Her zaman söylerim, yine söylüyorum... Bir insan bir yerlere gelmişse, o insanı diğerlerinden ayıran bir özellik, bir farklılık vardır... Yani, hiçbir insan, hiçbir özelliği olmadan bir yere gelemez, iz bırakamaz...
Meselâ, “Yunus Emre” olmak kolay değildir... Ya da, kolay kolay “Yunus Emre” olunmaz... Malûm; Yunus Emre’nin bağlı bulunduğu “dergâh”ta, şüphesiz çok değerli “derviş”ler vardı... Ama, çoğu, bir “iz” ve “ad” bırakamadan göçüp gitti...
“Yunus” adı ise, hâlâ dillerde, hâlâ gönüllerde...
Peki, Yunus’u diğerlerinden ayıran özellik neydi.
Belki çok basit olacak, ama “odunları” desem, acaba abartmış mı olurum. Evet, “odun”ları!..
Derler ki; Yunus’un, dağlardan kesip dergâha getirdiği odunlar bile “pürüzsüz” ve “dümdüz”dü!..
Bir gün, merak edip sormuş şeyhi;
“Görürüm ki, getirdiğin odunların hiçbirinde eğrilik yok, hepsi düzgün... Bunun hikmeti ne ola?”
Cevap vermiş Yunus;
“Bu dergâhtan içeri giren odunların bile yamuk olmasına gönlüm razı değil!”
İşte Yunus’u, “Bizim Yunus” yapan özellik!..
İşte Yunus’u, bugünlere taşıyan farklılık!..
“Doğruluğa” ve “düzgünlüğe” o kadar önem veriyor ki, “odun”ların bile yamuk ve eğri olmasına razı değil!..
Özü-sözü doğru!..
İşte bu yüzden;
Yunus hâlâ gönüllerde!..
Yunus hâlâ dillerde!..
SÖZLER ODUN GİBİ AMA YAMUK!
Sorarım size;
“Odunları bile düzgün” olan bir insandan hiç “eğri söz” sadır olur mu.
Ya da, “yamuk bir hareket!”
Dedik ya;
“Özü doğru” olan bir adamın, sadece “söylem”i değil, “eylem”i de doğru olur!..
Doğru olur, tutarlı olur!..
Sözün özü a dostlar;
Ben, Yunus’u işte bu yüzden çok severim...
Çünkü onun; sadece “özü ve sözü” değil, dergâha getirdiği “odun”lar bile “doğru ve düzgün”dü!..
Bugün ise;
“Odun gibi sözler” sarfediliyor, ama gel de “düzgünlük” ara!..
Çoğu yamuk-yumuk!..
Çoğu eğri-büğrü!..
“Doğru”yu ara ki, bulasın!..
KURTLAR VADİSİ’NE LİNÇ KAMPANYASI!
Herhalde hatırlarsınız;
2005 yılındaki “final bölümü”nde tam “28 milyon dolarlık reklâm” geliriyle hasılat rekorları kıran, “reyting” ölçümlerinde de yıl boyu “birinci” sırada yer alan “Kurtlar Vadisi” adlı dizi film, yeni bir kanala transfer olmuştu...
Dizi, 2006’dan itibaren Kanal D’de gösterilecekti!..
O zamanlar, hemen herkes, “olabilir” demişti...
Öyle ya; nihayetinde bir “ticaret”ti bu!..
Hem sonra, bir “dizi film”in, başladığı kanalda biteceği diye bir kural da yoktu!..
Yalnız, Kurtlar Vadisi’ni transfer eden Kanal D’nin ve dolayısıyla “Aydın Doğan ve aydınları”nın, bu dizi hakkında sarfettiği “kurşun gibi sözler” ne olacaktı.
Herhalde hatırlıyorsunuzdur;
Kurtlar Vadisi’nin Show TV’de gösterildiği yıllarda; Aydın Doğan gazeteleri ve televizyonları yoğun bir “yıpratma kampanyası” yürütmüştü!..
Dizi, “mafyaya özendiriyor” suçlamalarına, dizinin “Polat Alemdar”ı Necati Şaşmaz ise, “Tarikatçı!.. Asker kaçağı!” saldırılarına maruz kalmıştı!..
Hele Hürriyet yazarları!.. Diyorlardı ki;
¥ “Bu dizi, Türkiye’ye müthiş bir kötü örnek. Diziden esinlenip, elini kana bulayan gençler... (...) Yok mu bu rezalete bir ‘duuur’ diyecek.
¥ “Kanal D’ye transfer olmak istediler. Ancak ‘almadık.’ Kanal D CEO’su Arzuhan Yalçındağ, ‘Burada toplumsal sorumluluklarımız var. İstemem’ dedi.
¥ “Kararı öğrenen Aydın Doğan da,
‘Çok iyi yapmışsınız. Bana sorsaydınız, ben de almayın derdim. Bize yakışmaz’ dedi.
¥ “Bu tip yayıncı sorumluluğu ne yazık ki çok yaygın değil. Bugün bir kanala reyting getiriyor olabilir. Ama Türkiye’den neler götürdüğünü önümüzdeki 10 yıllarda göreceğiz.”
Evet, o günlerde bunları yazmışlardı.
Sonra.
Sonra, patronun kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın “istemem” dediği de, patron Aydın Doğan’ın, “iyi ki almamışsınız” sözleri de unutuldu ve Kurtlar Vadisi, Kanal D’de gösterilmeye başlandı...
DEMEDİKLERİNİ BIRAKMAMIŞLARDI!
Hayır, “niye Kanal D?” demiyorum.
Sadece, “ağızdan çıkan sözler”in nasıl “yalama” olduğunu gözler önüne sermek istiyorum.
Sadece “Aydın Doğan ve kızı” veya “Hürriyet yazarları” değil, “Hürriyet’in haberleri”nde de Kurtlar Vadisi’ne karşı tam bir “yargısız infaz” uygulanmıştı.
Buyrun; “tarih”leri ve “başlık”ları ile, “linç kampanyası”nı andıran o haberlere yeniden göz atalım:
¥ Mafya dizisine mafya suçlaması- İçişleri Bakanlığı, mafyayı konu alan Kurtlar Vadisi adlı dizinin organize suç örgütleriyle bağlantılı olduğunu öne sürünce RTÜK inceleme başlattı. (30 Ocak 2003 - Milliyet)
¥ Kurtlar Vadisi’ne ürperten özenme- İlköğretim okulu öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan öğrencilerin gelecekte sahip olmak istedikleri meslekler arasında ‘mafya’ da bulunuyor.
Mafyanın bir ‘meslek’ olarak algılanmasında ise en büyük etken TV dizileri... (25 Mart 2005-Hürriyet)
¥ Kurtlar Vadisi Almanya’da yasaklansın- Almanya’da vizyona girdiği günden beri Alman medyasının dilinden düşmeyen ‘Kurtlar Vadisi Irak’ filmine bir tepki de Bavyera Başbakanı Edmund Stoiber’den geldi. Bild am Sonntag gazetesine konuşan Türkiye karşıtı politikacı, filmin derhal gösterimden kaldırılmasını istedi. (20 Şubat 2006-Hürriyet)
¥ Kurtlar Vadisi’ne ceza- RTÜK, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin Hıristiyanları aşağıladığı gerekçesiyle Show TV’yi uyardı. (Hürriyet-10 Nisan 2008)
¥ Muro’ya özenip belediyeyi basmış- Birecik’te belediyeyi basıp ateş eden ve bir kişinin ölümüne sebep olan İbrahim Halil Şeren’in, şiddet sahneleriyle gündeme gelen Kurtlar Vadisi dizisindeki ‘Muro’ya özendiği, hatta kendisine ‘Muro’ dendiği anlaşıldı. (Hürriyet-23 Nisan 2009)
¥ Polat Alemdar’a özenip avukatı dizinden vurdu- Kaçak yakıt satan bayinin davasını takip için duruşmaya giden avukat, şirket sahibi tarafından dizlerinden kurşunlandı. 2,5 aydır yakalanamayan saldırganın internet sitesinde, Polat Alemdar’ın yerine fotomontajla kendi fotoğrafının konulduğu Kurtlar Vadisi posteri bulundu. (Hürriyet-20 Mayıs 2009)
Bunlar gibi, daha yığınla haber!..
Hemen hepsi de;
Kurtlar Vadisi’ni “darağacı”na göndermek için yapılan “yargısız infaz” ve “linç” amaçlı haberler!..
Niye istemiyorlar Kurtlar Vadisi’ni.
Çünkü Kurtlar Vadisi “şiddet”e özendirmekte, “mafya”lığı teşvik etmekte, “Kürt”leri ve “Hıristiyan”ları aşağılamaktadır!..
Dolayısıyla “yasaklanmalı”dır!..
Lütfen dikkat;
Kurtlar Vadisi’ne karşı bu “linç kampanyası”nı uygulayan gazeteler “Aydın Doğan’ın gazeteleri”dir ama kendileri sözkonusu olduğunda “basın özgürlüğü” diye cıyaklayıp bir yerlerini yırtmaktadır!..
Dediğim gibi; Kurtlar Vadisi’nin Show TV’de gösterilmesine tahammül edememişler ve ciyak ciyak bağırmışlardır: “Durdurun bu diziyi!”
“Özgürlük” mü. Boşveeerr!..
KURTLAR VADİSİ, ŞİMDİ STAR TV’DE!
Ne garip değil mi;
Kurtlar Vadisi’ne karşı 2003’te başlatılan ve yıllarca sürdürülen “linç kampanyası”ndan 6 yıl sonra bugün, bu dizi şu anda Star TV’de, iyi mi.
“Kurtlar Vadisi Pusu”nun yeni sezondaki ilk bölümü, önceki gün yayınlandı...
“Mafyalığı özendiren”(!) Polat Alemdar da yerli yerindeydi, “şiddete teşvik”(!) eden Memati de, Muro da!
Dahası da var:
Hürriyet’in geçen haftaki “Pazar ilavesi”nde “tam 4 sayfalık Kurtlar Vadisi reklamı” yapıldı, iyi mi. Yani; dizi, “Aydın Doğan’ın Star’ı”nda henüz yayınlanmadan; Polat’ın “taburcu” olduğunu, Memati’nin “oğluyla bayramlaştığını”, İskender Büyük’ün “müsteşarlık”tan alındığını, Başbakan’a yönelik “suikast”ta “Gladio izi”ne rastlandığını... hepsini ama hepsini “Hürriyet’in Pazar ilavesi”nden öğrenmiştik!..
Geçtiğimiz Perşembe gecesi de Star TV ekranlarında izledik...
Sonuç olarak, demek istediğim şu:
Arkadaş, ya “büyük lokma yiyecek” ama “büyük laf etmeyecek”sin, ya da “lafın ağzından çıktığını” bilecek ve gereğini yapacaksın!..
Geçmişte; ya “Kurtlar Vadisi” aleyhinde yayın yapıp, “bize yakışmaz” demeyecektin, ya da bu “dizi”yi kendi ekranlarına transfer etmeyecektin!..
Peki, n’ooldu şimdi.
O “söz”ler, o “haber”ler ne oldu.
Nerede “doğru”luk, nerede “dürüst”lük.
İşte bu, “sözün yalama olduğu nokta”dır ki, ne “ilke” var, ne “tutarlılık!”
Dedim ya, Yunus’u bunun için severim.
Çünkü Yunus, asırlar öncesinden demiş ki;
“Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker, bir Molla Kasım gelir”
“Molla Kasım’lar tarafından sigaya çekilmek istemeyen”ler, sözlerini “doğru” söylemelidir!..
“Odun” bile olsalar, “doğru” olmalıdırlar!..
================
Patronun içine siniyor mu?
Zaman zaman; “Başınıza Vakit kadar taş düşsün!” diye isyan ettirecek sataşmalara maruz kalıyor ama cevap vermiyoruz... Bazen de, cevap vermek zorunda kalıyoruz ki; “uysal koyun” olduğumuzu zannetmesinler!..
Dünkü Hürriyet’te, Mehmet Ye Yılmaz isimli bir vatandaş; “çap”ına filan bakmadan “Vakit’e bulaşma”ya yeltenmiş!.. Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın Vakit’e verdiği demeç için demiş ki; “Bunu, içine nasıl sindirebildiği konusuna hiç girmeyeceğim... AKP’liler için bu ceride, belli ki makbul bir şey!”
Ne yapayım, kendisi kaşındı... O halde biraz kaşıyalım...
Ben, onu-bunu bilmem ama hep merak ederim; Aydın Doğan gibi bir adam; Mehmet Ye Yılmaz gibi bir adamı nasıl içine sindirir, ona nasıl yazı yazdırır, hâlâ anlayabilmiş değilim!..
Çünkü Mehmet Ye Yılmaz denilen adam, başında bulunduğu Erkekçe dergisinde “karı soymak”tan ve “çıplak karı teşhir etmek”ten başka bir şey yapmamıştır!.. Uzmanlık alanı “karı resmi satmak” olan bir adam, “yazı yazmak”ta niçin istihdam edilir, Aydın Doğan bunu nasıl içine sindirir, hâlâ anlayamadım!.. Hele de “Yüz kızartıcı suçlamalar” a onun yüzünden maruz kalmışsa!..
HASAN KARAKAYA
Meselâ, “Yunus Emre” olmak kolay değildir... Ya da, kolay kolay “Yunus Emre” olunmaz... Malûm; Yunus Emre’nin bağlı bulunduğu “dergâh”ta, şüphesiz çok değerli “derviş”ler vardı... Ama, çoğu, bir “iz” ve “ad” bırakamadan göçüp gitti...
“Yunus” adı ise, hâlâ dillerde, hâlâ gönüllerde...
Peki, Yunus’u diğerlerinden ayıran özellik neydi.
Belki çok basit olacak, ama “odunları” desem, acaba abartmış mı olurum. Evet, “odun”ları!..
Derler ki; Yunus’un, dağlardan kesip dergâha getirdiği odunlar bile “pürüzsüz” ve “dümdüz”dü!..
Bir gün, merak edip sormuş şeyhi;
“Görürüm ki, getirdiğin odunların hiçbirinde eğrilik yok, hepsi düzgün... Bunun hikmeti ne ola?”
Cevap vermiş Yunus;
“Bu dergâhtan içeri giren odunların bile yamuk olmasına gönlüm razı değil!”
İşte Yunus’u, “Bizim Yunus” yapan özellik!..
İşte Yunus’u, bugünlere taşıyan farklılık!..
“Doğruluğa” ve “düzgünlüğe” o kadar önem veriyor ki, “odun”ların bile yamuk ve eğri olmasına razı değil!..
Özü-sözü doğru!..
İşte bu yüzden;
Yunus hâlâ gönüllerde!..
Yunus hâlâ dillerde!..
SÖZLER ODUN GİBİ AMA YAMUK!
Sorarım size;
“Odunları bile düzgün” olan bir insandan hiç “eğri söz” sadır olur mu.
Ya da, “yamuk bir hareket!”
Dedik ya;
“Özü doğru” olan bir adamın, sadece “söylem”i değil, “eylem”i de doğru olur!..
Doğru olur, tutarlı olur!..
Sözün özü a dostlar;
Ben, Yunus’u işte bu yüzden çok severim...
Çünkü onun; sadece “özü ve sözü” değil, dergâha getirdiği “odun”lar bile “doğru ve düzgün”dü!..
Bugün ise;
“Odun gibi sözler” sarfediliyor, ama gel de “düzgünlük” ara!..
Çoğu yamuk-yumuk!..
Çoğu eğri-büğrü!..
“Doğru”yu ara ki, bulasın!..
KURTLAR VADİSİ’NE LİNÇ KAMPANYASI!
Herhalde hatırlarsınız;
2005 yılındaki “final bölümü”nde tam “28 milyon dolarlık reklâm” geliriyle hasılat rekorları kıran, “reyting” ölçümlerinde de yıl boyu “birinci” sırada yer alan “Kurtlar Vadisi” adlı dizi film, yeni bir kanala transfer olmuştu...
Dizi, 2006’dan itibaren Kanal D’de gösterilecekti!..
O zamanlar, hemen herkes, “olabilir” demişti...
Öyle ya; nihayetinde bir “ticaret”ti bu!..
Hem sonra, bir “dizi film”in, başladığı kanalda biteceği diye bir kural da yoktu!..
Yalnız, Kurtlar Vadisi’ni transfer eden Kanal D’nin ve dolayısıyla “Aydın Doğan ve aydınları”nın, bu dizi hakkında sarfettiği “kurşun gibi sözler” ne olacaktı.
Herhalde hatırlıyorsunuzdur;
Kurtlar Vadisi’nin Show TV’de gösterildiği yıllarda; Aydın Doğan gazeteleri ve televizyonları yoğun bir “yıpratma kampanyası” yürütmüştü!..
Dizi, “mafyaya özendiriyor” suçlamalarına, dizinin “Polat Alemdar”ı Necati Şaşmaz ise, “Tarikatçı!.. Asker kaçağı!” saldırılarına maruz kalmıştı!..
Hele Hürriyet yazarları!.. Diyorlardı ki;
¥ “Bu dizi, Türkiye’ye müthiş bir kötü örnek. Diziden esinlenip, elini kana bulayan gençler... (...) Yok mu bu rezalete bir ‘duuur’ diyecek.
¥ “Kanal D’ye transfer olmak istediler. Ancak ‘almadık.’ Kanal D CEO’su Arzuhan Yalçındağ, ‘Burada toplumsal sorumluluklarımız var. İstemem’ dedi.
¥ “Kararı öğrenen Aydın Doğan da,
‘Çok iyi yapmışsınız. Bana sorsaydınız, ben de almayın derdim. Bize yakışmaz’ dedi.
¥ “Bu tip yayıncı sorumluluğu ne yazık ki çok yaygın değil. Bugün bir kanala reyting getiriyor olabilir. Ama Türkiye’den neler götürdüğünü önümüzdeki 10 yıllarda göreceğiz.”
Evet, o günlerde bunları yazmışlardı.
Sonra.
Sonra, patronun kızı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın “istemem” dediği de, patron Aydın Doğan’ın, “iyi ki almamışsınız” sözleri de unutuldu ve Kurtlar Vadisi, Kanal D’de gösterilmeye başlandı...
DEMEDİKLERİNİ BIRAKMAMIŞLARDI!
Hayır, “niye Kanal D?” demiyorum.
Sadece, “ağızdan çıkan sözler”in nasıl “yalama” olduğunu gözler önüne sermek istiyorum.
Sadece “Aydın Doğan ve kızı” veya “Hürriyet yazarları” değil, “Hürriyet’in haberleri”nde de Kurtlar Vadisi’ne karşı tam bir “yargısız infaz” uygulanmıştı.
Buyrun; “tarih”leri ve “başlık”ları ile, “linç kampanyası”nı andıran o haberlere yeniden göz atalım:
¥ Mafya dizisine mafya suçlaması- İçişleri Bakanlığı, mafyayı konu alan Kurtlar Vadisi adlı dizinin organize suç örgütleriyle bağlantılı olduğunu öne sürünce RTÜK inceleme başlattı. (30 Ocak 2003 - Milliyet)
¥ Kurtlar Vadisi’ne ürperten özenme- İlköğretim okulu öğrencileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan öğrencilerin gelecekte sahip olmak istedikleri meslekler arasında ‘mafya’ da bulunuyor.
Mafyanın bir ‘meslek’ olarak algılanmasında ise en büyük etken TV dizileri... (25 Mart 2005-Hürriyet)
¥ Kurtlar Vadisi Almanya’da yasaklansın- Almanya’da vizyona girdiği günden beri Alman medyasının dilinden düşmeyen ‘Kurtlar Vadisi Irak’ filmine bir tepki de Bavyera Başbakanı Edmund Stoiber’den geldi. Bild am Sonntag gazetesine konuşan Türkiye karşıtı politikacı, filmin derhal gösterimden kaldırılmasını istedi. (20 Şubat 2006-Hürriyet)
¥ Kurtlar Vadisi’ne ceza- RTÜK, Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin Hıristiyanları aşağıladığı gerekçesiyle Show TV’yi uyardı. (Hürriyet-10 Nisan 2008)
¥ Muro’ya özenip belediyeyi basmış- Birecik’te belediyeyi basıp ateş eden ve bir kişinin ölümüne sebep olan İbrahim Halil Şeren’in, şiddet sahneleriyle gündeme gelen Kurtlar Vadisi dizisindeki ‘Muro’ya özendiği, hatta kendisine ‘Muro’ dendiği anlaşıldı. (Hürriyet-23 Nisan 2009)
¥ Polat Alemdar’a özenip avukatı dizinden vurdu- Kaçak yakıt satan bayinin davasını takip için duruşmaya giden avukat, şirket sahibi tarafından dizlerinden kurşunlandı. 2,5 aydır yakalanamayan saldırganın internet sitesinde, Polat Alemdar’ın yerine fotomontajla kendi fotoğrafının konulduğu Kurtlar Vadisi posteri bulundu. (Hürriyet-20 Mayıs 2009)
Bunlar gibi, daha yığınla haber!..
Hemen hepsi de;
Kurtlar Vadisi’ni “darağacı”na göndermek için yapılan “yargısız infaz” ve “linç” amaçlı haberler!..
Niye istemiyorlar Kurtlar Vadisi’ni.
Çünkü Kurtlar Vadisi “şiddet”e özendirmekte, “mafya”lığı teşvik etmekte, “Kürt”leri ve “Hıristiyan”ları aşağılamaktadır!..
Dolayısıyla “yasaklanmalı”dır!..
Lütfen dikkat;
Kurtlar Vadisi’ne karşı bu “linç kampanyası”nı uygulayan gazeteler “Aydın Doğan’ın gazeteleri”dir ama kendileri sözkonusu olduğunda “basın özgürlüğü” diye cıyaklayıp bir yerlerini yırtmaktadır!..
Dediğim gibi; Kurtlar Vadisi’nin Show TV’de gösterilmesine tahammül edememişler ve ciyak ciyak bağırmışlardır: “Durdurun bu diziyi!”
“Özgürlük” mü. Boşveeerr!..
KURTLAR VADİSİ, ŞİMDİ STAR TV’DE!
Ne garip değil mi;
Kurtlar Vadisi’ne karşı 2003’te başlatılan ve yıllarca sürdürülen “linç kampanyası”ndan 6 yıl sonra bugün, bu dizi şu anda Star TV’de, iyi mi.
“Kurtlar Vadisi Pusu”nun yeni sezondaki ilk bölümü, önceki gün yayınlandı...
“Mafyalığı özendiren”(!) Polat Alemdar da yerli yerindeydi, “şiddete teşvik”(!) eden Memati de, Muro da!
Dahası da var:
Hürriyet’in geçen haftaki “Pazar ilavesi”nde “tam 4 sayfalık Kurtlar Vadisi reklamı” yapıldı, iyi mi. Yani; dizi, “Aydın Doğan’ın Star’ı”nda henüz yayınlanmadan; Polat’ın “taburcu” olduğunu, Memati’nin “oğluyla bayramlaştığını”, İskender Büyük’ün “müsteşarlık”tan alındığını, Başbakan’a yönelik “suikast”ta “Gladio izi”ne rastlandığını... hepsini ama hepsini “Hürriyet’in Pazar ilavesi”nden öğrenmiştik!..
Geçtiğimiz Perşembe gecesi de Star TV ekranlarında izledik...
Sonuç olarak, demek istediğim şu:
Arkadaş, ya “büyük lokma yiyecek” ama “büyük laf etmeyecek”sin, ya da “lafın ağzından çıktığını” bilecek ve gereğini yapacaksın!..
Geçmişte; ya “Kurtlar Vadisi” aleyhinde yayın yapıp, “bize yakışmaz” demeyecektin, ya da bu “dizi”yi kendi ekranlarına transfer etmeyecektin!..
Peki, n’ooldu şimdi.
O “söz”ler, o “haber”ler ne oldu.
Nerede “doğru”luk, nerede “dürüst”lük.
İşte bu, “sözün yalama olduğu nokta”dır ki, ne “ilke” var, ne “tutarlılık!”
Dedim ya, Yunus’u bunun için severim.
Çünkü Yunus, asırlar öncesinden demiş ki;
“Derviş Yunus bu sözü, eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker, bir Molla Kasım gelir”
“Molla Kasım’lar tarafından sigaya çekilmek istemeyen”ler, sözlerini “doğru” söylemelidir!..
“Odun” bile olsalar, “doğru” olmalıdırlar!..
================
Patronun içine siniyor mu?
Zaman zaman; “Başınıza Vakit kadar taş düşsün!” diye isyan ettirecek sataşmalara maruz kalıyor ama cevap vermiyoruz... Bazen de, cevap vermek zorunda kalıyoruz ki; “uysal koyun” olduğumuzu zannetmesinler!..
Dünkü Hürriyet’te, Mehmet Ye Yılmaz isimli bir vatandaş; “çap”ına filan bakmadan “Vakit’e bulaşma”ya yeltenmiş!.. Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın Vakit’e verdiği demeç için demiş ki; “Bunu, içine nasıl sindirebildiği konusuna hiç girmeyeceğim... AKP’liler için bu ceride, belli ki makbul bir şey!”
Ne yapayım, kendisi kaşındı... O halde biraz kaşıyalım...
Ben, onu-bunu bilmem ama hep merak ederim; Aydın Doğan gibi bir adam; Mehmet Ye Yılmaz gibi bir adamı nasıl içine sindirir, ona nasıl yazı yazdırır, hâlâ anlayabilmiş değilim!..
Çünkü Mehmet Ye Yılmaz denilen adam, başında bulunduğu Erkekçe dergisinde “karı soymak”tan ve “çıplak karı teşhir etmek”ten başka bir şey yapmamıştır!.. Uzmanlık alanı “karı resmi satmak” olan bir adam, “yazı yazmak”ta niçin istihdam edilir, Aydın Doğan bunu nasıl içine sindirir, hâlâ anlayamadım!.. Hele de “Yüz kızartıcı suçlamalar” a onun yüzünden maruz kalmışsa!..
HASAN KARAKAYA