"Çok önemli" olduğunu "iddia ettiği" bir seri soruşturma yürüten "iddia makamı" kolayca görevden alınabiliyorsa...
Yargı bağımsızlığını külahlara anlatırsınız artık.
Biri de sizin külahınızdır canım.
Belki şov yapmıştır...
Belki hata da yapmıştır...
Belki haksızlık da etmiştir...
Ama daha "dava" bile olmadan Savcı mahkûm etmeye kim hangi hukukla yetkili?
"Yargıya müdahale" mümkünse...
İktidar da...
Genelkurmay da...
Yüksek veya değil; yargı mensupları ve kurumları da eder.
Gücü olan da, makamı olan da, parası olan da bunu tasavvur eder.
Sonra, duruma göre, hepsi bir ötekini de kastederek "Yargıya müdahale"den şikâyetle "Yargı bağımsızlığı"nı da kutsar.
Kutsayıp diline dolar ki, eline beline dolaması da kolay olsun!
Nasıl olacak bu işler?
Daha mahkeme dahi görülmeden Savcı'nın haksızlığına karar veren yargı nasıl bir şey?
Tamam, belki Savcı iyi değildir...
Ama kötü olduğuna karar verenler nereden ve neden iyi!
Memlekette, suçu belirlenen ve AİHM'de devleti mahkûm ettirten Binbaşı aynen yola devam edip orduda yükselebildi... "Liberal ve serbest piyasa büyükleri" bağrında iş yapabildi...
Memlekette "işkenceciler" rütbe, kıdem alabildi...
Memlekette "işkence altında alınmış ifadeler"i aynen iddianameye alan savcılar oldu; kimse bir şey demedi. Onlar görevlerine devam etti; işkence mağdurları sanki olağan koşullarda itirafta bulunmuş telakki edildi.
Şimdi siviller içinde, "Yargının birini beğenip ötekini beğenmemek doğru değil" diyebilen eski Genelkurmay Başkanı, üniforma içindeyken sivilleriyle aynı fikirde değildi.
Memlekette kimi yargı mensubu ordu brifinglerinde talimat almaktan, kimileri iktidar kapısı kollamaktan sıkılmadı.
Ama ne oldu?
"Yargı bağımsızlığı"nın zedelendiği çok durumda...
"Bağımlı yargı bağımlıları" işlerine geldiğince davrandı. Bir il***i değil, bir pozisyonu savundular.
Savundukları hukuk felsefesi değil, kendi felsefelerinin hukuku idi.
Birbirine karşıt konumdaki kurumlar, kişiler ve güçler bu ilkesizlikte aslında hep müttefik oldu.
Yargıyı, yargı insanlarını, yargı süreçlerini kanırtabilmek mümkünse; bugün ona, yarın bana idi çünkü.
Bugün ona yarın bana; herkesin başına gelebilecek bir felaketin ibretinden ziyade, her birinin ilk fırsatta kullanabileceği bir fırsatın adı oldu.
O yüzden işte;
Anayasa'da yazmaz ama...
Çiğnenen tüm ilkelere bakarsanız, sistemin ve devletin tam tanımı "Oportünist laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti"dir.
YAZARLAR
UMUR TALU
Yargı bağımsızlığını külahlara anlatırsınız artık.
Biri de sizin külahınızdır canım.
Belki şov yapmıştır...
Belki hata da yapmıştır...
Belki haksızlık da etmiştir...
Ama daha "dava" bile olmadan Savcı mahkûm etmeye kim hangi hukukla yetkili?
"Yargıya müdahale" mümkünse...
İktidar da...
Genelkurmay da...
Yüksek veya değil; yargı mensupları ve kurumları da eder.
Gücü olan da, makamı olan da, parası olan da bunu tasavvur eder.
Sonra, duruma göre, hepsi bir ötekini de kastederek "Yargıya müdahale"den şikâyetle "Yargı bağımsızlığı"nı da kutsar.
Kutsayıp diline dolar ki, eline beline dolaması da kolay olsun!
Nasıl olacak bu işler?
Daha mahkeme dahi görülmeden Savcı'nın haksızlığına karar veren yargı nasıl bir şey?
Tamam, belki Savcı iyi değildir...
Ama kötü olduğuna karar verenler nereden ve neden iyi!
Memlekette, suçu belirlenen ve AİHM'de devleti mahkûm ettirten Binbaşı aynen yola devam edip orduda yükselebildi... "Liberal ve serbest piyasa büyükleri" bağrında iş yapabildi...
Memlekette "işkenceciler" rütbe, kıdem alabildi...
Memlekette "işkence altında alınmış ifadeler"i aynen iddianameye alan savcılar oldu; kimse bir şey demedi. Onlar görevlerine devam etti; işkence mağdurları sanki olağan koşullarda itirafta bulunmuş telakki edildi.
Şimdi siviller içinde, "Yargının birini beğenip ötekini beğenmemek doğru değil" diyebilen eski Genelkurmay Başkanı, üniforma içindeyken sivilleriyle aynı fikirde değildi.
Memlekette kimi yargı mensubu ordu brifinglerinde talimat almaktan, kimileri iktidar kapısı kollamaktan sıkılmadı.
Ama ne oldu?
"Yargı bağımsızlığı"nın zedelendiği çok durumda...
"Bağımlı yargı bağımlıları" işlerine geldiğince davrandı. Bir il***i değil, bir pozisyonu savundular.
Savundukları hukuk felsefesi değil, kendi felsefelerinin hukuku idi.
Birbirine karşıt konumdaki kurumlar, kişiler ve güçler bu ilkesizlikte aslında hep müttefik oldu.
Yargıyı, yargı insanlarını, yargı süreçlerini kanırtabilmek mümkünse; bugün ona, yarın bana idi çünkü.
Bugün ona yarın bana; herkesin başına gelebilecek bir felaketin ibretinden ziyade, her birinin ilk fırsatta kullanabileceği bir fırsatın adı oldu.
O yüzden işte;
Anayasa'da yazmaz ama...
Çiğnenen tüm ilkelere bakarsanız, sistemin ve devletin tam tanımı "Oportünist laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti"dir.
YAZARLAR
UMUR TALU
Yorum