Gerçeği, eğmeden, bükmeden, saklamadan yazalım. Karadeniz’i bu yıl da yaz sağanaklarıyla gelen feyezân vurdu, sel oldu.
Sel geldi, yola dayandı.
Evler, binalar, otolar.
İnsanlar, hayvanlar.
Sel ile yolun arasına sıkıştı.
Sel yolu da silip geçti.
Kentleri devirip patlattı.
Karadeniz’e kavuştı.
Geride acı, hüzün, yıkıntı, perişanlık, üzüntü kaldı. Bir şey daha kaldı. Kimse söylemiyor. Yazmıyor. Ben yazayım: Geride; acı yıkıntının yanı sıra bir de ünlü müteahhit şirketler kaldı. Limak, Polin, Nurol, Cengiz İnşaat, Makyol, Yüksel İnşaat, MNG, Metiş ve aklıma şimdi gelmeyen “konsorsiyumlar kurarak devlete yol yapan” 10-15 firma kaldı.
Bunların çoğu hiçti.
Ünlü değillerdi.
Tanınmıyorlardı.
Karadeniz Sahil Yolu, projesiz, fizibilitesiz, hesapsız kısım kısım ihale edilmeye başlayınca; bu şirketlerin ismi duyudu, namı işitildi, sahipleri tanınır oldu. Karadeniz Sahil Yolu yapılıp bittikten sonra bu şirketlerden çoğu; devletin özelleştirmeyle satılığa çıkardığı malını-mülkünü alabilecek güce bile ulaştılar. Akdeniz sahilerinde devletten 49 yıllığına arazi tahsisi alıp çok lüks turistik oteller de kurdular. Otellerde başbakan, bakan, milletvekili ve devlet üst bürokratlarını da ağırladılar. Yeni seçilip gelenleri de ağırlamaya devam ediyorlar.
***
O yıllarda iktidarda ANAP vardı. Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu ve Başbakan ise Mesut Yılmaz’dı. Mimar odaları, mühendis odaları, ziraat mühendisleri odaları, çevre mühendisleri, pek çok yol-köprü profesörü ve hatta o sırada Karayolları’nın başında olan Dinçer Yiğit adlı Genel Müdür, bas bas bağırdılar.
Yapmayın. Cinayettir.
Müteahhit zengin etmektir.
Dediler fakat dinletemediler.
O yıllarda ben bunları yazdığım için şimdi net olarak hatırlıyorum: Karayolları’nın o zamanki Genel Müdürü Dinçer Yiğit, Karadeniz’e bu sahil yolunu (dikkat edin, otoyol değil sahil yolu) bu şekilde deniz kıyısından geçirerek ve önce proje ihalelerini yapmadan, kesin hesapları, teknik ölçüleri, ana altyapı hedeflerini belirlemeden, derelerin yatağının daralmasına değil genişleyip açılmasına dikkat etmeden bu yolun yapılmasına imza atmam dedi.
Adamı müdürlükten attılar.
Yılmadı, dava açtı.
Davayı kazandı.
Yeniden Genel Müdür oldu.
Yine attılar. Yine yılmadı.
Yeniden geldi, yeniden attılar.
***
Karayolları Genel Müdürü’nü işinden ata ata, projeleri bile olmadan ihaleleri yapa yapa Karadeniz Sahil Yolu, start aldı. Mesut Yılmaz başbakanlığı yitirdi. AKP iktidar oldu, “başlamış yolu durdurmaya” cesaret edemedi, yapımına devam etti, kurdeleler kesildi, tantanalı açılışlar yapıldı.
Biliyor musunuz?
Metresi kaça mal oldu?
9 bin dolara mal oldu.
Bu, otoyol değil. Virajı, eğimi, rampası, geliş gidiş şerit sayısıyla otoyolların metresi 5 bin dolara mal oluyor.
Karadeniz’i bilen bilir.
Dağları kıyıya paraleldir.
Silsileler yaparak uzanır.
Bu silsile sıradağların aralarından doğuya doğru yüksek kalitede yol ve demiryolları yapılsın. Bu yollarla demiryolları, akarsu vadilerinden ve tünellerden geçen dikmelerle Kuzey’deki Karadeniz liman şehirlerine bağlansın. Hem Karadeniz, Kafkasya’ya ve oradan Rusya ile Orta Asya’ya ve hem de Anadolu’nun şehirlerine daha çok açılsın. Karadeniz’e zarar vermeyecek, ül***i müteahhide soydurmayacak yol böyle yapılsın.
Maliyet ne olur?
5 bin doları geçmez.
Bu projeyi istemediler.
Metre başına 9 bin dolarlık seçeneğe sarıldılar. Karadeniz’i yağmur değil “yağma düzeni” vurdu. Gerçeği görelim.
Sel geldi, yola dayandı.
Evler, binalar, otolar.
İnsanlar, hayvanlar.
Sel ile yolun arasına sıkıştı.
Sel yolu da silip geçti.
Kentleri devirip patlattı.
Karadeniz’e kavuştı.
Geride acı, hüzün, yıkıntı, perişanlık, üzüntü kaldı. Bir şey daha kaldı. Kimse söylemiyor. Yazmıyor. Ben yazayım: Geride; acı yıkıntının yanı sıra bir de ünlü müteahhit şirketler kaldı. Limak, Polin, Nurol, Cengiz İnşaat, Makyol, Yüksel İnşaat, MNG, Metiş ve aklıma şimdi gelmeyen “konsorsiyumlar kurarak devlete yol yapan” 10-15 firma kaldı.
Bunların çoğu hiçti.
Ünlü değillerdi.
Tanınmıyorlardı.
Karadeniz Sahil Yolu, projesiz, fizibilitesiz, hesapsız kısım kısım ihale edilmeye başlayınca; bu şirketlerin ismi duyudu, namı işitildi, sahipleri tanınır oldu. Karadeniz Sahil Yolu yapılıp bittikten sonra bu şirketlerden çoğu; devletin özelleştirmeyle satılığa çıkardığı malını-mülkünü alabilecek güce bile ulaştılar. Akdeniz sahilerinde devletten 49 yıllığına arazi tahsisi alıp çok lüks turistik oteller de kurdular. Otellerde başbakan, bakan, milletvekili ve devlet üst bürokratlarını da ağırladılar. Yeni seçilip gelenleri de ağırlamaya devam ediyorlar.
***
O yıllarda iktidarda ANAP vardı. Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu ve Başbakan ise Mesut Yılmaz’dı. Mimar odaları, mühendis odaları, ziraat mühendisleri odaları, çevre mühendisleri, pek çok yol-köprü profesörü ve hatta o sırada Karayolları’nın başında olan Dinçer Yiğit adlı Genel Müdür, bas bas bağırdılar.
Yapmayın. Cinayettir.
Müteahhit zengin etmektir.
Dediler fakat dinletemediler.
O yıllarda ben bunları yazdığım için şimdi net olarak hatırlıyorum: Karayolları’nın o zamanki Genel Müdürü Dinçer Yiğit, Karadeniz’e bu sahil yolunu (dikkat edin, otoyol değil sahil yolu) bu şekilde deniz kıyısından geçirerek ve önce proje ihalelerini yapmadan, kesin hesapları, teknik ölçüleri, ana altyapı hedeflerini belirlemeden, derelerin yatağının daralmasına değil genişleyip açılmasına dikkat etmeden bu yolun yapılmasına imza atmam dedi.
Adamı müdürlükten attılar.
Yılmadı, dava açtı.
Davayı kazandı.
Yeniden Genel Müdür oldu.
Yine attılar. Yine yılmadı.
Yeniden geldi, yeniden attılar.
***
Karayolları Genel Müdürü’nü işinden ata ata, projeleri bile olmadan ihaleleri yapa yapa Karadeniz Sahil Yolu, start aldı. Mesut Yılmaz başbakanlığı yitirdi. AKP iktidar oldu, “başlamış yolu durdurmaya” cesaret edemedi, yapımına devam etti, kurdeleler kesildi, tantanalı açılışlar yapıldı.
Biliyor musunuz?
Metresi kaça mal oldu?
9 bin dolara mal oldu.
Bu, otoyol değil. Virajı, eğimi, rampası, geliş gidiş şerit sayısıyla otoyolların metresi 5 bin dolara mal oluyor.
Karadeniz’i bilen bilir.
Dağları kıyıya paraleldir.
Silsileler yaparak uzanır.
Bu silsile sıradağların aralarından doğuya doğru yüksek kalitede yol ve demiryolları yapılsın. Bu yollarla demiryolları, akarsu vadilerinden ve tünellerden geçen dikmelerle Kuzey’deki Karadeniz liman şehirlerine bağlansın. Hem Karadeniz, Kafkasya’ya ve oradan Rusya ile Orta Asya’ya ve hem de Anadolu’nun şehirlerine daha çok açılsın. Karadeniz’e zarar vermeyecek, ül***i müteahhide soydurmayacak yol böyle yapılsın.
Maliyet ne olur?
5 bin doları geçmez.
Bu projeyi istemediler.
Metre başına 9 bin dolarlık seçeneğe sarıldılar. Karadeniz’i yağmur değil “yağma düzeni” vurdu. Gerçeği görelim.
Yorum