Solun yeni umudu: Ordusuz darbe
'Ordu Göreve' pankartlarına ve yapılan tüm spekülasyonlara rağmen TSK bu kez, 'romantik subayların' darbe macerasına geçit vermeyince yeni tartışma başladı: Ordunuz darbe olur mu?
Ali Sirmen'in köşe yazısı
Bir Yanlış Ezber: Ordusuz Darbe Olmaz
Geçen gün, TV’de yansızdan çok, iktidar yanlısı olarak niteleyebileceğim bir gazeteciyle yapılan mülakatı izliyordum.
Aslında yanlılığı dayanılmaz boyutlara varmadığı takdirde, değişik görüşleri dinlemenin ilk ağızda hoşa gitmese bile eğitici ve yararlı olduğunu düşünürüm.
Ne var ki genelde bizde, kişiler, bulundukları yere göre, alışılmış şeyleri yineleyip duruyorlar; yeni bir şey söylemiyorlar pek.
Nitekim o gün de öyle oldu ve konuşmacı, biraz da yürütülen Ergenekon soruşturmasındaki hukuka aykırılıkları haklı göstermek istercesine, lafın bir yerinde şöyle bir dokundurma yaptı:
- Tabii, ordusuz darbe olmayacağına göre, eninde sonunda iş orduya gelip dayanıyor.
Hemen bir noktayı belirtmekte yarar var:
Eğer bütün bunlar, şu mahut soruşturmadaki hukuk dışılıkları mazur göstermeye yönelikse, doğrusu nafile çabadan öteye geçemezler, demektir.
Çünkü yürütülen soruşturma ve görülen davanın sonucunda ortaya bir darbe girişimi çıkabilir de, çıkmayabilir de.
İki halde de durum değişmez. Yine de esas olarak bakılacak konu, soruşturmanın ve yargılamanın hukuka uygun olarak cereyan edip etmediğidir.
***
Sonunda rejime karşı darbe girişimi ortaya çıksa bile hukuka aykırılık varsa sonuç sürecin yanlışlığını ortadan kaldıramaz.
Şimdi gelelim darbenin ordusuz olup olamayacağına:
İnsanlar, herhangi bir konuda yargıya varırken, yalnız o ana kadar yaşadıklarıyla yetinirler, olayları daha geniş bir açıdan ele almazlarsa salim sonuçlara varamazlar.
Türkiye’de geçmişte yapılmış olan darbelere baktığımız zaman, darbenin ordunun desteği olmadan yapılamayacağını ileri sürenlerin, düşüncelerinde pek haksız olmadıklarını söyleyenler çıkacaktır.
Geçmiş darbeleri izlemekle yetinen bu görüşün bile yetersiz olduğu olaylara biraz yakından bakıldığında fark edilebilecektir.
Dikkat edilirse, Türkiye’de başarıyla sonuçlanan darbelerin hemen hepsinde, silahın yani yalnız tehdit aşamasında da kalsa güç kullanma ve şiddetin yanı sıra başka bir unsurun, halk desteğinin de var olduğunu görürüz.
Nitekim üç askeri darbeyi yapanlar da, başlangıçta kamuoyunun desteğiyle karşılanmışlardı.
Yanlış anlaşılmak istemem. Bu olguyu vurgularken, amacım darbeleri halk desteğiyle aklamak veya meşrulaştırmak değil. Bu destek tabii ki meşruiyet sağlamıyor.
Ancak, diğer darbelerin istedikleri sonucu elde etme başarılarına karşın, Talat Aydemir’in sonu darağacında biten iki darbe girişiminin akametini açıklayan öğe, kanımca bu halk desteği olabilir.
***
Bütün darbelerin orduya gereksinim duyduğu görüşünün yanlışlığı ise hem insanlığın hem de ülkemizin tarihiyle kanıtlanmıştır.
Bilindiği gibi, Hitler darbesi, ardında ordu olmayan bir sivil darbedir.
Rejimin niteliğini değiştirmeye yönelik girişimlerde, silahlı güç, yani cebir şiddet unsuru, iktidarın dizginlerini ele geçirinceye kadar, o amaca yönelik olarak gereklidir.
Ama bir kez iktidarı elinize geçirdiniz mi, ondan sonra o erki, saptırıp kullanarak rejimin niteliğini değiştirebilirsiniz.
Eğer Hitler’e kadar gitmek istemiyorsanız, bir zamanlar kimi ham ervah solcular ile sonradan lümpen liberal olacak olan demokratların devrim olarak niteledikleri Humeyni darbesine bakabilirsiniz.
Orduyu da nötralize ederek, kan dökülmeden iktidarı ele geçirenler, iktidarın erkine sahip olduktan sonra, vaatlerinin ve çoğunun beklentilerinin tersine, rejimi baskıcı bir dinci yönetim haline rahatlıkla çevirmişlerdir.
Bugün Türkiye’de yürütülmekte olan AKP sivil darbesi de aynı amaca yönelik olarak aynı yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
Tarihin bu olayı böyle değerlendireceğinden kuşkum yok. Ne var ki, tarihin değerlendirmesi darbeyi önlemeye yetmez, onun için darbenin tezgâhlandığı süreçte, geniş halk kesimlerinde sivil demokratik laik bilincin oluşması gerekir.
Bunun yolu da kesinlikle, ordusuz darbe olmayacağı aymazlığının bırakılması önkoşulundan geçer.
(Cumhuriyet)
'Ordu Göreve' pankartlarına ve yapılan tüm spekülasyonlara rağmen TSK bu kez, 'romantik subayların' darbe macerasına geçit vermeyince yeni tartışma başladı: Ordunuz darbe olur mu?
Ali Sirmen'in köşe yazısı
Bir Yanlış Ezber: Ordusuz Darbe Olmaz
Geçen gün, TV’de yansızdan çok, iktidar yanlısı olarak niteleyebileceğim bir gazeteciyle yapılan mülakatı izliyordum.
Aslında yanlılığı dayanılmaz boyutlara varmadığı takdirde, değişik görüşleri dinlemenin ilk ağızda hoşa gitmese bile eğitici ve yararlı olduğunu düşünürüm.
Ne var ki genelde bizde, kişiler, bulundukları yere göre, alışılmış şeyleri yineleyip duruyorlar; yeni bir şey söylemiyorlar pek.
Nitekim o gün de öyle oldu ve konuşmacı, biraz da yürütülen Ergenekon soruşturmasındaki hukuka aykırılıkları haklı göstermek istercesine, lafın bir yerinde şöyle bir dokundurma yaptı:
- Tabii, ordusuz darbe olmayacağına göre, eninde sonunda iş orduya gelip dayanıyor.
Hemen bir noktayı belirtmekte yarar var:
Eğer bütün bunlar, şu mahut soruşturmadaki hukuk dışılıkları mazur göstermeye yönelikse, doğrusu nafile çabadan öteye geçemezler, demektir.
Çünkü yürütülen soruşturma ve görülen davanın sonucunda ortaya bir darbe girişimi çıkabilir de, çıkmayabilir de.
İki halde de durum değişmez. Yine de esas olarak bakılacak konu, soruşturmanın ve yargılamanın hukuka uygun olarak cereyan edip etmediğidir.
***
Sonunda rejime karşı darbe girişimi ortaya çıksa bile hukuka aykırılık varsa sonuç sürecin yanlışlığını ortadan kaldıramaz.
Şimdi gelelim darbenin ordusuz olup olamayacağına:
İnsanlar, herhangi bir konuda yargıya varırken, yalnız o ana kadar yaşadıklarıyla yetinirler, olayları daha geniş bir açıdan ele almazlarsa salim sonuçlara varamazlar.
Türkiye’de geçmişte yapılmış olan darbelere baktığımız zaman, darbenin ordunun desteği olmadan yapılamayacağını ileri sürenlerin, düşüncelerinde pek haksız olmadıklarını söyleyenler çıkacaktır.
Geçmiş darbeleri izlemekle yetinen bu görüşün bile yetersiz olduğu olaylara biraz yakından bakıldığında fark edilebilecektir.
Dikkat edilirse, Türkiye’de başarıyla sonuçlanan darbelerin hemen hepsinde, silahın yani yalnız tehdit aşamasında da kalsa güç kullanma ve şiddetin yanı sıra başka bir unsurun, halk desteğinin de var olduğunu görürüz.
Nitekim üç askeri darbeyi yapanlar da, başlangıçta kamuoyunun desteğiyle karşılanmışlardı.
Yanlış anlaşılmak istemem. Bu olguyu vurgularken, amacım darbeleri halk desteğiyle aklamak veya meşrulaştırmak değil. Bu destek tabii ki meşruiyet sağlamıyor.
Ancak, diğer darbelerin istedikleri sonucu elde etme başarılarına karşın, Talat Aydemir’in sonu darağacında biten iki darbe girişiminin akametini açıklayan öğe, kanımca bu halk desteği olabilir.
***
Bütün darbelerin orduya gereksinim duyduğu görüşünün yanlışlığı ise hem insanlığın hem de ülkemizin tarihiyle kanıtlanmıştır.
Bilindiği gibi, Hitler darbesi, ardında ordu olmayan bir sivil darbedir.
Rejimin niteliğini değiştirmeye yönelik girişimlerde, silahlı güç, yani cebir şiddet unsuru, iktidarın dizginlerini ele geçirinceye kadar, o amaca yönelik olarak gereklidir.
Ama bir kez iktidarı elinize geçirdiniz mi, ondan sonra o erki, saptırıp kullanarak rejimin niteliğini değiştirebilirsiniz.
Eğer Hitler’e kadar gitmek istemiyorsanız, bir zamanlar kimi ham ervah solcular ile sonradan lümpen liberal olacak olan demokratların devrim olarak niteledikleri Humeyni darbesine bakabilirsiniz.
Orduyu da nötralize ederek, kan dökülmeden iktidarı ele geçirenler, iktidarın erkine sahip olduktan sonra, vaatlerinin ve çoğunun beklentilerinin tersine, rejimi baskıcı bir dinci yönetim haline rahatlıkla çevirmişlerdir.
Bugün Türkiye’de yürütülmekte olan AKP sivil darbesi de aynı amaca yönelik olarak aynı yöntemlerle gerçekleştirilmektedir.
Tarihin bu olayı böyle değerlendireceğinden kuşkum yok. Ne var ki, tarihin değerlendirmesi darbeyi önlemeye yetmez, onun için darbenin tezgâhlandığı süreçte, geniş halk kesimlerinde sivil demokratik laik bilincin oluşması gerekir.
Bunun yolu da kesinlikle, ordusuz darbe olmayacağı aymazlığının bırakılması önkoşulundan geçer.
(Cumhuriyet)
Yorum