ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • emin_070
    Senior Member
    • 03-07-2006
    • 3337

    ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

    ATATÜRK İLE ARKADAŞLARI HAKKINDA PADİŞAHÇA VERİLEN İDAM FERMANI



    Dosya Tasnifi
    Harbiye-Divan- Harp
    DOSYA No : 70
    Harbiye Nezareti Adliye-i Askeriye Dairesi Şubesi
    Nüsha : 705

    PADİŞAH BUYRUÐU

    Mehmet Vahidüddin

    “Kuva-yı Milliye adı altında çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek şehirleri yakıp yıkmaya kalkmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandan miralaylıktan emekli İstanbullu Kara Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandan Mirliva alacak Fuat Paşa ile Eski Vashington (Washington) elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanım'ın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920) tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzere, Mülkiye Ceza Yasası’nın kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi unvanlarının kaldırılmasına ve idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla yasa hükümleri gereğince mallarının haczedilerek, usulüne göre yönetilmesine ilişkin İstanbul bir numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere onaylanmıştır.

    Bu Padişah Buyruğu’nu yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir.

    24 Mayıs 1336 (1920)

    Sadrazam ve Harbiye Nazır Vekili

    DAMAT FERİT

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    başka bir alıntıya göre de;


    Bu padişah fermanını yetersiz bulan padişah Vahdettin Şeyhülislam imzalı bir fetvayı da yayınlamaktan çekinmemiştir. Bu fetva İngiliz uçaklarıyla Anadolu`ya gönderilmiştir şeklinde beyan edilmektedir.

    başka bir alıntıya göre de;

    Fetvanın çıkarıdığı aynı gün İstanbul`da Divan-ı Harp tarafından Fevzi(ÇAKMAK) Paşayı idama mahkum edildiği belirtilmektedir

    Ama Fevzi(Çakmak) Paşanın kendi eceliyle mi yoksa 2. ameliyatı esanasında mı ölüdürüldüğü halen meşhuldür.

    derlemedir.
    emeği geçenlere TŞK.:flower:
    Son düzenleme emin_070; 24-03-2009, 00:44. Reason: düzenleme yapýldý.
  • eren511
    Member
    • 29-07-2006
    • 2805

    #2
    Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

    fetvanın çıkarıdığı aynı gün İstanbul`da Divan-ı Harp tarafından Fevzi(ÇAKMAK) Paşayı idama mahkum edildiği belirtilmektedir

    Ama Fevzi(Çakmak) Paşanın kendi eceliyle mi yoksa 2. ameliyatı esanasında mı ölüdürüldüğü halen meşhuldür.
    fevzi çakmak 1950 yılında ölmedimi yoksa ben mi yanlış hatırlıyor ve anlıyorum fetva veya ferman ile ilişkisini anlıyamadımstupidprv

    Yorum

    • emin_070
      Senior Member
      • 03-07-2006
      • 3337

      #3
      Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

      Şimdi ATATÜRK Hakkında çıkartılan İdam Fermanının sebebini açıklayalım....

      Yakın tarihimizi en iyi bilenlerden biri olan Araştırmacı yazar Turgut Özakman, Atatürk hakkında ortaya atılan yalanları şöyle sıralıyor;

      -Mustafa Kemal İngiliz ajanıdır...
      -Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir etkisi yoktur...
      -Suriye cephesinde Mustafa Kemal yüzünden yenildik...
      -Mustafa Kemal’i Anadolu'ya-Samsun’a Padişah Vahdettin gönderdi ve çok da para verdi...”

      Şimdi bu listesinin sonunda yer alan “ Mustafa Kemal’i Anadoluya Padişah Vahdettin gönderdi" yalanı üzerinde duracak, yazar Kazım Balaban dostumuzun yazdıkları da dahil yaptığım araştırmalar sonunda gerçekleri gözlerinizin önüne sereceğim.

      Yukarıda da izah ettiğim gibi aslında Atatürk, Anadolu'ya Türkleri koruma yerine isyancı "Rumları korumak" için gönderiliyor.....

      Sadrazam-Başbakan Damat Ferit Paşa Atatürk’ü yemeğe alarak yapacağı görevlerini tam olarak yapmasını tekrar tembihliyor. Yemekte bulunan Genelkurmay Başkanı Cevat (Çobanlı) Paşa, yemekten ayrıldıktan sonra bir ara Atatürk’e sorar;

      - Bir şey mi yapacaksın Kemal? ’’.

      M.Kemal Atatürk,
      - Evet Paşam, bir şey yapacağım

      Cevat Paşa bunun üzerine,
      - Allah muvaffak etsin’’ deyince.

      Atatürk,
      - Mutlak muvaffak olacağız Paşam ’’ cevabını verir.

      16 Mayıs 1919 tarihinde de Atatürk, Anadoluya-Samsun'a gitmek üzere Bandırma Vapuru ile hareket eder. Vapur işgalci İngiliz zırhlıları arasından geçerken, Atatürk güvertede bulunanlara şunları söyler; "Bunlar işte böyle silâh kuvvetine dayanırlar. Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silâh, ne
      cephane götürüyoruz biz ideali ve imanı götürüyoruz."

      Atatürk bu arada İngilizlerin kendisi hakkında ki düşüncelerinden görüşlerinden haberdardır. Ve çok tedirgindir. İngilizlerin, Samsun’a giderken bindiği Bandırma vapurunu batıracaklarından bile şüphelenir. Bundan dolayı da yola çıktıktan sonra geminin rotasını sık sık değiştirtip, sahile yakın bir şekilde yola devam eder.

      Atatürk Samsun’a çıktıktan sonra da yapacakları konusunda renk vermez, verilen göreve bağlı gibi görünür. 28 Mayıs 1919’da Havsa da yaptığı bir toplantı sonrası emrine bağlı tüm komutanlara direktifler veren Atatürk Milli Mücadeleyi başlatır. Bunun üzerine Atatürk, Damat Ferit Paşa tarafından görevinden azledilir ve görüldüğü yerde tutuklanması emri verilir.

      İşbirlikçi Ali Kemal’in başında olduğu İçişleri Bakanlığı bunu her tarafa telgraf çekerek atatürk hakkındaki bu tutuklama kararını duyurur. Şeyhülislam Dürrizade Es Seyyid Abdullah’ da Kuvayi Milliye aleyhine bir fetva yayınlayıp, Kurtuluş savaşına katılanları "Kafir" ilan edip görüldüğü yerde bunların katledilmesini ister.

      İşte bütün bunlar olurken, yalancıların, sahtekârların Atatürk’e "Paşa git yurdu kurtar’’ dediğini yazmaktalar-söylemekteler. Madem Atatürk’e "Git yurdu kurtar paşa" diyen Vahdettin nasıl oluyor da, yurdu kurtarmak isteyenleri hainlikle suçlayıp, ölüm fermanlarını imzalıyor!. ..

      Haklarında ölüm fermanı verilenler arasında yalnız Atatürk yoktur, Fevzi Çakmak, İsmet Paşa, Bekir Sami Kunduk, Dr. Rıza Nur, Yusuf Kemal Bey, BMM 2. Başkanı Celalettin Arif Bey, Hamdullah Suphi, Ankara Müftüsü Rıfat Efendi ve Fahrettin Altay’da vardır.

      Kurtuluş savaşı sonrası işbirlikçi Damat Ferit Paşa korkudan 21 Eylül 1922'de yurt dışına kaçar ve 6 Ekim 1923’te Fransa’nın Nice şehrinde ölür. Vahdettin ise işgal Orduları Başkomutanı İngiliz General Harrington'a sığınır ve hayatının tehlikede olduğunu söyleyip, İngiltere'ye sığınmak istediğini ildirir. İngilizler onu İngiltere’ye değil, Malta’ya gönderir.

      Burada yaşayamayacağını anlayan Vahdettin bir çok islâm ülkesine mektuplar yazarak sığınma ister ama hiçbiri “ Mustafa Kemal Anadoluda düşmanla savaşırken sen ülkeni ve halkını işgalci düşmanlara teslim edip kaçtın" diyerek sığınma talebeni kabul etmezler. Daha sonra gittiği İtalya’nın San Remo kentinde 16 Mayıs 1926'da ölür. İşte böyle bir Padişah olan Vahdettin hakkında Atatürk İngiliz işbirlikçisi diyerek tarihte olması gereken yerini belirler.


      alıntıdır.
      emeği geçenlere TŞK:flower:

      Yorum

      • emin_070
        Senior Member
        • 03-07-2006
        • 3337

        #4
        Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

        Originally posted by eren511
        fevzi çakmak 1950 yılında ölmedimi yoksa ben mi yanlış hatırlıyor ve anlıyorum fetva veya ferman ile ilişkisini anlıyamadımstupidprv
        kesinlikle haklısın Fevzi Çakmağın ölüm sebebi konusunda değişik beyanlar mevcuttur. 2. Ameliyatı esnasında devamlı ona bakan doktoru tarafından kendi bilgisi olmadan iğne dahi yapılmayacak tedbiri alınmış iken Ankara'dan gelen bir doktor tarafından vücuduna solüsyon verildiği neticesinde ölümü gerçekleşmiş ve Ankara'dan gelen "Hemen gömün!" emri üzerine çelişkiler olmaktadır.

        Solüsyonu uygulayan doktorun tekrar Ankara'ya dönmesi ve bir müddet sonra Ankara'dan son model bir arabayla geri gelmesi ve o son model arabayla beraber 1 yıl sonra ölmesi de durumu daha da çelişkilendirmektedir.

        Originally posted by emin_070
        Ama Fevzi(Çakmak) Paşanın kendi eceliyle mi yoksa 2. ameliyatı esanasında mı ölüdürüldüğü halen meşhuldür
        ayrıca Fevzi Çakmak 10 Nisan 1950 günü vefat etmiştir
        Son düzenleme emin_070; 24-03-2009, 02:02. Reason: düzenleme yapýldý.

        Yorum

        • hikmet24
          Member
          • 28-11-2005
          • 1724

          #5
          Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

          bilgim yok ama konunun bilenler tarafından biraz daha açılmasını önemle rica ediyorum
          saygılar

          Yorum

          • Sniper®
            Senior Member
            • 22-06-2005
            • 12987

            #6
            Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

            Mareşal Fevzi Çakmak yakın tarihimizde en sevdiğim simalardan biridir. Kendisi, Balkanlar'ın son demlerini yaşamış, Anafartalar'da Mustafa Kemal'e vekalet etmiş, Osmanlı Devleti Genelkurmay Başkanlığı'nı yürütmüş, İstiklal Savaşı'nın kutsal muharabelerinde Mehmetçikle birlikte ateş hattında bulunmuştur. Kendisi Ata'nın emrindeki en büyük Mehmetçik, Ata'dan sonra Cumhuriyet'in ikinci mareşalidir. Ölene kadar da Cumhuriyet'in yılmaz savunucusu ve inkılapların takipçisi olmuştur. Ancak nedense ölümünden sonra onu yeni nesillerden uzaklaştırma yoluna gidilmiş, hakkında "tarikat mensubuydu" tarzında aslı astarı olmayan balon haberler üretilmiştir. Bu iddiaların yalan olduğunu, Mareşal üzerine detaylı araştırmalar yapan ve Princeton Üniversitesi'nde Unfolding A Life: Marshall Fevzi Çakmak's Diaries isimli doktora tezi çalışmasını savunan, Dr. Nilufer Hatemi'den öğrenmekteyiz.

            Bilindiği üzere Mareşal, geçirdiği bir prostat ameliyatının ardından komaya girmiş ve 10 Nisan 1950 günü vefat etmiştir. Ölümü de olaylı olmuştur. Hükümetin ilgisizliğine ve TRT radyosunun matem yayınına geçmemesine sinirlenen Cumhuriyet gençliği Mareşal'in aziz anısına yapılan bu saygısızlığa haklı olarak tepki göstermiştir. Ancak yaptıkları gösterilere Ankara'dan gelen emirle, polis tarafından sert bir şekilde son verilmiştir.

            Eşi Fıtnat Çakmak Hanım, Mareşal'in ölümüyle ilgili olarak, 29 Eylül 1966 tarihinde bir röportaj vermiştir.(Aşağıdaki metin Tarih ve Düşünce Dergisi Ekim 2001 sayısından alıntıdır.)

            Mareşal Fevzi Çakmak'ın eşi Fitnat Çakmak, eşini son yolculuğa çıkaran hastalığa tekaddüm eden günlerin hatıralarını şöyle anlatıyordu:

            1949 yılının yazında Atatürk'ün hediye ettiği Çankaya'daki evimizden Erenköy'deki yazlığa tatile geldik.
            Paşa o günlerde biraz soğuk almıştı. Zatürre olmasından korkarken bir başka hastalıktan yatağa düştü. Ameliyat olması gerekiyordu. Paşa'yı Teşvikiye Sağlık Yurdu'na yatırdık. Başhekim İbrahim Bey'di. Birçok operatör de ayrıca eşimin sağlığıyla ilgileniyordu.

            Acayip Davranışlı bir Doktor

            Ameliyattan bir gün önce, o güne kadar hiç görmemiş olduğum bir doktor ortaya çıktı. Adı Fevzi Taner'di. Bir karışıklık arasında ilk ameliyatı bu doktor yaptı ve ertesi gün de bütün gazeteler Mareşal'e yanlış ameliyat yapıldığını yazıyorlardı. Ameliyatı yapan doktor bana gelerek yalvardı ve "Beni çekemiyorlar da ondan böyle söylüyorlar, ne olur gazetelere ameliyat normal olmuştur diye beyanatta bulunun." diye rica etti. Ben de söylediğini yerine getirdim. Getirdim ama içime bir kurt düşmüştü.

            Mareşal Kağıda Bakmadan İmzaladı

            Bayan Fitnat Çakmak, hatıraları o günlere götürdükçe yüzündeki çizgiler derinleşiyordu. Şöyle devam etti:
            Mareşal'i hastaneden çıkarmış ve tedavisine evde devam ediyorduk. Sıhhati iyi idi, fakat ara sıra dalıyordu. Birgün bankadan para çekmek için Mareşal'in imzası gerekti. Para kağıdını imzalaması için uzattım. Hiç bakmadan imzaladı. Bu duruma çok üzüldüm. Zira okumadan hiçbir şey imzalamazdı. Odaya çekilip "Paşa böyle olacak adam mıydı?" diye ağlamaya başladım. Bu sırada doktor geldi ve ağlayışımın sebebini sordu, anlattım.
            Ertesi gün yeniden geldi ve çok acayip karşıladığım şu teklifi yaptı:" Çok masraf yapmak gerekiyor. Bütün bunları nasıl temin edeceksiniz?"
            Gerekirse evimizi satıp karşılayacağımızı söyledim.
            Cevabı şu oldu: "Hükümet sizin istediğiniz yerden bir aprtman ve bir miktar para vermek istiyor."
            Şaşırmıştım!.. Hükümet bir mareşaline yardım elini uzatmak istiyorsa herhalde apartman vermezdi. Eğer tedavisini yaptırmak istiyorlarsa o başkaydı. Oysa apartman teklif ediliyordu. Bu apartman neye karşılık olacaktı.. Mesele çok geçmeden anlaşıldı. Çok partili devire geçişimizin tüm hareketliliğini yaşıyorduk. Gençler devamlı olarak Mareşal'i evde ziyaret ediyorlardı. Paşa, CHP karşısında kuvvetli bir muhalefet lideriydi. Dr. Fevzi Taner bana apartmanı, Mareşal'i siyasetten çekmeyi temin edebilmem için rüşvet olarak teklif ediyordu!..
            Böyle çirkin bir harekete alet olmayacağımı söyledim. Fakat bu arada Paşa'nın bir suikaste kurban gitme olasılığından da iyiden iyiye korkmaya başlamıştık. Bu sebepledir ki, bir iğne yapılması icab etse bile ampül kırılıncaya kadar yanından ayrılmıyorduk.

            İkinci Ameliyat

            Paşa'nın moralinin bozulmasından korkarak doktoru da değiştiremiyorduk. Bu arada 1949'un kışı başlamıştı.
            İkinci bir ameliyat gerekiyordu. ARadan bir kaç hafta geçtikten sonra bu doktor: "Ameliyat ne zaman yapılacak? Geç kalmayalım. Kanser olablir." diye acele etmeye başladı. Diğer doktorlar yazın gelmesini beklemek istiyorlardı. Paşa da artık halinden bıkmıştı: "Bir an evvel olsun bitsin. Ben başkalarına mı muhtaç olacağım!.." diye huzursuzlanmaya başladı. Ameliyata karar verilince doktor bu sefer: "Kim yapacak? Eğer ben yapacaksam tedbir almam gerekecek. İlaçlarının getireceğim." dedi.
            Mareşal, "Madem çok istiyor, o yapsın. Zaten birincisini de o yaptı." dedi. Bunun üzerine karlı bir kış günü ikinci ameliyat diğer bütün profesör doktorların nezaretinde yapıldı. Biz ameliyattan önce her ihtimale karşı on şişe kan getirtmiştik.
            Bu kadar kendi grubundan kan varken, doktor ameliyatın ikinci günü Ankara'ya telefon ederek nerden bulduysa bir şişe plazma getirtti. "Kan sıvısı." Nasıl geldi? Plazma mıydı, kan mıydı, bilmiyorduk. Ameliyat iyi geçmiş, Paşa günden güne iyileşiyordu.
            İkinci ameliyat esnasında hastanede Nedime adında bir hemşire belirdi. Bizimle yakın temaslar kuruyor, "Benim ton ton paşam" diye hastanın sevgisini kazanmaya çalışıyordu.
            Doktor birgün hastanede yeni göreve başlayan(Şimdi Ankara İşçi Sigortaları Hastanesindedir) Nihat Anka'ya bir plazma yapalım mı diye sormuş. İşin garip tarafı, aynı günün öğleden sonrası konsültasyon yapmak isteyen doktorları içeri bırakmadı: "Ben muayene ettim. Herşey normal." diyerek konsültasyona engel oldu.
            O sabah hastanın nabzını sayan Nihat Anka, nabzın normal olduğunu söylemişti.Akşama doğru doktorlar heyetine giderek: "Hastanın nabzı düşüyor. Derhal plazma yapmamız gerekiyor" demiş. Onlar da telaşla nabzına falan bakmadan derhal gerekeni yapmasını istemişler.
            Ben odaya girdiğimde bir hemşire ile hastabakıcı Nedime kolundan kan veriyorlardı. Biz heyecanla seyrediyorduk. Kan verme on dakika sürdü. On dakika sonra sapasağlam Mareşal gitmiş, yerine başka bir adam gelmişti!..
            Hastanede tek bir doktor bile yoktu. Mareşal titremeye başladı. Ben hakırarak hastane müdürü İbrahim Bey'e koştum. Doktorun evi hastanenin yanındaydı.
            İbrahim Bey geldi: "Kim yedi bu haltı?!... Gitti Mareşal!" dedi ve sonra "Benim haberim olmadan tek iğne bile yapılmayacak demedim mi?!" diye bağırmaya başladı.
            Günde otuz iğne yapılmasına rağmen 37'den 41'e çıkan ateşi bir derece bile düşmedi. Ve bir hafta sonra: "Allah, Allah..." diyerek öldü.
            Öldüğü gün Ankaradan "Derhal gömülsün" diye bir emir geldi. Ölüyü vermedim. 24 saat evde tutacağım dedim. O günlerde bu şüpheli ölüm için savcılığa müracat edemedik. Zaten Ankara'dan "gömülsün" diye boyuna sıkıştırıyorlardı.
            O gün oyun havaları çalan radyoyu susturmak için nümayiş yapan gençler, elleri kolları cop yaraları ve çürükleri içinde naaşı ziyarete geldiler. Bize rüşvet teklif eden ve serumu yapan Dr. Fevzi Taner bir hafta sonra Ankara'dan son model bir arabayla döndü. O doktorun cenazesi de bu arabayla bir sene sonra kaldırıldı.
            Böylece ettiğini Allah'tan buldu.(...) Şimdiye kadar sustum. Artık millet hakikati öğrenmeli.


            Bundan 15 gün kadar önce yapılan ifşaatta itham edilen (...) devrin idarecileri ve bilhassa (...) o günden bugüne kadar bu açıklamaları ne yalanlamışlar, ne de tekzip cihetine gitmişlerdir.
            Böylesine korkunç bir ithamın reddedilmiş olmaması bizde yapılan açıklamaların doğru olduğu kanaatini uyandırmıştır.
            Bakalım gelecek günlerde bu konuda ne gibi gelişmeler kaydedilecektir. Merakla bekliyoruz.

            29 Eylül 1966 Hüryol Gazetesi



            Herhalde kafamızda soruları biraz dağıtır bu yazı.





            Not:Alıntıdır.

            Yorum

            • plutojohn
              Junior Member
              • 18-05-2005
              • 258

              #7
              Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

              Emeği geçen tüm dostlara tşkler ve saygılar
              John

              Yorum

              • emin_070
                Senior Member
                • 03-07-2006
                • 3337

                #8
                Konu: ATATÜRK Hakkında Vahdettin İmzalı İdam Fermanı

                Originally posted by plutojohn
                Emeği geçen tüm dostlara tşkler ve saygılar
                John
                kolay gelsin kardeşim....

                Sizlerden de paylaşımlarınızı bekliyoruz....:flower:

                Yorum

                İşlem Yapılıyor