

    Made in Galatasaray

    GALATASARAY DERGİSİ / RÖPORTAJLAR




    19.01.2009 16:52

    Made in Galatasaray


    Arda Turan
    Ali Sami Yen'de objektifler ilk kez onu yakaladığında Hagi'nin attığı gole yumruk kaldıran çocuktu. Manisaspor'dayken Galatasaray'a karşı yaptığı asistte gole sevinemeyen adam oldu. Aradan geçen iki yılda gönüllerdeki tahtta her gün biraz daha yükseliyor. "Senden daha fazla Galatasaraylı'yım diyenle uzun uzun konuşmamız gerekir" diyen Arda Turan'a biz kısaca Galatasaraylı diyoruz, siz isterseniz profesyonel deyin...

    (Röportaj: Tarık ÜNLÜTÜRK | Galatasaray Dergisi, Aralık 2008, Sayı: 74)
    Geçen seneki şampiyonluktan başlayalım. Önce 28 hafta, ardından heyecan dolu bir altı hafta…
    Geçtiğimiz sezon dikkatler son altı haftaya çekildi ama "Hoca gitti diye o şampiyonluk geldi" demek çok doğru olmaz. Feldkamp ve Ahmet Akcan geçtiğimiz sezon oynanan 34 haftanın, 28 haftası başımızdaydı. Onların da çok büyük payları var. Biz ikinci yarının başında şampiyon olacağımıza inanmıştık. Kısıtlı bir kadromuz vardı ve bunun da farkındaydık. Elimizde tüm mevkilerde alternatif yoktu. O yüzden rotasyona gitme gibi bir şansımız olmuyordu. Hiçbirimizin dinlenme şansı olmadı. Kötü oynadığımız maçlar oluyordu. Moral-motivasyon olarak çöküyorsunuz fakat bir sonraki maç sahada olmak zorundasınız. Biz bu şartlar altında kazandık o şampiyonluğu.
    Şampiyonluk yolunda dönülen keskin virajı hangi maç tam anlamıyla karşılar?
    Ankara’da kaybettiğimiz bir maçtı yanılmıyorsam sezon içinde. Futbolcular olarak, otobüsün arkasında toplandık. Hakan Abi, Okan Abi, Ümit Abi, Ayhan Abi, Hasan Abi… Hep beraber oturup konuştuk. Herkes birbirine açık açık sordu. Herkes birbirinin yüzüne aklında ne varsa söyledi. Sen şunu yapmalısın… Bana sordular, “Sen gece dışarı çıkıyor musun?” Yani herkes aklında ne varsa söyledi. Sonra baktık ki aslında hiçbirimiz hata yapmıyoruz. Sadece tam anlamıyla konsantre olmadığımızı anladık. Her şeyi bir kenara bıraktık o gün. Basın devamlı eleştiriyor. Başka kulüplere karşı medya gücümüz olmadığının farkında vardık.
    Var mı gerçekten böyle bir şey. Medyada Galatasaray daha mı etkisiz?
    Bence var. Galatasaray medyada daha zayıf. Haksız yere daha çok eleştirilen bir kulüp.
    Sezon içinde Ankara’da oynanan bir diğer maçta Gençlerbirliği’ni mağlup ettiniz. Bu maç da sezonun kader anlarındandı…
    Gençlerbirliği maçı hala aklımdadır. Çamurlu bir maçtı, beyaz formalarla mücadele etmiştik. Maç sonunda soyunma odasında çamurdan birbirimizin yüzünü görmemiştik. Aslında bu maça kader anı diyemeyiz. Herhangi bir maçı ayırmamız doğru olmaz. Çünkü tüm sezon söz konusu. Sivas’ta kaybetsek ne olacaktı. Hangisini söyleyebiliriz ki? Biz yine başka bir Ankara deplasmanındayız, Ankaragücü’ne karşı. Takımda 10 kişi vardı A takımdan ve maç toplantısı yapacağız. Toplantı yapılacağı zaman toplantı odasına gidilir. Biz o gün o kadar azdık ki yemek masasında toplantımızı yaptık. O günleri geçirip, şampiyonluğu yaşamak bizim için çok önemliydi.
    Peki son altı haftaya dönelim. Ne değişti son altı hafta?
    Bir şey değişmedi. Orada şöyle bir şey vardı. Önünde altı maç var ve o altı maçı kazanırsan şampiyon oluyorsun. Ülkelerinin A milli takımlarına hizmet eden futbolcuların çok fazla olduğu bir takımdık. Fakat aynı zamanda kazanmaya aç bir futbolcu topluluğu da vardı. Bir de bizim sezon içine başımıza çok şey geldi. Acı çektirilmiş bir takım olduk bir nevi. Bu da tabii bizi pozitif yönde motive etti. Bir şeyleri kanıtlama arzusunu da buna ekleyelim. Ve biz bu kenetlenmeyle şampiyonluğa ulaştık.
    Feldkamp çok disiplinliydi. Senin de rahat bir görüntün var. Senin Feldkamp ile aran nasıldı?
    Hoca ile çok iyi bir diyaloğum vardı. Hatta bana tolerans bile gösterdiğini söyleyebilirim. Her hocanın farklı bir tarzı var ve bizim de seçme şansımız yok.
    Şampiyonluk sonrası sen tam anlamıyla tadını çıkaramadın. Milli Takım kampında aldın soluğu…
    Hayatımın en güzel şampiyonluğunu yaşadım. Belki de öyle bir şampiyonluk yaşayamayacağım bir daha. Şampiyon olduğumuzun ertesi akşamı Milli Takım kampındaydık. Yeni bir mücadele içine girdik. Ama şampiyonluğun CD’sini çok kötü zamanlarda izlerim. Ben Galatasaraylı futbolcu değilim sadece, Galatasaray taraftarıyım aynı zamanda. O şampiyonluğu yaşamaktan, o şampiyonluğa taraftar olmaktan büyük ***if aldım.
    Yorucu bir sezon sonunda Milli Takım kampı geldi. Futbolculuğun zor yanı mıdır uzun kamplar?
    Açıkçası o günleri çok özlüyorum. Beni hiç yormamış. Çok güzeldi Milli Takım’ın atmosferi. Tarihin en büyük Avrupa Şampiyonası başarısını gösterdik.
    Şampiyona devam ederken takım çok eleştirildi.
    Ben 1996 Avrupa Şampiyonası’nı hatırlıyorum, inanılmaz oynamıştık. İlk maçtaki şanssızlık tüm turnuvaya sirayet etmişti. Ama son Avrupa Şampiyonası’nda tecrübeli, turnuva oynamasını bilen bir takım vardı sahada. Pozisyonuna sadık kalan bir takım vardı sahada. İsviçre maçının ikinci devresi… Şunu söylemek istiyorum. Fatih Hoca inanılmaz taktiksel anlamda işler yaptı. İyi ya da kötü, hocanın yaptıklarını yorumlamak bana düşmez. Ama o gün, Fatih Terim ne kadar büyük bir hocaymış diye içimden geçirdim. Yağmurlu havada üstümüze gelen bir İsviçre takımı var ve biz birden tek ön liberoya döndük. Üstüne karşı gelen bir takıma karşı çift ön liberoyla oynayan takım, bir anda tek ön liberoya düştü. Takım iki forvete dönünce baskıyı kuran takım biz olduk bir anda.
    Şampiyona senin beklentilerin karşıladı mı?
    Kişisel beklentilerimi karşıladı. Ama takım olarak beklentilerimizi karşılamadı. Kimse buna inanmıyordu ama biz hedefi şampiyonluk olarak koymuştuk. Başkalarının ne söylediği önemli değil, önemli olan bizim düşündüğümüzdü.
    Dünya Kupası elemeleri yaklaşıyor, Mart sonu ve Nisan başında İspanya’ya karşı oynanacak iki maç var…
    Herkes şunu söylüyor. İspanya güçlü takım, bizi yener. Futbolda bu yok. Futbol sahada oynanan 90 dakika içinde belli olur. O günkü şartları kimse şimdiden bilemez. Ama ben İspanya maçlarından çok umutluyum. Karşımızdaki takım bir kere kapalı kutu değil. Neler yapabildiğini biliyoruz. Ve oynayan bir takım. Biz de öyle bir takımız. Zevkli bir mücadele olacak.
    Senin tercihin nedir Arda Turan, kapalı takımlara karşı oynamak mı, yoksa açık oynayan takımlar mı?
    Kapalı oynayan takımlara karşı oynamayı hiç sevmem. Her zaman karşımızdaki rakibin de oyun oynamaya çalışmasını istedim. Maç heyecanlı olmalı. Örnek Benfica maçı. Biz oraya gittik ama kapanmadık. Onlar da oynamayı seven bir takım. Ve çok güzel ve heyecanlı bir maç çıktı ortaya.
    Peki senin jenerasyonuna gelelim. Galatasaray’ın meşhur 1987 jenerasyonundansın. Uzun yıllar sonra PAF Ligi şampiyonluğunu kazanan takım. O takımdan herkes çok daha fazla oyuncunun Galatasaray A takımına, hatta A Milli Takım’a çıkmasını bekliyordu. Sen neden buradasın, diğerleri neden burada değil?
    Benim jenerasyonumda 40 maç yenilmeyen bir Genç Milli Takım vardı. O maçların hepsinde oynamıştım hatırladığım kadarıyla. Bu konuda aslında ben çok üzgünüm. Neden o zamanki takım arkadaşlarım şimdi A Milli Takım’da yoklar! Şunu da sormak gerekir. Bu çocuklar mı suçlu, hepsinde mi hata var? Ben o dönemki Genç Milli Takımımızdan şu anda oynayan Beşiktaş’tan Serdar Özkan’ı görüyorum. Oyuncuların burada suçu var mı bilmiyorum ama varsa da yüzde 20’yi geçmez. Geri kalanı onları oynatmayanlarda. Bu çocuklara gereken şans verilmiyor. Skor uğruna, günü kurtarma uğruna çok büyük yetenekler harcanıyor. Bunu da herkesle tartışmaya hazırım.
    Mlada Boleslav maçı ise senin göz önüne geldiğin maçtı. Futbolda böyle bir çıkış yakalamak şart mı?
    Aslında Mlada Boleslav maçında ortaya çıkmadım. Bir sezon önce Vestel Manisaspor’la 15 maça çıktım ve bütün maçlarda da üst düzey top oynadım. Vestel Manisaspor maçlarını televizyondan -canlı ya da bant- kimse izleyemedi. Ben bütün maçlarda Galatasaray’da oynar gibi oynadım. Manisa’da Fenerbahçe’ye karşı üç asist yaptım. Mlada Boleslav, maçı ise benim Galatasaray taraftarının önüne çıktığım ve fark edildiğim maçtı. O maç Galatasaray taraftarının beni kabul ettiği maç oldu. Ben, kendimi kabul ettiğim maçları ise Vestel Manisa’da oynamıştım zaten.
    Arda Turan’daki genç futbolcu imajı artık kayboldu. Bu biraz da senin özgüveninden kaynaklanıyor sanırım. Sahada tecrübeli bir isim gibisin daha çok…
    Belki dediğiniz gibi biraz kendime fazla güveniyorum. Ama bu saha içerisinde abilerime karşı saygısızlık ya da ukalalık şekline dönüşmez. Hakkını korumak saygısızlık değildir. Ben Galatasaray’da oynuyorum, demek ki iyi futbolcuyum. Sahada takım için varız. Bazen ben bir şey diyorsam, bunu kendim için değil, takım için diyorumdur. Sahanın içinde bu açıdan herkesin eşit olduğunu düşünüyorum.
    Galatasaray Dergisi’ne 2006 yılında verdiğin röportajda şut atmakta ve orta yapmakta eksiklerin bulunduğunu söylemiştin. Kendi açından şu anda durumun nasıl?
    Ben topu ortalamam. Kanattayım veya değilim, topu atacağım adama atarım. Yani benim için o bir pastır. Şut için ise ben mutlaka iyi pozisyonu beklerim. Çok garanti görmezsem, vurmuyorum. Gerektiği yerde vuruyorum. Vurduğum zaman da gol oluyor.
    Türkiye’de senin gibi çıkış yakalayan futbolcular belirli bir zaman sonra eleştirilerin hedefi de oluyorlar. Sana gelen belli başlı eleştiriden biri şımardığın. Ne düşünüyorsun?
    21 yaşındaki bir futbolcu kahkaha atıyorsa şımarıktır. Hakeme haklı konuda itiraz ediyorsa şımarıktır. Sahada içinde takım arkadaşına bir şey söylüyorsa, uyarıyorsa şımarıktır. Benden belki de yediği her tekmeden sonra sinen, sessiz bir futbolcu olmamı bekliyorlar. Ama ben öyle değilim. İnsanlar bana bu ülkede yapmadığım şeyleri söylüyorlar. Gece çıkmadığım halde çıkıyor diyorlar. Alkol kullanmam, kullanıyor diyorlar. İnsanlar televizyonda bana hakaret dahi ettiler. Beni savunan olmadı. Hani ben Türk futbolunun geleceğiydim, genç yetenektim.
    Gerçekten gece hayatın var mı?
    Özel hayatımda kız arkadaşımı alıp gezdirebilmeliyim. Ben gece kulübüne gidersem, her şeyi göze alıp gidiyorumdur. Zaten gece dışarı çıkıyorsam, Haldun Abi, Murat Abi, Adnan Abi bundan haberdardır. İzin günümde neden çıkmayayım? Saat 23’te benim fotoğrafım çekiliyor. Sonra deseler ki yapacakları haberde, “Arda 23’te kız arkadaşı ile yemekten çıktı”, zaten bir problem olmaz. Öyle demiyor ki, “Sabaha kadar kızlarla eğlendi” yazıyor fotoğrafın altına.
    Çıkan haberlerden etkileniyor musun?
    Yok, beni etkilemiyor. Ama insanlar etkileniyor. Bu yüzden insanlardan almamam gereken tepkileri alıyorum. Zemin bozuk, top zeminde sekip, dışarı çıkıyor. Adam yandan “Geceleri gezersen, böyle olur” diyor. Yok öyle bir şey, orada çim kalkmış, top o yüzden dışarı çıkıyor.
    Maçtan bir gün sonra gazete okur musun?
    Kazanmışsak ve iyi oynamışsam moral olsun diye okurum. Ama kötü yazdıklarını tahmin ediyorsam elime bile almam. Her futbolcu okur ama söylemez.
    Tekrar saha içine dönelim. Sen yıldız oyuncu vasfındasın, fakat topsuz oyunda ortaya koyduğun mücadele üst seviyede...
    Sahadaki mücadelemin çok fazla farkına varılmadığını düşünüyorum. Dünyanın en zor şeyidir… Topu ayağınıza alıyorsunuz, onu tutmak rakibi geçmek için verdiğiniz çaba, ardından da geriye dönerek rakibi takip etmek. Futbolcu topsuz koşuda yorulur… Ben defalarca o mesafeleri topla kat ediyorum. Daha sonra savunmaya da yardım etmeye çalışıyorum. Gelemediğim zamanlarda Galatasaray takımı altı kişiyle de dört kişiyle de savunma yapmalı. Galatasaray takımı büyük takımdır. Büyük takımlar da risk alabilmelidir. Barcelona takımına bakıyorsunuz savunmada iki kişi kalıyor. “Arda, Kewell, Lincoln neden geriye dönmediler”… Ben buna pek katılmıyorum. Zaten o an dönecek gücümüz kalsa, döneriz. Ama ileride de bir mücadele veriliyor. Ben sahada oyunun hücum yönünde kendimi yeterli görmüyorsam, bunu hissetiysem o gün mücadeleye yönelirim. Hücum yönünü başka arkadaşlara bırakırım. Takım oyuncusu böyle yapmalı. Bu iş bir paylaşım işidir.
    Kewell ve sen, ikiniz de sol kanatta oynamayı seviyorsunuz. Şu anki çözüm maç içinde sık sık kanadı değişmeniz gibi gözüküyor…
    Bence ben solda oynasam çok daha iyi olur. Ama hocanın düşüncesi bu şekilde. Biz de elimizden geleni yapıyoruz. Devamlı sağda oynayacak olsam, orada da oynarım. Çünkü o bölgeye göre strateji geliştiririm. Ama sol tarafta etkili olduğum ortada. Karşımdaki rakibi geçebileceğim 7-8 seçeneğim oluşmuş durumda. Sol taraftan oyunu daha iyi okuyabildiğimi düşünüyorum. Kewell ise sol ayaklı bir futbolcu. O da sol kanatta çok etkili. Fakat maç içinde kanat değiştirmemiz rakibi de şaşırtıyor.
    Futbola taktiksel bakışın nasıl, 4-4-2 ya da 3-5-2 rakamlar önemli midir?
    Rakamlar bence önemli değil. Önemli olan belirlenen stratejinin uygulanmasıdır. Bir takım ya basmalı ya da kabullenmeli. Bunun arası olursa oyun çok geniş alana yayılıyor. İki uç arasında 60-70 metrelik alanlar oluşuyor. Bu şekilde darmadağın olursunuz. Kabullenmek de bir stratejidir.
    Kadıköy’de oynanan son Fenerbahçe maçına gelelim. Kadıköy öncesi takım üzerinde aşırı bir baskı mı oluşuyor?
    Öyle bir şey olduğuna inanmıyorum. Fenerbahçe’nin Kadıköy’de çok kolay yenileceğini düşünüyorum. Ama şöyle bir şey var. Bizim üzerimizde Kadıköy’e gidiyoruz, kaybedeceğiz diye bir korku ya da stres yok. Ama bizim dışımızda öyle bir hava oluşturuluyor. Sendromu yaşayanlar başkaları. Bir diğer anlam veremediğim nokta, maç sonunda olanlar ve o olanların yorumları. İnanılmaz centilmenlik içinde geçen bir maçtı yorumları... Tüm stat bize her türlü küfürü koro halinde ediyor. Ali Sami Yen cennet gibi bu olanların yanında. Her takım Ali Sami Yen’de rahatlıkla oynuyor. Herhangi bir baskı yok. Zaten böyle olmalı. Bundan dolayı medya gücü diyorum. Bize yapılanlardan, atılan yabancı cisimlerden, edilen küfürlerden kesinlikle maç sonunda bahsedilmiyor. Ben maç sonunda tribünlere ellerimi kaldırmışım. Bu görüntü gösterilip eleştiriliyorum. Ama aynı görüntü içinde bana bozuk para yağıyor. Kimse demiyor, o para bu çocuğun gözüne gelse kör olur diye. Biz orada Josico’nun ayağının krampını gidermeye çalışıyoruz. Roberto Carlos’un oyundan çıkarken elini sıkıyoruz. Ama biz tam tersi maç içinde kasti tekme yiyoruz. Tepki verince kötü adam biz oluyoruz. Bunlar göz ününe getirilmiyor. Kaybettiğimiz zaman da adam gibi kaybediyoruz.
    Türkiye’de Galatasaray’dan başka bir takım…
    Benim açıkçası ne kadar Galatasaraylı olduğum belli. Fakat büyük konuşmuyorum Ama Galatasaray’dan başka Türk takımı; Allah bana o günleri göstermesin diyorum.
    Aslantepe’de forma giyecek misin, yoksa seni birkaç yıl içinde Avrupa’da mı izleyeceğiz?
    Tabii ki Aslantepe’de forma giymek isterim. Ama benim Avrupa’da oynama isteğim de var. Galatasaray’da çok güzel bir şampiyonluk yaşadım. Bu sezon UEFA Kupası’nda final hedefliyoruz. Eğer o başarıyı yakalarsak, o zaman Avrupa’ya kesin gitmeyi düşünebilirim. Tabii bir de şu var. Gelen teklifte tabii ki kararı da kulübüm verecek. Kulüp “tamam Arda gidebilirsin” derse, ben o zaman anlaşırım.
    Galatasaraylılık üzerine son olarak ne söylemek istersin?
    Birisinin bana, senden daha iyi Galatasaraylıyım demesi zor. Eğer diyecekse o kişiyle uzun uzun oturup konuşmamız lazım. Ben iddia ediyorum, ben çok iyi Galatasaraylıyım. Galatasaray kaybettiğinde tribündeki Galatasaraylı kadar, belki de daha fazla üzülürüm.

    Sahada en çok ne kızdırır seni?
    Ben tempolu oyunu severim. Baskıyı yaptığımız zaman işten iki kat ***if alırım. Taraftar da bu coşkuya katılıyor. Takım basmıyorsa bu beni rahatsız ediyor. Geçen seneki şampiyonluğun anahtarlarından biridir önde basmak. Ama sahada her zaman futbol oynanmaya çalışılmalı. Ben futbol oynamayı seviyorum. Maç günü; “of bugün de maç var” demiyorum. Benim hayattaki en büyük ***fim futbol oynamak. Ben lig maçına çıkmasam, futbol oynamasam, gidip sokakta top oynarım.
    Takımın kazanması için her şeyi yapar mısın?
    Hayır, her şeyi yapmam. Yani oyun kuralları içinde her şeyi yaparım. Fair play ruhum vardır. Ama galibiyet için deli gibi mücadele ederim. Futbolun bir ***if olduğunu düşünüyorum. Zararlı unsurlar bu spordan uzak durmalı.
    Oynadığın veya izlediğin; futbolculuk yaşantından hangi meslektaşların seni etkiledi?
    Arif Erdem, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, hepsinden çok etkilendim. UEFA Kupası kadrosu benim hayalimdi. Oradaki her futbolcu benim için örnek teşkil etti. Türk futboluna hiç yaşatılmayan bir şey yaşattılar. Hepsi benim için özel adamlar. Benden bir istekleri olsa da yapsam diye heveslenirim. Çünkü onlar benim kahramanlarım.
    Onlar sahadayken, sen top toplayıcıydın. Biz hayalleri gerçekleşen birisi ile konuşuyoruz…
    Ben top toplamak için her maça gitmek isterdim. Zaten benim fotoğraflarım var. Hagi gol atıyor, arkada sevinen bir çocuk var. İşte o benim. Ben bir Galatasaraylıyım.
    Orhan Ak peki...
    Orhan Abi, benim için çok özel bir insan. Hayatta her konuda danışacağım bir insan. Sevdiklerimi, malımı, her şeyim emanet edebileceğim bir insandır. Maçlardan sonra mutlaka bana telkinleri olur. Benim iyiliğimi istediğini her zaman hissettirmiştir.


    ALINTI:
    Made in Galatasaray - 19.01.2009 16:52 (RÖPORTAJLAR) / Galatasaray.org
İşlem Yapılıyor