KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • Kadim
    Senior Member

    • 30-01-2004
    • 4782

    KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

    KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

    Zamanın birinde bir çiftlikte kırmızı ibikli küçük bir tavuk yaşarmış. Tavuk kendi yiyeceğini kendisi bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat yaşarmış. Bir gün buğday taneleri bulmuş ve bunları ekerek daha çok yiyecek elde edeceğini düşünmüş. Ancak nasıl ekeceğini bilmediği için arkadaşlarından yardım istemiş:

    '- Bu buğday tanelerini ekmek için kim bana yardım edecek ?'

    Ördek cevaplamış:
    '- Ben yardım edemem, ancak istersen sana kahve tohumu satabilirim. Buğday yerine kahve ekersen, çok para kazanır ve istediğin kadar buğday alırsın .'


    Domuz oradan seslenmiş:
    '- Ben de yardım edemem, ancak kahve ekersen ürünlerini ben satın alırım.'

    Fare hemen atlamış:
    '- Ben buğday ekiminden anlamam ancak kahve ekmek için gereken parayı sana borç verebilirim, sonra ödersin.'


    Ticaretten ve tarımdan anlamayan kırmızı ibikli şirin tavuk, bu sözler sonrasında kahve ekmeye karar vermiş ve buğdaydan vazgeçmiş.

    Ancak kahve nasıl ekilir bilmediğinden yine yardım istemiş: '- Kahve ekmek için kim bana yardım edecek?'

    Ördek:
    '- Ben yardım edemem, ancak kahvenin çabuk büyümesi için gereken gübreyi sana satabilirim' demiş.

    Domuz:
    '- Ben kahve yetiştirmekten anlamam ancak kahveleri zararlı böceklerden korumak için ilaca ihtiyacın var, istersen sana satarım' demiş.

    Fare de:
    '- Gübre ve ilaç için gereken parayı istersen sana borç olarak veririm ' demiş.


    Sonunda kırmızı ibikli tavuk çalışmaya başlamış, çalışmıııııış çalışmış.


    Kahve yetiştirmek buğday yetiştirmekten daha zormuş ve daha çok gübre ve il aç gerekiyormuş. Ama tavuğumuz sonunda çok zengin olacağını hayal ederek sabretmiş. Ve sonunda hasat zamanı gelmiş ve gerçekten de tavuk çok miktarda ürün elde etmiş, kendisine yol gösteren arkadaşlarına seslenmiş:
    '- Kahveleri satmama kim yardım edecek?'


    Ördek:
    '- Ben yardım edemem, ancak kahveleri işlemek ve paketlemek için benim fabrikama getirmelisin.'

    Domuz:
    '- Ben de yardım edemem, zaten her önüne gelen kahve ektiği için kahve fiyatları çok düştü, senin kahven beş para etmez.'

    Fare:
    '- Ben bu işlerden anlamam, ayrıca artık sana verdiğim borçları ödemen lazım.'

    Sonunda kırmızı ibikli küçük tavuk gerçeğin farkına varmış ve buğday yerine kahve ekmenin büyük bir hata olduğunu anlamış, çünkü borç içinde imiş ve yiyecek tek bir lokması yokmuş. Açl ıktan ölmemek için yine yardım
    istemiş:
    '- Yiyecek bir kaç lokma bulmama kim yardım edecek?'

    Ördek:
    - Ben yardım edemem, senin hiç paran yok.'

    Domuz:
    '- Ben de yardım edemem, zaten herkes kahve ektiği için buğday eken de kalmadı, yiyecek yok.'


    Fare:
    '- Ben yiyecek bulamam. Ancak bana borçlarını ödemediğin için para yerine senin tarlanı almak zorundayım, iyi bir tavuk olursan, belki senin o tarlada
    boğaz tokluğuna çalışıp, benim için buğday yetiştirmene izin verebilirim.

    Şimdilerde bizim kırmızı ibikli küçük tavuğumuz, artık farenin olan eski tarlasında buğday yetiştiriyor ve karnını doyurmaya çalışıyor.


    Kaynak : İngiltere de ilkokullarda okuma kitabı olarak okutulan 'The Little Red Hen' kitabı.
  • emin_070
    Senior Member
    • 03-07-2006
    • 3337

    #2
    Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

    usta bu hikayeden çok anlam çıkıyor.Etkileyici, tşk ederim.

    Adamlar okullarda neler okutuyor biz hala Ali gel.......... Okul açıldı.

    Yorum

    • sarýgelin
      Junior Member
      • 21-01-2008
      • 40

      #3
      Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

      Cumhuriyet kurulduktan bir süre sonra siz şöyle demiştiniz; Biz yurdumuzda köylüler gibi hep birlikte tek bir yerden rızıklanmaya dayanamayız. Sonra şöyle diyerek bencilleşmiştiniz; "Cumhuriyeti kuran sağlam iradeyi kullanalım da tek bir yerden rızıklanmak yerine, rızkı kamusundan, özelinden, vakıfından, derneğinden, içten, dıştan v.d farklı farklı kaynaklardan alalım." Sonra O irade size şöyle dedi; "Siz daha düşük bir yaşam seviyesini, daha üstün bir yaşam seviyesiyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyleyse köyden/köylülükten metropole göç edin; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerinize eziklik ve yoksulluk hak oldu, gazaba uğradınız. Bu böyle oldu, çünkü Cumhuriyeti kuran iradenin, tam bağımsızlık şemsiyesi altındaki, erdemli toplumun ilkelerini gösteren delillerini, inatla inkar ettiniz ve size bu ilkeleri ulaştıranı da görmezden gelip, unutturmaya çalışıyorsunuz. İsyanınız yüzünden sınır tanımıyor ve azıyorsunuz... Kadim

      Köylü milletin efendisidir... M.Kemal ATATÜRK

      Köy Enstitüleri” yarım kalmış bir mucizenin, bir büyük hayal kırıklığının hikâyesidir...
      Kıssadan hisseyi alıp çıkarmak lazım.
      Gereğini yapmak lazım.
      Çok teşekkürler bu güzel paylaşımın için Kadim.


      KÖY ENSTİTÜLERİNDE OKUNAN BİR MARŞ.

      Sürer eker biçeriz, güvenip ötesine
      Milletin her kazancı, milletin kesesine
      Toplandık baş çiftçinin, Atatürk’ün sesine,
      Toprakla savaş için ziraat cephesine

      Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz
      Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz.
      İnsanı insan eden ilkin bu soy, bu toprak
      En yeni aletlerle en içten çalışarak

      Türk için yine yakın, dünyaya örnek olmak
      Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak
      Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz
      Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz.

      Kuracağız öz yurtta dirliği düzenliği
      Yıkıyor engelleri ulus egemenliği
      Görsün köyler bolluğu rahatlığı şenliği
      Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği

      Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz
      Biz yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz...

      Yorum

      • Kadim
        Senior Member

        • 30-01-2004
        • 4782

        #4
        Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

        Kıssadan hisseyi alıp çıkarmak lazım.
        Gereğini yapmak lazım.
        Çok teşekkürler bu güzel paylaşımın için Kadim.
        Kudret veren rızkı mercimekle, soğanla, acurla, sarmısakla, baklayla değiştirmeyi istemek bu olsa gerek... Anlaşıldıysa sözlerim, asıl ben teşekkür ederim buna fırsat verdiğin için...

        Yorum

        • arifkaptan
          Junior Member
          • 06-06-2007
          • 233

          #5
          Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

          "Şu köylüler üstün iradenin talimatıyla şehre akın etmeseydi eziklik ve yoksulluk üzerimize hak olmazdı...
          Köylüler köylü kalın..."

          Bu mantık için tek kelimelik bir cümle kurabilirim:
          -Saçma...

          Yorum

          • Kadim
            Senior Member

            • 30-01-2004
            • 4782

            #6
            Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

            Sen yazılanları cümle bir birlik içinde değerlendirmeyip içinden sadece bir cümleyi cımbızla seçiyorsun, bundan dolayı köylülükten anladığın; köyde, tarlasında çalışıp duran, medeniyetten bilgiden hiç nasiplenmemişliktir. Bizim kastımızsa, tam tersine, köylülük kavramının asıl kökenindeki mantığın bütün yurt için en güzel şey olduğunu göstermektir. Köylülük birliğe özenmektir.

            Akledersen eğer köylü kavramının özünde birlik beraberlik ve ortadan yeme temsili vardır. Köylülük cahil bırakılmak değildir; köylülük, en güzele hep beraber gidişi anlatır. Zamanımız köylerinin durumuna bakarak, şehirlere göçlerinde köylüyü suçlamak değildir esas olan. Esas olan köylüyü kente göçe mecbur ediştedir.

            Tüm vatan köylü kavramının gösterdiği birlik beraberlikle gözetilseydi, asıl köylülüğün ne demek olduğunu daha iyi anlardınız. Konuyu sırf bencillikle değerlendirip güzelce irdelemesseniz, her vatandaşın aslında şehirin göbeğinde bile köylü(birliğe özenme) mantığıyla yaşayabileceğini anlardınız.

            Köylülükten nasibi olmayanlar, malesef ferdiyetçi düşünmeye mahkumdurlar. Ferdiyetçilik de nankörlüktür, bencilliktir. Çünkü bencil bir sosyo ekonomi politik olan sermayeye dayalı sistem insanları ferdiyetçiliğe iter. Bu da kendi dairesinin yanında kimin yaşadığını bilmeyen apartman sakinlerini ortaya çıkarır. Ve hatta benim cemaatimin mensubu bin yaşasın, geri kalanlar gebersin demek kadar zalimliktir.

            Eğer aklı işletir de vicdana teslim ederseniz, o zaman anlarsınız "Tavuk kendi yiyeceğini kendisi bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat yaşarmış." cümlesi ne demektir.

            Konunun içinden cımbızla cümleleri seçip, millete caka satmak marifet değildir, marifet bütünün hepsini adam gibi irdeleyip doğru olup olmadığı konusunda fikir sahibiyim ya da değilim diyebilmektir. Bütüne dair fikir sahibi değilseniz de susmaktır. Çünkü insanları yanlış yöne yönlendirmenin hesabı bir vakit elbet sorulur.

            Halkı kurtuluşa götürecek çok daha üstün ve dosdoğru uygulandığında hiç çürümeyecek bir bilginiz varsa buyrun anlatın, biz de temiz yürekle kabul edelim ve size teşekkür edelim...

            Köylülük hiç çürümeyecek bir ekonomi-politiğin prototipidir. Köylülük, tüm varlığın varlığının devamı için rıza göstermektir. Köylülük insanın olduğu kadar toprağın, havanın, suyun, ağacın, hayvanın da varlığını yaratılışındaki gibi tertemiz devam ettirmesi gerektiğine iman etmek ve bundan razı olmaktır. Günümüzde adı zikredilmiş tüm sosyo-ekonomik sistemler bütün varlığın yaratılışındaki gibi varoluşuna izin vermeyecek kadar vahşidir. Köylülükte ise herkes ihtiyacı kadarla, israfsızlık ölçüsünle yaşar, fazlasını istemeyerek mütevazi kalır. Allah'a olan borcu olan rızıktaki fazlalığı ihtiyacı olan diğer varlıkların varlığının devamı için infak eder, aktarır. İşte bu da hesap günü rahat bir nefes alabilmenin tek yoludur.
            Son düzenleme Kadim; 08-02-2009, 17:26.

            Yorum

            • arifkaptan
              Junior Member
              • 06-06-2007
              • 233

              #7
              Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

              Hayli güzel cümleler..Ama netice değişmiyor..Dünya yüzünde köyünde kalmış insanların kalkındırdığı bir ülke gösteremezsiniz..İdealde insan isterki doğduğu yerde doysun..Ancak o köylülerin bile ihtiyaçlarını şehirliler sağlıyor..O medeniyeti yaratan şehirliler olmasaydı, olmayan anlamlar yüklediğiniz köylüler binlerce senedir yaşadıkları gibi yaşamaya devam ederlerdi..Halen de birsürü yerde yaşamaya devam etmektedirler..
              O sizin meth ettiğiniz köylü birlik ve beraberliğini biz niye göremiyoruz..O birlik ve beraberlik olsaydı köylüler ellerini açıp devletten, son tahlilde üretimi yapan şehirlilerden kendilerini kalkındırmalarını beklemezlerdi..

              Lafı uzatmadan, hayaller güzeldir ancak gerçekler acıtır..
              ************************************************** *********
              Not:Şehirde 2. nesil olduğumu her yaz köyüme döndüğümü halen köyümde yaptığım inşaatımın devam ettiğini belirterek köylü düşmanı gibi bir yanlış anlamaya mahal vermek istemem.
              Tek düşmanı olduğum şey cahilliktir..

              Yorum

              • aaron_1212
                Senior Member
                • 03-11-2006
                • 4376

                #8
                Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

                Kaynak : İngiltere de ilkokullarda okuma kitabı olarak okutulan 'The Little Red Hen' kitabı.
                Daha küçük yaştaki çocukların mantıksal zihin gelişimini daha o yaştayken
                ileriki zaman için nasılda ayarlıyorlar şu gavurlar
                Pes yani...
                Daha çok anlamlar çıkıyor çooookkk

                Yorum

                • Kadim
                  Senior Member

                  • 30-01-2004
                  • 4782

                  #9
                  Konu: KIRMIZI İBİKLİ KÜÇÜK TAVUK

                  İşte olaya hala aynı bakış açısıyla baktığımız açıktır. Ülkenin aslında köyüyle, kasabasıyla, şehriyle tek başına bir köy olduğunu farketmediğimiz için, milletin, günümüzde köyden şehirden anladığı anlamıyla sohbete devam ediyoruz.

                  Bu ülke al bayraklı büyük cumhuriyet'in kuruluşundan kısa bir süre sonra köylüsüyle, kasabalısıyla, şehirlisiyle batının şehirlilik/metropollülük/ferdiyetçilik tarzı yaşamına geçmeyi tercih etmiştir. Kendi kendine yetmeyi istediği için kendi kendine yeten bir ülke yken/köyken, bencilliğin yani batının metropollerinin temsil ettiği sistemlerin ışıltılı cezbiyle yoldan çıkmış, böyle ışıltılı bir ülkenin hayaliyle sarhoş olmuş ve yukarıda temsili anlatılan kıssanın anlattığı süreçleri geçirerek, dışa tamamen bağımlı bir köy haline gelmiştir. Köyün başına ağalar oturmuş ve yurdu sömürmektedirler. Halk da inatla mütevazi yaşam biçimi yerine, hadsizliği istemektedir.

                  Bu köy/ülke bir insanın bedeni gibi tüm varlığıyla tek bir bedendir. Ülke yi tek bir beden gibi görmek, o ülke yi Allah'ın bedeni yaratılışındaki gibi bir biçime sokmaktır. Bedene ağızdan giren içki nasıl bizleri sarhoş ediyorsa, koca bir toplumu da içki gibi sarhoşluğa iten batının ışıltılı dünyasıdır. O dünya bencilce bir pisliktir, uzak durun ki kurtulun.

                  Bedenin sistemleri bozulduğunda, nasıl ağızdan giren rızk kana dönüşemiyorsa toplumun rızk üretim ve dağıtım kanalları olan kitlerde, üretim sahalarında, pazarlarda oluşacak bir bozukluk halkın yaşamasına engel bir sorundur. İşte bu durumda hastaneye düşmemiş buna rağmen serumla kanla beslenerek yaşamını sürdüren beden gibi toplum da hasta olmadığı halde IMF'ten, ondan bundan aldığıyla kolaycılığa kaçmaktadır. Toplum diyorum çünkü yönetimi seçen toplumdur. Bu ülke hasta değildir, çünkü Kurtuluş savaşında minimumla yaşarken bile halkı kan yemiyor/başkalarının ürettiği hazır rızka göz dikip yemiyordu. Çok çok acil durumlar hariç kan yemek haram edilmedi mi? Özünde ise sürekli kanla beslenenler yani ondan bundan(fakir kalmış ülkeler) hazır nimeti çalarak/sömürerek yaşayanlar emperyalist/bencil ülkelerdir. Kan yemediğiniz halde o yetim ülkelerin haklarını da size borç olarak aktararak bu kirli oyuna sizi de alet etmektedirler.

                  Şimdi gelelim bir başka pisliğe ki binlerce yıl evvel kabilelerin başında geyik etiyle, av etiyle, kaliteli etle beslenenler, kabile mensuplarının isyan edeceği ve tepedekileri alaşağı edeceği noktada, bu kodaman zihniyet domuz gibi, bir yılda pislik/adi et verir hale gelen bir hayvanı sunup, madem siz de et istiyorsunuz alın size de et yiyin diyerek uyutmadılar mı, gerçeklerin üstünü pislikle örtmediler mi? Ülkenin haline bakın da ibret alın bakalım. Bu koca bedende, halkı uyutmak için ürünün kalitelisini yiyen/kullanan benciller bir taraftayken, ucuzluk marketlerinin, ucuzluk raflarındaki, adi mallarla avutulup o malları kullanmak mecburiyetinde bırakılanların hali nicedir?

                  Orada burada iş bulamadığı için ümidini kumara bağlamış, geçmiş bin yılların toplumları gibi, bu millet de kahvehane köşelerinde pişpiriğe mahkum edilmedi mi? At yarışlarından, super lotolardan, iddialardan medet umar, ümit bekler hale getirilip toplu bir kumar oyununa alet edilmediler mi? Bundan daha kötü ve vahim olmak üzere yurdun dört bir yanında batıl rant kaynakları yaratarak yine sizleri kolaydan gelen kumar parası gibi bir illetle muhatap etmediler mi?

                  İsrafsızlık ölçüsüyle yaşaması gerekirken; toprağın, suyun, ağacın, hayvanın hakkını vermesi gerekirken, yerdeki ölü etini bile uhdesine alan yamyamlar gibi doğaya hakkını iade etmeyen, sürekli tüketen bir toplum yaratılmadı mı? Arı gibi çiçekten aldığı rızkı hem kendi karnını doyurmak için, hem insanlara güzel şeyler sunmak için kullanırken bununla birlikte arının rızkı aldığı çiçeği de tozlayarak yaşamının devamına vesile olması gibi, bizim de bu devranı devam ettirmemiz gerekmiyor muydu? Doğayı yok etmedik mi? Şimdi asr hüsranda değil mi?

                  Tapınaklarda Allah adına deyip de tapınağın asillerine kurbanları sunanlar gibi, bizlerde emekle elde ettiğimizi, ülkenin başına geçip milleti enayi yerine koyan zelillere sunmadık mı? Allah adına kurban ettiğimiz her rızk, toplum varlığının ihtyaç duyanlarının tamamı içindir denilmedi mi?

                  Az bir nimete onurunu satan insanlar gibi, toplumun yaşayışını kendi gördüklerinden başka bir şekilde yönlendirilmesinin saçmalık olduğunu düşünen, kendi bildiğinden başkasınınkine murdar diyen anlayış, dağıttıkları yakacakla, eşyayla, onurumuzu satın almadı mı? Bu leş yiyiciliği değil de nedir?

                  Haram edildiğini, yasaklandığını bile bile faiz gibi bir illeti başınıza bela eden bencil sosyo-ekonomilerin sistemlerini üniversitelerde dahi okutarak onlarla aynı kefenin içine girmediniz mi? İhtiyaç fazlası her miktarın Allah'a olan bir borç olduğu bilinciyle, topluma ve milli varlığa geri iade edilmesi emredilen bir Cumhuriyet sisteminde, nasıl faiz diye bir şey ortaya çıksın ki? O sistemde rızk zaten tüm milli varlığa aittir. Bu sistemde faiz, kar gibi kavramlar kökenden yok edilmiştir. Her vatandaş ihtiyacının üzerindekini kalbe aktarır ki o devlettir ve kalpten vücudun kana ihtiyaç duyan kesimlerine aktarılması gibi devletten ihtiyaç duyan kesimlere kan aktarılır. Bunları bile bile nimete nankörlük niye?

                  Hastanedeki kardeşine nasıl kan vererek yaşam sunuyorsan, bu ülke de kardeş bildiği Filistin gibi bir ül***e derneğiyle vakıfıyla değil halkın temsilcisi devletiyle kan verir. O yardım ihtiyaç fazlamız diyerek verdiğiniz vergilerden aktarılır.

                  Asıl köylüler, tüm bu haramlara hürmet eden, hürmetli mescidin, mescidi haramın müdavimi olanlar değil mi? Beyt(kabe, ev) sistemine girenlerin emniyette olması gibi, cumhuriyet devletinin kökendeki asıl sistemine tabi olmak da emniyet getirmiyor mu? Binacılığın, yani masonizmin sisteminin ise çürük olduğunu güzel insanlar bize daha kaç kez söyleyecekler? Geniş avlusunda sakinlerinin buluştuğu bir ülke mi daha güzeldir yoksa kimsenin kimseye bakmadığı apartman ehli olmak mı daha güzeldir? Allah size bu beytin rabbine mi iman edin dedi yoksa bu binanın mı? O binalar artık birer dev gökdelen. Müslümana ölü, kan, domuz eti, Allah adına kesilmemiş hayvanlar haram edilmedi mi? İçki, kumar şeytan işi bir pisliktir denilmedi mi? Kurtuluş savaşıyla bunlardan kurtulmanız için bir fırsat sunulmadı mı?

                  Sabah akşam salatı ikame edin, na-mazı kılın ve Allah'ın ayetlerini okuyun ve salatınızda/namazınızda sürekli olun dendiği halde namazı sadece şekille camide tutup asıl namaz olan hak ölçüyü kavramak için Kuran'ı, evrenin kendisini ve insanın kendisini okumayı neden devreden çıkarttık? Üç kitaba bakıp varlığın devamının nasıl mümkün olduğunu öğrenmemiz gerekirken neden dar kalıplara zincirlendik. Bizler hürriyetimizi yitirdik. Onu buna kul olduk. Namaz sizi kötülükten alıkoyar iyiliklere götürür dendiği halde niçin hep kötülüğe battık? Çünkü biz namazı gereği gibi kılmadık. Namaz bize cümlemizin varlığının devamı için gerekli kader/ölçü bilgisini hatırlatmaktaydı. Bu ölçü bilgisini öğrenen de anında zekatını vermekteydi. Çünkü fazlalığa sahip olduğunu ve bunun Allah'a bir borç olduğunu bilmekteydi.

                  Orucu dar bir kapsamda bırakıp sadece bedensel bir çile gibi algılayanlar özünde başkalarının halini anlayıp, göbeğini kalçasını şişirdikleri mülklerinin eritilmesi gerektiğini asla idrak edemediler. Çünkü akletmeden taklit yapıyorlardı. Fakat karanlık elbet bir gün sona erecek ve halk kimin haksız yere göbeğini şişirdiğinin farkına varacaktır. O gün orucun da bir yararı olmayacak, onlara kimse yardım etmeyecektir.

                  Bu kadar delilden sonra hala daha 'hayır bu anlattıklarınız hep eskilerin masalları, biz atalarımızın gösterdiği yolda yürümeye devam edeceğiz' diyeceksek, bu toplumu biz erdemle uyardık, doğrusunu Allah bilir demekten başka yapılacak bir şey kalmamıştır demektir, değil mi?

                  İnsanlardan kendi bencil bakış açılarının gösterdikleriyle, asr-ı saadeti yaşatacağız diyenlerinin çürük fikirleri yok olmaya mahkumdur. Öyle ki Allah tuzak kuranlara tuzak kurandır. Kaynakları tamamen sömürülmüş bir Dünya elbet bir gün kısa süre de olsa asr-ı saadeti yaşar. Çünkü kaynaklar sınırlıdır ve kaynaklar sınırlı olduğu kadar rızkın adilce dağılımını engellemenin yolu olan, insanları uyutma tuzaklarından biri olan domuz niteliğindeki pislikler de sınırlıdır. Bir gün elbet bu insanlık uyanacak ve sırtını Allah'a dayamak mecburiyetinde kalacaktır. O vakit bütün mevcudun/varlığın aslında ademden geldiği anlaşılacak ve tüm mevcudat iştirak halinde yaşamı tercih edecektir.

                  Bu kırmızı ibikli minik tavuğun al bayraklı yüce cumhuriyete dönüşümüdür...
                  Son düzenleme Kadim; 08-02-2009, 21:34.

                  Yorum

                  İşlem Yapılıyor