Necati Doğru Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com PKK’lı Karayılan açılımcılardan dürüst!
Açılımcı piyasasına yeni katılanlar var; biz kardeşiz, bölünmeyiz, kan akmasın, anneler ağlamasın, “solcular da açılıma hemen katılsın” diyerek seçkin demokratlık yükseltiyorlar.
Şimdi moda bu!
Kan akmasın.
Analar ağlamasın!
Sanki kan aksın, anneler ağlasın, Türk ile Kürt birbirini boğazlasın, 25 yıl süren ölme-öldürme 25 yıl daha sürsün, çözüm olmasın, barış gelmesin diyen var.
Açılımcılar ayıp ediyor.
Halkı aptal yerine koyuyor.
Gerçeği saklıyorlar.
Çatışmayı, ölmeyi, öldürmeyi isteyen, dileyen PKK’dır. 25 yıl önce Abdullah Öcalan’ın başlattığı başkaldırı, emperyalizmin Orta Doğu petrollerine sahip olmak için “böl-bağımlı yap-yönet” stratejisi uyarınca ABD ve AB tarafından desteklendi, kayırıldı, gözetildi.
40 bin kişi öldü.
Güneydoğu yandı, yıkıldı.
Köyler, kasabalar boşaldı.
Yoksulluk, işsizlik yükseldi.
Doğruysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ekonomik maliyeti 300 milyar dolar oldu.
***
Sorumlusu PKK’dır.
Abdullah Öcalan’dır.
40 bin kişinin ölümüne sebep olan Türkler değildir, Türk ordusu da değildir. Açılımcılar, yazar Orhan Pamuk’un, Nobel Ödülü’nü almadan önce, belgesiz, kanıtsız sorumsuzca konuştuğu gibi, sanki 40 bin kişiyi öldüren, kanın akmasına, annelerin ağlamasına, babaların kahrolmasına, köylerin boşalmasına, yoksulluğun artmasına neden olan Türklermiş gibi anlatıyorlar ve “gel özür dile, açılıma sen de katıl...” bezirgânlığı yapıyorlar.
Açılımcı gazeteciler!
Rol çalan artist gibi.
Gazetecinin görevi “açılım paketinin içinde ne var” bunu merak etmek, bulmak ve halka açıklamaktır. Gazetecinin görevi “Türkler Kürtleri ezdi, 40 bin kişi öldü, köyler boşaltıldı, barış yapalım, neye mal olursa olsun bu sorunu çözelim” yalan propagandasının aleti olmak değildir.
***
Gazetecinin görevi uyarmaktır.
İktidar partisine dönüp sormaktır.
Siz gerçekten ABD’den bağımsız olarak “akan kan dursun açılımı” yapmak isteseydiniz, 7 yıl beklemezdiniz, 7 yıl bekledikten sonra da öncelikli olarak sizi destekleyen yazarları toplamak yerine ortaya “içeriği belli bir yapılacaklar planı” koyardınız. Niçin bunu yapmadınız? Bizi ne diye topluyorsunuz? Biz gazeteciler; “devlet terör örgütüyle nasıl anlaşır da barış gelir” uzmanı değiliz.
Şu anlaşılıyor.
Açılımcı demokratlar(!) hem bizi, hem de İmralı’da hapis PKK lideri Abdullah Öcalan’ı uyutma peşindeler. Bunu ilk anlayan da Abdullah Öcalan’dan sonra örgütün başına geçen Murat Karayılan oldu. Kandil Dağı’nda Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide Karayılan, Türkiye’yi, Öcalan’ın “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı ve “Türk devleti ilk önce özür dilemeli... Gerçek ve Barışma Komisyonu gerekebilir” dedi.
Karayılan, açılımcıdan dürüst.
Hiç değilse “içeriği” saklamıyor.
Açılımcı piyasasına yeni katılanlar var; biz kardeşiz, bölünmeyiz, kan akmasın, anneler ağlamasın, “solcular da açılıma hemen katılsın” diyerek seçkin demokratlık yükseltiyorlar.
Şimdi moda bu!
Kan akmasın.
Analar ağlamasın!
Sanki kan aksın, anneler ağlasın, Türk ile Kürt birbirini boğazlasın, 25 yıl süren ölme-öldürme 25 yıl daha sürsün, çözüm olmasın, barış gelmesin diyen var.
Açılımcılar ayıp ediyor.
Halkı aptal yerine koyuyor.
Gerçeği saklıyorlar.
Çatışmayı, ölmeyi, öldürmeyi isteyen, dileyen PKK’dır. 25 yıl önce Abdullah Öcalan’ın başlattığı başkaldırı, emperyalizmin Orta Doğu petrollerine sahip olmak için “böl-bağımlı yap-yönet” stratejisi uyarınca ABD ve AB tarafından desteklendi, kayırıldı, gözetildi.
40 bin kişi öldü.
Güneydoğu yandı, yıkıldı.
Köyler, kasabalar boşaldı.
Yoksulluk, işsizlik yükseldi.
Doğruysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ekonomik maliyeti 300 milyar dolar oldu.
***
Sorumlusu PKK’dır.
Abdullah Öcalan’dır.
40 bin kişinin ölümüne sebep olan Türkler değildir, Türk ordusu da değildir. Açılımcılar, yazar Orhan Pamuk’un, Nobel Ödülü’nü almadan önce, belgesiz, kanıtsız sorumsuzca konuştuğu gibi, sanki 40 bin kişiyi öldüren, kanın akmasına, annelerin ağlamasına, babaların kahrolmasına, köylerin boşalmasına, yoksulluğun artmasına neden olan Türklermiş gibi anlatıyorlar ve “gel özür dile, açılıma sen de katıl...” bezirgânlığı yapıyorlar.
Açılımcı gazeteciler!
Rol çalan artist gibi.
Gazetecinin görevi “açılım paketinin içinde ne var” bunu merak etmek, bulmak ve halka açıklamaktır. Gazetecinin görevi “Türkler Kürtleri ezdi, 40 bin kişi öldü, köyler boşaltıldı, barış yapalım, neye mal olursa olsun bu sorunu çözelim” yalan propagandasının aleti olmak değildir.
***
Gazetecinin görevi uyarmaktır.
İktidar partisine dönüp sormaktır.
Siz gerçekten ABD’den bağımsız olarak “akan kan dursun açılımı” yapmak isteseydiniz, 7 yıl beklemezdiniz, 7 yıl bekledikten sonra da öncelikli olarak sizi destekleyen yazarları toplamak yerine ortaya “içeriği belli bir yapılacaklar planı” koyardınız. Niçin bunu yapmadınız? Bizi ne diye topluyorsunuz? Biz gazeteciler; “devlet terör örgütüyle nasıl anlaşır da barış gelir” uzmanı değiliz.
Şu anlaşılıyor.
Açılımcı demokratlar(!) hem bizi, hem de İmralı’da hapis PKK lideri Abdullah Öcalan’ı uyutma peşindeler. Bunu ilk anlayan da Abdullah Öcalan’dan sonra örgütün başına geçen Murat Karayılan oldu. Kandil Dağı’nda Le Monde gazetesi ile yaptığı söyleşide Karayılan, Türkiye’yi, Öcalan’ın “yol haritası”nı kabul etmeye çağırdı ve “Türk devleti ilk önce özür dilemeli... Gerçek ve Barışma Komisyonu gerekebilir” dedi.
Karayılan, açılımcıdan dürüst.
Hiç değilse “içeriği” saklamıyor.
Yorum