Dolaylı ve dolaysız vergilerin, toplanan vergiler içindeki payının karşılaştırılması, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı incelenirken her ülkede kullanılan bir yöntemdir.
Dolaysız vergilerde ( gelir vergisi, kurumlar vergisi, taşıt vergisi) en az geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifeleri, indirim, istisna ve muafiyet gibi uygulamalarla, vergi ödeme gücü arasında ilişki kurulabiliyor. Bu nedenle dolaysız vergiler vergi adaletini sağlamada daha etkili.
Dolaylı vergilerde ise ( KDV, ÖTV, tekel ve benzinden alınan akaryakıt tüketim vergisi, vb.) uygulandığı mal ve hizmetlerin, düşük gelirlilerin bütçesindeki payı, yüksek gelirlilere göre daha fazladır.
Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının (%73) dolaysız vergilerden (&27) yüksek olan ülkemizde vergi adaletinin varlığından söz etmek mümkün değildir.
Ancak Anayasanın 73 cü Maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü." ifadesi, aynı zamanda "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." ifadesi vardır.
Türkiye'de Dolaylı ve Dolaysız vergilerin Yıllara göre dağılımı ise şöyle:
Yıllar. Dolaylı Vergiler. Dolaysız Vergiler1980. 37. 63. 1990. 48. 52 1999. 55. 45. 2000. 60. 40. 2002. 66. 31. 2003. 67. 33. 2004. (Tah.) 71. 29. 2005. (Tah.) 73. 27.
Kaynak: Maliye Bakanlığı. (http://www.gib.gov.tr/index.php?id=271)
Bu tablo vergi adaletsizliğinin yıllar itibarı ile artış gösterdiğini açıkça gözler önüne koymaktadır.
Birçok ülkedeki kayıtdışı ekonomi hangi oranlardaysa (%70) , dolaylı vergilerdeki oranlarda aşağı yukarı bu seviyelerdedir. Bunun nedeni ise, ülke yöneticilerinin kayıt altına alamadıkları kısım kadar dolaysız vergilere başvurmaları ve tahsil edemedikleri vergiyi dolaysız vergilerle toplama yoluna gitmeleridir. Böyle bir ortamda ise, dolaylı vergileri azaltmak için, önce kayıtdışı ekonominin azaltılması gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek kaynağı izah edilemeyen gelirlerin vergilendirilmesine yönelik yasal bir düzenleme 4369 sayılı kanunla yapılmış fakat her nedense 4444 sayılı kanunla bu düzenlemenin 01.01.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin kayıt altına alınabilmesi için verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek bu faaliyetlerden elde edilen gelirlerin vergilendirilebilir duruma getirilmesi gerekir.
Ülkemizde vergi verilsin yada verilmesin piyasada likiditenin büyük oranlarda dolaştığı tüm ürün ve hizmetlere KDV, Akaryakıt Vergisi, özel tüketim vergisi ve tiryakilerin bir türlü vazgeçemediği tekel ürünlerinden dolaylı vergiler alarak vergi tahsilatı garantiye alınmış, öyle yada böyle bir şekilde vergi adaletsizliği pahasına ülkenin ekonomik potansiyelinin tamamını vergilendirilmiştir.
Dolaysız vergilerde ( gelir vergisi, kurumlar vergisi, taşıt vergisi) en az geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifeleri, indirim, istisna ve muafiyet gibi uygulamalarla, vergi ödeme gücü arasında ilişki kurulabiliyor. Bu nedenle dolaysız vergiler vergi adaletini sağlamada daha etkili.
Dolaylı vergilerde ise ( KDV, ÖTV, tekel ve benzinden alınan akaryakıt tüketim vergisi, vb.) uygulandığı mal ve hizmetlerin, düşük gelirlilerin bütçesindeki payı, yüksek gelirlilere göre daha fazladır.
Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının (%73) dolaysız vergilerden (&27) yüksek olan ülkemizde vergi adaletinin varlığından söz etmek mümkün değildir.
Ancak Anayasanın 73 cü Maddesinde "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü." ifadesi, aynı zamanda "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır." ifadesi vardır.
Türkiye'de Dolaylı ve Dolaysız vergilerin Yıllara göre dağılımı ise şöyle:
Yıllar. Dolaylı Vergiler. Dolaysız Vergiler1980. 37. 63. 1990. 48. 52 1999. 55. 45. 2000. 60. 40. 2002. 66. 31. 2003. 67. 33. 2004. (Tah.) 71. 29. 2005. (Tah.) 73. 27.
Kaynak: Maliye Bakanlığı. (http://www.gib.gov.tr/index.php?id=271)
Bu tablo vergi adaletsizliğinin yıllar itibarı ile artış gösterdiğini açıkça gözler önüne koymaktadır.
Birçok ülkedeki kayıtdışı ekonomi hangi oranlardaysa (%70) , dolaylı vergilerdeki oranlarda aşağı yukarı bu seviyelerdedir. Bunun nedeni ise, ülke yöneticilerinin kayıt altına alamadıkları kısım kadar dolaysız vergilere başvurmaları ve tahsil edemedikleri vergiyi dolaysız vergilerle toplama yoluna gitmeleridir. Böyle bir ortamda ise, dolaylı vergileri azaltmak için, önce kayıtdışı ekonominin azaltılması gerektiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek kaynağı izah edilemeyen gelirlerin vergilendirilmesine yönelik yasal bir düzenleme 4369 sayılı kanunla yapılmış fakat her nedense 4444 sayılı kanunla bu düzenlemenin 01.01.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin kayıt altına alınabilmesi için verginin konusuna giren gelir kavramı genişletilerek bu faaliyetlerden elde edilen gelirlerin vergilendirilebilir duruma getirilmesi gerekir.
Ülkemizde vergi verilsin yada verilmesin piyasada likiditenin büyük oranlarda dolaştığı tüm ürün ve hizmetlere KDV, Akaryakıt Vergisi, özel tüketim vergisi ve tiryakilerin bir türlü vazgeçemediği tekel ürünlerinden dolaylı vergiler alarak vergi tahsilatı garantiye alınmış, öyle yada böyle bir şekilde vergi adaletsizliği pahasına ülkenin ekonomik potansiyelinin tamamını vergilendirilmiştir.
Yorum