YARGI ile siyaset iç içe girince, daha doğrusu birbirine girince, asıl tartışılacak konu unutuldu gitti.
Bugün mübaşirinden savcısına, avukatından hâkimine kadar herkes “Adalet reformu” diyor.
İstiyor da, ne yapılıyor?
* * *
VATANDAŞ derdini anlatmak, haklı olduğunu ispatlamak için mahkemeye koşar.
“Geciken adalet, adalet değildir” diye de bir laf üretmişlerdir, lakin ürettikleriyle kalmıştır.
Bir duruşma üç ay sonrasına ertelenirse, adalet gecikmez mi?
* * *
ADALETİN en üst katındaki tartışmaya tanıksınız. Bir tarafta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, karşılarında Adalet Bakanı ile müsteşarı...
Bir tarafta da mahkeme kapısında alacağının, borcunun peşinde olan, iftiraya uğrayıp cezaevlerinde ömür çaldıran tutuklular.
Vatandaşı bu yüksek tartışma ilgilendirir mi?
Neyin ne olduğunu anlamaz bile...
Onun derdi adalettir, onun derdi karşısındakinin mahkûmiyetidir ya da kendisinin beraatidir.
* * *
EÐER Türkiye'de gün gelir “Adalet reformu”nun tarihi yazılırsa, gerekçesine Abdürrahim Karakoç'un Hâkim Beğ” hicvi yazılmalıdır.
Karakoç der ki:
“Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini geçti burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen 'bana ne, öl git';
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.”
* * *
ESKİ başbakanlardan Refik Saydam, “Türkiye'de işler A'dan Z'ye kadar bozuk” demişti.
Bir gün, bu söz tartışılırken rahmetli Burhan Felek'e sormuştuk:
“Hocam, siz o günlere yetiştiniz. Acaba Refik Saydam'ın hangi işi, hangi harfe koyduğunu bilir misiniz?”
Şöyle bir baktı:
“A'ya adaleti yaz, gerisini sırala gitsin!”
Adalet mülkün temelidir lafı boşuna mı söylenmiştir?
Her ne kadar “mülk” deyince han, hamam, apartman, gecekondu anlaşılırsa da, buradaki “mülk” devlettir, devlet...
Ne güzel türküdür o, Selda da ne güzel okur:
“Adaletin bu mu dünya?”
Bugün mübaşirinden savcısına, avukatından hâkimine kadar herkes “Adalet reformu” diyor.
İstiyor da, ne yapılıyor?
* * *
VATANDAŞ derdini anlatmak, haklı olduğunu ispatlamak için mahkemeye koşar.
“Geciken adalet, adalet değildir” diye de bir laf üretmişlerdir, lakin ürettikleriyle kalmıştır.
Bir duruşma üç ay sonrasına ertelenirse, adalet gecikmez mi?
* * *
ADALETİN en üst katındaki tartışmaya tanıksınız. Bir tarafta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, karşılarında Adalet Bakanı ile müsteşarı...
Bir tarafta da mahkeme kapısında alacağının, borcunun peşinde olan, iftiraya uğrayıp cezaevlerinde ömür çaldıran tutuklular.
Vatandaşı bu yüksek tartışma ilgilendirir mi?
Neyin ne olduğunu anlamaz bile...
Onun derdi adalettir, onun derdi karşısındakinin mahkûmiyetidir ya da kendisinin beraatidir.
* * *
EÐER Türkiye'de gün gelir “Adalet reformu”nun tarihi yazılırsa, gerekçesine Abdürrahim Karakoç'un Hâkim Beğ” hicvi yazılmalıdır.
Karakoç der ki:
“Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hâkimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hâkim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini geçti burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen 'bana ne, öl git';
Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.”
* * *
ESKİ başbakanlardan Refik Saydam, “Türkiye'de işler A'dan Z'ye kadar bozuk” demişti.
Bir gün, bu söz tartışılırken rahmetli Burhan Felek'e sormuştuk:
“Hocam, siz o günlere yetiştiniz. Acaba Refik Saydam'ın hangi işi, hangi harfe koyduğunu bilir misiniz?”
Şöyle bir baktı:
“A'ya adaleti yaz, gerisini sırala gitsin!”
Adalet mülkün temelidir lafı boşuna mı söylenmiştir?
Her ne kadar “mülk” deyince han, hamam, apartman, gecekondu anlaşılırsa da, buradaki “mülk” devlettir, devlet...
Ne güzel türküdür o, Selda da ne güzel okur:
“Adaletin bu mu dünya?”
Yorum