Forumu ilk ziyaretiniz ise, yukarıda bulunan FAQ linkine tıklayın. Mesaj göndermeden önce KAYIT
olmanız gerekebilir. Mesaj göndermeye başlamak için, aşağıdaki seçimden ziyaret etmek istediğiniz forumu seçin.
Aşkenaz (İbranice: אַשְׁכֲּנָזִים, çoğul. Aşkenazim [ˌaʃkəˈnazim], tekil. [ˌaʃkəˈnazi]) Ortaçağ İbranicesinde bugünkü Almanya topraklarını tanımlayan sözcüktür. O dönemde bu bölgede yaşayan Yahudiler bu isimle anılmaya başlanmıştır. Sözkonusu Yahudiler zaman içinde doğuya doğru göç ederek Orta ve Doğu Avrupa'nın birçok bölgesine yerleşmişlerdir. II. Dünya Savaşı sırasındaki Holokost kurbanlarının büyük çoğunluğu Aşkenaz Yahudisi'dir. Bugün halen dünya Yahudi nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadırlar. Dilleri Almanca'ya çok benzeyen Yidiş'tir.
Yabancı ülkelere birçok gezi yapmakla birlikte 1933′e kadar Berlin’de yaşadı. Almanya’da yönetime gelen Nasyonal Sosyalist (Nazi) rejimin ırkçı tutumu dolayısıyla, pek çok Musevi asıllı bilim adamı gibi o da Almanya’dan ayrıldı.
Yüce Tanrıyı anlamak çok zordur; o, esrarengizdir fakat hiç bir zaman kinci ve kötü değildir.
* Kuantum mekaniği kesinlikle etkileyici. Ancak içimden bir ses, henüz gerçeğin bu olmadığını söylüyor. Kuram bir çok şeyi açıklıyor, buna karşın bizi gerçekten Tanrı'nın gizemine götürmüyor. Ben, ne olursa olsun, O'nun zar atmadığına inanıyorum.
"Einstein: the Life And Times" ISBN 0-380-44123-3, Max Born'a yazdığı bir mektuptan (12 Aralık 1926) alıntıdır. Genelde bu söz, "Tanrı Zar Atmaz" şeklinde bilinir.
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Arkadaşlar, Tekrar ediyorum forum yöneticileri herkese aynı mesafededirler... Kimse forumumuzda birliği ve beraberliği bozacak şekilde polemiğe girip gerginlik yapamazlar. Bunu yapanlar veya yapmaya çalışanlar bir süre izlendikten sonra (Yeteri kadar ki bu 1 mesaj da olabilir 10 mesaj da) uyarılır veya uyarılmaya gerek duymaksızın cezandırılırlar... Bunun son örneği @tarasbulba olmuştur...
Bakın, dinsiz olabilirsiniz bu beni / bizi ilgilendirmez... Atatürk'ü sevmeyebilirsiniz bu da beni ve bizi ilgilendirmez ancak Atatürk'ü sevmeyi dinsizlikle eş tutarsanız işte bu beni / bizi ilgilendirir veya buradaki arkadaşlarımızın görüşlerinize saygı duymayıp hem suçlu hem güçlü olmaya çalışırsanız bu da beni / bizi ilgilendirir...
Sonuç olarak forumumuzda değerlerimize laf söyleyemezsiniz... Bu değerlerin en başında da Vatan, Türklük, Din, Ve Atatürk Gibi Bu Cennet Vatan Uğruna Çalışmış Türk Büyükleri Gelmektedir...
Bunlara dikkat ederek ve hatırlayarak yazılarınızı devam ettirecekseniz ettirin. Ya da lütfen birbirimizin sinirlerini bozup ortamı germeyelim...
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by RARELY
Arkadaşlar, Tekrar ediyorum forum yöneticileri herkese aynı mesafededirler... Kimse forumumuzda birliği ve beraberliği bozacak şekilde polemiğe girip gerginlik yapamazlar. Bunu yapanlar veya yapmaya çalışanlar bir süre izlendikten sonra (Yeteri kadar ki bu 1 mesaj da olabilir 10 mesaj da) uyarılır veya uyarılmaya gerek duymaksızın cezandırılırlar... Bunun son örneği @tarasbulba olmuştur...
Bakın, dinsiz olabilirsiniz bu beni / bizi ilgilendirmez... Atatürk'ü sevmeyebilirsiniz bu da beni ve bizi ilgilendirmez ancak Atatürk'ü sevmeyi dinsizlikle eş tutarsanız işte bu beni / bizi ilgilendirir veya buradaki arkadaşlarımızın görüşlerinize saygı duymayıp hem suçlu hem güçlü olmaya çalışırsanız bu da beni / bizi ilgilendirir...
Sonuç olarak forumumuzda değerlerimize laf söyleyemezsiniz... Bu değerlerin en başında da Vatan, Türklük, Din, Ve Atatürk Gibi Bu Cennet Vatan Uğruna Çalışmış Türk Büyükleri Gelmektedir...
Bunlara dikkat ederek ve hatırlayarak yazılarınızı devam ettirecekseniz ettirin. Ya da lütfen birbirimizin sinirlerini bozup ortamı germeyelim...
Saygılarımla...
kesinlikle haklısınız..
yukarıda Dini inancı olmadığı söylenen bilim adamı ile ilgili belgeler sunulmuştur. Kendi sözlerinden Görüleceği üzere inancı vardır.Bu gerçek zaten daha önce tarafımdan bildirilmiştir...Belgesi de eklenmiştir... (Wikipedia)
#87 (permalink
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Herkesin fikrine saygı göstermek lazım....Fakat....Bazı gerçekleri göz ardı ederek yaşamak , kendinize yapılan bir haksızlıktır...Şöyle bir etrafınıza bakın ve bunların nasıl oluştuğu konusunda lütfen araştırma yapın...Araştırma yapmadan kesinlikle kati şeyler söylemeyin lütfen....Araştırın araştırın ..Kuran-ı Kerim kesinlikle ilim kitabıdır...
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by sakoz
Herkesin fikrine saygı göstermek lazım....Fakat....Bazı gerçekleri göz ardı ederek yaşamak , kendinize yapılan bir haksızlıktır...Şöyle bir etrafınıza bakın ve bunların nasıl oluştuğu konusunda lütfen araştırma yapın...Araştırma yapmadan kesinlikle kati şeyler söylemeyin lütfen....Araştırın araştırın ..Kuran-ı Kerim kesinlikle ilim kitabıdır...
Anlamadınız Galiba...
MDOGRU da Anlatamadı sanırım... Bilmem Şimdi Anlayabildiniz mi?
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by tarasbulba
Okumak ve anlamak yada bakmak yada görmek,sanırım sizde ve bir kaç arkadaşda bu yok,
ohooo öyle deme, benim kadar okuyan yok, yeterki okunabilir bir formda olsun yeter
Allahın bizi yarattıgına inanmıyorum dedim, (Allah'ın dünyayı tek kelimeyle dünyanın en küçük cümlesini kullanarak "ol" demesiyle Büyük bir kainat yarattığını biliyormusun? Eğer biliyorsan Senide yaratmıştır, Kainatın içinde sende varsın herkes var , ol kelimesi senide kapsıyor, herkeside)
ben Allaha inanmıyorum demedim,Allaha saysızıım demedim,Allah yok demedim sadece başka bir bakış açısı getirdim anlayana,biraz daha gelecegi düşünerek olaylara gidişata bakıyorum,sizleri bilemem,ben bu alemde,evrende tek oldugumuza inanmıyorum, (Allah'ın verdiği aklı kullanarak inanmadığın konuları araştırabilirsin , buna insan iradesi denir, Kuran da dahi evrende sayısız yaratıkların olduğu yazılıdır , Yüce kitabı okumadığın burdan belli )
koca evrende başka yaşam formları yada yaşam şekilleri mutlaka vardır ama bu galakside ama başka galakside ve buradan hareketle bizi daha gelişmiş bir uygarlıgında yaratmış olabilecegini düşünüyorum ve acaba bu durumda Tabiiki de vardır, bakteriler yosunlar bitkiler hayvanlar, mantarlar deniz canlıları var
bunun yanında Dünya dışı canlılar bile vardır.(bu yaratıkların isimleri zaten kitapta yazmaz, canlılar , yaratılanlar olarak geçer)
burda takılacağınız bir düşünce varsa
Şu cümle açıklayıcı olur sanırım
alttada hatırlatma amaçlı yazılıdır Kuran bir teorinin ıspatını gütmez Kuran, Evren'in Yaratıcısının gönderdiği vahiydir ve Evren'i, Yaratıcısının diliyle, bir bilim kitabından farklı bir üslupla açıklar.
Allahın bizden haberi varmıdır diyede düşünüyorum, Bunu sadece ben düşünmüyorum dünyadaki islamcılarda bunu şu şekilde düşünüyorlar Alahın bizden haberi varmı konusunu, "andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler yapacağını biliriz" diye başlayan kaf suresinin 16. ayeti. doğrusu 'size' değil 'ona' dır. "biz ona şah damarından daha yakınız."
cümlesi yukarıdaki yazdığınızı net olarak açıklıyor.
açarsak,bir takım ilim adamları yada din alimleri derki Allah bizi anında görür ve herşeyi bilir,bir takım din alimleride derki bu saçma Allah herşeyi bilmez görmez bunada gerek yok sebebi ise melekler her insana verilmiş olan melekler her işi yaparlar yazarlar çizerler ve sizi devamlı gözlemlerler ve aradada Allaha rapor verirler,
Allah 'ın Meleklerden rapor almasına gerek yok, meleklerin yaratılışında bizim bilmediğimiz daha çok neden var, belliki Allah senin gibileri test amaçlı senin dediklerini/yazdıklarını eylemlerini kayıt altında tutsun ve şahit olsun diye melekleri yaratmış, olamazmı.?
Bunu ben demiyorum araştırın okuyun bulacaksınız ve hiçte saçma degil,neden Allah o kadar ugraşsınki melekleri var ve bu meleklerin görevleri var, Meleklerin görevlerinin sorumluluğu olduğu kadarda insanlarında var
Konuya dönelim bende buradan hareketle şöyle düşünüyorum binlerce insan gibi,biz ama bugün ama yarın bütün insan parçalarını yapacagız bu zaman bizle kısıtlı degil evren büyük ve şimdilik sonsuz ve devam ediyor biz görmeyecegiz diye biz göremeyecegiz diye kıskanç tavırlarla yok olmaz demeyi çok seviyoruz ama ne edersek edelim bu insan oglu ölümsüzlügü bulacak ve yaşam uzayacak, Ömrün uzun olsa ne yazar olmasa ne yazar, Hatırlatırım; Şeytanında ömrü uzundur, eninde sonunda nereye döneceği bellidir
amaç uzun ömürlü yaşamaksa yolunuz açık olsun, kolay gelsin nice mutlu senelere
amaç uzun yaşamak değil, amaç, insanın Tanrı bilincine kavuşması
Gereğini yerine getirmesi, nerden gelip nereye gideceğini bilmesi ona göre davranması
Lakin elin gavurları bunları tümden unutmuş bir biçimde materyalist bir toplum oluvermişer.
bu yüzdendirki bu son yüzyılda darvin veya ateist nihilist düşüncesi sapık tarikatlar aniden türeyivermiştir.
siz ve gibileride bu sapıklıkların tuzağına bilmeden düşüp bunların fikirlerini savunur olmuşsunuz
Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır. (Yusuf Suresi, 5) her türlü vesveseyi verir nihayetinde kandırır
Doğru yoldan saptırır, bilmediğiniz şeyler size çekici gösterilir
biz nasıl bilimde ilerlemeye çalşıyorsak ve bizdende öte bilimde ilerlemiş yaratıklar yada uzay canlıları vardır ve onlar bizleri yaratmış olabilirler Haşa onlara Yaratıcım olarak tanrımı diyorsun ,bu pek ala mümkün,bu dünyada her yapılandan haberdarmıyız sanmam şu an binlerce bilim adaamı yaşamı uzatma çalışmaları yapıyor ve bunu dıscovery izleyerekde görebilirisniz,şu an insan ömrü laboratuar ortamında 150 yıla çıkarıldı yakın zamanda parası olanlar için bu hayal olmayacak, Laboratuvar ortamına düşmemen için inankiömrümden sana 70 yıl verirdim
ve biz nasılki hiçten yani magaradan bu durmu geldik dahada ileri gidecegiz Mağara devri terimi Darvinist bir deyimdir.
Mağaradan geldiğimizide kim söyledi
ateistler hala bu yönde at gözlüklerini çıkarmamakta vede kendileri gibi olanlara gözlük takmaktalar
Kuran-ı kerim adında bir kitabın varlığından haberleri/haberin varmı?
yok olmaz diyenleri cidiye almıyorum,onlar rönesans avrupasının gerisindeki kafada insanlar insanları yakıyorladı o zaman aforoz ediyorladı galileyi dünya yuvarlak dedi diye, Gerçek ilim sahibi Müslümanlarla kafir rönesans devri hıristiyanları aynı kefeye koymayınız
siz isterseniz dünya kare deyin bilim ilerleyecek ve bizdende ileri toplumlar vardır ve belkide bizi onlar yarattı yada montaj yaptı yada neyse, O, Evren'in ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin Efendisi'dir, doğuların (Güneş'in doğduğu yerlerin) da Efendisi'dir O. 37 Saffat Suresi 5
Başka bir açıklama DÜNYANIN YUVARLAKLIÐI Kuran'ın indirildiği coğrafyanın ana dili olan Arapça, çok gelişmişbir lisandır. Kelime hazinesi son derece geniştir. Ayrıca Arapça'daki fiillerin bir kısmı, Türkçe'ye tek bir kelime ile çevrilemeyecek anlamlarla yüklüdürler. Örneğin "haşiye" fiili "içi titreyerek korkmak" anlamındadır. (Başka türlü korkular için ise başka kelimeler kullanılır.) Ya da "karia" kelimesi "başa gelip çatan sarsıcı olay"ı yani Kıyamet'i ifade etmek için kullanılır. Kuran'da geçen bu tür fiillerden birisi de "tekvir" fiilidir. Bu fillin Türkçesi "yuvarlak bir şeyin üzerine birşey sarmak"tır. Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılmaktadır. Şimdi tekvir fiilinin geçtiği bir ayeti inceleyelim: Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. (Zümer Suresi, 5) Ayette gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir. Ancak ve ancak Dünya'nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçekleşebilir. Yani 7. yüzyılda indirilen Kuran'da, dünyanın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir. Oysa unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayışı dünyayı daha farklı algılıyordu. O dönemde dünyanın düz bir satıh olduğu düşünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açıklamalar da buna göre yapılıyordu. Kuran'da ise o zamanın yanlışbilgileri ile ilgili hiçbir ifadeye rastlamayız. Aksine Kuran ayetlerinde bize henüz bu yüzyılda öğrendiğimiz bilgiler verilmektedir. Kuran Allah'ın sözü olduğu için, evreni tarif ederken olabilecek en doğru kelimeler kullanılmıştır. Kuran bir teorinin ıspatını gütmez, içindeki Kuran, Evren'in Yaratıcısının gönderdiği vahiydir ve Evren'i, Yaratıcısının diliyle, bir bilim kitabından farklı bir üslupla açıklar.
buradaki ayrımı iyi anlayın ben Allah yok demedim acaba bizi omu yoksa ileri başka uygarlıkmı yarattı Gerçek Yaratanı bırakıp başka yaratanmı arıyorsun
Neden insanlar Şeytanın vesveselerini daha iyi kavrarda , Gözünün önündeki kitabı anlamaz
Bende merak ediyorum,
sanırım küçüklüğünüzde tanrı kavramıyla ilgili sorun yaşamışsınız din kültürü öğretmeninizden , yada son zamanlarda
geçerliliğini yitiren kitaplar okumuşsunuz Erich Von Daniken yada Ateist bunlardan birinin yazdığı aptalca dayanağı olmayan bir fikre saplanmış olabilirsiniz.
umarım doğru yolu bulursunuz
diye düşündüm ama size ters kurana ters,siz evam edin ama anlamadan dinlemden yazılanı kavramadan ancak hakaret din,bu dünya sizlere ragmen ilerleyecek ve bazıları ölümsüzlügü görecek,uzay büyük yaşam yeri bol,yeterki birbirimizi yemeyelim. burda yazılanlardan hiçbir cümle hakaret içermemektedir
Hepsi açıklamalardan temennilerden ibarettir.
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by tarasbulba
Evet ne güzel yazmışsınız inanmayanlar düşünsünler,
ama yukardaki alıntı bana pek mantıklı gelmedi yoksa saat itibari ilemi yanlış yorumladım ki,hem benim gözümü kör edecek hem kulaklarımı sagır edecek,hem bana boyunduruk vuracak hemde bunları yaptıktan sonra birde bana hesapmı soracak,nasıl iş bu,
hem benim alın yazımı yazacak ve onun dışına çıkamayacagım yazdı ya hem bana bunları yapacak hemde sana akıl verdik yahu diyecek hemde beni cehenneme atacak baya mantıklı,siz devam edin.
Düşünen diyeceksiniz düşüneni kınayacaksınız buda iyi,Allahtan Allah hakkında kötü bir şey yazmadımda bunları bana diyorsunuz ya yazsaydım aman aman alim Allah., daglara taşlara.:D
Eger bu yazdiginizi kabul ediyor ve böyle düsünüyorsaniz.Büyük bir ihtimalle Kuran-i Kerimin mealini okumamissiniz.Önce bir okuyun.Sonradan tartisalim.
Sayet okuduysaniz sinifta kaldiniz bir sey anlamamissiniz.Orada yazilan sagir kör ve boyunduruk yiyenlerin arasindasiniz demektir Allah yardimciniz olsun.
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
bu konuya şahsi fikrimi söylemektense aşağıdaki paylaşımı yapmayı uygun gördüm... çünkü aşağıdaki hikaye yi nefes alıp veren her insan ( inanan-inanmayan ) bir kez de olsa yaşamıştır diye düşünüyorum..
kıssadan hisse...
Henüz yirmi yaşında bile değildim. Haruniye'nin meşhur kaplıcasına gidiyordum. O zamanlar, her şoför, bu dağlık arazinin kıvrım kıvrım yollarına girmeye cesaret edemiyordu. Biz bir kamyonet bulduk ve birkaç aile yataklarımızı ve diğer eşyalarımızı yerleştirip üzerlerine kurulduk. Bir süre sonra yeşilin her tonunun muhteşem bir güzellikle sergilendiği dağ yollarındaydık. Ağustos böceklerinin monoton nağmelerini dinleyerek pırıl pırıl, capcanlı çamların arasında arkamızda bir toz bulutu bırakarak ağır ağır tırmanıyorduk. Allah'tan ki karşımızdan başka araba gelmiyordu. Çünkü yolun bazı yerleri iki arabanın sığamayacağı kadar dardı. Hattâ bazı virajlarda, kamyonet tekerinden fırlayan taşlar, atlaya zıplaya derenin dibini buluyordu. Nihayet zorlana zorlana uzun yokuşu bitirmiş olan arabamız, düze çıkmıştı. Biraz sonra da iniş başlayacaktı. Ben çok sevdiğim bu manzaranın ve dolayısıyla da yolculuğumuzun hiç bitmemesini istiyor, temiz dağ serinliğini doyasıya ciğerlerime çekiyordum. Bu arada gözüme enteresan bir şey ilişti. Hayret içindeydim, bir daha baktım, bir daha, bir daha ve şöyle haykırmaktan kendimi alamadım: - Aman Allahım, çama bakınız! Sipsivri bir kayanın tepesinde kök salmış, bir avuç toprak bile yok." Ben böyle sesli düşünürken, karşımda oturan yaşlıca adam, biraz da benim hayretime kızgın olarak sordu: - Ne var bunda? Çoktur buralarda böyle ağaçlar..." - Ne var olur mu? Şu Allah'ın kudretine bakınız! Koskocaman bir kayanın zirvesinde pırıl pırıl ve bakımlı bir güzelim çam ağacını yaratmış..." -Hadi canım sende! Bunun Allah'la ve O'nun kudretiyle ne ilişkisi var?" - Peki ama, nasıl olur başka türlü? Kim o çamı o en olmayacak yerde bitirmiş olabilir?" - Hiç kimse evlât... Niçin illâ da biri yaratmış olsun yani? Bunlar hep geri ve ilkel düşüncelerdir." - Ama Allah o çamı orada yaratıp yetiştirmediyse, kim yaptı bu işi?" -Meselâ şöyle düşün: Bir kuş, ağzında bir çam tohumu ile uçarken, tam bu kayanın üzerine gelince, ağzından düşürmüştür. Düşen tohum da kayanın bir kırık tarafına takılıp kalır ve oradaki toprağa kök salar. Sonra da kayanın altına giren kökleriyle böyle gelişip serpilir." - Olay sizin dediğiniz gibiyse bile, bütün bunları yapıp yaratan yok mu?" - Yok tabiî... Yaratıcı diye bir şeye inanmak, bu devirde çok ayıptır. - Yaşınız başınızla bunu nasıl söylersiniz? Ben size bu konuda birçok misal söyleyebilirim." Bu şekilde devam eden konuşmamız hemen münakaşaya döndü ve tabiî seslerimiz de yükseldi. Adam bağırdıkça ben de sesimi yükseltiyordum. Bizi sessiz dinleyen diğer yolcular da zaman zaman münakaşaya katılıyorlardı. Fakat halinden okumuş bir kimse olduğu sezilen bu yaşlıca adamdan başka hiç kimse, Allah'ı inkâr etmiyordu. Ama bir an önce de münakaşayı bitirmemizi ve susmamızı istiyorlardı. Bu sırada araba yavaş yavaş hızlanmaya başladı. Derken belki yüz metre aşağılarda ip gibi uzayıp giden Ceyhan nehrine kadar tekerleklerden fırlayıp giden taşlar, bizi şaşkına çevirdi. Bir an sessizlikle herkes birbirine bakışırken, şoför başını uzatıp, "Fren patladı!" dedi. Sağ yanımız yokuş aşağı çamlarla kaplı bir bayırdı. Bu yokuşun sonunda Ceyhan nehrinin kayalara çarptıkça köpüklenen suları görünüyordu. Sol taraf ise, yalçın kayalıklarla kaplı bir yamaçtı. Birkaç saniyelik şaşkınlık geçer geçmez, herkes çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Kimisi şehâdet getiriyor, kimisi besmele çekiyor, kimisi de "Allah" diye bağırıyor, kendince dualar edip yalvarıyordu. Allah'a inanmadığını söyleyen yaşlı zat da, adetâ kendinden geçmiş, "Allahım!..." deyip duruyordu. Ama bu durum, fazla sürmedi. Çünkü, bizim bütün şaşkınlığımız ve hayretimiz arasında araba yavaşlamaya başladı ve biraz sonra kenara yanaşıp durdu. Durur durmaz da her kafadan bir ses yükselmeye başladı: - Yahu bu ne biçim iş?" - Hani fren patlamıştı?" - Ödümüz patladı!" - Şaka mıydı yoksa." Şoför yerinden çıkıp yanımıza yaklaştı ve benim biraz önce münakaşa ettiğim yaşlıca adama dönerek dedi ki: -ÊSen utanmıyor musun, Allah yoktur demeye? Biraz önce yoktur dedin, sonra da fren patladı sanınca, herkesten fazla Allah diye bağırdın. Yoksa, niçin O'nu yardımına çağırıyorsun?" Sonra da bize dönerek Kusura bakmayın, fren miren patlamadı. Ben münakaşanızı duyunca, şu adama bir ders vermek istedim," diyerek tekrar direksiyona geçti. Araba yürüdüğünde sadece Ağustos böceklerinin sesleri vardı. Herkes susmuş; yaşlıca adam ise, yüzü kıpkırmızı, düşüncelere dalmıştı... Kaplıcaya gelip de eşyalarımızı indirdiğimiz zaman bana yaklaşarak: - Oğlum, senden özür dilerim; bunca yıldır inanmadığımı sandığım Allah'a meğer ben inanıyormuşum da haberim yokmuş... Bunu öğrenmeme sebeb oldun. Şoför efendi, sana da çok teşekkür ederim, bana inancımın farkına varacak imkânı sağladın," dedi.
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by MİDEKO
bu konuya şahsi fikrimi söylemektense aşağıdaki paylaşımı yapmayı uygun gördüm... çünkü aşağıdaki hikaye yi nefes alıp veren her insan ( inanan-inanmayan ) bir kez de olsa yaşamıştır diye düşünüyorum..
kıssadan hisse...
Ben münakaşanızı duyunca, şu adama bir ders vermek istedim," diyerek tekrar direksiyona geçti. Araba yürüdüğünde sadece Ağustos böceklerinin sesleri vardı. Herkes susmuş; yaşlıca adam ise, yüzü kıpkırmızı, düşüncelere dalmıştı... Kaplıcaya gelip de eşyalarımızı indirdiğimiz zaman bana yaklaşarak: - Oğlum, senden özür dilerim; bunca yıldır inanmadığımı sandığım Allah'a meğer ben inanıyormuşum da haberim yokmuş... Bunu öğrenmeme sebeb oldun. Şoför efendi, sana da çok teşekkür ederim, bana inancımın farkına varacak imkânı sağladın," dedi.
mükemmel... "Öğrenmenin yaşı yoktur" diye boşuna söylememiş Atalarımız...
bu konuya şahsi fikrimi söylemektense aşağıdaki paylaşımı yapmayı uygun gördüm... çünkü aşağıdaki hikaye yi nefes alıp veren her insan ( inanan-inanmayan ) bir kez de olsa yaşamıştır diye düşünüyorum..
kıssadan hisse...
Henüz yirmi yaşında bile değildim. Haruniye'nin meşhur kaplıcasına gidiyordum. O zamanlar, her şoför, bu dağlık arazinin kıvrım kıvrım yollarına girmeye cesaret edemiyordu. Biz bir kamyonet bulduk ve birkaç aile yataklarımızı ve diğer eşyalarımızı yerleştirip üzerlerine kurulduk. Bir süre sonra yeşilin her tonunun muhteşem bir güzellikle sergilendiği dağ yollarındaydık. Ağustos böceklerinin monoton nağmelerini dinleyerek pırıl pırıl, capcanlı çamların arasında arkamızda bir toz bulutu bırakarak ağır ağır tırmanıyorduk. Allah'tan ki karşımızdan başka araba gelmiyordu. Çünkü yolun bazı yerleri iki arabanın sığamayacağı kadar dardı. Hattâ bazı virajlarda, kamyonet tekerinden fırlayan taşlar, atlaya zıplaya derenin dibini buluyordu. Nihayet zorlana zorlana uzun yokuşu bitirmiş olan arabamız, düze çıkmıştı. Biraz sonra da iniş başlayacaktı. Ben çok sevdiğim bu manzaranın ve dolayısıyla da yolculuğumuzun hiç bitmemesini istiyor, temiz dağ serinliğini doyasıya ciğerlerime çekiyordum. Bu arada gözüme enteresan bir şey ilişti. Hayret içindeydim, bir daha baktım, bir daha, bir daha ve şöyle haykırmaktan kendimi alamadım: - Aman Allahım, çama bakınız! Sipsivri bir kayanın tepesinde kök salmış, bir avuç toprak bile yok." Ben böyle sesli düşünürken, karşımda oturan yaşlıca adam, biraz da benim hayretime kızgın olarak sordu: - Ne var bunda? Çoktur buralarda böyle ağaçlar..." - Ne var olur mu? Şu Allah'ın kudretine bakınız! Koskocaman bir kayanın zirvesinde pırıl pırıl ve bakımlı bir güzelim çam ağacını yaratmış..." -Hadi canım sende! Bunun Allah'la ve O'nun kudretiyle ne ilişkisi var?" - Peki ama, nasıl olur başka türlü? Kim o çamı o en olmayacak yerde bitirmiş olabilir?" - Hiç kimse evlât... Niçin illâ da biri yaratmış olsun yani? Bunlar hep geri ve ilkel düşüncelerdir." - Ama Allah o çamı orada yaratıp yetiştirmediyse, kim yaptı bu işi?" -Meselâ şöyle düşün: Bir kuş, ağzında bir çam tohumu ile uçarken, tam bu kayanın üzerine gelince, ağzından düşürmüştür. Düşen tohum da kayanın bir kırık tarafına takılıp kalır ve oradaki toprağa kök salar. Sonra da kayanın altına giren kökleriyle böyle gelişip serpilir." - Olay sizin dediğiniz gibiyse bile, bütün bunları yapıp yaratan yok mu?" - Yok tabiî... Yaratıcı diye bir şeye inanmak, bu devirde çok ayıptır. - Yaşınız başınızla bunu nasıl söylersiniz? Ben size bu konuda birçok misal söyleyebilirim." Bu şekilde devam eden konuşmamız hemen münakaşaya döndü ve tabiî seslerimiz de yükseldi. Adam bağırdıkça ben de sesimi yükseltiyordum. Bizi sessiz dinleyen diğer yolcular da zaman zaman münakaşaya katılıyorlardı. Fakat halinden okumuş bir kimse olduğu sezilen bu yaşlıca adamdan başka hiç kimse, Allah'ı inkâr etmiyordu. Ama bir an önce de münakaşayı bitirmemizi ve susmamızı istiyorlardı. Bu sırada araba yavaş yavaş hızlanmaya başladı. Derken belki yüz metre aşağılarda ip gibi uzayıp giden Ceyhan nehrine kadar tekerleklerden fırlayıp giden taşlar, bizi şaşkına çevirdi. Bir an sessizlikle herkes birbirine bakışırken, şoför başını uzatıp, "Fren patladı!" dedi. Sağ yanımız yokuş aşağı çamlarla kaplı bir bayırdı. Bu yokuşun sonunda Ceyhan nehrinin kayalara çarptıkça köpüklenen suları görünüyordu. Sol taraf ise, yalçın kayalıklarla kaplı bir yamaçtı. Birkaç saniyelik şaşkınlık geçer geçmez, herkes çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Kimisi şehâdet getiriyor, kimisi besmele çekiyor, kimisi de "Allah" diye bağırıyor, kendince dualar edip yalvarıyordu. Allah'a inanmadığını söyleyen yaşlı zat da, adetâ kendinden geçmiş, "Allahım!..." deyip duruyordu. Ama bu durum, fazla sürmedi. Çünkü, bizim bütün şaşkınlığımız ve hayretimiz arasında araba yavaşlamaya başladı ve biraz sonra kenara yanaşıp durdu. Durur durmaz da her kafadan bir ses yükselmeye başladı: - Yahu bu ne biçim iş?" - Hani fren patlamıştı?" - Ödümüz patladı!" - Şaka mıydı yoksa." Şoför yerinden çıkıp yanımıza yaklaştı ve benim biraz önce münakaşa ettiğim yaşlıca adama dönerek dedi ki: -ÊSen utanmıyor musun, Allah yoktur demeye? Biraz önce yoktur dedin, sonra da fren patladı sanınca, herkesten fazla Allah diye bağırdın. Yoksa, niçin O'nu yardımına çağırıyorsun?" Sonra da bize dönerek Kusura bakmayın, fren miren patlamadı. Ben münakaşanızı duyunca, şu adama bir ders vermek istedim," diyerek tekrar direksiyona geçti. Araba yürüdüğünde sadece Ağustos böceklerinin sesleri vardı. Herkes susmuş; yaşlıca adam ise, yüzü kıpkırmızı, düşüncelere dalmıştı... Kaplıcaya gelip de eşyalarımızı indirdiğimiz zaman bana yaklaşarak: - Oğlum, senden özür dilerim; bunca yıldır inanmadığımı sandığım Allah'a meğer ben inanıyormuşum da haberim yokmuş... Bunu öğrenmeme sebeb oldun. Şoför efendi, sana da çok teşekkür ederim, bana inancımın farkına varacak imkânı sağladın," dedi.
Mideko ne şakacı şeysin sen öyle bu masallara çocuklar bile inanmıyor....:4_1_72:
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by şero
Mideko ne şakacı şeysin sen öyle bu masallara çocuklar bile inanmıyor....:4_1_72:
Çocuklar için bile olsa ve hatta dediğiniz gibi masal bile olsa her masaldan çıkarılabilecek bir ders vardır. Ve emin olun her çocuk bunu rahatlıkla çıkarabilir ve demek ki böyle imiş diyebilir. Çocukluğunuzu hayal edin, Sizce Hansel ve Gratel, Kırmızı Başlıklı Kız, Kel Oğlan, Pinokyo, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler bunlar sadece birer masal mıydı? Onları dinlerken veya okurken hiç birşey hissetmediniz...
Bence siz de otobüsteki yaşlı adam gibi o zamanlar ve şu anda hissettiklerinizi inkar ediyor olabilirsiniz...
Ne dersiniz?
Not: 3 - 5 Yaşındaki çocuklar bu masallardan ders alınabilecek birşey bulurken sizin şu yaşınızda bulamadığınıza asla inanmam...
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
Originally posted by MİDEKO
bu konuya şahsi fikrimi söylemektense aşağıdaki paylaşımı yapmayı uygun gördüm... çünkü aşağıdaki hikaye yi nefes alıp veren her insan ( inanan-inanmayan ) bir kez de olsa yaşamıştır diye düşünüyorum..
kıssadan hisse...
Henüz yirmi yaşında bile değildim. Haruniye'nin meşhur kaplıcasına gidiyordum. O zamanlar, her şoför, bu dağlık arazinin kıvrım kıvrım yollarına girmeye cesaret edemiyordu. Biz bir kamyonet bulduk ve birkaç aile yataklarımızı ve diğer eşyalarımızı yerleştirip üzerlerine kurulduk. Bir süre sonra yeşilin her tonunun muhteşem bir güzellikle sergilendiği dağ yollarındaydık. Ağustos böceklerinin monoton nağmelerini dinleyerek pırıl pırıl, capcanlı çamların arasında arkamızda bir toz bulutu bırakarak ağır ağır tırmanıyorduk. Allah'tan ki karşımızdan başka araba gelmiyordu. Çünkü yolun bazı yerleri iki arabanın sığamayacağı kadar dardı. Hattâ bazı virajlarda, kamyonet tekerinden fırlayan taşlar, atlaya zıplaya derenin dibini buluyordu. Nihayet zorlana zorlana uzun yokuşu bitirmiş olan arabamız, düze çıkmıştı. Biraz sonra da iniş başlayacaktı. Ben çok sevdiğim bu manzaranın ve dolayısıyla da yolculuğumuzun hiç bitmemesini istiyor, temiz dağ serinliğini doyasıya ciğerlerime çekiyordum. Bu arada gözüme enteresan bir şey ilişti. Hayret içindeydim, bir daha baktım, bir daha, bir daha ve şöyle haykırmaktan kendimi alamadım: - Aman Allahım, çama bakınız! Sipsivri bir kayanın tepesinde kök salmış, bir avuç toprak bile yok." Ben böyle sesli düşünürken, karşımda oturan yaşlıca adam, biraz da benim hayretime kızgın olarak sordu: - Ne var bunda? Çoktur buralarda böyle ağaçlar..." - Ne var olur mu? Şu Allah'ın kudretine bakınız! Koskocaman bir kayanın zirvesinde pırıl pırıl ve bakımlı bir güzelim çam ağacını yaratmış..." -Hadi canım sende! Bunun Allah'la ve O'nun kudretiyle ne ilişkisi var?" - Peki ama, nasıl olur başka türlü? Kim o çamı o en olmayacak yerde bitirmiş olabilir?" - Hiç kimse evlât... Niçin illâ da biri yaratmış olsun yani? Bunlar hep geri ve ilkel düşüncelerdir." - Ama Allah o çamı orada yaratıp yetiştirmediyse, kim yaptı bu işi?" -Meselâ şöyle düşün: Bir kuş, ağzında bir çam tohumu ile uçarken, tam bu kayanın üzerine gelince, ağzından düşürmüştür. Düşen tohum da kayanın bir kırık tarafına takılıp kalır ve oradaki toprağa kök salar. Sonra da kayanın altına giren kökleriyle böyle gelişip serpilir." - Olay sizin dediğiniz gibiyse bile, bütün bunları yapıp yaratan yok mu?" - Yok tabiî... Yaratıcı diye bir şeye inanmak, bu devirde çok ayıptır. - Yaşınız başınızla bunu nasıl söylersiniz? Ben size bu konuda birçok misal söyleyebilirim." Bu şekilde devam eden konuşmamız hemen münakaşaya döndü ve tabiî seslerimiz de yükseldi. Adam bağırdıkça ben de sesimi yükseltiyordum. Bizi sessiz dinleyen diğer yolcular da zaman zaman münakaşaya katılıyorlardı. Fakat halinden okumuş bir kimse olduğu sezilen bu yaşlıca adamdan başka hiç kimse, Allah'ı inkâr etmiyordu. Ama bir an önce de münakaşayı bitirmemizi ve susmamızı istiyorlardı. Bu sırada araba yavaş yavaş hızlanmaya başladı. Derken belki yüz metre aşağılarda ip gibi uzayıp giden Ceyhan nehrine kadar tekerleklerden fırlayıp giden taşlar, bizi şaşkına çevirdi. Bir an sessizlikle herkes birbirine bakışırken, şoför başını uzatıp, "Fren patladı!" dedi. Sağ yanımız yokuş aşağı çamlarla kaplı bir bayırdı. Bu yokuşun sonunda Ceyhan nehrinin kayalara çarptıkça köpüklenen suları görünüyordu. Sol taraf ise, yalçın kayalıklarla kaplı bir yamaçtı. Birkaç saniyelik şaşkınlık geçer geçmez, herkes çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Kimisi şehâdet getiriyor, kimisi besmele çekiyor, kimisi de "Allah" diye bağırıyor, kendince dualar edip yalvarıyordu. Allah'a inanmadığını söyleyen yaşlı zat da, adetâ kendinden geçmiş, "Allahım!..." deyip duruyordu. Ama bu durum, fazla sürmedi. Çünkü, bizim bütün şaşkınlığımız ve hayretimiz arasında araba yavaşlamaya başladı ve biraz sonra kenara yanaşıp durdu. Durur durmaz da her kafadan bir ses yükselmeye başladı: - Yahu bu ne biçim iş?" - Hani fren patlamıştı?" - Ödümüz patladı!" - Şaka mıydı yoksa." Şoför yerinden çıkıp yanımıza yaklaştı ve benim biraz önce münakaşa ettiğim yaşlıca adama dönerek dedi ki: -ÊSen utanmıyor musun, Allah yoktur demeye? Biraz önce yoktur dedin, sonra da fren patladı sanınca, herkesten fazla Allah diye bağırdın. Yoksa, niçin O'nu yardımına çağırıyorsun?" Sonra da bize dönerek Kusura bakmayın, fren miren patlamadı. Ben münakaşanızı duyunca, şu adama bir ders vermek istedim," diyerek tekrar direksiyona geçti. Araba yürüdüğünde sadece Ağustos böceklerinin sesleri vardı. Herkes susmuş; yaşlıca adam ise, yüzü kıpkırmızı, düşüncelere dalmıştı... Kaplıcaya gelip de eşyalarımızı indirdiğimiz zaman bana yaklaşarak: - Oğlum, senden özür dilerim; bunca yıldır inanmadığımı sandığım Allah'a meğer ben inanıyormuşum da haberim yokmuş... Bunu öğrenmeme sebeb oldun. Şoför efendi, sana da çok teşekkür ederim, bana inancımın farkına varacak imkânı sağladın," dedi.
Konu: 'Tanrı kesinlikle var, inanın ve hayatı yaşayın'
SSMI
(sabır sınama misyonu işbaşında ):rolleyes:
bazan düşünmüyor değiliz yani..
internet cafe'de canı sıkılanlar acaba bu forumun üyelerinin sabırlarını sınama gibi bir "iş" leri olduğunu mu düşünmekteler ?
eğer öyle ise burasının maalesef iş bulma kurumu olmadığını kendilerine hatırlatmak gerekir sanırız ?stupidprv
öyle olsaydı forumun adı iş bulma forumu falan olurdu mantıksal olarak...:cool:
Son düzenleme black belt; 19-02-2009, 19:30.
Reason: gramer
Yorum