Demokrasi dediğin ahalinin kendi kendini yönetmesi ve kendini özgürce ifade etmesi değildir.. Bu dedikoduyu Batılılar çıkarıyor.. Bize göre “fırsatlar” rejimidir.. “Varsın memleketi üç beş kişi idare etsin.. Koltuklarında gözümüz yok ama biz de kenarından sebeplenelim..” ülküsüdür..
Milletvekili seçileceksin de ne olacak? Alacağın hepi topu yedi bin lira kuru maaş..
Onu becermek için de Meclis’e girip çıkan üç partinin başında duranlara yaranacaksın ki adını listenin bir yerine tıksınlar..
Eeee! Sonra..
Liderinin gözünün içine bakacaksın ki bir yerden başını çıkarıp gazete sayfalarına girebilesin..
Bu medya leşkerlerinde de din iman yok.. Sen olmuşsun koskoca parlamenter..
Yakana takmışsın gazoz kapağı kadar rozet.. Belediye adamları insaf etmeseler ondan bile “tabela vergisi” alırlar..
Giyersin lacivert takımını.. Takarsın seçildiğin ilin futbol takımının rengini taşıyan kravatını.. Ondan sonra bekle Allah bekle..
Bir gazeteci gelip de “Filanca konudaki nokta-i nazarınız nedir?” diye sormaz..
***
Tam tersine.. Bu imanı kayık gazeteci milleti senin ek yerini bulmak için uğraşır.. Senin haberini gazetenin sayfasına koymak için alıcı kuş gibi bekler..
Trafik polisine “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”diye diklendiğinin ertesi günü bakmışsın ki fotoğrafın birinci sayfada..
Göz bir tarafa kravat öbür tarafa kaymış..
Onu beceremez, seni pavyon kapısında yakalar.. Garsoniyerin yerini keşfedip çiçek sulamaya gelmeni bekler..
İş mi bu? Hayat mı bu?
SİYASETİN TADI
Veya rahmetli Bülent Ecevit gibi disiplinli, başöğretmen kıvamında bir liderin mebusu olursun..
Sana Meclis’te ağız tadıyla bir bardak çay bile içirtmezler..
Bütün gün genel kurul salonunda oturup, kimseye lazım olmayan konuşmaları Türkçe’yi en kötü konuşan adamların ağzından dinlersin..
Bilirsin ki oturduğun yerde biraz kıpraştın mı ismini esame defterinden ya lider silecek ya da karısı..
İş mi bu? Hayat mı bu?
Benim ahalim siyasetin tadı nerede onu keşfetti.. O yüzden de seçilme şansını Sayısal Loto gibi bir sonraki beş yıla devreden mebus seçimlerinden çoktan vazgeçti..
Bütün gücünü belediyelerin birinden koltuk kapmaya verdi..
Derdimiz gücümüz ya il genel meclisi üyesi olmak veya belediye meclislerinden birine seçilmek..
Bir seçildin mi kolay..
Onca arazinin imara açılması kapanması senin elinde.. Kaldırım ihalelerine parmak kaldırmak senin elinde.. İnşaat izinleri senin elinde.. İhalelere karar vermek, onları dağıtmak senin elinde..
Güç bu işte.. Fırsat bu!
***
29 Mart seçimine on sekiz parti katılıyor.. Sadece tek partinin il genel meclisleri için göstereceği aday sayısı 3 bin 284..
İlçe belediye meclisleri için de 14 bin 617 kişi seçilecek.. Belde belediye meclislerine 17 bin 946 aday lazım..
Nereden baksan 36 bine yakın yeni üye seçeceğiz..
Seçime gireni var girmeyeni var.. Memleket çapında hesabını tutsan yarım milyona yakın aday..
SİSTEM PATLADI..
Kelle hesabımızı yap.. Yarısı başarılı eğitim politikamız sayesinde adını zor yazar..
Bebeği beliği düş.. Çulsuzu, kıçı yamalıyı da ıskartaya ayır..
Yurt dışında olanların üzerini çiz..
Buyur hesabı gör.. Aklı eren, cebinde sigara alacak parası olan her on kişiden biri aday..
Çık İstanbul trafiğine de haklı mıyım değil miyim gör.. Önünde seyreden her iki minibüsten birinde bir aday fotoğrafı ve ismi var..
Hey gidi koca İstanbul hey..
1929 yılında rahmetli Gazi Paşamız heves ettiğinden ilk çok partili belediye seçimlerini yapmıştık..
Sekiz yüz bin nüfuslu İstanbul’da oy kullanma süresi on beş gündü.. Üstelik oy kullanmayana da 25 lira para cezası vardı..
Tek partinin davulları gümbür gümbür ötüp “Haydi sandık başına” havası vuruyorlardı da ahali isteksizliğinden yerinden kıpırdamıyordu..
On beş gün sonunda topu topu yirmi beş bin oy atıldıydı.. Demokrasimiz o sayede yere bakmaktan kurtulduydu..
O İstanbul şimdi bir çırpıda yarım milyon adayın üçte birini çıkarıyor..
AHALİDEN DİNLE
Demokrasi çok seslilikse icabını da en iyi şekilde yerine getiriyorlar..
Adaylardan Seyfi Solukal seçilirse ilk icraat YouToube’u açtıracak.. Her semte bedava zayıflama merkezleri kurduracak..
Adana’dan Abdurrahman Boztaş dürüst yönetim sözü veriyor.. Sloganı da “Biz fırıldak değiliz..” şeklinde..
Pek doğru bulmadım üslubunu.. Sanki diğer üyeler fırıldakmış gibi çağrışım yapıyor zihinlerde.. Aday cinliği işte..
Cin demişken.. Antalya’dan aday Ömer Çetin Bey’in seçim programının birinci maddesi “Cinlerle mücadele etmek..” olarak ilân edilmiş..
Neden derseniz kendisi medyum.. Medyumluğuna güvenip “cinleri bitireceğim” diyor..
Yarın seçilir de yönetimindeki yerlerde bir imar kepazeliği çıkarsa mazereti şimdiden belli..
“O ticari araziyi imara ben açmadım, cinler açtı..”
Ahali mesajı almıştır.. Cin gibi olduklarından gidip oylarını ona verirler..
***
Bu sistemi demokratik bulmayanların alnını karışlarım..
Hani adamın bir oğlu doğmuş.. Tebriğe gelen yakınları “Çocuğa ne isim koydun?” diye sormuşlar..
Çiçeği burnunda baba “İsmail..” cevabını verince arkadaşları “Nasıl olur ya! Senin adın da İsmail değil mi?” diyerek itiraz etmişler..
Kararlı babanın cevabı mânâlı..
“Ben kendime başka isim bulurum anasını satayım..”
Bana göre demokrasimizin durumu budur.. Lafım da Batı’nın nizacı demokratlarınadır.. Beğenmiyorsanız kendi demokrasinize başka isim bulun.. Bizimkinin adı bu..
Milletvekili seçileceksin de ne olacak? Alacağın hepi topu yedi bin lira kuru maaş..
Onu becermek için de Meclis’e girip çıkan üç partinin başında duranlara yaranacaksın ki adını listenin bir yerine tıksınlar..
Eeee! Sonra..
Liderinin gözünün içine bakacaksın ki bir yerden başını çıkarıp gazete sayfalarına girebilesin..
Bu medya leşkerlerinde de din iman yok.. Sen olmuşsun koskoca parlamenter..
Yakana takmışsın gazoz kapağı kadar rozet.. Belediye adamları insaf etmeseler ondan bile “tabela vergisi” alırlar..
Giyersin lacivert takımını.. Takarsın seçildiğin ilin futbol takımının rengini taşıyan kravatını.. Ondan sonra bekle Allah bekle..
Bir gazeteci gelip de “Filanca konudaki nokta-i nazarınız nedir?” diye sormaz..
***
Tam tersine.. Bu imanı kayık gazeteci milleti senin ek yerini bulmak için uğraşır.. Senin haberini gazetenin sayfasına koymak için alıcı kuş gibi bekler..
Trafik polisine “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”diye diklendiğinin ertesi günü bakmışsın ki fotoğrafın birinci sayfada..
Göz bir tarafa kravat öbür tarafa kaymış..
Onu beceremez, seni pavyon kapısında yakalar.. Garsoniyerin yerini keşfedip çiçek sulamaya gelmeni bekler..
İş mi bu? Hayat mı bu?
SİYASETİN TADI
Veya rahmetli Bülent Ecevit gibi disiplinli, başöğretmen kıvamında bir liderin mebusu olursun..
Sana Meclis’te ağız tadıyla bir bardak çay bile içirtmezler..
Bütün gün genel kurul salonunda oturup, kimseye lazım olmayan konuşmaları Türkçe’yi en kötü konuşan adamların ağzından dinlersin..
Bilirsin ki oturduğun yerde biraz kıpraştın mı ismini esame defterinden ya lider silecek ya da karısı..
İş mi bu? Hayat mı bu?
Benim ahalim siyasetin tadı nerede onu keşfetti.. O yüzden de seçilme şansını Sayısal Loto gibi bir sonraki beş yıla devreden mebus seçimlerinden çoktan vazgeçti..
Bütün gücünü belediyelerin birinden koltuk kapmaya verdi..
Derdimiz gücümüz ya il genel meclisi üyesi olmak veya belediye meclislerinden birine seçilmek..
Bir seçildin mi kolay..
Onca arazinin imara açılması kapanması senin elinde.. Kaldırım ihalelerine parmak kaldırmak senin elinde.. İnşaat izinleri senin elinde.. İhalelere karar vermek, onları dağıtmak senin elinde..
Güç bu işte.. Fırsat bu!
***
29 Mart seçimine on sekiz parti katılıyor.. Sadece tek partinin il genel meclisleri için göstereceği aday sayısı 3 bin 284..
İlçe belediye meclisleri için de 14 bin 617 kişi seçilecek.. Belde belediye meclislerine 17 bin 946 aday lazım..
Nereden baksan 36 bine yakın yeni üye seçeceğiz..
Seçime gireni var girmeyeni var.. Memleket çapında hesabını tutsan yarım milyona yakın aday..
SİSTEM PATLADI..
Kelle hesabımızı yap.. Yarısı başarılı eğitim politikamız sayesinde adını zor yazar..
Bebeği beliği düş.. Çulsuzu, kıçı yamalıyı da ıskartaya ayır..
Yurt dışında olanların üzerini çiz..
Buyur hesabı gör.. Aklı eren, cebinde sigara alacak parası olan her on kişiden biri aday..
Çık İstanbul trafiğine de haklı mıyım değil miyim gör.. Önünde seyreden her iki minibüsten birinde bir aday fotoğrafı ve ismi var..
Hey gidi koca İstanbul hey..
1929 yılında rahmetli Gazi Paşamız heves ettiğinden ilk çok partili belediye seçimlerini yapmıştık..
Sekiz yüz bin nüfuslu İstanbul’da oy kullanma süresi on beş gündü.. Üstelik oy kullanmayana da 25 lira para cezası vardı..
Tek partinin davulları gümbür gümbür ötüp “Haydi sandık başına” havası vuruyorlardı da ahali isteksizliğinden yerinden kıpırdamıyordu..
On beş gün sonunda topu topu yirmi beş bin oy atıldıydı.. Demokrasimiz o sayede yere bakmaktan kurtulduydu..
O İstanbul şimdi bir çırpıda yarım milyon adayın üçte birini çıkarıyor..
AHALİDEN DİNLE
Demokrasi çok seslilikse icabını da en iyi şekilde yerine getiriyorlar..
Adaylardan Seyfi Solukal seçilirse ilk icraat YouToube’u açtıracak.. Her semte bedava zayıflama merkezleri kurduracak..
Adana’dan Abdurrahman Boztaş dürüst yönetim sözü veriyor.. Sloganı da “Biz fırıldak değiliz..” şeklinde..
Pek doğru bulmadım üslubunu.. Sanki diğer üyeler fırıldakmış gibi çağrışım yapıyor zihinlerde.. Aday cinliği işte..
Cin demişken.. Antalya’dan aday Ömer Çetin Bey’in seçim programının birinci maddesi “Cinlerle mücadele etmek..” olarak ilân edilmiş..
Neden derseniz kendisi medyum.. Medyumluğuna güvenip “cinleri bitireceğim” diyor..
Yarın seçilir de yönetimindeki yerlerde bir imar kepazeliği çıkarsa mazereti şimdiden belli..
“O ticari araziyi imara ben açmadım, cinler açtı..”
Ahali mesajı almıştır.. Cin gibi olduklarından gidip oylarını ona verirler..
***
Bu sistemi demokratik bulmayanların alnını karışlarım..
Hani adamın bir oğlu doğmuş.. Tebriğe gelen yakınları “Çocuğa ne isim koydun?” diye sormuşlar..
Çiçeği burnunda baba “İsmail..” cevabını verince arkadaşları “Nasıl olur ya! Senin adın da İsmail değil mi?” diyerek itiraz etmişler..
Kararlı babanın cevabı mânâlı..
“Ben kendime başka isim bulurum anasını satayım..”
Bana göre demokrasimizin durumu budur.. Lafım da Batı’nın nizacı demokratlarınadır.. Beğenmiyorsanız kendi demokrasinize başka isim bulun.. Bizimkinin adı bu..
Yorum