Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com 10 yıl önceki depremin 10 yıl sonraki sürprizi!
Adı Haydar Albayrak; 1999 depreminde Yalova Çınarcık’ta oturuyordu. Depremde evi yıkıldı. Ailesinden kimseye bir şey olmadı. Ancak aynı siteden 18 kişi hayatını kaybetti. Depremden hemen sonra İstanbul Barosu’ndan ve Bursa Barosu’ndan bir grup avukat, ücretsiz olarak onların davalarını takip edeceklerini bildirdiler.
Avukatlar geldiler.
Onları buldular.
Adalet var bu ülkede.
Adalete gidelim.
Can ve mal kaybınızın bedelini adalet aracılığıyla sizlere çürük bina yapanlardan isteyelim dediler.
Vekâletler verildi.
Vekâletler alındı.
Yalova’da evler yapıp satan müteahhit ve ortakları hakkında davalar açıldı.
Davalarını takip etmediler.
İlgilenmediler.
Haberdar olmadılar.
10 yıl geçti.
Hiçbir duruşmaya katılmadılar.
Vekâlet verdikleri avukatlar da, nedense onları bilgilendirme ihtiyacını, hiç duymadılar.
***
10 yıl böyle geçti.
10 yıl sonra 2009’da.
Müteahhidin avukatlarından adreslerine “dava ile ilgili” bir yazı geldi. Yazıda bir dava sonucuna göre İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’ne ödeme yapmaları gerektiği, yapmazlarsa “icra yoluyla” haciz işlemi uygulanacağı bildirildi.
Hayat sürprizlerle dolu!
Evi yıkılan onlar.
Yakınları ölen onlar.
Dava açan onlar.
Davayı kazanan onlar.
İcraya verilen onlar.
Nasıl olur diye avukatlarını aradılar. Bulamadılar. Bir daha aradılar. Yine bulamadılar. Aradılar, aradılar, kendi avukatlarını bulamadılar.
Yılmadılar.
Davayı kazanmış birileri olarak kendilerinden haciz yoluyla istenen bu paranın ne olduğunu anlamak üzere bu kez depremde yıkılan çürük bina yaptığı için hapiste yatmakta olan müteahhitlerinin avukatına ulaşmayı düşündüler.
Onu buldular.
İstenen, avukatlık ücretiydi.
***
Nasıl olur?
Onlar davayı kazanmıştı?
Avukatlık ücretini davayı kazanan değil kaybeden öder. Karar metnini görmek istediler. Avukatlar onlara karar metnini göstermediler. Sadece “mahkeme avukatlık ücretini ödemenizi karara bağlamış” diye bilgi verdiler. İcra dairesi kapıya dayanmak üzereydi, istenen parayı ödemek zorunda kaldılar. Ancak işin peşini de bırakmadılar.
Adliyeye gittiler.
Dosyayı incelediler.
Mahkeme müteahhidi suçlu bulmuş, depremde evleri zarar görenlere 2 bin 769 TL tazminat ödemeleri kararı almıştı. 10 yıl süren davada faizlendirildiğinde epey para alacaklardı.
Ancak alamayacaklardı!
“Hakları var, alacakları yok durumuna” düşmüşlerdi. Müteahhit, malsız, mülksüz, on parasız görünüyordu, tahsil imkânı yoktu. Aradan 10 sene geçmişti, ödeme gücü olmadığı için çürük bina yaptığı insanların mahkemece karar altına alınmış tazminatlarını ödeyemeyen müteahhidin avukatına; ücretini de onlar ödüyorlar.
İstanbul Barosu da susuyordu.
Bursa Barosu sessiz kalmıştı.
Ben bu öyküyü niçin yazıyorum? İbret dersi çıksın diye yazıyorum. Yarın yine deprem olursa; çürük bina yapan müteahhitlere ve çürük bina yapılmasına göz yuman belediye yönetimlerine dava açacak cesareti gösterecek olanlar, müteahhidin avukatının ücretini de hazır etmeliler.
Adı Haydar Albayrak; 1999 depreminde Yalova Çınarcık’ta oturuyordu. Depremde evi yıkıldı. Ailesinden kimseye bir şey olmadı. Ancak aynı siteden 18 kişi hayatını kaybetti. Depremden hemen sonra İstanbul Barosu’ndan ve Bursa Barosu’ndan bir grup avukat, ücretsiz olarak onların davalarını takip edeceklerini bildirdiler.
Avukatlar geldiler.
Onları buldular.
Adalet var bu ülkede.
Adalete gidelim.
Can ve mal kaybınızın bedelini adalet aracılığıyla sizlere çürük bina yapanlardan isteyelim dediler.
Vekâletler verildi.
Vekâletler alındı.
Yalova’da evler yapıp satan müteahhit ve ortakları hakkında davalar açıldı.
Davalarını takip etmediler.
İlgilenmediler.
Haberdar olmadılar.
10 yıl geçti.
Hiçbir duruşmaya katılmadılar.
Vekâlet verdikleri avukatlar da, nedense onları bilgilendirme ihtiyacını, hiç duymadılar.
***
10 yıl böyle geçti.
10 yıl sonra 2009’da.
Müteahhidin avukatlarından adreslerine “dava ile ilgili” bir yazı geldi. Yazıda bir dava sonucuna göre İstanbul 14. İcra Müdürlüğü’ne ödeme yapmaları gerektiği, yapmazlarsa “icra yoluyla” haciz işlemi uygulanacağı bildirildi.
Hayat sürprizlerle dolu!
Evi yıkılan onlar.
Yakınları ölen onlar.
Dava açan onlar.
Davayı kazanan onlar.
İcraya verilen onlar.
Nasıl olur diye avukatlarını aradılar. Bulamadılar. Bir daha aradılar. Yine bulamadılar. Aradılar, aradılar, kendi avukatlarını bulamadılar.
Yılmadılar.
Davayı kazanmış birileri olarak kendilerinden haciz yoluyla istenen bu paranın ne olduğunu anlamak üzere bu kez depremde yıkılan çürük bina yaptığı için hapiste yatmakta olan müteahhitlerinin avukatına ulaşmayı düşündüler.
Onu buldular.
İstenen, avukatlık ücretiydi.
***
Nasıl olur?
Onlar davayı kazanmıştı?
Avukatlık ücretini davayı kazanan değil kaybeden öder. Karar metnini görmek istediler. Avukatlar onlara karar metnini göstermediler. Sadece “mahkeme avukatlık ücretini ödemenizi karara bağlamış” diye bilgi verdiler. İcra dairesi kapıya dayanmak üzereydi, istenen parayı ödemek zorunda kaldılar. Ancak işin peşini de bırakmadılar.
Adliyeye gittiler.
Dosyayı incelediler.
Mahkeme müteahhidi suçlu bulmuş, depremde evleri zarar görenlere 2 bin 769 TL tazminat ödemeleri kararı almıştı. 10 yıl süren davada faizlendirildiğinde epey para alacaklardı.
Ancak alamayacaklardı!
“Hakları var, alacakları yok durumuna” düşmüşlerdi. Müteahhit, malsız, mülksüz, on parasız görünüyordu, tahsil imkânı yoktu. Aradan 10 sene geçmişti, ödeme gücü olmadığı için çürük bina yaptığı insanların mahkemece karar altına alınmış tazminatlarını ödeyemeyen müteahhidin avukatına; ücretini de onlar ödüyorlar.
İstanbul Barosu da susuyordu.
Bursa Barosu sessiz kalmıştı.
Ben bu öyküyü niçin yazıyorum? İbret dersi çıksın diye yazıyorum. Yarın yine deprem olursa; çürük bina yapan müteahhitlere ve çürük bina yapılmasına göz yuman belediye yönetimlerine dava açacak cesareti gösterecek olanlar, müteahhidin avukatının ücretini de hazır etmeliler.