Üniversite tercihleri nedeniyle şu günlerde, milyonlarca adayın ve ailesinin kafası karmakarışık. Tıpkı anadolu lisesi, fen lisesi ya da kolej seçecek velilerin olduğu gibi.
Her iki süreçte de öylesine karışık bir tercih ve yerleştirme sistemi var ki, anlayana ve doğru seçim yapana aşkolsun.
MEB, YÖK ve ÖSYM’nin, bu aşamada, çok yoğun bir şekilde rehberlik hizmeti sunması gerekiyor. Mesleklerden fakültelere, özel ya da devlet okullarından mesleklerin geleceği ve iş bulma olanaklarına kadar hemen her konuda adayları ve ailelerini bilgilendirmeleri beklenirdi.
Aslında bu bir anlamda görevleri de. Sadece katı kurallar koyup sınav yapmakla iş bitmiyor. Adayların en doğru seçimi de yapmaları gerekiyor ki, gelecek yılki iş yükleri azalsın. Ama bütün bunlar yapılmadığı için bakın neler oluyor:
- Üniversiteyi kazanan yüz binlerce aday yeniden sınava giriyor
- Üniversite mezunlarının yüzde 60’tan fazlası öğrenim gördüğü alandan farklı bir alanda çalışıyor.
- Aldığı her 100 öğrenciden ancak 30’unu mezun eden fakülteler yüzünden müthiş kaynak israfı yaratılıyor.
- Burs ve barınma olanakları yeterince bilinmediği için büyük sorunlar yaşanıyor.
- Öğrenciler daha iyi bir yere girebilecekken, bilgisizlik ya da yanlış yönlendirme yüzünden çok farklı öğrenim kurumlarında okumak zorunda kalıyor.
- Yanlış tercih yüzünden başarı puanları ertesi yıl yarı yarıya iniyor.
- Parası olanlar bile vakıf ya da özel öğretim kurumlarına gitmediği için kontenjanlar boş kalıyor.
- Okul ve dershaneler, başarı oranlarını yüksek göstermek için öğrencileri çok istemedikleri yerlere de yönlendirebiliyor.
- En önemlisi de sistem değişiklikleri, ne öğrenciye ne de ailelerine huzur getiriyor. Kazanamayan da mutsuz, kazanan ve mezun olan da!..
Kim kime öğretiyor?
Yeni sınav sisteminin en çok dershanelerin işine yarayacağını cümle âlem söylüyor. Daha şimdiden öylesine sahiplendiler ki, bu konuda sanki asıl muhatap devlet değil onlar. Bir dershanenin gönderdiği şu davet mektubu çok çarpıcı:
“Değişen üniversiteye giriş sistemi ve yeni sistemin özellikleri hakkında İstanbul ilindeki meslek liseleri müdür, müdür yardımcıları ve rehberlerinin bilgilendirilmesi amacıyla İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından seminer düzenleniyor. X Dershaneleri tarafından desteklenen seminerde katılımcılara yenilenen üniversiteye giriş sistemi ve yeni sistemin başta meslek lisesi öğrencileri olmak üzere katsayı engeline takılan öğrencilere kazandırdıkları hakkında ayrıntılı bilgi verilecek.”
Hayret ki hayret! Koskoca İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, kendi bünyesinde yöneticilerine seminer düzenleyecek ne bir konferans salonu bulabiliyor ne de yeni sınav sistemi hakkında bilgilendirecek uzman kadrolar. Bu işi dershanelere havale etmiş. Ne güzel.
Sonra da kalkıp İstanbul’da eğitim niye dibe vurdu diye bin tane gerekçe aranıyor. Kendini yönetemeyen, kendini bilgilendiremeyen, kendi mekânlarını göremeyen bir yönetim kadrosu, nasıl okullarını ve öğrencilerini şaha kaldırabilir ki!..
Daha ortada, yasal süreçlerin tamamlanıp, uygulanabilirliği yüzde 100 kesinleşmiş bir sistem yokken, neyin bilgilendirmesi yapılıyor, anlamak mümkün değil. Birçok soruya YÖK üyeleri, Bakan ve ÖSYM bile cevap veremezken, dershane destekli bilgilendirme toplantısında kim, ne söyleyecek? Gerçekten çok ilginç. Kararlar önce buralarda alınıp sonra uygulamaya konuluyor diyenlere galiba artık kızmak yerine kulak vermek gerekiyor. Baksanıza kim kime bilgi veriyor!..
ÖSYM ya da MEB’in yani devletin, okullardan dershanelere, tüm ilgili kurum ve kuruluşları bir araya getirip, yeni sistemle ilgili olarak bilgilendirmesi gerekirken tam tersi oluyor.
Bu konuda, söz konusu dershaneye ya da başkalarına, helal olsun demekten başka söyleyecek elbette sözümüz olamaz. Siz boşluk yaratırsanız, birileri de gelir doldurur. Sorun da zaten burada!..
Özetin özeti: Eğitimde Devlet Baba nerede, gören var mı.
Her iki süreçte de öylesine karışık bir tercih ve yerleştirme sistemi var ki, anlayana ve doğru seçim yapana aşkolsun.
MEB, YÖK ve ÖSYM’nin, bu aşamada, çok yoğun bir şekilde rehberlik hizmeti sunması gerekiyor. Mesleklerden fakültelere, özel ya da devlet okullarından mesleklerin geleceği ve iş bulma olanaklarına kadar hemen her konuda adayları ve ailelerini bilgilendirmeleri beklenirdi.
Aslında bu bir anlamda görevleri de. Sadece katı kurallar koyup sınav yapmakla iş bitmiyor. Adayların en doğru seçimi de yapmaları gerekiyor ki, gelecek yılki iş yükleri azalsın. Ama bütün bunlar yapılmadığı için bakın neler oluyor:
- Üniversiteyi kazanan yüz binlerce aday yeniden sınava giriyor
- Üniversite mezunlarının yüzde 60’tan fazlası öğrenim gördüğü alandan farklı bir alanda çalışıyor.
- Aldığı her 100 öğrenciden ancak 30’unu mezun eden fakülteler yüzünden müthiş kaynak israfı yaratılıyor.
- Burs ve barınma olanakları yeterince bilinmediği için büyük sorunlar yaşanıyor.
- Öğrenciler daha iyi bir yere girebilecekken, bilgisizlik ya da yanlış yönlendirme yüzünden çok farklı öğrenim kurumlarında okumak zorunda kalıyor.
- Yanlış tercih yüzünden başarı puanları ertesi yıl yarı yarıya iniyor.
- Parası olanlar bile vakıf ya da özel öğretim kurumlarına gitmediği için kontenjanlar boş kalıyor.
- Okul ve dershaneler, başarı oranlarını yüksek göstermek için öğrencileri çok istemedikleri yerlere de yönlendirebiliyor.
- En önemlisi de sistem değişiklikleri, ne öğrenciye ne de ailelerine huzur getiriyor. Kazanamayan da mutsuz, kazanan ve mezun olan da!..
Kim kime öğretiyor?
Yeni sınav sisteminin en çok dershanelerin işine yarayacağını cümle âlem söylüyor. Daha şimdiden öylesine sahiplendiler ki, bu konuda sanki asıl muhatap devlet değil onlar. Bir dershanenin gönderdiği şu davet mektubu çok çarpıcı:
“Değişen üniversiteye giriş sistemi ve yeni sistemin özellikleri hakkında İstanbul ilindeki meslek liseleri müdür, müdür yardımcıları ve rehberlerinin bilgilendirilmesi amacıyla İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından seminer düzenleniyor. X Dershaneleri tarafından desteklenen seminerde katılımcılara yenilenen üniversiteye giriş sistemi ve yeni sistemin başta meslek lisesi öğrencileri olmak üzere katsayı engeline takılan öğrencilere kazandırdıkları hakkında ayrıntılı bilgi verilecek.”
Hayret ki hayret! Koskoca İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, kendi bünyesinde yöneticilerine seminer düzenleyecek ne bir konferans salonu bulabiliyor ne de yeni sınav sistemi hakkında bilgilendirecek uzman kadrolar. Bu işi dershanelere havale etmiş. Ne güzel.
Sonra da kalkıp İstanbul’da eğitim niye dibe vurdu diye bin tane gerekçe aranıyor. Kendini yönetemeyen, kendini bilgilendiremeyen, kendi mekânlarını göremeyen bir yönetim kadrosu, nasıl okullarını ve öğrencilerini şaha kaldırabilir ki!..
Daha ortada, yasal süreçlerin tamamlanıp, uygulanabilirliği yüzde 100 kesinleşmiş bir sistem yokken, neyin bilgilendirmesi yapılıyor, anlamak mümkün değil. Birçok soruya YÖK üyeleri, Bakan ve ÖSYM bile cevap veremezken, dershane destekli bilgilendirme toplantısında kim, ne söyleyecek? Gerçekten çok ilginç. Kararlar önce buralarda alınıp sonra uygulamaya konuluyor diyenlere galiba artık kızmak yerine kulak vermek gerekiyor. Baksanıza kim kime bilgi veriyor!..
ÖSYM ya da MEB’in yani devletin, okullardan dershanelere, tüm ilgili kurum ve kuruluşları bir araya getirip, yeni sistemle ilgili olarak bilgilendirmesi gerekirken tam tersi oluyor.
Bu konuda, söz konusu dershaneye ya da başkalarına, helal olsun demekten başka söyleyecek elbette sözümüz olamaz. Siz boşluk yaratırsanız, birileri de gelir doldurur. Sorun da zaten burada!..
Özetin özeti: Eğitimde Devlet Baba nerede, gören var mı.