BİR başbakan için en üzücü olay, vatandaşları tarafından protesto edilmek olmalıdır.
Düşünün bir AKP’li milletvekilinin dönerci dükkânında özel olarak hazırlanmış döneri ***ifle yiyorsunuz.
Birden 6 üniversite öğrencisi size “Biz açız, harçlarımızı ödeyemiyoruz. Siz döner yiyorsunuz” diye bağırıyor.
Korumalarınız bu 6 genci derdest edip götürüyorlar.
Çevredeki vatandaşlar polisin gençleri gözaltına almasına ıslıklar ve alkışlarla tepki gösterip, onlara destek veriyorlar.
Önünüzdeki döneri yiyebilir misiniz? Lokmalar boğazınıza dizilmez mi?
Tayyip Bey’in yerden yere vurarak suçladığı o üniversiteler öğrencilerin karınlarını doyurmak için bin takla atarak 1-1.5 liraya yemek çıkarıyorlar.
(Bunu başaran rektörleri terör örgütü kurmak, yönetmek ve terör örgütüne üye olmak suçundan demir parmaklıklar arkasına kapatıp yargılıyoruz.)
YÖK ise harçlara yüzde yüzlere varan zamlar yapıyor.
Merak ediyorum Başbakan bu protestonun nedenlerini ilgililere sorma gereği duydu mu acaba?
* * *
Hoş Başbakan’ın şimdilerde aklı fikri “Kürt açılımı”nda. Bunlarla uğraşacak zamanı yok.
Hükümet başlattığı açılım sürecinde hiç kimsenin ne olduğunu, ne olacağını bilmediği bir bilmecenin içinde debelenip duruyor.
Başbakan daha iki ay önce efelene efelene “PKK’ya terör örgütü demeden onlarla kesinlikle konuşmam” dediği Ahmet Türk ve arkadaşlarıyla halvet oluverdi.
Bu ne tutarsızlıktır.
Bir devlet adamı bu kadar önemli bir konuda bu kadar keskin viraj alabilir mi?
Başbakan bir gün konuşmak zorunda kalabileceğini düşünmeliydi.
Ama Tayyip Bey’in sırtında hiçbir zaman yumurta küfesi olmadığı için sık sık dediklerinin tersini yapabiliyor.
“Konuşmam” diyor, konuşuyor, “Yapmam” diyor yapıyor, demokratlık nutukları atıyor, her geçen gün biraz daha otokrat oluyor.
* * *
Kürt kökenli insanlarımız bu ülkenin vatandaşlarıdır.
O nedenle “Kürt açılımı” tanımı yanlıştır.
Sorunu “demokrasi açılımı” olarak ele almak ve gereğini hızla yerine getirmek gerekir.
Sorun, Türkiye’deki demokrasi standardını yükselterek ve bunu bütün vatandaşlarımız için geçerli hale getirerek çözülür.
Bölgeler arasındaki dengesizlikleri giderecek ekonomik önlemler alınırsa kimlik sorunları da daha kolay aşılabilir.
İnsanlar rahat, huzur ve güven içinde yaşarlarsa, aşları, işleri olursa ülkelerine daha çok bağlanırlar, devlete daha çok saygı duyarlar.
Demokratik haklar Batı demokrasilerindeki çizgiye yükseltilmelidir.
Toplumu ayrıştırmaya götürecek gerçekçi olmayan hak talepleri sorunun çözümünü çıkmaza sokar.
Terör örgütünün tasfiyesi ve terörün sona erdirilmesi ilk koşuldur.
Bu, çözüm sürecini hem hızlandırır, hem de kolaylaştırır.
Hükümetin suskunluğu kafasında söyleyemediği veya söylemeye cesaret edemediği bir şeyler olduğu kuşkusunu doğuruyor.
Tarih, bir ülkenin geleceğini belirleyecek yaşamsal sorunların “saklı gizli” süreçlerle çözüldüğüne tanık olmamıştır.
Düşünün bir AKP’li milletvekilinin dönerci dükkânında özel olarak hazırlanmış döneri ***ifle yiyorsunuz.
Birden 6 üniversite öğrencisi size “Biz açız, harçlarımızı ödeyemiyoruz. Siz döner yiyorsunuz” diye bağırıyor.
Korumalarınız bu 6 genci derdest edip götürüyorlar.
Çevredeki vatandaşlar polisin gençleri gözaltına almasına ıslıklar ve alkışlarla tepki gösterip, onlara destek veriyorlar.
Önünüzdeki döneri yiyebilir misiniz? Lokmalar boğazınıza dizilmez mi?
Tayyip Bey’in yerden yere vurarak suçladığı o üniversiteler öğrencilerin karınlarını doyurmak için bin takla atarak 1-1.5 liraya yemek çıkarıyorlar.
(Bunu başaran rektörleri terör örgütü kurmak, yönetmek ve terör örgütüne üye olmak suçundan demir parmaklıklar arkasına kapatıp yargılıyoruz.)
YÖK ise harçlara yüzde yüzlere varan zamlar yapıyor.
Merak ediyorum Başbakan bu protestonun nedenlerini ilgililere sorma gereği duydu mu acaba?
* * *
Hoş Başbakan’ın şimdilerde aklı fikri “Kürt açılımı”nda. Bunlarla uğraşacak zamanı yok.
Hükümet başlattığı açılım sürecinde hiç kimsenin ne olduğunu, ne olacağını bilmediği bir bilmecenin içinde debelenip duruyor.
Başbakan daha iki ay önce efelene efelene “PKK’ya terör örgütü demeden onlarla kesinlikle konuşmam” dediği Ahmet Türk ve arkadaşlarıyla halvet oluverdi.
Bu ne tutarsızlıktır.
Bir devlet adamı bu kadar önemli bir konuda bu kadar keskin viraj alabilir mi?
Başbakan bir gün konuşmak zorunda kalabileceğini düşünmeliydi.
Ama Tayyip Bey’in sırtında hiçbir zaman yumurta küfesi olmadığı için sık sık dediklerinin tersini yapabiliyor.
“Konuşmam” diyor, konuşuyor, “Yapmam” diyor yapıyor, demokratlık nutukları atıyor, her geçen gün biraz daha otokrat oluyor.
* * *
Kürt kökenli insanlarımız bu ülkenin vatandaşlarıdır.
O nedenle “Kürt açılımı” tanımı yanlıştır.
Sorunu “demokrasi açılımı” olarak ele almak ve gereğini hızla yerine getirmek gerekir.
Sorun, Türkiye’deki demokrasi standardını yükselterek ve bunu bütün vatandaşlarımız için geçerli hale getirerek çözülür.
Bölgeler arasındaki dengesizlikleri giderecek ekonomik önlemler alınırsa kimlik sorunları da daha kolay aşılabilir.
İnsanlar rahat, huzur ve güven içinde yaşarlarsa, aşları, işleri olursa ülkelerine daha çok bağlanırlar, devlete daha çok saygı duyarlar.
Demokratik haklar Batı demokrasilerindeki çizgiye yükseltilmelidir.
Toplumu ayrıştırmaya götürecek gerçekçi olmayan hak talepleri sorunun çözümünü çıkmaza sokar.
Terör örgütünün tasfiyesi ve terörün sona erdirilmesi ilk koşuldur.
Bu, çözüm sürecini hem hızlandırır, hem de kolaylaştırır.
Hükümetin suskunluğu kafasında söyleyemediği veya söylemeye cesaret edemediği bir şeyler olduğu kuşkusunu doğuruyor.
Tarih, bir ülkenin geleceğini belirleyecek yaşamsal sorunların “saklı gizli” süreçlerle çözüldüğüne tanık olmamıştır.
Yorum