Fatih Altaylı
Çankaya'ya site yapın Meclis'i de kat karşılığı verin
08.07.2009 07:27:46
DEVLET ne zaman parasız kalsa, devleti yönetenler gözlerini okullara dikerler.
1980'lerin ortasıydı.
Turgut Özal rahmetli Başbakan.
Ortaya cin bir fikir atmıştı.
"İstanbul'un en güzel yerleri okullar tarafından işgal edilmiş. Bunları satalım, paraya çevirelim. Alınan paranın bir bölümüyle bu okullara kent dışında daha iyi kampuslar yaparız. Artanı da gelir olur" diyordu Özal o zaman. Satılacak okullar arasında Kabataş Lisesi, Galatasaray Lisesi'nin Ortaköy ve Beyoğlu'ndaki binaları, Beşiktaş Kız Lisesi, Kandilli Kız Lisesi gibi okullar vardı.
Memleketin zor günleriydi.
Döviz yoktu. Vergi gelirleri komikti.
O zaman da kıyamet kopmuştu. Ben de o zaman Turgut Bey'e ağır bir mektup yazmış, bir kopyasını da Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlamıştım.
Tepkiler büyüyünce Özal bile geri adım atmış, okullar satılmamıştı ama TED'in Taksim'deki yeri, Taşlık, TSYD Maçka tesisleri gibi yerler turizme verilmişti.
Şimdi aynı durum bir kez daha yaşanıyor.
Yine mektepler satışta.
Kabataş yine en önde. Yeri güzel ya. Kandilli Kız Lisesi de düşünülüyormuş.
Ayıptır, yazıktır!
Böyle bir şeyi ancak "okulu" binadan ibaret zannedenler düşünür ve uygular.
Oysa okul bir bina değildir.
Hele hele Kabataş gibi, Galatasaray gibi okullar, o binalarda yüz yılı aşan sürede oluşmuş ruhtur.
Galatasaray'ın o karanlık, loş, geniş ve yüksek tavanlı koridorları, yüz yılı aşan bir sürede eskimiş ve oyulmuş mermer merdivenleri, o okulun öğrencilerini ders kitaplarından çok daha fazla eğitir.
Eski mezun ve müdür Tevfik Fikret'in adını taşıyan salonda Çallı'nın çizdiği Atatürk portresi altında tiyatro yapsanız da, şamata gecesi düzenleseniz de o büyük mirasın içinde yoğrulursunuz. Bilirsiniz ki, sizden önce o adamlar da o salonda sizin yaşadıklarınızı yaşamıştır.
Selim Sırrı Spor Salonu'nda spor yaparken de aynı duygu vardır.
Arka bahçedeki havuza sizden önce atılanlar arasından büyük sanatçılar, büyük fikir adamları, bakanlar, başbakanlar, şehit büyükelçiler, şehit gazeteciler çıktığını bilmek iyi gelir insana.
Galatasaray'ın koridorlarına "mabet gibi tapar", bunu da sonra yazar öğrencileri.
Aynı şey Kabataş için de, diğerleri için de geçerlidir.
Okul demek, bina demek değildir.
Bu kafayla yarın öbür gün Ankaralı bir müteahhide Büyük Millet Meclisi'ni kat karşılığı verirsiniz, sonra da Çankaya Köşkü'ne 500 konutluk site yaptırır, Köşk'ü de Sincan Yolu'na taşırsınız.
Medeni ülkelerde böyle şeyler düşünülmez bile.
Oxford'u otel yapalım da demezler, Buckingham Sarayı'nın yerine site de yapmazlar.
Siz de yapmazsanız bir gün medeni olma ihtimaliniz olur.
Yaparsanız geçmiş olsun.
Her şeye bir kez daha 200 sene geriden başlarsınız.
FATİH ALTAYLI'NIN YAZISININ DEVAMI GAZETE HABERTÜRK'TE
Çankaya'ya site yapın Meclis'i de kat karşılığı verin
08.07.2009 07:27:46
DEVLET ne zaman parasız kalsa, devleti yönetenler gözlerini okullara dikerler.
1980'lerin ortasıydı.
Turgut Özal rahmetli Başbakan.
Ortaya cin bir fikir atmıştı.
"İstanbul'un en güzel yerleri okullar tarafından işgal edilmiş. Bunları satalım, paraya çevirelim. Alınan paranın bir bölümüyle bu okullara kent dışında daha iyi kampuslar yaparız. Artanı da gelir olur" diyordu Özal o zaman. Satılacak okullar arasında Kabataş Lisesi, Galatasaray Lisesi'nin Ortaköy ve Beyoğlu'ndaki binaları, Beşiktaş Kız Lisesi, Kandilli Kız Lisesi gibi okullar vardı.
Memleketin zor günleriydi.
Döviz yoktu. Vergi gelirleri komikti.
O zaman da kıyamet kopmuştu. Ben de o zaman Turgut Bey'e ağır bir mektup yazmış, bir kopyasını da Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlamıştım.
Tepkiler büyüyünce Özal bile geri adım atmış, okullar satılmamıştı ama TED'in Taksim'deki yeri, Taşlık, TSYD Maçka tesisleri gibi yerler turizme verilmişti.
Şimdi aynı durum bir kez daha yaşanıyor.
Yine mektepler satışta.
Kabataş yine en önde. Yeri güzel ya. Kandilli Kız Lisesi de düşünülüyormuş.
Ayıptır, yazıktır!
Böyle bir şeyi ancak "okulu" binadan ibaret zannedenler düşünür ve uygular.
Oysa okul bir bina değildir.
Hele hele Kabataş gibi, Galatasaray gibi okullar, o binalarda yüz yılı aşan sürede oluşmuş ruhtur.
Galatasaray'ın o karanlık, loş, geniş ve yüksek tavanlı koridorları, yüz yılı aşan bir sürede eskimiş ve oyulmuş mermer merdivenleri, o okulun öğrencilerini ders kitaplarından çok daha fazla eğitir.
Eski mezun ve müdür Tevfik Fikret'in adını taşıyan salonda Çallı'nın çizdiği Atatürk portresi altında tiyatro yapsanız da, şamata gecesi düzenleseniz de o büyük mirasın içinde yoğrulursunuz. Bilirsiniz ki, sizden önce o adamlar da o salonda sizin yaşadıklarınızı yaşamıştır.
Selim Sırrı Spor Salonu'nda spor yaparken de aynı duygu vardır.
Arka bahçedeki havuza sizden önce atılanlar arasından büyük sanatçılar, büyük fikir adamları, bakanlar, başbakanlar, şehit büyükelçiler, şehit gazeteciler çıktığını bilmek iyi gelir insana.
Galatasaray'ın koridorlarına "mabet gibi tapar", bunu da sonra yazar öğrencileri.
Aynı şey Kabataş için de, diğerleri için de geçerlidir.
Okul demek, bina demek değildir.
Bu kafayla yarın öbür gün Ankaralı bir müteahhide Büyük Millet Meclisi'ni kat karşılığı verirsiniz, sonra da Çankaya Köşkü'ne 500 konutluk site yaptırır, Köşk'ü de Sincan Yolu'na taşırsınız.
Medeni ülkelerde böyle şeyler düşünülmez bile.
Oxford'u otel yapalım da demezler, Buckingham Sarayı'nın yerine site de yapmazlar.
Siz de yapmazsanız bir gün medeni olma ihtimaliniz olur.
Yaparsanız geçmiş olsun.
Her şeye bir kez daha 200 sene geriden başlarsınız.
FATİH ALTAYLI'NIN YAZISININ DEVAMI GAZETE HABERTÜRK'TE
Yorum