TELEVİZYONLARIN ciddi, suya sabuna dokunan, kimlerle konuşacağını önceden çalışıp öğrenen, “hukuk doktoru”nu tıp doktoru sanıp “Tansiyon kaç olmalı?” diye soru sorulmayan programlarından biri, meslektaşımız Hulki Cevizoğlu'nun “Ceviz Kabuğu”dur. Cevizoğlu hemen her konuyu, karşı görüşlere de yer vererek tartıştırır, telefonla dahi olsa...
Cevizoğlu'nun programlarından kitaplar da yapılmıştır; örneğin “1968 Kuşağı”nı merak edenler bu kitaptan çok şey öğrenebilirler.
* * *
GEÇEN cuma gecesi “ART” kanalında “Kürt açılımı” tartışılıyordu. Kendisi de tartışmaya katılanlardan biri olan Cevizoğlu, sakin, mantıklı ve her zamanki gibi saygılıydı. Yalnız telefonla arayanlardan birinin söylediklerine o bile tahammül edemedi, yine de itidalini bozmadı ama, adamın söylediklerine gelen mesajları okudu, bu da yetti.
* * *
HULKİ Cevizoğlu, bir ara bizden de örnek verdi; biz “Terörle bir yere varılamaz, diyenler, bugünkü sonuçtan sorumludur!” diyoruz ya! İşte Cevizoğlu da bunu hatırlattı “Hasan Pulur yazıyor” diye...
* * *
HERKES bizi okuyacak değil ya! Hulki Cevizoğlu'ndan duyanlardan bazıları bize sordular:
“Niçin öyle diyorsun?” diye...
25 yıldan beri “Akan kan yerde kalmaz” diyerek milleti -hadi kandırdılar, uyuttular demeyelim- yatıştırdılar. Oysa biz ısrarla, “akan kanın yerde kaldığını” yazdık...
* * *
KİMDİ sorumlular?
PKK'nın ilk baskınına “Üç beş çapulcunun işi!” diye Başbakan Özal mı?
“Kürt realitesini kabul etmek gerekir!” diyen başbakan Demirel mi?
“Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer!” diyen Başbakan Mesut Yılmaz mı?
“Kürt sorunu benim sorunum!” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan mı?
Hepsi!
İşte sorumlular bunlardı, başbakanlardı, sadece laf ürettiler. Bugün “Kürt açılım”nı sunan Erdoğan bile 9 yıl sonra bunu söyleyebildi.
Eğer doğruysa, o da Obama'nın telkiniyle...
* * *
ONLAR söyleye dursun, terör adeta onlarla alay ederek geldi, yerini aldı.
Bugün devletin televizyonundan Kürtçe yayın yapılıyorsa, gerekliyse 25 yıldan beri niye yapmadın?
Bugün Kürtçe özel telefonlar konuşuluyorsa, hazırlanıyorsa, niye öncelik almadın?
Adamın adını Türkçeleştireceksin, Kürt hareketinin önde geleni “Ahmet”in soyadı “Türk” olacak, köy adları değiştirilecek, Kürtçe şarkı, türkü yasak, Kürt Kürtle Kürtçe konuşamayacak...
Sonra her şehidin arkasından ağıtlar yazacağız, tören yapacağız, koca koca devletliler, tabutun arkasında saf tutup namaz kılacak...
Ve de bağıracağız:
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez, akan kan yerde kalmaz!”
Şehitler de öldü, akan kan yerde kaldı, şimdilik vatan bölünmedi, onu da tartışıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin “fevkalade müsaadeye mazhar” mahkûmu Abdullah Öcalan, İmralı'dan tebligatlar yağdıracak, yol haritaları çizecek...
Daha ne olsun?
Şimdi bize soranlara, biz soralım:
“Terörle bir yere varıldı mı, varılmadı mı?”
* * *
BUNDAN sonrasına bakalım...
“Ne olacak ki?” diyebilirsiniz.
Şair der ki:
“Sahipsiz vatanın batması haktır
Sen sahip olursan, batmayacaktır.“
Asarak, keserek, sürerek değil, akılla sahip olursan.
Cevizoğlu'nun programlarından kitaplar da yapılmıştır; örneğin “1968 Kuşağı”nı merak edenler bu kitaptan çok şey öğrenebilirler.
* * *
GEÇEN cuma gecesi “ART” kanalında “Kürt açılımı” tartışılıyordu. Kendisi de tartışmaya katılanlardan biri olan Cevizoğlu, sakin, mantıklı ve her zamanki gibi saygılıydı. Yalnız telefonla arayanlardan birinin söylediklerine o bile tahammül edemedi, yine de itidalini bozmadı ama, adamın söylediklerine gelen mesajları okudu, bu da yetti.
* * *
HULKİ Cevizoğlu, bir ara bizden de örnek verdi; biz “Terörle bir yere varılamaz, diyenler, bugünkü sonuçtan sorumludur!” diyoruz ya! İşte Cevizoğlu da bunu hatırlattı “Hasan Pulur yazıyor” diye...
* * *
HERKES bizi okuyacak değil ya! Hulki Cevizoğlu'ndan duyanlardan bazıları bize sordular:
“Niçin öyle diyorsun?” diye...
25 yıldan beri “Akan kan yerde kalmaz” diyerek milleti -hadi kandırdılar, uyuttular demeyelim- yatıştırdılar. Oysa biz ısrarla, “akan kanın yerde kaldığını” yazdık...
* * *
KİMDİ sorumlular?
PKK'nın ilk baskınına “Üç beş çapulcunun işi!” diye Başbakan Özal mı?
“Kürt realitesini kabul etmek gerekir!” diyen başbakan Demirel mi?
“Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer!” diyen Başbakan Mesut Yılmaz mı?
“Kürt sorunu benim sorunum!” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan mı?
Hepsi!
İşte sorumlular bunlardı, başbakanlardı, sadece laf ürettiler. Bugün “Kürt açılım”nı sunan Erdoğan bile 9 yıl sonra bunu söyleyebildi.
Eğer doğruysa, o da Obama'nın telkiniyle...
* * *
ONLAR söyleye dursun, terör adeta onlarla alay ederek geldi, yerini aldı.
Bugün devletin televizyonundan Kürtçe yayın yapılıyorsa, gerekliyse 25 yıldan beri niye yapmadın?
Bugün Kürtçe özel telefonlar konuşuluyorsa, hazırlanıyorsa, niye öncelik almadın?
Adamın adını Türkçeleştireceksin, Kürt hareketinin önde geleni “Ahmet”in soyadı “Türk” olacak, köy adları değiştirilecek, Kürtçe şarkı, türkü yasak, Kürt Kürtle Kürtçe konuşamayacak...
Sonra her şehidin arkasından ağıtlar yazacağız, tören yapacağız, koca koca devletliler, tabutun arkasında saf tutup namaz kılacak...
Ve de bağıracağız:
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez, akan kan yerde kalmaz!”
Şehitler de öldü, akan kan yerde kaldı, şimdilik vatan bölünmedi, onu da tartışıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin “fevkalade müsaadeye mazhar” mahkûmu Abdullah Öcalan, İmralı'dan tebligatlar yağdıracak, yol haritaları çizecek...
Daha ne olsun?
Şimdi bize soranlara, biz soralım:
“Terörle bir yere varıldı mı, varılmadı mı?”
* * *
BUNDAN sonrasına bakalım...
“Ne olacak ki?” diyebilirsiniz.
Şair der ki:
“Sahipsiz vatanın batması haktır
Sen sahip olursan, batmayacaktır.“
Asarak, keserek, sürerek değil, akılla sahip olursan.
Yorum