Apo'nun İmralı'dan yaptığı "Erdoğan ve Gül benden ricada bulundular" açıklamasının hemen yalanlanması Vatan yazarı Hikmet Bila'nın dikkatinden kaçmadı.Bugün köşesini bu konuya ayıran Bila'ya göre İnisiyatifin terör örgütü ve liderinin elinde bu arka arkaya gelen yalanlamalar da bunu kanıtı..
“Açılım”la ilgili en son ve en önemli haber neydi, biliyor musunuz? PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın, Çankaya ve Başbakanlığı kastederek, “Dolaylı da olsa çağrıları, ricaları oldu” sözlerinin yalanlanmasıydı.
ARKA ARKAYA GELEN YALANLAMALAR
“Ne var bunda, teröristbaşı bir laf ortaya atmış, en üst yetkililer de bunu anında yalanlamışlar” gibi bir itiraz konunun önemini azaltmıyor. Öcalan'ın, avukatları aracılığıyla ortaya attığı bu lafın Çankaya ve Başbakanlık tarafından acilen ve peş peşe yalanlanması her şeyden önce yeni bir durumu yansıtıyor:
İNSİYATİF ÖCALAN'IN ELİNDE
İnisiyatifin terör örgütü ve liderinde olduğunu, Çankaya ve Başbakanlığın bile, gündem yaratan terör örgütünün peşinden koşmak zorunda bırakıldığını...
Terör örgütünün aynı zamanda bir yalancı olması bu gerçeği değiştirmiyor. Çankaya ve Başbakanlığın böyle bir iddiayı ciddiye alması da, basın merkezlerince yapılan açıklamalarda kullanılan telaşlı dil de bu yargıyı güçlendiriyor.
PKK ASKERİ OLARAK YENİLDİ
Öcalan'ın 15 Ağustos'ta açıklayacağı söylenen önerilerin yarattığ telaşı da herhalde buna eklemek gerekiyor. (15 Ağustos'un PKK saldırılarının başlangıcı olduğuna, şimdi terör örgütünün bu tarihe bir “19 Mayıs 1919” havası vermek istediğine, geçen hafta bu köşede iki defa dikkati çekmiştim). Peki ne oldu da inisiyatif terör örgütüne ve onların siyasal yandaşlarına geçmiş görünüyor.
Bir: PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı saldırıya başladığı 1984'ten bu yana 25 yıl geçti. Bu sürede binlerce kişi öldü, on binlercesi yaralandı. Yüzlerce kez saldırdı ama PKK (ve arkasındaki güçler) silahlı yolla hiçbir askerî başarı kazanamadılar. Ne bir zamanlar amaçladıkları gibi “kurtarılmış bölge” sahibi olabildiler ne de Türk Silahlı Kuvvetleri'ni geriletebildiler. Aksine çok kayıp verdiler, sıkıştılar, gerilediler, ancak vur-kaç, uzaktan ateş ya da mayın döşeme gibi saldırılara başvurabilir hale geldiler. Kısacası askerî olarak yenildiler.
NEDİR BU PAZARLIK HAVASI
İki: Yenilmiş bir askerî güce koşullar ancak dikte edilir. Tarihte bu hep böyle olmuştur. O halde, neden bu eziklik, bu aşağıdan alma, neden bu pazarlık havası?
Üç: Yenilmiş bir askerî gücün siyasal uzantılarına koşullar dikte edilir. Tarihte bu hep böyle olmuştur. O halde, neden yenilmiş bir askerî gücün ve Türkiye çapında yüzde 5'lerde oy sahibi olan siyasal uzantılarının daha fazla söz sahibi olması ve devletin onların peşinden sürüklenmesi?
YENİK TERÖR ÖRGÜTÜ BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR
Dört: Yenik terör örgütü (ve arkasındakiler) ile siyasal uzantıları, pişman olmuş, af dilemiş, silahlarını ve silahlı mücadeleyi terk mi etmişlerdir ki, “Şimdi sıra yaraları sarmakta” noktasına gelinmiştir? Onlar, Türkiye devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri bu savaşta yenilmiş, kendileri kazanmış gibi, koşullar dayatma cesaretini nereden almaktadırlar?
Beş: “Açılım” adıyla ortaya sürülen projenin kamuoyu desteğine sahip olduğu nereden bellidir? Hangi araştırma, hangi yoklama, hangi referandum bu izlenimi vermiştir? Parlamento içi ve dışı muhalefetin bu “açılım”a desteği var mıdır? Yoksa, “Kamuoyunun ne önemi var? Muhalefet mi o da ne?” anlayışı mı söz konusudur? Kamuoyu desteği olmayan böyle tarihsel projelerin sonunun hüsran ve acı olduğunu hatırlamak çok mu zordur?
GİRİT'İ DE BÖYLE KAYBETTİK
Aslında daha çok soru var ama şimdilik bu beşi yeter. Hayır, hayır bir altıncısını ekleyelim isterseniz:
Altı: Yenenler yenilenlere koşullarını her zaman kabul ettirir demiştim az önce. Düzeltiyorum. İstisnaları var elbette. Yine Türklere dair... “Girit sorunu” yüzünden çıkan savaşta Türk orduları Yunan ordularını fena yenmişti. 1897'de... Ama masa başında Türkler kaybetti, Girit elden gitti... Buna ne dersiniz?
“Açılım”la ilgili en son ve en önemli haber neydi, biliyor musunuz? PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın, Çankaya ve Başbakanlığı kastederek, “Dolaylı da olsa çağrıları, ricaları oldu” sözlerinin yalanlanmasıydı.
ARKA ARKAYA GELEN YALANLAMALAR
“Ne var bunda, teröristbaşı bir laf ortaya atmış, en üst yetkililer de bunu anında yalanlamışlar” gibi bir itiraz konunun önemini azaltmıyor. Öcalan'ın, avukatları aracılığıyla ortaya attığı bu lafın Çankaya ve Başbakanlık tarafından acilen ve peş peşe yalanlanması her şeyden önce yeni bir durumu yansıtıyor:
İNSİYATİF ÖCALAN'IN ELİNDE
İnisiyatifin terör örgütü ve liderinde olduğunu, Çankaya ve Başbakanlığın bile, gündem yaratan terör örgütünün peşinden koşmak zorunda bırakıldığını...
Terör örgütünün aynı zamanda bir yalancı olması bu gerçeği değiştirmiyor. Çankaya ve Başbakanlığın böyle bir iddiayı ciddiye alması da, basın merkezlerince yapılan açıklamalarda kullanılan telaşlı dil de bu yargıyı güçlendiriyor.
PKK ASKERİ OLARAK YENİLDİ
Öcalan'ın 15 Ağustos'ta açıklayacağı söylenen önerilerin yarattığ telaşı da herhalde buna eklemek gerekiyor. (15 Ağustos'un PKK saldırılarının başlangıcı olduğuna, şimdi terör örgütünün bu tarihe bir “19 Mayıs 1919” havası vermek istediğine, geçen hafta bu köşede iki defa dikkati çekmiştim). Peki ne oldu da inisiyatif terör örgütüne ve onların siyasal yandaşlarına geçmiş görünüyor.
Bir: PKK'nın Türkiye'ye karşı silahlı saldırıya başladığı 1984'ten bu yana 25 yıl geçti. Bu sürede binlerce kişi öldü, on binlercesi yaralandı. Yüzlerce kez saldırdı ama PKK (ve arkasındaki güçler) silahlı yolla hiçbir askerî başarı kazanamadılar. Ne bir zamanlar amaçladıkları gibi “kurtarılmış bölge” sahibi olabildiler ne de Türk Silahlı Kuvvetleri'ni geriletebildiler. Aksine çok kayıp verdiler, sıkıştılar, gerilediler, ancak vur-kaç, uzaktan ateş ya da mayın döşeme gibi saldırılara başvurabilir hale geldiler. Kısacası askerî olarak yenildiler.
NEDİR BU PAZARLIK HAVASI
İki: Yenilmiş bir askerî güce koşullar ancak dikte edilir. Tarihte bu hep böyle olmuştur. O halde, neden bu eziklik, bu aşağıdan alma, neden bu pazarlık havası?
Üç: Yenilmiş bir askerî gücün siyasal uzantılarına koşullar dikte edilir. Tarihte bu hep böyle olmuştur. O halde, neden yenilmiş bir askerî gücün ve Türkiye çapında yüzde 5'lerde oy sahibi olan siyasal uzantılarının daha fazla söz sahibi olması ve devletin onların peşinden sürüklenmesi?
YENİK TERÖR ÖRGÜTÜ BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR
Dört: Yenik terör örgütü (ve arkasındakiler) ile siyasal uzantıları, pişman olmuş, af dilemiş, silahlarını ve silahlı mücadeleyi terk mi etmişlerdir ki, “Şimdi sıra yaraları sarmakta” noktasına gelinmiştir? Onlar, Türkiye devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri bu savaşta yenilmiş, kendileri kazanmış gibi, koşullar dayatma cesaretini nereden almaktadırlar?
Beş: “Açılım” adıyla ortaya sürülen projenin kamuoyu desteğine sahip olduğu nereden bellidir? Hangi araştırma, hangi yoklama, hangi referandum bu izlenimi vermiştir? Parlamento içi ve dışı muhalefetin bu “açılım”a desteği var mıdır? Yoksa, “Kamuoyunun ne önemi var? Muhalefet mi o da ne?” anlayışı mı söz konusudur? Kamuoyu desteği olmayan böyle tarihsel projelerin sonunun hüsran ve acı olduğunu hatırlamak çok mu zordur?
GİRİT'İ DE BÖYLE KAYBETTİK
Aslında daha çok soru var ama şimdilik bu beşi yeter. Hayır, hayır bir altıncısını ekleyelim isterseniz:
Altı: Yenenler yenilenlere koşullarını her zaman kabul ettirir demiştim az önce. Düzeltiyorum. İstisnaları var elbette. Yine Türklere dair... “Girit sorunu” yüzünden çıkan savaşta Türk orduları Yunan ordularını fena yenmişti. 1897'de... Ama masa başında Türkler kaybetti, Girit elden gitti... Buna ne dersiniz?
Yorum