10 günlük tatil rüzgâr gibi geçti. Dönüp geldiğim gün bizim gazete VATAN’ın manşeti “Deniz Feneri’nde kaplumbağa hızı” diye çıkmıştı.
Çelik zırhlı duvar!
Tunç kaplı örtü!
Betondan kale oldu!
Zahid Akman’ı koruyor.
Zahid Akman, AKP’nin kurucuları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın dostu, arkadaşı, fikirdaşı, partidaşı olan bir eski gazeteci... Tayyip Erdoğan Başbakan olunca, bu eski dost, arkadaş, fikirdaşını Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) başına getirdi. Zahid Akman’ın adı Almanya’da Türk işçilerinden “yoksula-sahipsize-felakete uğramışa yardım olsun” diye toplanmış 41 milyon Euro’nun 18 milyonunu Türkiye’ye çeşitli yollarla aktarıp buharlaştırdığı iddia edilen “Deniz Feneri e. V dava dosyası”nda geçti.
Zahid Akman dışarda.
Miting yapanlar içerde.
İkisi halen görevde, üçü eski olmak üzere 5 üniversite rektörünü ve çok sayıda üniversite hocasını “Ergenekon”la ilişkili sayarak içeri aldılar. Bu rektörler, Cumhuriyet mitinglerine katılmışlar ve şimdi “Darbe ortamı yaratmaya yardımcı olmak” iddiasıyla gözaltına alınıyorlar.
Evleri aranıyor.
Adalet çok hızlı.
Çok tedbirli.
Çok temkinli.
Bu rektörler, bu hocalar, yoksul üniversite öğrencilerine burs veren dernekler kurmuş olan ve hepsinin toplumda bir itibarı olan 43 kişi, kaçarlar, delileri yok ederler, belgeleri karartırlar diye adalet önlem olarak mitinglerde “ne darbe ne şeriat” yazılı pankartlar taşımış bu rektörleri, profesörleri, öğretim elemanı hocaları ve diğerlerini içeri alıyor.
Zahid Akman ise dışarda.
Zahid Akman gerçekten suçlu mudur? Kendisi “Ben temizim, Deniz Feneri soygunuyla bağlantım yok” diye özetleyebileceğim savunmalar yaptı ve Frankfurt’ta dava görülürken “Almanya’ya gideceğim, Dom Kilisesi’nin önünde fotoğraf çektireceğim, geri döneceğim, suçsuz olduğumu herkes görecek” diye meydan okudu.
Gidemedi.
Tahminime göre giderse Alman adaleti onu da “içeri atacak” diye korktu. Sonuçta yalan söyledi, sözünde durmadı. Zahid potansiyel yalancı durumuna düştü.
Delil yok edebilir.
Belge karartabilir.
Kanıt saklayabilir.
Adaleti şaşırtabilir.
Alman hâkim Müller, “Türkiye’ye aktarılan Deniz Feneri e. V yardım paralarının nasıl kullanılacağına karar verenler arasında zaman zaman Zahid Akman da var” demesine ve bu iddiayı dosyaya koymuş olmasına rağmen Zahid Akman’ı içeri almıyorlar. Alman adaletinin “deniz feneri soyguncusu” olarak 3 Türk’ü mahkûm edip bunların “Türkiye uzantıları da var” dediği dosya kaplumbağa hızıyla 170 günde gelebiliyor. Türkçeye tercümesi de lodos yemiş meduza (deniz anası) hızıyla yapılıyor. Dosya Türkiye’ye geleli bugün 50 gün doldu. Uzmanların 15 günde biter dediği tercüme hâlâ bitmedi.
Rektörleri içeri aldılar.
5 rektör.
Zahid Akman ise dışarda.
Vicdanı olanın.
Vicdanı kanar.
Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
Çelik zırhlı duvar!
Tunç kaplı örtü!
Betondan kale oldu!
Zahid Akman’ı koruyor.
Zahid Akman, AKP’nin kurucuları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın dostu, arkadaşı, fikirdaşı, partidaşı olan bir eski gazeteci... Tayyip Erdoğan Başbakan olunca, bu eski dost, arkadaş, fikirdaşını Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) başına getirdi. Zahid Akman’ın adı Almanya’da Türk işçilerinden “yoksula-sahipsize-felakete uğramışa yardım olsun” diye toplanmış 41 milyon Euro’nun 18 milyonunu Türkiye’ye çeşitli yollarla aktarıp buharlaştırdığı iddia edilen “Deniz Feneri e. V dava dosyası”nda geçti.
Zahid Akman dışarda.
Miting yapanlar içerde.
İkisi halen görevde, üçü eski olmak üzere 5 üniversite rektörünü ve çok sayıda üniversite hocasını “Ergenekon”la ilişkili sayarak içeri aldılar. Bu rektörler, Cumhuriyet mitinglerine katılmışlar ve şimdi “Darbe ortamı yaratmaya yardımcı olmak” iddiasıyla gözaltına alınıyorlar.
Evleri aranıyor.
Adalet çok hızlı.
Çok tedbirli.
Çok temkinli.
Bu rektörler, bu hocalar, yoksul üniversite öğrencilerine burs veren dernekler kurmuş olan ve hepsinin toplumda bir itibarı olan 43 kişi, kaçarlar, delileri yok ederler, belgeleri karartırlar diye adalet önlem olarak mitinglerde “ne darbe ne şeriat” yazılı pankartlar taşımış bu rektörleri, profesörleri, öğretim elemanı hocaları ve diğerlerini içeri alıyor.
Zahid Akman ise dışarda.
Zahid Akman gerçekten suçlu mudur? Kendisi “Ben temizim, Deniz Feneri soygunuyla bağlantım yok” diye özetleyebileceğim savunmalar yaptı ve Frankfurt’ta dava görülürken “Almanya’ya gideceğim, Dom Kilisesi’nin önünde fotoğraf çektireceğim, geri döneceğim, suçsuz olduğumu herkes görecek” diye meydan okudu.
Gidemedi.
Tahminime göre giderse Alman adaleti onu da “içeri atacak” diye korktu. Sonuçta yalan söyledi, sözünde durmadı. Zahid potansiyel yalancı durumuna düştü.
Delil yok edebilir.
Belge karartabilir.
Kanıt saklayabilir.
Adaleti şaşırtabilir.
Alman hâkim Müller, “Türkiye’ye aktarılan Deniz Feneri e. V yardım paralarının nasıl kullanılacağına karar verenler arasında zaman zaman Zahid Akman da var” demesine ve bu iddiayı dosyaya koymuş olmasına rağmen Zahid Akman’ı içeri almıyorlar. Alman adaletinin “deniz feneri soyguncusu” olarak 3 Türk’ü mahkûm edip bunların “Türkiye uzantıları da var” dediği dosya kaplumbağa hızıyla 170 günde gelebiliyor. Türkçeye tercümesi de lodos yemiş meduza (deniz anası) hızıyla yapılıyor. Dosya Türkiye’ye geleli bugün 50 gün doldu. Uzmanların 15 günde biter dediği tercüme hâlâ bitmedi.
Rektörleri içeri aldılar.
5 rektör.
Zahid Akman ise dışarda.
Vicdanı olanın.
Vicdanı kanar.
Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
Yorum