Hurşit DOÐAN
Türk Sorunu
Kavramlar önemlidir. Medeniyet ve bilim kavramlar üzerine inşa edilir.
“Kürt açılımı”, “Kürt sorunu”, “demokrasi açılımı” diyerek başlanılan sürecin adının iyi konması lazım.
Bu süreçteki soruna “demokrasi sorunu”, “Türkiye’nin sorunu”, “terör sorunu” vs deyin ama “Kürt sorunu” demeyin; derseniz hata edersiniz.
Etnik jargon tehlikeli bir jargondur. Etnik jargonla etnik sorunu çözemezsiniz.
Soruna “Kürt sorunu” derseniz arkasından Türk sorunu, Laz sorunu, Arap sorunu, Rum sorunu gelir. Herkes kendisinin farklı olduğunu ve farklı noktalarını düşünmeye başlar. Alt basamaklara iner ve Zaza, Kurmanc,
Türkmen, Yörük, Tatar, Avşar… sorunu olur.
Evet, ortada abartılacak kadar olmasa da bir sorun var. Çözülmesi ve bunun için herkesin elini taşın altına koyması gerek.
Ama sorun ne?
Sorunun tanımı önemli. Yani teşhis önemlidir. Teşhis olmadan “hele bir başlayalım şu ameliyata” şeklinde tedaviye geçemezsiniz. Yoksa hasta masada kalır.
Hükümet bu süreçte çok aceleci davranıyor. Bu kavram kargaşası da buradan başladı. Daha sorunun, sürecin, açılımın adı konmadan yola çıkıldı. Göç yolda düzülür mantığı. Ama bu süreç tehlikeli bir süreç.
Hükümet kavramı kendisinin kullanmadığı inancında ve medyayı suçluyor. Medyayı hazırlamak da hükümetin görevi değil midir?
Kürt sorunundan, Kürt açılımından ne anlıyorsunuz?
Birisi çıkar da “Türk sorununu çözün, bu sorun Türk sorunu” derse ne dersiniz?
Bu ülkede bir zamanlar Türklerin müziği yasaklanmadı mı?
Devlet vergiyi Türklerden alıp (İstanbul, Bursa, Kocaeli…) Kürtlere (Hakkari, Van, Bitlis…) vermiyor mu?
Ankara’da bile hala devlet yatırım yapmadığı için yeterli suyu, elektriği, yolu olmayan köyler mevcut değil mi?
Kürt olmayan yörelerdeki devlet dairesi ya da ortak alan olarak adlandırılan okul, cami, karakol gibi binaların çoğunu halk kendisi yaparken Doğu, Güneydoğuda hep devlet yapmıyor mu?
Nüfus planlaması diye Türkün kökünü kurutmadılar mı? Bugün iki çocuktan fazla çocuk yapmak ayıplanmıyor mu?
Milletin %50 oyunu alıp asılan başbakan Türk müydü, Kürt müydü?
Darbeler ve muhtıralar Türklere karşı mı Kürtlere karşı mı yapıldı?
12 Eylül işkenceleri Türklere mi Kürtlere mi yapıldı? Mesela Mamak zındanlarında yatanlar kimdi? Muhsin Yazıcıoğlu gibi suçsuz yere 7.5 sene hücrede yatanlar Türk müydü Kürt müydü?
Başörtüsü nedeniyle okullardan atılanlar, gözyaşı dökenler, 0 yanlış yapmasına rağmen katsayı sorunu nedeniyle istediği okula gidemeyenler Türk müydü Kürt müydü?
Yıllardır birilerinin planlı bir şekilde dayattığı “öztürkçe” safsatası Kürt diline mi yoksa Türk diline mi darbedir? Bu nasıl öztürkçe ise öztürkçe konuştukça
Türkî cumhuriyetlerle anlaşamıyoruz.
Doğuya yatırım teşvikleri, memurlara mahrumiyet tazminatları Türklerin kalkınmasına mı Kürtlerin kalkınmasına mı hizmet ediyor?
Bakanımız yine 10 milyar dolarlık paket açıyor. Yoksa bu da bir taktik mi? Şiddetle korkut, tehdit et, parayı kap.
İrticai isim diye haşmetlu, devletlu Kenan Paşamız tarafından değiştirilen Çayırşeyhi kasabasının adı Çayırgülü oldu? Burası Kürt kasabası mı Türk kasabası mı?
Okullarda ve memuriyette Türkçemi yoksa başka diller mi teşvik ediliyor. Mesela KPDS’den iyi Türkçe bileme mi para veriliyor
Bu sorular uzar gider. Demem o ki var olan sorunlar hepimizin sorunu, demokrasi sorunu.
Demokratik açılımlar yapalım ama Kürtlük, Türklük, Lazlık, Çerkezlik… derseniz iş sarpa sarar.
“Öteki”leştirerek başlamak yanlış olur.
Sorunun adını doğru koyalım. Terör sorununa “Kürt sorunu” derseniz Kürtleri sorunlu göstermiş olursunuz.
Terörist olmayan, teröre destek vermeyen, terörle mücadele eden birlik ve beraberlikten yana büyük Kürt kitleyi nereye koyacaksınız?
Etnik ayrılık jargonu bölücüdür. Bölücü jargonla birlik beraberlik sağlayamazsınız.
Dış güçlerin ve PKK teröristinin etnik tuzağına düşmüş olursunuz. Süre de biçeyim size 10, bilemediniz 20 yıl sonra da bölünürsünüz. Bu işin vebali de size düşer.
1960’larda atılan tohumlar 2009’da bu hale geldi. Şimdi süreci iyi yönetemezseniz daha da hızlı bir çöküş olur.
Ayrılık noktaları değil, birlik noktaları arayalım. Din, demokrasi, birlikte yaşama arzusu bu ortak noktalardan.
Bu süreçte en samimi olmayan kesimler ise DTP’nin Emine Ayna grubu, MHP ve CHP’nin şahinleri gözüküyor. Bu tavırların da sonu bölünme. Bazen böldürmeyeceğim derken de böldürebilirsiniz.
DTP bazı illerde “Muhatap Öcalan” pankartları açarak çözümden yana olmadığını fiilen gösteriyor. Atalar ne demiş “bela arayan belasını bulur.” Sorun arayan sorunu, çözüm arayan da çözümü bulur.
Sorunlu noktaları ortadan kaldıralım ama sorunsuz noktamız o kadar çok ki.
Teröristi muhatap almak çamura batmaktır.
Devletin muhatabı demokrasiden, birlik ve beraberlikten yana olan vatandaşlarıdır.
" http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=241231 "
Türk Sorunu
Kavramlar önemlidir. Medeniyet ve bilim kavramlar üzerine inşa edilir.
“Kürt açılımı”, “Kürt sorunu”, “demokrasi açılımı” diyerek başlanılan sürecin adının iyi konması lazım.
Bu süreçteki soruna “demokrasi sorunu”, “Türkiye’nin sorunu”, “terör sorunu” vs deyin ama “Kürt sorunu” demeyin; derseniz hata edersiniz.
Etnik jargon tehlikeli bir jargondur. Etnik jargonla etnik sorunu çözemezsiniz.
Soruna “Kürt sorunu” derseniz arkasından Türk sorunu, Laz sorunu, Arap sorunu, Rum sorunu gelir. Herkes kendisinin farklı olduğunu ve farklı noktalarını düşünmeye başlar. Alt basamaklara iner ve Zaza, Kurmanc,
Türkmen, Yörük, Tatar, Avşar… sorunu olur.
Evet, ortada abartılacak kadar olmasa da bir sorun var. Çözülmesi ve bunun için herkesin elini taşın altına koyması gerek.
Ama sorun ne?
Sorunun tanımı önemli. Yani teşhis önemlidir. Teşhis olmadan “hele bir başlayalım şu ameliyata” şeklinde tedaviye geçemezsiniz. Yoksa hasta masada kalır.
Hükümet bu süreçte çok aceleci davranıyor. Bu kavram kargaşası da buradan başladı. Daha sorunun, sürecin, açılımın adı konmadan yola çıkıldı. Göç yolda düzülür mantığı. Ama bu süreç tehlikeli bir süreç.
Hükümet kavramı kendisinin kullanmadığı inancında ve medyayı suçluyor. Medyayı hazırlamak da hükümetin görevi değil midir?
Kürt sorunundan, Kürt açılımından ne anlıyorsunuz?
Birisi çıkar da “Türk sorununu çözün, bu sorun Türk sorunu” derse ne dersiniz?
Bu ülkede bir zamanlar Türklerin müziği yasaklanmadı mı?
Devlet vergiyi Türklerden alıp (İstanbul, Bursa, Kocaeli…) Kürtlere (Hakkari, Van, Bitlis…) vermiyor mu?
Ankara’da bile hala devlet yatırım yapmadığı için yeterli suyu, elektriği, yolu olmayan köyler mevcut değil mi?
Kürt olmayan yörelerdeki devlet dairesi ya da ortak alan olarak adlandırılan okul, cami, karakol gibi binaların çoğunu halk kendisi yaparken Doğu, Güneydoğuda hep devlet yapmıyor mu?
Nüfus planlaması diye Türkün kökünü kurutmadılar mı? Bugün iki çocuktan fazla çocuk yapmak ayıplanmıyor mu?
Milletin %50 oyunu alıp asılan başbakan Türk müydü, Kürt müydü?
Darbeler ve muhtıralar Türklere karşı mı Kürtlere karşı mı yapıldı?
12 Eylül işkenceleri Türklere mi Kürtlere mi yapıldı? Mesela Mamak zındanlarında yatanlar kimdi? Muhsin Yazıcıoğlu gibi suçsuz yere 7.5 sene hücrede yatanlar Türk müydü Kürt müydü?
Başörtüsü nedeniyle okullardan atılanlar, gözyaşı dökenler, 0 yanlış yapmasına rağmen katsayı sorunu nedeniyle istediği okula gidemeyenler Türk müydü Kürt müydü?
Yıllardır birilerinin planlı bir şekilde dayattığı “öztürkçe” safsatası Kürt diline mi yoksa Türk diline mi darbedir? Bu nasıl öztürkçe ise öztürkçe konuştukça
Türkî cumhuriyetlerle anlaşamıyoruz.
Doğuya yatırım teşvikleri, memurlara mahrumiyet tazminatları Türklerin kalkınmasına mı Kürtlerin kalkınmasına mı hizmet ediyor?
Bakanımız yine 10 milyar dolarlık paket açıyor. Yoksa bu da bir taktik mi? Şiddetle korkut, tehdit et, parayı kap.
İrticai isim diye haşmetlu, devletlu Kenan Paşamız tarafından değiştirilen Çayırşeyhi kasabasının adı Çayırgülü oldu? Burası Kürt kasabası mı Türk kasabası mı?
Okullarda ve memuriyette Türkçemi yoksa başka diller mi teşvik ediliyor. Mesela KPDS’den iyi Türkçe bileme mi para veriliyor
Bu sorular uzar gider. Demem o ki var olan sorunlar hepimizin sorunu, demokrasi sorunu.
Demokratik açılımlar yapalım ama Kürtlük, Türklük, Lazlık, Çerkezlik… derseniz iş sarpa sarar.
“Öteki”leştirerek başlamak yanlış olur.
Sorunun adını doğru koyalım. Terör sorununa “Kürt sorunu” derseniz Kürtleri sorunlu göstermiş olursunuz.
Terörist olmayan, teröre destek vermeyen, terörle mücadele eden birlik ve beraberlikten yana büyük Kürt kitleyi nereye koyacaksınız?
Etnik ayrılık jargonu bölücüdür. Bölücü jargonla birlik beraberlik sağlayamazsınız.
Dış güçlerin ve PKK teröristinin etnik tuzağına düşmüş olursunuz. Süre de biçeyim size 10, bilemediniz 20 yıl sonra da bölünürsünüz. Bu işin vebali de size düşer.
1960’larda atılan tohumlar 2009’da bu hale geldi. Şimdi süreci iyi yönetemezseniz daha da hızlı bir çöküş olur.
Ayrılık noktaları değil, birlik noktaları arayalım. Din, demokrasi, birlikte yaşama arzusu bu ortak noktalardan.
Bu süreçte en samimi olmayan kesimler ise DTP’nin Emine Ayna grubu, MHP ve CHP’nin şahinleri gözüküyor. Bu tavırların da sonu bölünme. Bazen böldürmeyeceğim derken de böldürebilirsiniz.
DTP bazı illerde “Muhatap Öcalan” pankartları açarak çözümden yana olmadığını fiilen gösteriyor. Atalar ne demiş “bela arayan belasını bulur.” Sorun arayan sorunu, çözüm arayan da çözümü bulur.
Sorunlu noktaları ortadan kaldıralım ama sorunsuz noktamız o kadar çok ki.
Teröristi muhatap almak çamura batmaktır.
Devletin muhatabı demokrasiden, birlik ve beraberlikten yana olan vatandaşlarıdır.
" http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=241231 "
Yorum