"İmamı Azam Atatürk'ün ruh ikizi"Yaşar Nuri Öztürk: "Ebu Hanîfe'nin hayalini Mustafa Kemal gerçekleştirdi"
13.09.2009 11:25Yaşar Nuri Öztürk, yeni kitabında Arap karşıtlığını savunarak, akılcılığı ve düşüncede özgürlüğü savunan, bu nedenle Emeviler döneminde dinsizlikle suçlanan Ebu Hanîfe'nin hayalini Mustafa Kemal'in gerçekleştirdiğini iddia ediyor.
Bedia Ceylan GÜZELCE / GAZETE HABERTURK / HT PAZAR
Yeni kitabı 'Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam-Ebu Hanife (Esas Fikirleri Gölgelenen Önder)' raflardaki yerini alan Yaşar Nuri Öztürk'le, İslam'ın anlaşılamamış bilgini Ebu Hanîfe (İmamı Azam) üzerine konuştuk. Çıktığı gün çok satanlar listesindeki yerini alan ve Yaşar Nuri Öztürk'ün her kitabı gibi tartışmalar koparan yeni çalışması, aklı özgürleştirmek isteyen, dinin sorgulanmaması gerektiğini öğütleyen, kadın haklarını savunan ve Arapçılığıa şiddetle karşı çıkan bir VIII. yüzyıl kahramanının, İmamı Azam'ın yani Büyüm İmam'ın hayatını anlatıyor.
İmamı Azam'ın yaşadığı dönemde Ortadoğu'da nasıl bir profil vardı?
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Ortadoğu'da da İslam, yayılma dönemini yaşıyordu. Fakat buradaki İslam, özgün bir İslam anlayışına sahip değildi. Emevi soyunun saltanat aracı yapılmış ve yozlaştırılmış bir İslam yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu.
Ebu Hanife bu noktada tam olarak neye karşı çıktı?
Arap örflerinin dinleştirilmesine, Arapçılığın din aracılığı ile yayılmasına karşıydı. Emeviler'in ***fi düzenlemeler ve yorumlar ile dini yeniden yapılandırma istekleri, onda tepki uyandırıyordu. İslam'ın Araplaştırılmasına ve Peygamber ailesinin zulme uğratılmasına hem fikren hem de fiilen şiddetle karşı çıktı.
Emeviler neden böyle bir yol izledi?
Bunlar İslam'a başta kılıçları ile karşı çıkmışlardı ve Emeviler'in çok önemli adamları İslam kılıcı ile öldürüldü. Bunun hıncını asla içlerinden söküp atmadılar. Sonra Müslümanlığa teslim olunca, bu öfkelerini bugüne taşıyıp, İslam'ı içeriden kemirmeye başladılar. İslam'ı dönüştürmek istediler.
Peki başarılı olabildiler mi?
Maalesef İslam'ı bu anlamda değiştirmeyi başardılar. İşte Ebu Hanife hayatı boyunca bununla mücadele etti. Kendisi, Mevali dediğimiz, Arap olmayan unsurlardan gelmekte.
Bu değişim, İslam'ı tamamen ortadan kaldırmaktan daha tehlikeli değil mi?
Elbette. İslam, herkesindir, bütün dünyanındır. Siz bunu bir bölgenin dini haline getirmeye çalışırsanız ki, Emeviler bunu yapmak istedi, o zaman İslam'ın bütünselliğini ve anlayışınızı da zedelemiş olursunuz. Bu İslam'ı yok etmekten daha kötüdür. Çünkü yok edersen birileri esasını arar ama yozlaştırırsanız, gerçeğini de arayamaz olur insanlar.
BUGÜN DAHA ARAPÇIYIZ
Bugünün Türkiyesine baktığımızda, İslam'ın ilk yıllarına göre bu topraklarda Arapçılık daha mı yoğun, yoksa daha mı az?
Emevi Arapçılığı bugün Türkiye'de çok daha yoğun. Hatta daha da güçlenmiş bir şekilde yürütülüyor. Birebir o yıllardaki gibi Arapçılığı yürütmek isteyenler var, maalesef. İslam'ı da Emevi'nin anlattığı gibi anlamak istiyorlar, İmamı Azam'ın öğrettiği gibi değil.
Hanefi nüfüsun yoğun olduğu bir ülkede Arapçılık nasıl daha yoğun olabiliyor peki?
Bir insan hem İmamı Azam'ı benimseyip, hem Arapçılık yapamaz. Bunlar birbirine taban tabana zıt içeriklerdir. Şimdi hem "Biz Hanefi, yani İmamı Azam'ın mezhebindeniz" diyorlar hem de Arapçılık yapıyorlar. Bu ikisi asla yan yana getirilemez. Bu nedenle İmamı Azam'ın üstü örtülüyor, gerçek mesajlar gölgeleniyor ve İslam'ın dışına itiliyor. Bu kitabı zaten bu çelişkiyi göstermek için yazdım.
LAİKLİÐİN TEMELLERİNİ ATTI
İmamı Azam'ın İslam ve dünya tarihinde önemi nedir?
İmamı Azam her türlü zulme, özgür aklın prangalanmasına, İslam'ın Araplaştırılmasına, kadın özgürlüğünün baltalanmasına, insanların dini imanının sorgulanmasına karşı çıkıyor ve böylece insanlık tarihinde ilk kez laikliğin temellerini atıyor. Bazı akılsızlar çıkıp İmamı Azam'ın hangi kitabında laiklik kelimesi geçiyor diye itiraz edebilirler. Ancak 1300 yıl önce laiklik kelimesini nereden bulacaksınız da düşüncelerinize bu adı koyacaksınız. Laikliğin fikri temellerini atıyor, ilkelerini belirliyor.
İmamı Azam laikliği nasıl temellendiriyor ve nasıl tepkiler görüyor?
"Dindarlık insanlar arasında bir değer ölçüsü olmayacak" diyor, Emevi kabilesi ise buna karşılık İmamı Azam'ı namazsız dini öğütlemekle suçluyor. "Bir insanın hiçbir ibadeti olmasa dahi Müslüman'dır" diyor.
Atatürk'le İmamı Azam birbirine paralel düşüncelere sahipti diyebilir miyiz?
"Paralel" diyemeyiz, aynıdır. İmamı Azam ve Atatürk ruh ikizidir. Laikliğin bu anlamda temellerinin atılmasından 1200 sene sonra, Atatürk, aynı düşünce sistemi ile yenilikler getirdi. Yani İmamı Azam'ın hasretine cevap veriyor. Onu tanımasa da İmamı Azam'a yapılanların hesabını sordu ve hayalini gerçekleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti bu hasrete verilen cevabın hem kurumudur hem de delildir. Tabi şunu unutmamak gerekir, askeri ve siyasi tarihten bahsetmiyorum. Atatürk'e dinler tarihi açısından baktığımız zaman bu söylediklerim geçerlidir. İmamı Azam'ı Arap oyunları ile öldürmeyi başarmışlarsa da Atatürk aynı zamanda teşkilatçı bir kişiliğe sahip olduğundan kendisine düzenlenen çeşitli komplolara mağlup düşmemiştir.
Bu konu Türkiye'de neden siz yazana kadar konuşulmadı?
Benim bu söylediklerimi 20-30 yıl önce birçok Batılı profesörden dinledim. Ama bu topraklarda bunun bilinmesi istenmiyor. Müslümanlar akılcılığa geçerse, batı burayı sömüremez hale gelecek. İmamı Azam'ın Arap karşıtlığı ile Atatürk'ün eylemciliğini biraraya getirdiğinizi bir düşünsenize. Emevi dincileri uzaktan kumanda ile idare edilebiliyor çünkü. Çözümü de kitlelerin kendilerine özgürlük getirecek aydınlara kulak vermesi.
İMAN ÜZERİNDE KALİTE KONTROLÜ YAPABİLECEK TEK MERCİİ ALLAH'TIR
"Din üzerinden soruşturmanın yapıldığı yerde engizisyon vardır" diyorsunuz. Türkiye'de bu tip bir engizisyondan bahsedebilir miyiz?
Dünyanın bu zamanında engizisyonun aynı şekilde yaşanmasını bekleyemezsiniz. Ama örtülü ve gizli bir engizisyon var. "Allah İle Aldatmak" kitabı da zaten bunun üzerine. Sorgulamanın şekilleri vardır. Bir kişiyi ille hapse atmanız gerekmiyor. Ekonomik, dinsel sorgulama sınırsızdır. İnsanların imanı ve diniyle ilgili kimse kalite kontrolü yapamaz. Bir Müslüman'ın dini üzerinde birileri kalite kontrolü yaparsa engizisyon budur.
Bu kalite kontrol nasıl gerçekleşiyor?
Bir adamın hasta olduğunu ve oruç tutmaması gerektiğini düşünün. İlaç alması gerekir, uzun müddet aç kalmaması gerekir. Şimdi bu adam, "Orucumu tutmazsam bana problem çıkarırlar" diye düşünüyorsa engizisyon başlamış demektir. Bakın, eyleme geçmeyi bırakın, bunu aklından bile geçiriyorsa, dini imanı sorgulanıyor ve engizisyonda yargılanıyor anlamına gelir. Bir başka adam düşüncelerini bir biçimde anlatırken, bir başka grup çıkıp ona, "Eğer bunu anlatırsan seni dinden çıkarırlar" diyorsa, yine engizisyon var demektir.
Bu kalite kontrolü kim yapabilir?
Din ve iman üzerinde sınayabilecek, kalite kontrolü yapabilecek tek mercii Allah'tır. Peygamberimizin bile böyle bir yetkisi yok. Başka hiçbir varlık, hiçbir kimse bunu YA-PA-MAZ!
MECLİS TARİKATLAR KONFEDERASYONU
Siyasi dünyada da benzer bir engisizyondan bahsedebilir miyiz?
Gayet tabii. Türkiye'de engizisyon dibine kadar var. Büyük Millet Meclisi, tarikatlar konfederasyonuna dönmüş. Bir ülkede birileri "Umre yaparsam, başta dinci bir iktidar var, bana ihalelerde, kredilerde kolaylık sağlarlar" diyorsa engizisyon vardır. Kaldı ki Türkiye'de Sivas'ta insanları yaktılar, engizisyonun tarihinde bile böyle zulüm yok. Bazen maddi, bazen kültürel bazen din iman konularında cezalar veriliyor insanlara.
kaynak:habertürk
13.09.2009 11:25Yaşar Nuri Öztürk, yeni kitabında Arap karşıtlığını savunarak, akılcılığı ve düşüncede özgürlüğü savunan, bu nedenle Emeviler döneminde dinsizlikle suçlanan Ebu Hanîfe'nin hayalini Mustafa Kemal'in gerçekleştirdiğini iddia ediyor.
Bedia Ceylan GÜZELCE / GAZETE HABERTURK / HT PAZAR
Yeni kitabı 'Arapçılığa Karşı Akılcılığın Öncüsü İmamı Azam-Ebu Hanife (Esas Fikirleri Gölgelenen Önder)' raflardaki yerini alan Yaşar Nuri Öztürk'le, İslam'ın anlaşılamamış bilgini Ebu Hanîfe (İmamı Azam) üzerine konuştuk. Çıktığı gün çok satanlar listesindeki yerini alan ve Yaşar Nuri Öztürk'ün her kitabı gibi tartışmalar koparan yeni çalışması, aklı özgürleştirmek isteyen, dinin sorgulanmaması gerektiğini öğütleyen, kadın haklarını savunan ve Arapçılığıa şiddetle karşı çıkan bir VIII. yüzyıl kahramanının, İmamı Azam'ın yani Büyüm İmam'ın hayatını anlatıyor.
İmamı Azam'ın yaşadığı dönemde Ortadoğu'da nasıl bir profil vardı?
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Ortadoğu'da da İslam, yayılma dönemini yaşıyordu. Fakat buradaki İslam, özgün bir İslam anlayışına sahip değildi. Emevi soyunun saltanat aracı yapılmış ve yozlaştırılmış bir İslam yaygınlaştırılmaya çalışılıyordu.
Ebu Hanife bu noktada tam olarak neye karşı çıktı?
Arap örflerinin dinleştirilmesine, Arapçılığın din aracılığı ile yayılmasına karşıydı. Emeviler'in ***fi düzenlemeler ve yorumlar ile dini yeniden yapılandırma istekleri, onda tepki uyandırıyordu. İslam'ın Araplaştırılmasına ve Peygamber ailesinin zulme uğratılmasına hem fikren hem de fiilen şiddetle karşı çıktı.
Emeviler neden böyle bir yol izledi?
Bunlar İslam'a başta kılıçları ile karşı çıkmışlardı ve Emeviler'in çok önemli adamları İslam kılıcı ile öldürüldü. Bunun hıncını asla içlerinden söküp atmadılar. Sonra Müslümanlığa teslim olunca, bu öfkelerini bugüne taşıyıp, İslam'ı içeriden kemirmeye başladılar. İslam'ı dönüştürmek istediler.
Peki başarılı olabildiler mi?
Maalesef İslam'ı bu anlamda değiştirmeyi başardılar. İşte Ebu Hanife hayatı boyunca bununla mücadele etti. Kendisi, Mevali dediğimiz, Arap olmayan unsurlardan gelmekte.
Bu değişim, İslam'ı tamamen ortadan kaldırmaktan daha tehlikeli değil mi?
Elbette. İslam, herkesindir, bütün dünyanındır. Siz bunu bir bölgenin dini haline getirmeye çalışırsanız ki, Emeviler bunu yapmak istedi, o zaman İslam'ın bütünselliğini ve anlayışınızı da zedelemiş olursunuz. Bu İslam'ı yok etmekten daha kötüdür. Çünkü yok edersen birileri esasını arar ama yozlaştırırsanız, gerçeğini de arayamaz olur insanlar.
BUGÜN DAHA ARAPÇIYIZ
Bugünün Türkiyesine baktığımızda, İslam'ın ilk yıllarına göre bu topraklarda Arapçılık daha mı yoğun, yoksa daha mı az?
Emevi Arapçılığı bugün Türkiye'de çok daha yoğun. Hatta daha da güçlenmiş bir şekilde yürütülüyor. Birebir o yıllardaki gibi Arapçılığı yürütmek isteyenler var, maalesef. İslam'ı da Emevi'nin anlattığı gibi anlamak istiyorlar, İmamı Azam'ın öğrettiği gibi değil.
Hanefi nüfüsun yoğun olduğu bir ülkede Arapçılık nasıl daha yoğun olabiliyor peki?
Bir insan hem İmamı Azam'ı benimseyip, hem Arapçılık yapamaz. Bunlar birbirine taban tabana zıt içeriklerdir. Şimdi hem "Biz Hanefi, yani İmamı Azam'ın mezhebindeniz" diyorlar hem de Arapçılık yapıyorlar. Bu ikisi asla yan yana getirilemez. Bu nedenle İmamı Azam'ın üstü örtülüyor, gerçek mesajlar gölgeleniyor ve İslam'ın dışına itiliyor. Bu kitabı zaten bu çelişkiyi göstermek için yazdım.
LAİKLİÐİN TEMELLERİNİ ATTI
İmamı Azam'ın İslam ve dünya tarihinde önemi nedir?
İmamı Azam her türlü zulme, özgür aklın prangalanmasına, İslam'ın Araplaştırılmasına, kadın özgürlüğünün baltalanmasına, insanların dini imanının sorgulanmasına karşı çıkıyor ve böylece insanlık tarihinde ilk kez laikliğin temellerini atıyor. Bazı akılsızlar çıkıp İmamı Azam'ın hangi kitabında laiklik kelimesi geçiyor diye itiraz edebilirler. Ancak 1300 yıl önce laiklik kelimesini nereden bulacaksınız da düşüncelerinize bu adı koyacaksınız. Laikliğin fikri temellerini atıyor, ilkelerini belirliyor.
İmamı Azam laikliği nasıl temellendiriyor ve nasıl tepkiler görüyor?
"Dindarlık insanlar arasında bir değer ölçüsü olmayacak" diyor, Emevi kabilesi ise buna karşılık İmamı Azam'ı namazsız dini öğütlemekle suçluyor. "Bir insanın hiçbir ibadeti olmasa dahi Müslüman'dır" diyor.
Atatürk'le İmamı Azam birbirine paralel düşüncelere sahipti diyebilir miyiz?
"Paralel" diyemeyiz, aynıdır. İmamı Azam ve Atatürk ruh ikizidir. Laikliğin bu anlamda temellerinin atılmasından 1200 sene sonra, Atatürk, aynı düşünce sistemi ile yenilikler getirdi. Yani İmamı Azam'ın hasretine cevap veriyor. Onu tanımasa da İmamı Azam'a yapılanların hesabını sordu ve hayalini gerçekleştirdi. Türkiye Cumhuriyeti bu hasrete verilen cevabın hem kurumudur hem de delildir. Tabi şunu unutmamak gerekir, askeri ve siyasi tarihten bahsetmiyorum. Atatürk'e dinler tarihi açısından baktığımız zaman bu söylediklerim geçerlidir. İmamı Azam'ı Arap oyunları ile öldürmeyi başarmışlarsa da Atatürk aynı zamanda teşkilatçı bir kişiliğe sahip olduğundan kendisine düzenlenen çeşitli komplolara mağlup düşmemiştir.
Bu konu Türkiye'de neden siz yazana kadar konuşulmadı?
Benim bu söylediklerimi 20-30 yıl önce birçok Batılı profesörden dinledim. Ama bu topraklarda bunun bilinmesi istenmiyor. Müslümanlar akılcılığa geçerse, batı burayı sömüremez hale gelecek. İmamı Azam'ın Arap karşıtlığı ile Atatürk'ün eylemciliğini biraraya getirdiğinizi bir düşünsenize. Emevi dincileri uzaktan kumanda ile idare edilebiliyor çünkü. Çözümü de kitlelerin kendilerine özgürlük getirecek aydınlara kulak vermesi.
İMAN ÜZERİNDE KALİTE KONTROLÜ YAPABİLECEK TEK MERCİİ ALLAH'TIR
"Din üzerinden soruşturmanın yapıldığı yerde engizisyon vardır" diyorsunuz. Türkiye'de bu tip bir engizisyondan bahsedebilir miyiz?
Dünyanın bu zamanında engizisyonun aynı şekilde yaşanmasını bekleyemezsiniz. Ama örtülü ve gizli bir engizisyon var. "Allah İle Aldatmak" kitabı da zaten bunun üzerine. Sorgulamanın şekilleri vardır. Bir kişiyi ille hapse atmanız gerekmiyor. Ekonomik, dinsel sorgulama sınırsızdır. İnsanların imanı ve diniyle ilgili kimse kalite kontrolü yapamaz. Bir Müslüman'ın dini üzerinde birileri kalite kontrolü yaparsa engizisyon budur.
Bu kalite kontrol nasıl gerçekleşiyor?
Bir adamın hasta olduğunu ve oruç tutmaması gerektiğini düşünün. İlaç alması gerekir, uzun müddet aç kalmaması gerekir. Şimdi bu adam, "Orucumu tutmazsam bana problem çıkarırlar" diye düşünüyorsa engizisyon başlamış demektir. Bakın, eyleme geçmeyi bırakın, bunu aklından bile geçiriyorsa, dini imanı sorgulanıyor ve engizisyonda yargılanıyor anlamına gelir. Bir başka adam düşüncelerini bir biçimde anlatırken, bir başka grup çıkıp ona, "Eğer bunu anlatırsan seni dinden çıkarırlar" diyorsa, yine engizisyon var demektir.
Bu kalite kontrolü kim yapabilir?
Din ve iman üzerinde sınayabilecek, kalite kontrolü yapabilecek tek mercii Allah'tır. Peygamberimizin bile böyle bir yetkisi yok. Başka hiçbir varlık, hiçbir kimse bunu YA-PA-MAZ!
MECLİS TARİKATLAR KONFEDERASYONU
Siyasi dünyada da benzer bir engisizyondan bahsedebilir miyiz?
Gayet tabii. Türkiye'de engizisyon dibine kadar var. Büyük Millet Meclisi, tarikatlar konfederasyonuna dönmüş. Bir ülkede birileri "Umre yaparsam, başta dinci bir iktidar var, bana ihalelerde, kredilerde kolaylık sağlarlar" diyorsa engizisyon vardır. Kaldı ki Türkiye'de Sivas'ta insanları yaktılar, engizisyonun tarihinde bile böyle zulüm yok. Bazen maddi, bazen kültürel bazen din iman konularında cezalar veriliyor insanlara.
kaynak:habertürk
Yorum