Doğan Satmış
Protokole baş eğip el bağlamak
22.09.2009 16:36:23
HABERTÜRK TV muhabiri, dün İkitel-li’de sel içinde kalmış birkaç evi ziyaret etti.
Bugün gazetemizde de haberini okuyacaksınız.
Yoksul bir ev.
Evin babası ölmüş, geride iki eş ve her birinden 11’er çocuk kalmış.
Çocuklardan ikisi evli ve her birinin yine 10’a yakın çocukları var. Sonuçta, tek evde 40 çocuk, 8 yetişkin.
Evden, insan boyunu aşan sel suları geçtiği için, alt katta tek eşya kalmamış. 48 kişi, evin üst katını dörde bölüp yerleşmiş.
Evin üç erkeği, 48 kişiyi geçindirmek için çalışıyor. Milli geliri 10 bin dolar olduğu söylenen Türkiye’den “vahşi bir manzara” ile karşı karşıyayız.
H
Daha sonra gidilen yer ise bir gecekondu.
Gecekondunun sahibinin yanında belediye başkanı ve kaymakam da var.
Gecekondu sahibi, ağır bir saygıyla iki elini önünde buluşturmuş, yanındaki protokole dönüp başını öne eğmiş.
Tipik “kaderine razı” bir Türk insanı.
Evi, selden yıkılacak hale gelmiş, tüm eşyası mahvolmuş, tam iki haftadır 4 kişilik ailesiyle sokakta.
Ama o, iki eli önünde birleşmiş, yanındaki protokole bakarak susuyor.
Muhabirin sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Her şey mahvoldu, belediye başkanımız, kaymakamımız burada, söyleyecek bir şey yok.”
Bu tek cümle dışında bir şey söylemiyor.
H
“Kaderine razı” insanlar, şöyledir:
Gidip parasıyla avukat tutar, önünde hazırola geçer.
Parasını vererek doktora muayene olur, önünde hazırola geçer.
Vergisini ödeyerek devlet memurunu finanse eder, önünde hazırola geçer.
Vatani hizmet diye hayatının 1.5 yılını askerlikte geçirir, bir gün önce gelen kıdemlinin önünde hazırola geçer.
Sandığa giderek oyuyla milletvekili seçer, gidip önünde hazırola geçer.
Ve evi selde mahvolur, bunun baş sorumlusu belediye başkan, kaymakam olsa da önlerinde hazırolda bekler.
H
Oysa günümüzde artık roller tersine döndü. Milletvekilinin kendisini seçen, memurun maaşını finanse eden, avukatın parasını ödeyen, doktorun faturasını karşılayan insanların önünde hazırola geçmesi gerekir.
Ülkenin Başbakan’ı bile çıkıp, “Biz bu ülkenin hizmetçileriyiz. Hizmet için bizi seçtiniz” diyor.
Bizim “kaderine razı” insanımız bunu dinlemiyor. Dinlese de, başını eğip, ellerini önünde bağlayıp, esas duruşta beklemenin daha menfaatli olacağına inanıyor. Elini bağlayıp saygıyla baş eğmenin nimetlerini umuyor.
H
Türkiye, demokratik bir ülke. İyi-kötü bu ül***i 1946’dan beri sandıktan çıkanlar yönetiyor. Şimdi bu ülkenin insanlarına düşen, kaymakamın, belediye başkanının karşısında hazırola geçmek değil, hesap sormak olmalı.
Evini sel basan vatandaş sormalı:
“Kardeşim, niye burayı sel basacağını fark etmedin, neden beni uyarmadın, neden önlem almadın da ben bayrama böyle girdim.”
Evinde 48 kişiyle yaşayan da sormalı:
“Niye iki eşe izin verdin, niye bu kadar çok çocuk oldu, neden bizimkileri eğitip, az çocuğa ikna etmedin? Bu 40 çocuk nasıl büyüyecek, nerede hangi parayla okuyacak?”
Yoksa “vahşi manzaralar” devam eder.
Protokole baş eğip el bağlamak
22.09.2009 16:36:23
HABERTÜRK TV muhabiri, dün İkitel-li’de sel içinde kalmış birkaç evi ziyaret etti.
Bugün gazetemizde de haberini okuyacaksınız.
Yoksul bir ev.
Evin babası ölmüş, geride iki eş ve her birinden 11’er çocuk kalmış.
Çocuklardan ikisi evli ve her birinin yine 10’a yakın çocukları var. Sonuçta, tek evde 40 çocuk, 8 yetişkin.
Evden, insan boyunu aşan sel suları geçtiği için, alt katta tek eşya kalmamış. 48 kişi, evin üst katını dörde bölüp yerleşmiş.
Evin üç erkeği, 48 kişiyi geçindirmek için çalışıyor. Milli geliri 10 bin dolar olduğu söylenen Türkiye’den “vahşi bir manzara” ile karşı karşıyayız.
H
Daha sonra gidilen yer ise bir gecekondu.
Gecekondunun sahibinin yanında belediye başkanı ve kaymakam da var.
Gecekondu sahibi, ağır bir saygıyla iki elini önünde buluşturmuş, yanındaki protokole dönüp başını öne eğmiş.
Tipik “kaderine razı” bir Türk insanı.
Evi, selden yıkılacak hale gelmiş, tüm eşyası mahvolmuş, tam iki haftadır 4 kişilik ailesiyle sokakta.
Ama o, iki eli önünde birleşmiş, yanındaki protokole bakarak susuyor.
Muhabirin sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Her şey mahvoldu, belediye başkanımız, kaymakamımız burada, söyleyecek bir şey yok.”
Bu tek cümle dışında bir şey söylemiyor.
H
“Kaderine razı” insanlar, şöyledir:
Gidip parasıyla avukat tutar, önünde hazırola geçer.
Parasını vererek doktora muayene olur, önünde hazırola geçer.
Vergisini ödeyerek devlet memurunu finanse eder, önünde hazırola geçer.
Vatani hizmet diye hayatının 1.5 yılını askerlikte geçirir, bir gün önce gelen kıdemlinin önünde hazırola geçer.
Sandığa giderek oyuyla milletvekili seçer, gidip önünde hazırola geçer.
Ve evi selde mahvolur, bunun baş sorumlusu belediye başkan, kaymakam olsa da önlerinde hazırolda bekler.
H
Oysa günümüzde artık roller tersine döndü. Milletvekilinin kendisini seçen, memurun maaşını finanse eden, avukatın parasını ödeyen, doktorun faturasını karşılayan insanların önünde hazırola geçmesi gerekir.
Ülkenin Başbakan’ı bile çıkıp, “Biz bu ülkenin hizmetçileriyiz. Hizmet için bizi seçtiniz” diyor.
Bizim “kaderine razı” insanımız bunu dinlemiyor. Dinlese de, başını eğip, ellerini önünde bağlayıp, esas duruşta beklemenin daha menfaatli olacağına inanıyor. Elini bağlayıp saygıyla baş eğmenin nimetlerini umuyor.
H
Türkiye, demokratik bir ülke. İyi-kötü bu ül***i 1946’dan beri sandıktan çıkanlar yönetiyor. Şimdi bu ülkenin insanlarına düşen, kaymakamın, belediye başkanının karşısında hazırola geçmek değil, hesap sormak olmalı.
Evini sel basan vatandaş sormalı:
“Kardeşim, niye burayı sel basacağını fark etmedin, neden beni uyarmadın, neden önlem almadın da ben bayrama böyle girdim.”
Evinde 48 kişiyle yaşayan da sormalı:
“Niye iki eşe izin verdin, niye bu kadar çok çocuk oldu, neden bizimkileri eğitip, az çocuğa ikna etmedin? Bu 40 çocuk nasıl büyüyecek, nerede hangi parayla okuyacak?”
Yoksa “vahşi manzaralar” devam eder.