25 Şubat Çarşamba 2009
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, dün partisinin grup toplantısında konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yaptı. TRT 3 bir süre sonra yayını kesti.
Türk, 21 Şubat’ın “Dünya Anadil Günü” olduğunu, hem bu vesileyle hem de Kürtçe üzerindeki baskılar nedeniyle konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yapacağını söyledi ve yaptı.
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Meclis’te Kürtçe konuşmanın Siyasi Partiler Yasası’na ve Anayasa’ya aykırılık oluşturduğunu söyledi. Benzeri tepkileri Meclis’in eski başkanları da dile getirdiler.
Kazın ayağı öyle değil
PKK-DTP çizgisinin yıllardır gündemde tuttukları Kürtçe sorunu ile bu sorunu TRT yayınıyla veya bir iki kelime Kürtçe kullanmakla çözdüğünü sanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yanılıyor.
Türk, dün TBMM’de Kürtçe konuşarak kazın ayağının öyle olmadığını gösterdi. Bunu yaparken de “Başbakan Kürtçe konuşunca oluyor da ben konuşunca niye olmuyor?”, “DTP belediye başkanları Kürtçe konuşunca suç oluyor da Başbakan konuşunca niye olmuyor?” diye, yüklenmeyi de ihmal etmedi.
İktidarın Kürtçeye serbestlik talebini anadilde konuşma özgürlüğü bağlamında bireysel ve kültürel bağlamda bir alt kimlik talebi olarak görmesi, Başbakan’ın TRT’nin bir kanalını tahsis edip bu kanalın açılışında ve Diyarbakır meydanında “Hayırlı olsun” diyecek kadar Kürtçe konuşması, Ahmet Kaya’nın cenazesini getirtmek ve Kürt sanatçıları Türkiye’ye davet etmek gibi seçime dönük adımlar atılması, sorunun özüyle kavranmadığının göstergeleriydi.
Ahmet Türk, dün Meclis’te Kürtçe öyle değil böyle konuşulur, demiş oldu. Eğer amaç Diyarbakır’da belediye seçimini almakla sınırlı olursa, göreceği karşılık da bu olur.
Ayrı ulus tezi
PKK-DTP çizgisi, Türkiye’nin Türk ve Kürt olmak üzere iki ulustan oluştuğu tezine dayanır. Kürtçe, PKK-DTP çizgisi için “Kürt ulus” bilincini oluşturmanın ve yaygınlaştırmanın en önemli amacıdır. Bağımsız bir Kürt devleti kurmak üzere, silahla ve “ulusal kurtuluşçu” bir anlayışla sahneye çıkmış olan PKK-DTP, konjonktürel koşullar nedeniyle, bu amaçtan vazgeçtiklerini açıklamıştır. Bunu bir erteleme olarak görmek daha gerçekçidir.
Başlangıçta bağımsızlık olan amacın, değişen koşullarda federasyona ve/veya “demokratik cumhuriyet”e çekilmiş olması, nihai hedefin değiştiği anlamına gelmez. Bu iş belediye kazanmakla, bireysel, kültürel hak talebiyle sınırlı değildir.
Sorun, ulusal nitelikli bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti için ulusal bütünlük, PKK-DTP çizgisindeki Kürtler için “ulusal bağımsızlık” sorunudur. Folklorik sorun değildir.
İster iktidarda ister muhalefette olsunlar, Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleriyle sorunlu olmayan siyasi partilerin işin bu yönünü unutmamaları gerekir.
Belediye seçimini kazanmak için değil, Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü, barış ve huzuru korumak, gönüllüğü birliği güçlendirmek, entegrasyonu teşvik etmek, iç çatışma ve kavgaları önlemek için ortak politikalar geliştirmeleri gerekir.
TRT’nin açmazı
TRT 3 “Kürtçe konuşuyor” diye Türk’ün konuşmasını kesti. Ama TRT Şeş 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. TRT 3 Anayasa’yı ve Siyasi Partiler Yasası’nı gerekçe göstererek tutumunu savunacaktır. Sorun TRT 3’te değil, TRT Şeş’tedir.
Sorunun nedeni, TRT’nin bir kamu yayın kuruluşu olarak Kürtçe yayın yapmasıdır. Burada “hak” ve “özgürlük” farkı nedeniyle sorun yaşanacağını daha önce yazmıştım. Eğer anadilde yayın kamusal bir haksa, TRT bunu her anadilde yapmak zorundadır. Eğer bir özgürlükse, devlet özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırıp gerisini özel alana bırakmak durumundadır.
Fikret Bila