Adalet dersleri almak için tabii ki ille askerlik celbi yahut memuriyet sınavı gerekmiyor.
Lakin şu anda iki meselede çok sayıda genç (hatta gençliği artık arkada bırakmaya yol alanlar) adalet duygusu üstüne düşünme, hissetme, öfkelenme fırsatı buldu.
***
Bir işe girme, atanma ihtimali bulan binlerce memura işin bu yüzünü anlatmak elbette zor.
Ama binlercesi de, tartışmaları ve torpil iddialarını yok etmek üzere getirilmiş sınav sistemindeki "kaçaklar" a feryat halinde.
Bir yerde soruların uçtuğu...
Bu sayede kopya çekildiği...
Bunun örgütlü olduğu...
Başka yerlerde de aynı kuşkunun bulunduğu...
Bu yolla kimilerinin kayırıldığı...
Kimi adamımlara sınav kazandırıldığı...
Kiminin sorulara ve cevaplara parayla sahip olduğu...
O yüzden çok sayıda başka kişinin mağdur edildiği.
***
Zor koşullarda, zaten adalet delik ve gedikleriyle dolu bir hayat ile öğrenim güzergahında, hayattaki tek umudunuz bu sınav haline gelmeden bu feryadı da zor anlarsınız.
Nitekim...
Hayatta bu çengellere asılmamış...
Yahut geçmişinin başkalarının bugünü olabileceğini hızla unutmuş çok sayıda büyük gazetecinin bulunduğu medyada da böyle bir dert pek yok. Başka benzer meselelerde olduğu gibi.
Adında Adalet bulunan hükümetin, bu kuşkulu, kokuşuk meselede ne tür bir adalet kaygısı güdeceği de meçhul.
Tabii ki bir de sınavı hakkıyla kazananlar var.
Haksızlar o araya karışıyor, karıştırılıyor zaten.
Onlara da sınav iptalini nasıl anlatırsınız.
***
İşte işin sırrı bu:
Hak edenlerin, haklılıkların arasına, hak etmeyenleri, haksızlıkları karıştırmak.
En büyük adalet dersi bu.
***
Bir ikinci mesele de, "bedelli askerlik".
Teorik olarak bunun "adaletsizlik, eşitsizlik" olduğuna inanıyorum.
Ama pratik teoriyi dümdüz ediyor zati.
Bir kere, askerlik sistemi, en eşitlikçi görünen kurumdaki kesif ve derin eşitsizlikler ile adaletsizlerin konuşulmaması, görülmemesi üstüne oturuyor.
Geçici askerlik yapanlar için de, muvazzaflar için de.
Genelkurmay Başkanı da, teorik olarak, benim gibi (belki ben onun gibi), adalet ve eşitsizlik penceresinden bakıyor. Ya da öyle bakmamızı istiyor. Binlerce yoksul genç askerlik yaparken, ölüme giderken, parası olan ya da denkleştiren başkalarının askerlikten kısa sürede sıyırmasının haksızlık olduğunu söylüyor, ki haklı.
Ama pratik başka.
Bedelli askerlik yok değil ki; var.
Yurtiçindekilere yasak olan, yurtdışında yaşayan, çalışan veya mış gibi yapabilenlere var.
Yani haksızlık mevcut zaten.
***
İşte tam bu tartışmaların ortasında...
Adı Adalet olan iktidar partisi ve lideri ile askerlikte adalet üstüne teorik ders veren Genelkurmay Başkanı'nın huzurlarında...
O ülkenin başbakanının oğlu da bedelli askerlik yapabilmek üzere birliğine teslim oluyorsa...
Sizin adaletiniz, ama hepinizinki, toptan, Ey Türk Gençliğine bir nanik hitabesidir!
***
Çocuklar, gençler...
Bunun için bu yaşınızı beklemeye de gerek yoktu.
Farkında iseniz eğer; bu güzel ve yalnız ülkenizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, adaletsizlik yüzünden en çok mahkum edilen bir devlet, rejim, düzen, sistem, hukuk ve adalete sahip olduğunu görmenize bile gerek yoktu.
Binlerce bebek...
Ama yetersiz beslenmelerde...
Ama sinsi hastalıklarda...
Ama yoksul dehlizlerde...
Hatta emanet oldukları hastane odalarında bile, bunu, yeni başlamış hayatlarının zınk diye sona ermesiyle, daha ilk ınga derken öğreniyor; ama tabii ki kimseye anlatamıyorlar!
Lakin şu anda iki meselede çok sayıda genç (hatta gençliği artık arkada bırakmaya yol alanlar) adalet duygusu üstüne düşünme, hissetme, öfkelenme fırsatı buldu.
***
Bir işe girme, atanma ihtimali bulan binlerce memura işin bu yüzünü anlatmak elbette zor.
Ama binlercesi de, tartışmaları ve torpil iddialarını yok etmek üzere getirilmiş sınav sistemindeki "kaçaklar" a feryat halinde.
Bir yerde soruların uçtuğu...
Bu sayede kopya çekildiği...
Bunun örgütlü olduğu...
Başka yerlerde de aynı kuşkunun bulunduğu...
Bu yolla kimilerinin kayırıldığı...
Kimi adamımlara sınav kazandırıldığı...
Kiminin sorulara ve cevaplara parayla sahip olduğu...
O yüzden çok sayıda başka kişinin mağdur edildiği.
***
Zor koşullarda, zaten adalet delik ve gedikleriyle dolu bir hayat ile öğrenim güzergahında, hayattaki tek umudunuz bu sınav haline gelmeden bu feryadı da zor anlarsınız.
Nitekim...
Hayatta bu çengellere asılmamış...
Yahut geçmişinin başkalarının bugünü olabileceğini hızla unutmuş çok sayıda büyük gazetecinin bulunduğu medyada da böyle bir dert pek yok. Başka benzer meselelerde olduğu gibi.
Adında Adalet bulunan hükümetin, bu kuşkulu, kokuşuk meselede ne tür bir adalet kaygısı güdeceği de meçhul.
Tabii ki bir de sınavı hakkıyla kazananlar var.
Haksızlar o araya karışıyor, karıştırılıyor zaten.
Onlara da sınav iptalini nasıl anlatırsınız.
***
İşte işin sırrı bu:
Hak edenlerin, haklılıkların arasına, hak etmeyenleri, haksızlıkları karıştırmak.
En büyük adalet dersi bu.
***
Bir ikinci mesele de, "bedelli askerlik".
Teorik olarak bunun "adaletsizlik, eşitsizlik" olduğuna inanıyorum.
Ama pratik teoriyi dümdüz ediyor zati.
Bir kere, askerlik sistemi, en eşitlikçi görünen kurumdaki kesif ve derin eşitsizlikler ile adaletsizlerin konuşulmaması, görülmemesi üstüne oturuyor.
Geçici askerlik yapanlar için de, muvazzaflar için de.
Genelkurmay Başkanı da, teorik olarak, benim gibi (belki ben onun gibi), adalet ve eşitsizlik penceresinden bakıyor. Ya da öyle bakmamızı istiyor. Binlerce yoksul genç askerlik yaparken, ölüme giderken, parası olan ya da denkleştiren başkalarının askerlikten kısa sürede sıyırmasının haksızlık olduğunu söylüyor, ki haklı.
Ama pratik başka.
Bedelli askerlik yok değil ki; var.
Yurtiçindekilere yasak olan, yurtdışında yaşayan, çalışan veya mış gibi yapabilenlere var.
Yani haksızlık mevcut zaten.
***
İşte tam bu tartışmaların ortasında...
Adı Adalet olan iktidar partisi ve lideri ile askerlikte adalet üstüne teorik ders veren Genelkurmay Başkanı'nın huzurlarında...
O ülkenin başbakanının oğlu da bedelli askerlik yapabilmek üzere birliğine teslim oluyorsa...
Sizin adaletiniz, ama hepinizinki, toptan, Ey Türk Gençliğine bir nanik hitabesidir!
***
Çocuklar, gençler...
Bunun için bu yaşınızı beklemeye de gerek yoktu.
Farkında iseniz eğer; bu güzel ve yalnız ülkenizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde, adaletsizlik yüzünden en çok mahkum edilen bir devlet, rejim, düzen, sistem, hukuk ve adalete sahip olduğunu görmenize bile gerek yoktu.
Binlerce bebek...
Ama yetersiz beslenmelerde...
Ama sinsi hastalıklarda...
Ama yoksul dehlizlerde...
Hatta emanet oldukları hastane odalarında bile, bunu, yeni başlamış hayatlarının zınk diye sona ermesiyle, daha ilk ınga derken öğreniyor; ama tabii ki kimseye anlatamıyorlar!
Yorum