Önce SBS, sonra da ÖSS’ye yönelik çok önemli tespitlerde bulunduk. Türk eğitim sisteminin adeta enkaza döndüğüne ilişkin verileri ortaya koyduk. Bir başka ülkede olsa kıyametler kopardı. Ama Türkiye’de tık yok.
Ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne Milli Eğitim Bakanı, nedir bu eğitimin hali diye sormuyor, sorgulamıyor. Onlar kabahatli olduğu için kendi yaralarını kaşımıyor olabilirler. Peki muhalefet, eğitim sendikaları, eğitim fakülteleri, sivil toplum örgütleri ve veliler nerede?
Onlar neden sınavlarda alınan başarısızlıkları sorgulamıyor, eğitimin, gençlerin ve ülkemizin geleceğinin göz göre göre heba olduğunu haykırmıyor?
Gençler resmen üniversiteye küstü. Bundan daha büyük bir felaket olabilir mi? Bırakın vakıf üniversitelerini, devlet üniversitelerinin kontenjanları bile artık dolmuyor. Çünkü aldıkları eğitimin kendilerine bir yararı olacağına inanmıyorlar.
Atanamayan öğretmenler
Gençler eğitime ve hayata küstü de öğretmenler farklı mı? Bir dokun bin ah işit. Ama ne ilgilenenleri var ne de geleceğe yönelik umutları.
İşte size çok çarpıcı birkaç satır. Mardin Dargeçit‘ten:
“Bütün yazarlara bakıyorum Kürt açılımını yazıyorlar. Yemin ediyorum hiçbirini açıp okumuyorum. Hatta umurumda bile değil, ben de bir Kürdüm. Benim ve ailemin birinci dereceden sorunu, öğretmen olarak tıpkı diğer arkadaşlarım gibi atanmamadır. Huzurumuz bundan dolayı yoktur. Yok Güroymakmış yok Norşinmiş, yok bilmem neymiş. Bizim de köyümüzün ismi değiştirildi 1994’te. Yakıldı. Şimdi bomboş, bunun peşine düşmek yaşanan acıları ve sıkıntıları kaşımaktan başka ne işe yarar? Geçmiş değil, bize gelecek lazım. Öğretmen olarak devlette kadrolu çalışmak istiyorum. Başka da bir sorunum yok, sorunumuz geleceğimizdir.
Okulumu bitirdikten sonra bir yıl da ALES’e çalıştım. Tezsiz yüksek lisansımı da tamamladım. Tarih öğretmenliği için minimum 183 puan almam gerekiyordu, 181 puan aldım. Geçen yıl 178, bu yıl da 173. Yani giderek düşüyorum. Psikolojim bozuldu, bu yıl sınav öncesi öyle bir bunalım yaşadım ki anlatamam. Gerçekten hayatımın en buhranlı sınavıydı diyebilirim. Soru çözmekten köreldim resmen. Artık bir paranoyak gibiyiz.
Abbas ağabey lütfen bu konuyu yazın. Atanmayı bekleyen öğretmenlerin halleri çok kötü. ÖSS ve kontenjanlar değiştirilebilir. Yöntem ve stratejiler geliştirilir veya geriye götürülebilir. Ama bozulan sağlığımız ve ilerleyen yaşımızı geri getiremiyoruz. Neyin bedelini ödüyoruz? 2001’e kadar lanet olası KPSS diye bir sınav yoktu. Üniversiteyi bitiren herkese iş ve aş vardı şimdi ne oldu.” Türkiye’nin gerçek gündemi ne diye hiç uzağa gitmeyin. Ülkemizin neresinde olursanız olun, yoldan geçen üç genci çevirin ve sorun. En doğru cevabı, size onlar verecektir...
Yurtdışı eğitim
Türkiye’deki üniversiteler boş kalırken peki neden peş peşe yurtdışı eğitim fuarları düzenleniyor. Yabancı üniversitelerin biri gidiyor, diğeri geliyor. Önümüzdeki hafta başlayan iki fuar var. Biri CDS’nin diğeri de İEFT’nin. Arkasından başkaları da geliyor. Hem de sadece İstanbul’da değil Ankara, İzmir ve diğer bazı kentlere de.
Tıklım tıklım olan bu fuarlarda benim dikkatimi çeken gençlerimizin yeni arayışlar peşinde oldukları. Peki bizim üniversitelerimiz bunları veremiyor mu? Özellikle de vakıf üniversiteleri?
Arayışlara cevap veremiyorlar demek yanlış olur. Ama vakıf ve KKTC üniversiteleri ile veli ve gençler arasında bir güven erozyonu var. Bırakın parası olmayanı, olanın da kafasında kırk tane soru işareti var.
Ek kontenjanlar öncesinde üniversitelerimize düşen görev, bu güven bunalımını ortadan kaldırmak olmalıdır. Yurtdışı eğitim fuarlarını, belki de onların da izleyip, bizden farklı nasıl bir yöntem izlediklerini görmek gerekir.
Üniversitelerimizin boş, gençlerimizin de eğitimsiz kalmasının hiç kimseye bir yararı yok. Bu konuda herkes üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmelidir.
Özetin özeti: Türkiye’nin en önemli sorununun eğitim olduğunu ne olur artık anlayın!..
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.asp....08.2009&b=Hic kimse bu basarisizligin nedenlerini sorgulamayacak mi&a=Abbas Guclu&ver=70
Ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne Milli Eğitim Bakanı, nedir bu eğitimin hali diye sormuyor, sorgulamıyor. Onlar kabahatli olduğu için kendi yaralarını kaşımıyor olabilirler. Peki muhalefet, eğitim sendikaları, eğitim fakülteleri, sivil toplum örgütleri ve veliler nerede?
Onlar neden sınavlarda alınan başarısızlıkları sorgulamıyor, eğitimin, gençlerin ve ülkemizin geleceğinin göz göre göre heba olduğunu haykırmıyor?
Gençler resmen üniversiteye küstü. Bundan daha büyük bir felaket olabilir mi? Bırakın vakıf üniversitelerini, devlet üniversitelerinin kontenjanları bile artık dolmuyor. Çünkü aldıkları eğitimin kendilerine bir yararı olacağına inanmıyorlar.
Atanamayan öğretmenler
Gençler eğitime ve hayata küstü de öğretmenler farklı mı? Bir dokun bin ah işit. Ama ne ilgilenenleri var ne de geleceğe yönelik umutları.
İşte size çok çarpıcı birkaç satır. Mardin Dargeçit‘ten:
“Bütün yazarlara bakıyorum Kürt açılımını yazıyorlar. Yemin ediyorum hiçbirini açıp okumuyorum. Hatta umurumda bile değil, ben de bir Kürdüm. Benim ve ailemin birinci dereceden sorunu, öğretmen olarak tıpkı diğer arkadaşlarım gibi atanmamadır. Huzurumuz bundan dolayı yoktur. Yok Güroymakmış yok Norşinmiş, yok bilmem neymiş. Bizim de köyümüzün ismi değiştirildi 1994’te. Yakıldı. Şimdi bomboş, bunun peşine düşmek yaşanan acıları ve sıkıntıları kaşımaktan başka ne işe yarar? Geçmiş değil, bize gelecek lazım. Öğretmen olarak devlette kadrolu çalışmak istiyorum. Başka da bir sorunum yok, sorunumuz geleceğimizdir.
Okulumu bitirdikten sonra bir yıl da ALES’e çalıştım. Tezsiz yüksek lisansımı da tamamladım. Tarih öğretmenliği için minimum 183 puan almam gerekiyordu, 181 puan aldım. Geçen yıl 178, bu yıl da 173. Yani giderek düşüyorum. Psikolojim bozuldu, bu yıl sınav öncesi öyle bir bunalım yaşadım ki anlatamam. Gerçekten hayatımın en buhranlı sınavıydı diyebilirim. Soru çözmekten köreldim resmen. Artık bir paranoyak gibiyiz.
Abbas ağabey lütfen bu konuyu yazın. Atanmayı bekleyen öğretmenlerin halleri çok kötü. ÖSS ve kontenjanlar değiştirilebilir. Yöntem ve stratejiler geliştirilir veya geriye götürülebilir. Ama bozulan sağlığımız ve ilerleyen yaşımızı geri getiremiyoruz. Neyin bedelini ödüyoruz? 2001’e kadar lanet olası KPSS diye bir sınav yoktu. Üniversiteyi bitiren herkese iş ve aş vardı şimdi ne oldu.” Türkiye’nin gerçek gündemi ne diye hiç uzağa gitmeyin. Ülkemizin neresinde olursanız olun, yoldan geçen üç genci çevirin ve sorun. En doğru cevabı, size onlar verecektir...
Yurtdışı eğitim
Türkiye’deki üniversiteler boş kalırken peki neden peş peşe yurtdışı eğitim fuarları düzenleniyor. Yabancı üniversitelerin biri gidiyor, diğeri geliyor. Önümüzdeki hafta başlayan iki fuar var. Biri CDS’nin diğeri de İEFT’nin. Arkasından başkaları da geliyor. Hem de sadece İstanbul’da değil Ankara, İzmir ve diğer bazı kentlere de.
Tıklım tıklım olan bu fuarlarda benim dikkatimi çeken gençlerimizin yeni arayışlar peşinde oldukları. Peki bizim üniversitelerimiz bunları veremiyor mu? Özellikle de vakıf üniversiteleri?
Arayışlara cevap veremiyorlar demek yanlış olur. Ama vakıf ve KKTC üniversiteleri ile veli ve gençler arasında bir güven erozyonu var. Bırakın parası olmayanı, olanın da kafasında kırk tane soru işareti var.
Ek kontenjanlar öncesinde üniversitelerimize düşen görev, bu güven bunalımını ortadan kaldırmak olmalıdır. Yurtdışı eğitim fuarlarını, belki de onların da izleyip, bizden farklı nasıl bir yöntem izlediklerini görmek gerekir.
Üniversitelerimizin boş, gençlerimizin de eğitimsiz kalmasının hiç kimseye bir yararı yok. Bu konuda herkes üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmelidir.
Özetin özeti: Türkiye’nin en önemli sorununun eğitim olduğunu ne olur artık anlayın!..
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.asp....08.2009&b=Hic kimse bu basarisizligin nedenlerini sorgulamayacak mi&a=Abbas Guclu&ver=70
Yorum