Amerikan Binaları Neden Yıkılmamıştı?

Kapat
X
 
  • Zaman
  • Gösterim
Clear All
yeni mesajlar
  • sak55
    Banned
    • 30-05-2008
    • 2059

    Amerikan Binaları Neden Yıkılmamıştı?

    Mehmet Altan
    mehmetaltan@stargazete.com

    Yazının kaynağına gitmek için tıklayınız...


    Amerikan Binaları Neden Yıkılmamıştı?
    “Ciddi bir denetimin ve dört dörtlük demokrasi geleneğinin olmadığı bir ülkede, sadece egemen konumdaki ‘yönetenin’ ***filiğini sağlama alan ‘kutsal devlet’, ‘egemenliği ve bağımsızlığı’ ön plana çıkaran bir hamaset edebiyatına hız vermiş.
    Ama egemen ve bağımsız olanlar hep yönetenler olmuş. Halk ne egemenlikten ne de bağımsızlıktan payını alabilmiş. ‘Eğer hepimiz egemen ve bağımsızsak neden hep ben acı çekiyorum, neden hep ben fakirim, neden hep ben ölüyorum’ diye soramamış. Sormak aklına gelmemiş.
    ‘Yönetenleri’, ‘yönetilenler’ hiçbir zaman denetleyememişler.
    Bu denetimsizliğin sonuçlarını da son deprem faciasında hep birlikte acı çekerek gördük ve görmeye devam ediyoruz.
    ***
    Dünya televizyonları ve yayın organları Türkiye’deki yönetimi yerden yere vuruyor.
    Hem her yandan insani yardım yağıyor ve enkaz altındaki çaresiz vatandaşlarımıza devletin uzatamadığı eli dünya uzatıyor, hem de aynı dünya evrensel bir akılla olup biteni anlamaya çalışıyor. Anladığı şey, Türkiye’de devlet etiketi altında yan gelip yatanların hiçbir işe yaramadığı.
    ***
    Associated Press Haber Ajansı, aynı şiddetteki bir depremin ABD’nin deprem kuşağında bulunan San Fransisko’da pek bir şey yapamayacağını vurgularken, Türkiye’deki bir haber de Amerikalıların bu tespitini köküne kadar doğruluyor:
    ‘Bundan 40 yıl önce Karamürsel ve Yalova arasında kurulan NATO üssü için iki bin beş yüz Amerikalı asker, buraya geldi. Askerlerin bir kısmı Yalova’da ev yaptırma yolunu tercih ettiler.
    Ancak Amerikan askerlerinin evlerde kullanılacak malzeme ve bina planına ilişkin projelerde büyük hassasiyet gösterdikleri ve deprem hattındaki Yalova’da istenilen standartlar sağlanmadan ev almayı reddettikleri öğrenildi.’
    Amerikalılar için yapılan evler deprem sonrasında da dimdik ayakta kalmış.
    Hâlbuki Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nın yeni binaları bile çökmüş durumda.
    Acaba neden?
    ***
    Nedeni, yaşamakta olduğumuz inanılmaz boyuttaki facia sırasında Türkiye şu sloganla yakaladı:
    ‘Deprem öldürmüyor, binalar öldürüyor.’
    Yıllardır ölen onca insana rağmen, bu ‘cinayet ekonomisinin’ neden değişmediğini, Prof. Dr. Eser Karakaş şöyle açıklıyordu:
    ‘Türkiye’deki siyaseti çok ağırlıklı olarak müteahhitler finanse ediyor. Bu finansman karşılığında da siyasetçi, buna bütün siyasi partiler dâhil, o müteahhitlere dünya standartlarının çok üzerinde fiyatlarla ihaleler veriyor. Dünya standartlarında yüz lira olan bir ihale 170 liraya veriliyor. Bu 70 liralık farkın bir miktarı müteahhidin ve siyasetçinin cebine giriyor. Ama 50-55 lirası doğrudan siyasetin finansmanına gidiyor.
    Geçen yıl sıradan bir lodos fırtınasında Bursa’da bir okulun çatısı uçtu, 6 çocuk öldü. Müteahhit geçenlerde beraat etti. O okul ihalesine, Gümrük Birliği Anlaşması’nın öngördüğü gibi Avrupalı firmalar girseydi, o çocuklar bugün yaşıyor olacaklardı, ölmeyeceklerdi.’
    ***
    Türkiye’de hırsız müteahhitlerin ‘cinayetlerinden’ kurtulmanın en etkin yollarından biri de şüphesiz ihale yasasını değiştirmek ve bunu dış rekabete açmak.
    Ama ‘devletimizin bağımsızlığı’ naraları bu çökmüş ve kokuşmuş sistemi sürdürmeyi amaçladığı için bu da yapılamıyor.
    Türkiye’nin vatandaşları, Ankara’daki soygun sistemi sürebilsin diye ölüyor.
    ***
    Denetlenmeyi reddeden ‘kutsal devlet’ anlayışı ve dünya rekabetini ül***e sokmayan ‘bağımsız Türkiye’ avazeleri katil müteahhitleri zengin edip, çapsız siyasetçilere iktidar yolunu açtı.
    Bunun bedelini binlerce insanımız ölerek ödedi.
    Kutsal devleti insandan daha üstün tutmasak ve ‘bağımsızlık’ diye bağıranların bu bağırtının ardında neyi sakladıklarını merak edip, hesap sorsaydık o insanlar ölmeyecekti.”
    ***
    Ne yakıcı işsizlik rakamları...
    Ne Kürt Açılımı...
    Ben gene 17 Ağustos depreminde ve “on yıl önce” o depremin hemen ertesinde yazdığım “kökten devletçilerin bağımsız Türkiye’si” başlıklı yazımın olduğu noktadayım.
    ‘İnsan odaklı’ bir zihniyet olmadıkça, Gölcük’te Amerikalının yaptırttığı bina yıkılmıyor ama bizim binlerce insanımız ‘insan’ yerine konmadığı için ölüp gidiyor...
    On yıl geçti de, bir şey mi değişti?
İşlem Yapılıyor