Yavuz Semerci
Kürt açılımı, Dimyat'a pirince gitmeye benziyor
06.08.2009 17:49:26
İLK çeyrek küçülme rakamına (yüzde 13.8) göre global ekonomik krizden en çok etkilenen birkaç ülkenin içindeyiz.
Nisan verilerine Türkiye, yüzde 14.9 işsizlik oranıyla (The Economist’in 39 ül***i kapsayan araştırması), Güney Afrika (yüzde 23.5), İspanya (yüzde 18.1) ve Letonya’dan (yüzde 17.4) sonra en yüksek işsizlik oranına sahip dördüncü ülke. Bir yıl içinde 1 milyon 285 bin kişi işini kaybetti. İşsizlerin sayısı (iş bulma umudunu kaybederek evlerine çekilmiş olanlar hariç) 3 milyon 618 bin kişiye çıkmış.
Olumlu gelişmeler, global ekonomik krizin derinleşmesinin durduğu yönündeki güçlü sinyallere rağmen, Türkiye’nin tarihinin en büyük ekonomik krizi içinde olduğunu gösteriyor.
Bir ülkenin küçülmesi ve işsizlik oranının artmasından daha önemli bir gösterge olamaz.
Bu verileri hatırlatmamın nedeni, Türkiye gündeminin Kürt soruna yönelik çözüm arayışlarına kilitlenmesi...
Kan yıllardır akıyor. Yıllardır bu soruna duyarsız kalan siyasi iktidarın (iktidarların) birden bu yöndeki arayışlarını yoğunlaştırmasını siyaseten nasıl okumak gerekiyor?
AK Parti kendi açısından doğru bir politika yürüttüğünü düşünüyor. Bu köşede seçim analizlerini takip edenler bilir. AK Parti seçimde iki siyasal akıma oy kaybetti. Birincisi, köklerini temsil eden Saadet Partisi... Bu partiye büyük şehirlerde (özellikle İstanbul’da tek başına 400 bin kişilik kayıp oydan bahsediyoruz) ciddi oy kaybetti. Diğeri ise etnik bir siyaset güden DTP... Güneydoğu’da AK Parti’ye darbe vurdu.
Ve AK Parti, bazı manevralar yapmaz ise ilk seçimlerde (Saadet’e ve DTP’ye) oy kaybetmeye devam edecek. Tayyip Erdoğan ilk manevrayı, Bakanlar Kurulu’nda yaptı. Bülent Arınç’ı ikinci adam yaptı. Liberal bakanların yerine daha muhafazakâr gelecek, Milli Görüş tabanına yakın kişileri seçti.
TBMM Başkanı seçiminde de aynı kriteri uyguladı. Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet’e kayacak kesimlere sıcak mesaj verdi, imam hatipli Mehmet Ali Şahin’i Meclis Başkanı seçtirdi.
Şimdi Kürt açılımı başladı. Hedef, kaybettiği veya kaybedebileceği Kürt oylarını kazanmak.
Ancak kanı durduran iktidar olmak sanıldığı kadar kolay olmayabilir... Kişisel olarak bu yönde (hangi nedenle olursa olsun) atılacak ileri adımların desteklenmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
AK Parti bu yöndeki siyasi iradesini doğru yönetebilecek mi bilinmez ama bu yöndeki manevralar başarılı olsa bile seçimlerde beklenen primi getirmeyebilir.
AK Parti kimine göre muhafazakâr kesime verdiği olumlu sinyali abartıyor. Bu yaklaşım, kendi içindeki liberal destekçileri, merkeze yakın seçmeni kızdırabilir. Milli Görüş tabanına yakınlaşma, merkezden uzaklaşma algısı yaratabilir.
İkincisi, milliyetçi söylem parti içinde artık barınamaz noktaya ulaşıyor. AK Parti’ye oy vermiş milliyetçi tabana yakın seçmen, Kürt açılımı sonrasında yön değiştirebilir.
Ve bence en önemlisi, geç açıklanan ekonomik paketlere rağmen artan işsizlik oranları tepki olarak sandığa yansıyabilir.
AK Parti yerel seçimdeki gerilemenin sorumlusu olarak gördüğü üç alanı, attığı adımlarla tamir etmeye çalışırken kendisine oy vermiş bazı seçmenleri kaybedebilir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumu da böyle bir şey olsa gerek.
Kürt açılımı, Dimyat'a pirince gitmeye benziyor
06.08.2009 17:49:26
İLK çeyrek küçülme rakamına (yüzde 13.8) göre global ekonomik krizden en çok etkilenen birkaç ülkenin içindeyiz.
Nisan verilerine Türkiye, yüzde 14.9 işsizlik oranıyla (The Economist’in 39 ül***i kapsayan araştırması), Güney Afrika (yüzde 23.5), İspanya (yüzde 18.1) ve Letonya’dan (yüzde 17.4) sonra en yüksek işsizlik oranına sahip dördüncü ülke. Bir yıl içinde 1 milyon 285 bin kişi işini kaybetti. İşsizlerin sayısı (iş bulma umudunu kaybederek evlerine çekilmiş olanlar hariç) 3 milyon 618 bin kişiye çıkmış.
Olumlu gelişmeler, global ekonomik krizin derinleşmesinin durduğu yönündeki güçlü sinyallere rağmen, Türkiye’nin tarihinin en büyük ekonomik krizi içinde olduğunu gösteriyor.
Bir ülkenin küçülmesi ve işsizlik oranının artmasından daha önemli bir gösterge olamaz.
Bu verileri hatırlatmamın nedeni, Türkiye gündeminin Kürt soruna yönelik çözüm arayışlarına kilitlenmesi...
Kan yıllardır akıyor. Yıllardır bu soruna duyarsız kalan siyasi iktidarın (iktidarların) birden bu yöndeki arayışlarını yoğunlaştırmasını siyaseten nasıl okumak gerekiyor?
AK Parti kendi açısından doğru bir politika yürüttüğünü düşünüyor. Bu köşede seçim analizlerini takip edenler bilir. AK Parti seçimde iki siyasal akıma oy kaybetti. Birincisi, köklerini temsil eden Saadet Partisi... Bu partiye büyük şehirlerde (özellikle İstanbul’da tek başına 400 bin kişilik kayıp oydan bahsediyoruz) ciddi oy kaybetti. Diğeri ise etnik bir siyaset güden DTP... Güneydoğu’da AK Parti’ye darbe vurdu.
Ve AK Parti, bazı manevralar yapmaz ise ilk seçimlerde (Saadet’e ve DTP’ye) oy kaybetmeye devam edecek. Tayyip Erdoğan ilk manevrayı, Bakanlar Kurulu’nda yaptı. Bülent Arınç’ı ikinci adam yaptı. Liberal bakanların yerine daha muhafazakâr gelecek, Milli Görüş tabanına yakın kişileri seçti.
TBMM Başkanı seçiminde de aynı kriteri uyguladı. Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet’e kayacak kesimlere sıcak mesaj verdi, imam hatipli Mehmet Ali Şahin’i Meclis Başkanı seçtirdi.
Şimdi Kürt açılımı başladı. Hedef, kaybettiği veya kaybedebileceği Kürt oylarını kazanmak.
Ancak kanı durduran iktidar olmak sanıldığı kadar kolay olmayabilir... Kişisel olarak bu yönde (hangi nedenle olursa olsun) atılacak ileri adımların desteklenmesi gerektiğini düşünenlerdenim.
AK Parti bu yöndeki siyasi iradesini doğru yönetebilecek mi bilinmez ama bu yöndeki manevralar başarılı olsa bile seçimlerde beklenen primi getirmeyebilir.
AK Parti kimine göre muhafazakâr kesime verdiği olumlu sinyali abartıyor. Bu yaklaşım, kendi içindeki liberal destekçileri, merkeze yakın seçmeni kızdırabilir. Milli Görüş tabanına yakınlaşma, merkezden uzaklaşma algısı yaratabilir.
İkincisi, milliyetçi söylem parti içinde artık barınamaz noktaya ulaşıyor. AK Parti’ye oy vermiş milliyetçi tabana yakın seçmen, Kürt açılımı sonrasında yön değiştirebilir.
Ve bence en önemlisi, geç açıklanan ekonomik paketlere rağmen artan işsizlik oranları tepki olarak sandığa yansıyabilir.
AK Parti yerel seçimdeki gerilemenin sorumlusu olarak gördüğü üç alanı, attığı adımlarla tamir etmeye çalışırken kendisine oy vermiş bazı seçmenleri kaybedebilir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma durumu da böyle bir şey olsa gerek.
Yorum