Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirme girişimi, Azerbaycan’ın orantısız tepkisine yol açtı ve demokrasiye hazımsızlığı ölçüsünde diplomasi tekniğinden yoksun olduğu anlaşılan İlham Aliyev’in elindeki koz şarjörü erken boşaldı: Doğalgaza şıpınişi zam, Şehitlik Camii’nde ibadete son.
İyi ki Ermenistan devleti de ne daha demokrat, ne daha diplomat, zaten ne de daha akıllı muktedirlerden oluşuyor da -usulen bile olsa- kapı baca açma işini kolaylaştırmıyor.
Kolaylaştırsa, tüm kozlarını görüşmelerin başında kullanan Aliyev, görüşmelerin sonunda ne misilleme yapar Türkiye’ye karşı, insan merak ediyor. Dudağını büküp, “Küstüm!” mü der, acaba?
***
Şimdilik, şöyle bir gözlem yapabiliriz:
2009 Şubat ayından öteye Türkiye’yi “Ermenistan’la normalleşmek uğruna işgal altındaki Karabağ’ı gözardı etmek”le suçlayan İlham Aliyev, bu ithamını ve zaten diğer ithamlarını Türkiye’deki muhataplarının yüzüne, doğrudan yapmadı. Hep medya aracılığıyla iletti, kuşkularını, kızgınlıklarını.
Ortaya attığı iddiaların hiçbirini Türkiye ile görüşmeyen Aliyev, 5 Nisan’da Bakü’de topladığı Azerbaycan Milli Güvenlik Kurulu’nda önemli stratejik değişimlere gideceğini açıklamış, 16-17 Nisan tarihlerinde Moskova’da imzaladığı anlaşmalarlada “yeni tercihini” açık biçimde Rusya ile işbirliği ve stratejik ittifaktan yana koymuştur.
İkinci Aliyev (Birinci Aliyev Haydar olup, babasıdır...) Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını önemli ölçüde azaltacak olan Nabucco projesine gaz vermeyeceğini de ne hikmet ne tesadüf, Bakü’den değil, Moskova’dayken açıklamıştır!
Olayın Türkiye açısından garabeti de zaten böyle başladı: Geçen perşembe günü Cumhurbaşkanı Gül, Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’e telefon ederek kendisiyle Nabucco projesinin Sofya toplantısında bir araya gelmek istediğini belirtti. Haber medyaya ulaşır ulaşmaz, TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonunda gazetecilerle sohbet eden Başbakan Erdoğan, dereyi görmeden paçaları sıvayarak, gerçekleşeceğinden emin olduğu Gül-Aliyev görüşmesinin akışına göre Bakü’ye gidebileceğini açıkladı.
Oysa Aliyev, Sofya’daki toplantıya gelmedi bile...
Türkiye’nin Azerbaycan’ı kollamak için İlham Aliyev’i hoş tutma çabalarına karşın, ilgilinin Türkiye’ye yönelik başı sonu belirsiz, zaten Ermenistan’a karşı da işgal altındaki toprakları kurtarmak için bile olsa ortası boş bir politika izlediği, daha doğrusu iler tutar bir politikası olmadığı, salt bu manzaradan bile bellidir.
***
Azerbaycan Devlet Başkanı, Türkiye’ye sırtını dönmeye çoktan ve Moskova’da, Moskova’yla birlikte karar verdi.
Türkiye, Aliyev’i hoş tutarak yumuşatmayı umarsa, yanılır.
Yakın zamana kadar Ermenistan’ı “Rusya’nın forpostu” diye niteleyen Aliyev’in Rusya ile yakınlaşması şaşırtıcı olmadığı kadar, böyle bir yakınlaşmadan sonra Türkiye ile sıcak ilişkiler sürdüreceğini düşünmek de saflıktır.
Geçen ay, tam olarak 10 Mart’ta Tahran’da Hamaney ve Ahmedinecad’la görüşen Azerbaycan Devlet Başkanı, Ermenistan’a gözü gibi bakıp besleyen İran’ı en yakın dostu ve müttefiki ilan edebildi... Dolayısıyla, Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmeye girişen Türkiye’ye karşı aldığı tavır, elbette işgal altındaki Karabağ’a yönelik bir hassasiyetle açıklanamaz.
Ama Rusya’ya atılan İkinci Aliyev çıpasıyla açıklanabilir.
Bu nedenledir ki Türkiye’yi yönetenler, Aliyev’in peşinden koşmak yerine durup o nereye koşuyor bir bakmalı ve her şeyden önce başında bulundukları ülkenin itibarını, çıkarını, geleceğini, sonra da Aliyev’in hasbelkader başkan olduğu çileli Azerbaycan halkını düşünmelidirler.
Azerbaycan Türkleri bizim can kardeşlerimizdir, despotizmden ve despotlardan çekmedikleri kalmamıştır, onları Türkiye’den uzaklaştırıp “eski yörüngelerine” oturtmaya kalkan zihniyetle hiç de aynı fikirde değildirler!
İyi biliyorum, siz de emin olabilirsiniz.
Mine G. Kırıkkanat Yazara ulaşmak için :
mine.gokce@wanadoo.fr
İyi ki Ermenistan devleti de ne daha demokrat, ne daha diplomat, zaten ne de daha akıllı muktedirlerden oluşuyor da -usulen bile olsa- kapı baca açma işini kolaylaştırmıyor.
Kolaylaştırsa, tüm kozlarını görüşmelerin başında kullanan Aliyev, görüşmelerin sonunda ne misilleme yapar Türkiye’ye karşı, insan merak ediyor. Dudağını büküp, “Küstüm!” mü der, acaba?
***
Şimdilik, şöyle bir gözlem yapabiliriz:
2009 Şubat ayından öteye Türkiye’yi “Ermenistan’la normalleşmek uğruna işgal altındaki Karabağ’ı gözardı etmek”le suçlayan İlham Aliyev, bu ithamını ve zaten diğer ithamlarını Türkiye’deki muhataplarının yüzüne, doğrudan yapmadı. Hep medya aracılığıyla iletti, kuşkularını, kızgınlıklarını.
Ortaya attığı iddiaların hiçbirini Türkiye ile görüşmeyen Aliyev, 5 Nisan’da Bakü’de topladığı Azerbaycan Milli Güvenlik Kurulu’nda önemli stratejik değişimlere gideceğini açıklamış, 16-17 Nisan tarihlerinde Moskova’da imzaladığı anlaşmalarlada “yeni tercihini” açık biçimde Rusya ile işbirliği ve stratejik ittifaktan yana koymuştur.
İkinci Aliyev (Birinci Aliyev Haydar olup, babasıdır...) Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını önemli ölçüde azaltacak olan Nabucco projesine gaz vermeyeceğini de ne hikmet ne tesadüf, Bakü’den değil, Moskova’dayken açıklamıştır!
Olayın Türkiye açısından garabeti de zaten böyle başladı: Geçen perşembe günü Cumhurbaşkanı Gül, Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’e telefon ederek kendisiyle Nabucco projesinin Sofya toplantısında bir araya gelmek istediğini belirtti. Haber medyaya ulaşır ulaşmaz, TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonunda gazetecilerle sohbet eden Başbakan Erdoğan, dereyi görmeden paçaları sıvayarak, gerçekleşeceğinden emin olduğu Gül-Aliyev görüşmesinin akışına göre Bakü’ye gidebileceğini açıkladı.
Oysa Aliyev, Sofya’daki toplantıya gelmedi bile...
Türkiye’nin Azerbaycan’ı kollamak için İlham Aliyev’i hoş tutma çabalarına karşın, ilgilinin Türkiye’ye yönelik başı sonu belirsiz, zaten Ermenistan’a karşı da işgal altındaki toprakları kurtarmak için bile olsa ortası boş bir politika izlediği, daha doğrusu iler tutar bir politikası olmadığı, salt bu manzaradan bile bellidir.
***
Azerbaycan Devlet Başkanı, Türkiye’ye sırtını dönmeye çoktan ve Moskova’da, Moskova’yla birlikte karar verdi.
Türkiye, Aliyev’i hoş tutarak yumuşatmayı umarsa, yanılır.
Yakın zamana kadar Ermenistan’ı “Rusya’nın forpostu” diye niteleyen Aliyev’in Rusya ile yakınlaşması şaşırtıcı olmadığı kadar, böyle bir yakınlaşmadan sonra Türkiye ile sıcak ilişkiler sürdüreceğini düşünmek de saflıktır.
Geçen ay, tam olarak 10 Mart’ta Tahran’da Hamaney ve Ahmedinecad’la görüşen Azerbaycan Devlet Başkanı, Ermenistan’a gözü gibi bakıp besleyen İran’ı en yakın dostu ve müttefiki ilan edebildi... Dolayısıyla, Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmeye girişen Türkiye’ye karşı aldığı tavır, elbette işgal altındaki Karabağ’a yönelik bir hassasiyetle açıklanamaz.
Ama Rusya’ya atılan İkinci Aliyev çıpasıyla açıklanabilir.
Bu nedenledir ki Türkiye’yi yönetenler, Aliyev’in peşinden koşmak yerine durup o nereye koşuyor bir bakmalı ve her şeyden önce başında bulundukları ülkenin itibarını, çıkarını, geleceğini, sonra da Aliyev’in hasbelkader başkan olduğu çileli Azerbaycan halkını düşünmelidirler.
Azerbaycan Türkleri bizim can kardeşlerimizdir, despotizmden ve despotlardan çekmedikleri kalmamıştır, onları Türkiye’den uzaklaştırıp “eski yörüngelerine” oturtmaya kalkan zihniyetle hiç de aynı fikirde değildirler!
İyi biliyorum, siz de emin olabilirsiniz.
Mine G. Kırıkkanat Yazara ulaşmak için :
mine.gokce@wanadoo.fr
Yorum