Üniversitelerde dersler başladı. Ama ek kontenjan başvuruları 5 Ekim’de start alacak. Anadolu liseleri ve kolejlerde de yeni öğretim yılı çoktan açıldı. Ancak 5. kayıt dönemi için hâlâ binlerce veli ayakta. Ama en önemlisi de gelecek yıl, hem ÖSS‘de hem de SBS’de köklü değişiklikler olacak. Öğrenciler çoktan dershaneye başladı. Ancak sınav sisteminin ana hatları henüz belirlenebilmiş değil. Örneğin, gelecek yıl 6, 7 ve 8’inci sınıflarda yapılan SBS yerine, anadolu liseleri ve kolejlere girişte OKS benzeri tek sınava geçilirse ne olacak? Yüz binlerce öğrenci dershaneye ödediği paraya mı yansın, yoksa harcadığı emeğe mi? Ya dershaneler? Onca öğretmeni ne yapacak.
Farklı konularda yapılacak bir değişiklikle ilgili olarak, önceden uyarmak kesinlikle önemli ama özellikle eğitimde, bu çok daha önemli. Çünkü müfredat değişikliklerinden giriş sınavlarına, ders kitaplarından atanacak öğretmen sayılarına kadar uzun vadeli perspektiflerin olması gerekir.
Okulların açılmasına birkaç gün kala bazı dersler kaldırıldı. Bu yüzden on binlerce kitap çöpe atıldı. Seneye muhtemelen 6, 7 ve 8’inci sınıflarda uygulanan liselere giriş sınavı SBS kaldırılacak. Ama bu konuda henüz netleşen bir şey olmadığı için öğrenciler harıl harıl dershaneye gidiyor, veliler de ellerinde avuçlarında ne varsa dershanelere ödüyor. ÖSS’de ise durum daha da vahim. Yüz binlerce meslek lisesi öğrencisi ya da mezunu, katsayılar kalktı, artık üniversitelere çok daha rahat gireceğiz diye, sınavsız geçişle girebilecekleri bölümleri ya ellerinin tersiyle ittiler ya da hemen dershanelere yazıldılar ama hâlâ ortada netleşen bir şey yok.
İşsiz Öğretmenler Platformu oluşturuldu. İş Bulamayan Mühendisler Kurultayı düzenleniyor. Ama hem öğretmenliğe hem de mühendislik fakültelerine, giderek artan bir şekilde, hemen her yıl on binlerce yeni öğrenci alınıyor.
Bazı meslekler var ki, hiç mezun vermeseniz bile, Türkiye’nin 20 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar yetişmiş eleman var. Ama hâlâ öğrenci alınıyor.
Sonuç: Büyük bir hüsran ve kaynakların heba edilmesi.
İşin en komik yanı da o kaynaklar ve o enerjiyi değerlendirebileceğimiz çok daha farklı alanlar olmasına rağmen, onlara değil de işsizler kervanına yeni katılımlar sağlayacak mesleklerde ısrar edilmesi.
Üniversiteler elbette meslek adamı yetiştiren kurumlar değil ama Türkiye’deki algılanması o şekilde. Hiç kimse entelektüel birikim sağlasın diye üniversiteye gitmiyor. Hemen her mezunun öncelikli beklentisi, üniversite diplomasının, kendisine iş olanağı sağlaması. Üniversite seçiminden meslek seçimine kadar tüm öncelik iş bulmaya yönelik. İlk sırada yer alması gereken ilgi ve yetenekler, belki de en son sırada geliyor.
Pek çok ülkede sanayiden turizme, nüfus artışından eğitime kadar çok uzun süreli planlamalar var. Ülke kalkınmasında lokomotif sektörler ne olacaksa, eğitimdeki açılım da o yönde oluyor. Ama bu durum nedense bizde hiç dikkate alınmıyor. Alınacağa da benzemiyor.
5 yıllık kalkınma planları ve şûralarda bazı kararlar alınıyor olsa da, hiçbir yaptırımı yok.
Yazının tekrar en başına dönersek, bütün bir yaz, liseler ve üniversitelerdeki kayıt sürecini tamamlamayıp, okullar açıldıktan sonraya ertelemek, eğitimi sabote etmekten başka bir şey değil. Bu kadar basit bir sorunu bile çözemiyorsak, çağı nasıl yakalayacağız.
Özetin özeti: Eğitime yön verenler, ne olur biraz da kendilerine yön verebilseler!..
Farklı konularda yapılacak bir değişiklikle ilgili olarak, önceden uyarmak kesinlikle önemli ama özellikle eğitimde, bu çok daha önemli. Çünkü müfredat değişikliklerinden giriş sınavlarına, ders kitaplarından atanacak öğretmen sayılarına kadar uzun vadeli perspektiflerin olması gerekir.
Okulların açılmasına birkaç gün kala bazı dersler kaldırıldı. Bu yüzden on binlerce kitap çöpe atıldı. Seneye muhtemelen 6, 7 ve 8’inci sınıflarda uygulanan liselere giriş sınavı SBS kaldırılacak. Ama bu konuda henüz netleşen bir şey olmadığı için öğrenciler harıl harıl dershaneye gidiyor, veliler de ellerinde avuçlarında ne varsa dershanelere ödüyor. ÖSS’de ise durum daha da vahim. Yüz binlerce meslek lisesi öğrencisi ya da mezunu, katsayılar kalktı, artık üniversitelere çok daha rahat gireceğiz diye, sınavsız geçişle girebilecekleri bölümleri ya ellerinin tersiyle ittiler ya da hemen dershanelere yazıldılar ama hâlâ ortada netleşen bir şey yok.
İşsiz Öğretmenler Platformu oluşturuldu. İş Bulamayan Mühendisler Kurultayı düzenleniyor. Ama hem öğretmenliğe hem de mühendislik fakültelerine, giderek artan bir şekilde, hemen her yıl on binlerce yeni öğrenci alınıyor.
Bazı meslekler var ki, hiç mezun vermeseniz bile, Türkiye’nin 20 yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar yetişmiş eleman var. Ama hâlâ öğrenci alınıyor.
Sonuç: Büyük bir hüsran ve kaynakların heba edilmesi.
İşin en komik yanı da o kaynaklar ve o enerjiyi değerlendirebileceğimiz çok daha farklı alanlar olmasına rağmen, onlara değil de işsizler kervanına yeni katılımlar sağlayacak mesleklerde ısrar edilmesi.
Üniversiteler elbette meslek adamı yetiştiren kurumlar değil ama Türkiye’deki algılanması o şekilde. Hiç kimse entelektüel birikim sağlasın diye üniversiteye gitmiyor. Hemen her mezunun öncelikli beklentisi, üniversite diplomasının, kendisine iş olanağı sağlaması. Üniversite seçiminden meslek seçimine kadar tüm öncelik iş bulmaya yönelik. İlk sırada yer alması gereken ilgi ve yetenekler, belki de en son sırada geliyor.
Pek çok ülkede sanayiden turizme, nüfus artışından eğitime kadar çok uzun süreli planlamalar var. Ülke kalkınmasında lokomotif sektörler ne olacaksa, eğitimdeki açılım da o yönde oluyor. Ama bu durum nedense bizde hiç dikkate alınmıyor. Alınacağa da benzemiyor.
5 yıllık kalkınma planları ve şûralarda bazı kararlar alınıyor olsa da, hiçbir yaptırımı yok.
Yazının tekrar en başına dönersek, bütün bir yaz, liseler ve üniversitelerdeki kayıt sürecini tamamlamayıp, okullar açıldıktan sonraya ertelemek, eğitimi sabote etmekten başka bir şey değil. Bu kadar basit bir sorunu bile çözemiyorsak, çağı nasıl yakalayacağız.
Özetin özeti: Eğitime yön verenler, ne olur biraz da kendilerine yön verebilseler!..