Önce “DTP söyleminin şifreleri” demeyi düşünmüştüm ama, sonra güldüm kendi kendime... DTP söyleminin şifreleri mi kalmış; artık açık açık her şeyi söylüyorlar.
Ve çok başarılı bir stratejik kampanya yürütüyorlar.
Patlayan mayınların... Askerleri beşer-onar şehit eden mayınların yarattığı hava içinde “barış”çı havalar atmayı iyi biliyorlar. “Bu tarafta” şişirilen “tarihi fırsat” balonunu üflemeye hazır bir topluluğun varlığını da çok iyi biliyorlar.
Biliyorlar ki, altı askerin mayınlarla havaya uçurulmasından sonra, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Bu kardeşlerimize rahmet diliyorum” demesi, “İşte DTP de barış istiyor, bakın Ahmet Türk, askerlerimize kardeşlerim dedi” diye alkışlanacak.
Neden bu kadar alkışlanır bu söz?
Türk ve diğer DTP’li milletvekilleri bu Meclis’in üyeleri değil mi?
Bir milletvekili hangi seçim çevresinden seçilirse seçilsin bütün Türkiye’nin milletvekili olmuyor muydu? Herkes, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet” dilerken, Ahmet Türk, neden “şehitlerimiz” sözü yerine “kardeşlerimiz”i tercih eder ki?
Türk ve diğer DTP’liler, “kardeşlerimiz” sözünü saatlerce ayakta alkışlayacaklarından emin.
Kimsenin “Neden kardeşlerimiz diyorsun kardeşim?” diye soramayacağını biliyor. Kimsenin bu kulağa hoş gelen evrensel sözcüğe itiraz edemeyeceğini biliyor.
***
Ama bu güzel sözcüğün hemen arkasından, “Asker operasyonları durdursaydı bu mayınlar da patlatılmazdı” tehdidini kaşla göz arasında yutturacağını da biliyor.
“Şehitlerimize rahmet diliyor, bu terörü yapanları kınıyor ve derhal silah bırakmalarını istiyorum” diye bir sözü söylememenin, Ahmet Türk ve DTP’lilerin “müktesep (kazanılmış) hak”kı olarak görüldüğünü de biliyor.
“Herkes elini tetikten çeksin” sözünün de göklere çıkarılacağından emin. Ne güzel bir “barış çağrısı” değil mi? “Barışsever yorumcular”ın hemen bu lafın da üzerine atlayacaklarını biliyor. Ancak bu çağrının “Elinizi sadece tetikten çekin, şimdilik silah bırakmaya gerek yok” mesajı olarak da algılanabileceğini akıllarına getirmeyeceklerini de biliyor.
DTP’liler, “İskoçya modeli parlamento” istediklerini söyleyen Karayılan’a karşı “Bu model bize uymaz” dedikleri anda, medya yorumcularının hemen “barış çubukları”nı yakacaklarından da emin. Barış çubuğundan bir nefes çekip dumanını savururken, “İşte bakın, DTP, PKK’dan ayrı düşünüyor, ayrıştılar” yorumları döşeneceklerini biliyor.
Aynı DTP’lilerin “29 Mart seçimlerinde Kürdistan’ın haritasını çizdik” şeklindeki sözlerinin ya da bölge belediyeler toplantısı adı altında haritalar çizip o harita üzerinde kalemle yaptıkları değişikliklerin görmezden gelindiğini de biliyor.
“Tam da çözüme yaklaşmışken, tarihi fırsat elimizdeyken ne diye işi sulandırıyorsun?” sorularını duyar gibiyim.
Sulandırmıyorum canım.
Sadece bu DTP’li arkadaşların “tarihi fırsat”ın neresinde olduklarını merak ediyorum.
*****
Onur Hoca’ya bir hatırlatma
Onur Kumbaracıbaşı’nın 29 Mayıs günkü yazısında bir ifade gözüme takıldı. “Tarihi Fırsatlar!?” başlıklı yazısının bir yerinde şöyle bir ifade kullanmış: “Orgeneral Başbuğ’un ‘Türkiye halkları’ tanımı çok önemli bir anlayış gelişimidir.”
Bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, 14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye halkları” diye bir söz söylemedi. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözünü hatırlattı.
Hatta daha sonra Genelkurmay’dan yapılan bir açıklamada, Atatürk’ün bu sözü kullanmasından yola çıkarak “Türkiyelilik” gibi tanımlara ulaşılamayacağı şeklinde bir görüş de bildirildi.
Sanırım Onur Hoca’nın dili sürçtü.
Hikmet Bilâ Yazara ulaşmak için : hbila@gazetevatan.com
Ve çok başarılı bir stratejik kampanya yürütüyorlar.
Patlayan mayınların... Askerleri beşer-onar şehit eden mayınların yarattığı hava içinde “barış”çı havalar atmayı iyi biliyorlar. “Bu tarafta” şişirilen “tarihi fırsat” balonunu üflemeye hazır bir topluluğun varlığını da çok iyi biliyorlar.
Biliyorlar ki, altı askerin mayınlarla havaya uçurulmasından sonra, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün “Bu kardeşlerimize rahmet diliyorum” demesi, “İşte DTP de barış istiyor, bakın Ahmet Türk, askerlerimize kardeşlerim dedi” diye alkışlanacak.
Neden bu kadar alkışlanır bu söz?
Türk ve diğer DTP’li milletvekilleri bu Meclis’in üyeleri değil mi?
Bir milletvekili hangi seçim çevresinden seçilirse seçilsin bütün Türkiye’nin milletvekili olmuyor muydu? Herkes, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet” dilerken, Ahmet Türk, neden “şehitlerimiz” sözü yerine “kardeşlerimiz”i tercih eder ki?
Türk ve diğer DTP’liler, “kardeşlerimiz” sözünü saatlerce ayakta alkışlayacaklarından emin.
Kimsenin “Neden kardeşlerimiz diyorsun kardeşim?” diye soramayacağını biliyor. Kimsenin bu kulağa hoş gelen evrensel sözcüğe itiraz edemeyeceğini biliyor.
***
Ama bu güzel sözcüğün hemen arkasından, “Asker operasyonları durdursaydı bu mayınlar da patlatılmazdı” tehdidini kaşla göz arasında yutturacağını da biliyor.
“Şehitlerimize rahmet diliyor, bu terörü yapanları kınıyor ve derhal silah bırakmalarını istiyorum” diye bir sözü söylememenin, Ahmet Türk ve DTP’lilerin “müktesep (kazanılmış) hak”kı olarak görüldüğünü de biliyor.
“Herkes elini tetikten çeksin” sözünün de göklere çıkarılacağından emin. Ne güzel bir “barış çağrısı” değil mi? “Barışsever yorumcular”ın hemen bu lafın da üzerine atlayacaklarını biliyor. Ancak bu çağrının “Elinizi sadece tetikten çekin, şimdilik silah bırakmaya gerek yok” mesajı olarak da algılanabileceğini akıllarına getirmeyeceklerini de biliyor.
DTP’liler, “İskoçya modeli parlamento” istediklerini söyleyen Karayılan’a karşı “Bu model bize uymaz” dedikleri anda, medya yorumcularının hemen “barış çubukları”nı yakacaklarından da emin. Barış çubuğundan bir nefes çekip dumanını savururken, “İşte bakın, DTP, PKK’dan ayrı düşünüyor, ayrıştılar” yorumları döşeneceklerini biliyor.
Aynı DTP’lilerin “29 Mart seçimlerinde Kürdistan’ın haritasını çizdik” şeklindeki sözlerinin ya da bölge belediyeler toplantısı adı altında haritalar çizip o harita üzerinde kalemle yaptıkları değişikliklerin görmezden gelindiğini de biliyor.
“Tam da çözüme yaklaşmışken, tarihi fırsat elimizdeyken ne diye işi sulandırıyorsun?” sorularını duyar gibiyim.
Sulandırmıyorum canım.
Sadece bu DTP’li arkadaşların “tarihi fırsat”ın neresinde olduklarını merak ediyorum.
*****
Onur Hoca’ya bir hatırlatma
Onur Kumbaracıbaşı’nın 29 Mayıs günkü yazısında bir ifade gözüme takıldı. “Tarihi Fırsatlar!?” başlıklı yazısının bir yerinde şöyle bir ifade kullanmış: “Orgeneral Başbuğ’un ‘Türkiye halkları’ tanımı çok önemli bir anlayış gelişimidir.”
Bildiğim kadarıyla Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, 14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye halkları” diye bir söz söylemedi. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözünü hatırlattı.
Hatta daha sonra Genelkurmay’dan yapılan bir açıklamada, Atatürk’ün bu sözü kullanmasından yola çıkarak “Türkiyelilik” gibi tanımlara ulaşılamayacağı şeklinde bir görüş de bildirildi.
Sanırım Onur Hoca’nın dili sürçtü.
Hikmet Bilâ Yazara ulaşmak için : hbila@gazetevatan.com