Mustafa Mutlu Yazara ulaşmak için : mmutlu@gazetevatan.com Sahte belgeleri üreten ya da kullananlara nasıl inanacağız?
Dikkatinizden kaçmamıştır; Genelkurmay bünyesinde hazırlandığı iddia edilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” konusunda tek satır yazmadım.
Bekledim; bekleyeceğim de...
Çünkü ben bu tür “belge”lere hep kuşkuyla bakarım.
Yorum yapmadan önce taşların yerine oturmasını, en azından o “belge”lerin “düzmece” olup olmadığının ortaya çıkmasını isterim.
Sazan gibi oltaya atlamak yerine, “aç kalmayı” tercih ederim.
Dün ortaya çıkan iki örnek de, sanırım bu konudaki haklılığımı kanıtlamaya yeter!
***
Hatırlarsınız; CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu birkaç ay önce Almanya’daki Deniz Feneri davasını izlemeye gitmişti. “Deniz Feneri Medyası” da hemen Kılıçdaroğlu hakkında inanılmaz bir iddia ortaya atmış ve bunu sözüm ona “belgeler”e dayandırmıştı.
Bu belgelere göre Kılıçdaroğlu, PKK’lılarla aynı araçta yakalanmıştı!
Aradan aylar geçti ve Hessen Eyalet Başsavcısı, Kılıçdaroğlu’nun “terör örgütü mensuplarıyla aynı araçta yakalandığı” iddiasına ilişkin tutulan tutanağın, sahte olduğunu açıkladı!
Yani “belge” çakma çıktı!
***
Gelelim diğer örneğe:
Hürriyet Gazetesi bir süre önce, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’ya girişinin 5 yıl yasaklandığına ilişkin bir haber yayınlamıştı. Habere göre bu kararı, Akman’ın mali suç işlediği gerekçesiyle Main-Taunus Bölgesi Yabancılar Dairesi vermişti.
Akman da bu belge ile kameraların karşısına geçerek haberi yalanlamıştı.
Bu gelişme üzerine CNN TÜRK muhabiri, Akman’ın kamuoyuna açıkladığı belgeyi Alman yetkililere gösterdi. Onlar da belgenin sahte olduğunu açıkladılar!
Böylece, istifa etmemek için çırpınıp duran RTÜK Başkanı’nın bir de “sahtecilik” suçundan yargılanması ihtimali gündeme geldi!
Biliyorsunuz; bunlar Deniz Feneri’yle ilgili ilk “sahtecilik” skandalları da değil..
Daha önce de, noterde sahte imzayla bir vekâlet verildiği ortaya çıkmış ve bu olay bir noterin başını yakmıştı!
***
Şimdi başlıktaki soruyu sormanın tam zamanı:
Bu sahte belgeleri üretenler kim ve amaçları ne?
Bu kişilerin saflığına, masumluğuna inanabilir misiniz?
Onlara güvenebilir misiniz?
Ya güvenip destek yazısı yazan yandaş medyadaki bazı yazarlara ne demeli?
Şimdi ne yapacaklar, bu sahteciliği nasıl savunacaklar?
Masum insanlara attıkları çamurları nasıl temizleyecekler?
***
İşte; onların durumuna düşmemek için havalarda uçuşan “belge”lere itibar etmiyorum.
Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen “belge” için de tavrım aynı:
Bugün herkes yazıp çiziyor, yargısız infazda bulunuyor.
Ama ben bekliyorum.
Önce “belge”nin “çakma” olup olmadığı ortaya çıksın ki...
Kime çakacağımızı bilelim!
Bu kadar “sahtekâr”ın ortalıkta “fink” attığı bir dönemde, kimsenin ahını boşuna almayalım!
Size de aynı şeyi tavsiye ediyorum:
Olup bitenleri iyi izleyin ama karar vermekte acele etmeyin...
Çünkü göreceksiniz; bu hamur daha çooooook su kaldıracak!
Dikkatinizden kaçmamıştır; Genelkurmay bünyesinde hazırlandığı iddia edilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” konusunda tek satır yazmadım.
Bekledim; bekleyeceğim de...
Çünkü ben bu tür “belge”lere hep kuşkuyla bakarım.
Yorum yapmadan önce taşların yerine oturmasını, en azından o “belge”lerin “düzmece” olup olmadığının ortaya çıkmasını isterim.
Sazan gibi oltaya atlamak yerine, “aç kalmayı” tercih ederim.
Dün ortaya çıkan iki örnek de, sanırım bu konudaki haklılığımı kanıtlamaya yeter!
***
Hatırlarsınız; CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu birkaç ay önce Almanya’daki Deniz Feneri davasını izlemeye gitmişti. “Deniz Feneri Medyası” da hemen Kılıçdaroğlu hakkında inanılmaz bir iddia ortaya atmış ve bunu sözüm ona “belgeler”e dayandırmıştı.
Bu belgelere göre Kılıçdaroğlu, PKK’lılarla aynı araçta yakalanmıştı!
Aradan aylar geçti ve Hessen Eyalet Başsavcısı, Kılıçdaroğlu’nun “terör örgütü mensuplarıyla aynı araçta yakalandığı” iddiasına ilişkin tutulan tutanağın, sahte olduğunu açıkladı!
Yani “belge” çakma çıktı!
***
Gelelim diğer örneğe:
Hürriyet Gazetesi bir süre önce, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’ya girişinin 5 yıl yasaklandığına ilişkin bir haber yayınlamıştı. Habere göre bu kararı, Akman’ın mali suç işlediği gerekçesiyle Main-Taunus Bölgesi Yabancılar Dairesi vermişti.
Akman da bu belge ile kameraların karşısına geçerek haberi yalanlamıştı.
Bu gelişme üzerine CNN TÜRK muhabiri, Akman’ın kamuoyuna açıkladığı belgeyi Alman yetkililere gösterdi. Onlar da belgenin sahte olduğunu açıkladılar!
Böylece, istifa etmemek için çırpınıp duran RTÜK Başkanı’nın bir de “sahtecilik” suçundan yargılanması ihtimali gündeme geldi!
Biliyorsunuz; bunlar Deniz Feneri’yle ilgili ilk “sahtecilik” skandalları da değil..
Daha önce de, noterde sahte imzayla bir vekâlet verildiği ortaya çıkmış ve bu olay bir noterin başını yakmıştı!
***
Şimdi başlıktaki soruyu sormanın tam zamanı:
Bu sahte belgeleri üretenler kim ve amaçları ne?
Bu kişilerin saflığına, masumluğuna inanabilir misiniz?
Onlara güvenebilir misiniz?
Ya güvenip destek yazısı yazan yandaş medyadaki bazı yazarlara ne demeli?
Şimdi ne yapacaklar, bu sahteciliği nasıl savunacaklar?
Masum insanlara attıkları çamurları nasıl temizleyecekler?
***
İşte; onların durumuna düşmemek için havalarda uçuşan “belge”lere itibar etmiyorum.
Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen “belge” için de tavrım aynı:
Bugün herkes yazıp çiziyor, yargısız infazda bulunuyor.
Ama ben bekliyorum.
Önce “belge”nin “çakma” olup olmadığı ortaya çıksın ki...
Kime çakacağımızı bilelim!
Bu kadar “sahtekâr”ın ortalıkta “fink” attığı bir dönemde, kimsenin ahını boşuna almayalım!
Size de aynı şeyi tavsiye ediyorum:
Olup bitenleri iyi izleyin ama karar vermekte acele etmeyin...
Çünkü göreceksiniz; bu hamur daha çooooook su kaldıracak!
Yorum